@garipbirisi
|
Sabah olmuştu. Murat, okula gitmek için hazırlanıyordu. Aslı, uykudan yeni uyanmış halde, Murat'ın yanında oturup boşluğa baktığını fark edince doğruldu. Yeni bir gün daha gelmişti ve yine aynı acı içini dağlıyordu. Derin bir nefes aldı ve kendini toparlamaya çalıştı. Şevket için gözyaşı döktüğünde Murat’ın kıskançlık krizlerine girdiğini biliyordu ve bugün böyle bir şeyi kaldıramayacak kadar yorgundu.
Murat, "Sana bir şeyler hazırlayayım," diyerek mutfağa doğru yürüdü. Aslı, "Bir şey istemiyorum, zaten midem bulanıyor," diye karşılık verdi. Murat, mutfağın kapısından eğilip, "Bir doktora gitsek iyi olur. Gelişimini takip etmeliyiz," dedi. Aslı, gözlerini tavana dikerek hafif titreyen sesiyle, "Olur," dedi.
Murat, hazırladığı birkaç şeyi sehpaya bıraktı. "Ben çıkıyorum. Arada eve uğrarım, tuvalete falan gitmen gerekirse haberim olsun," dedi. Aslı, "Hallederim, sen düşünme," diye cevap verdi. Murat, Aslı’nın yanağına hafif bir öpücük kondurup evden çıktı.
Aslı, koltukta oturur pozisyona geçti. Yiyecek bir şey istemiyordu. İçindeki acı büyüktü; Şevket’in yasını tutmasına bile izin yoktu. Şu an tek ihtiyacı olan Selçuker’di, onun varlığını yanında hissetmek ona güç verirdi, ama o da yoktu. Murat ise bu iki adamı da kendisine düşman bellemişti.
Murat, gün içinde birkaç kez Aslı’yı kontrol etmek için eve uğradı. Dersteyken öğrencilerine, "Yarın ders yapmayacağız, herkesin rahat kıyafetlerle gelmesini ve isteyen evden yiyecek bir şeyler getirmesini" söylemişti. Gün bitiminde okulu toparladı ve eve döndü. Ancak Aslı evde yoktu. Panikle evin içinde onu aradı ama hiçbir yerde bulamadı. Arabanın anahtarına baktı, yerinde değildi. Hızla dışarı çıktı ve evin arkasına dolandı. Orada duran arabanın kapıları açıktı.
Koşarak yaklaştığında, Aslı’nın arabanın içinde bir şeyler aradığını gördü. İçini derin bir korku kapladı. "Ne arıyorsun sen?" diye sertçe sordu. Aslı, Murat’ın gelişini duymamıştı; korkuyla yerinde sıçradı.
"Saati mi arıyorum," dedi suçluluk dolu sesiyle. "Dün çıkarmıştım, kapının bölmesine koymuştum ama aldım mı hatırlamıyorum. Bakmaya geldim ama burada da yok."
Murat, derin bir nefes aldı ve yumuşak bir sesle, "Korktum. Sana bir şey oldu sandım," dedi.
Aslı, "İyiyim. Bir şey olsa haberin olurdu zaten," diyerek hafifçe gülümsedi.
"Yoksa bırak, yenisini alırız," dedi Murat. Aslı, başını kararlılıkla sallayarak, "Olmaz," diye mırıldandı. "Onu istiyorum."
Murat, Aslı’nın bu inatçı tavrına anlam veremeyerek, "Çocuk gibi saat takıntısı mı var sende?" dedi alaycı bir ifadeyle. Aslı'nın gözleri doldu, sesinde hüzün vardı. "Onu istiyorum," diye tekrarladı.
Murat kaşlarını çatarak, "Hatırası mı var da?" diye sordu, sesi alaycıydı. Aslı, "O saati istiyorum," dediğinde, Murat’ın yüzü gerildi. "Hayırdır, ne saatiymiş bu? Kimden hatıra?" diye sert bir sesle çıkıştı. Aslı, sessizce arabaya dönüp saati aramaya başladı. Sesi titriyor, gözyaşlarını zor tutuyordu.
Murat derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştı. "Tamam, çekil, ben bakayım," diyerek Aslı’nın kolunu hafifçe tutup kenara çekti. Aslı burnunu çekti, sonra geri adım atarak Murat'a yer açtı ama gözlerini ondan kaçırıyordu.
Murat, koltuğun altına eğilip baktı ve saati orada buldu. Ancak hemen Aslı'ya söylemedi; saati ceketinin cebine koydu, bu saatin arkasındaki bağı çözmeye kararlıydı. Sonra paspası kaldırdı, torpidoyu açtı, arka koltuğa göz attı ve sonunda Aslı’ya dönerek, "Yok," dedi.
Aslı, elini alnına koyup hıçkırıklara boğulmadan önce, "Kahretsin," diye fısıldadı. Murat, yumuşak bir sesle, "Bu saatle olan bağın ne?" diyerek yanına yaklaştı ve yanağını okşadı. Aslı derin bir nefes aldı, "Boş ver," diyerek anahtarı Murat’a uzattı ve eve doğru yürümeye başladı. Kendini suçlayarak sessizce ağlıyordu.
Murat, kapıları kapatıp arabayı kilitledi ve Aslı'nın yanına oturdu. "Altı üstü bir saat, bitanem. Yenisini alırız," dedi. Aslı, gözleri ıslak ve sesi kısık bir şekilde, "İstemiyorum," diye cevap verdi.
Aslı'nın duygusal geçişlerinin hızla değişmeye başlaması, Murat'ın dikkatini çekmişti. "Çarşamba gününe bir randevu alayım, doktora gidelim," dedi gülerek.
"İstemiyorum," diye fısıldadı Aslı ve yatağa geçip uzandı. Gözlerini kapatıp gözyaşlarını silerken burnunu çekti. Sessizliğin içinde bir ağırlık vardı; Murat, yerinden kalkarak Aslı'nın yanına oturdu. Elini tuttu, yavaşça yüzüne dokundu.
"Burnun ağlamaktan kıpkırmızı olmuş," dedi hafif bir gülümsemeyle, sesindeki şefkat, içindeki endişeyi örtmeye yetmiyordu.
Aslı'nın sinirleri bozulmuştu; ağlamamak için derin nefesler alırken Murat, "Yarın ki filme karar verdin mi?" diye sordu. Aslı başını kaldırıp gözlerini açtı, sitem dolu bir sesle, "Bir de o vardı, değil mi?" dedi.
"Filme karar ver, gerisini ben hallederim," diye yanıtladı Murat, rahat bir tavırla. Aslı, "Telefonunu ver de bakayım filmlere," dedi. Murat cebinden telefonu çıkarıp ona uzattı ve Aslı'nın Yanına uzandı , ekrana bakmaya başladı. "Merak etme, karıştırmam," diye ekledi.
Murat gülümseyerek, "İstediğini yapabilirsin, artık saklı bir şey kalmadı," dedi. Aslı alaycı bir gülümsemeyle, "Hı hı, öyledir tabii," diyerek cevap verdi ve filmlere göz atmaya başladı. Birkaç fragman izleyip sonunda bir filme karar verdiler.
Aslı, Murat’ın telefonunu ona geri uzattı. Murat telefonu alıp sehpanın üzerine koydu ve Aslı'nın omzundan tutup kendine çekerek, "Böyle biraz uzanalım," dedi ve yanağından öpüp gözlerini kapadı. Aslı, Murat’ın sarılmasıyla rahatladı; gerginliği hafifledi ve kendini daha iyi hissetti. Derin nefesler alarak gözlerini kapattı.
Murat, "İyi misin?" diye sordu, sesi huzur doluydu. Aslı, bu huzurlu sesi sevdi ve başıyla hafifçe onayladı.
“Güzel, o zaman böyle uyuyalım. Uykum geldi,” dedi Murat yumuşak bir sesle. Aslı gözlerini kapatıp Murat’ın boynuna doğru sokuldu ve kısa süre sonra derin bir uykuya daldı. Murat, Aslı'nın uyuduğunu fark edince biraz rahatlamış bir şekilde gözlerini duvara dikti ve zihnini boş düşüncelere kaptırdı.
Bir süre sonra kapı çaldı. Murat, sessizce kalkmaya çalıştı ama Aslı gözlerini hafifçe aralayarak, “Ne oldu?” diye sordu.
“Sen uyu, kapı çaldı. Bakıp geliyorum,” dedi Murat. Kapıyı açtığında, birkaç kadın elleri yiyeceklerle dolu bir şekilde karşısında duruyordu. Kadınlar, “Aslı nasıl?” diye sordular.
Murat, “Uyuyor, dinlenmesi gerekiyor, malum,” dedi. Kadınlar ellerindekileri uzatıp, “Biz sonra tekrar geliriz, hocam,” diyerek geri döndüler. Murat, yiyecekleri mutfağa götürüp dolaba yerleştirdi. Kendine bir kahve hazırlayıp düşüncelere dalarak mutfakta içmeye başladı.
Aslı, uyanmış ve mutfağa gelmişti. Murat, dalgın bir halde dışarıya baktığı için Aslı’nın gelişini duymamıştı. Aslı omzuna dokunduğunda Murat irkilerek aniden ayağa kalktı. Aslı, Murat’ın bu ani tepkisi karşısında hafifçe geri çekildi.
Murat, onun bu hareketinden etkilenip, “Sakin ol,” dedi, sesini yumuşatarak ve bir adım geri attı.
Murat, Aslı'nın elinden tutup onu kendine çekti ve sarılarak, "Dalmışım," dedi, sırtını yavaşça sıvazladı. Aslı, ne düşündüğünü merak ederek hafifçe geri çekildi ve karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu.
"Ne düşünüyordun?" diye sordu, gözlerinde merak ve biraz da endişe vardı.
Murat, derin bir nefes alarak, "Belirli bir şey değil, öylece dalmışım işte," dedi.
Aslı, Murat’ın önündeki kahve fincanını alıp bir yudum içti. Kahvenin acı kokusu ve tadı hoşuna gitmedi; yüzünü buruşturdu ve fincanı geri yerine koydu.
Murat, Aslı’nın tepkisini fark edip gülümsedi. "Kahveden soğudun mu?" diye sordu, sesi yumuşaktı ve anlayış doluydu.
"Sanırım kokusu ve tadı değişik geliyor artık," dedi Aslı, hafif bir tebessümle. Ardından merakla sordu, "Gelenler kimdi?"
Murat omuz silkti. "Birkaç kadın geldi, geçmiş olsun ziyaretine. Sen uyuyordun, o yüzden geri döndüler," dedi ve dolabı işaret ederek ekledi, "Bir sürü de yemek getirmişler."
Aslı gülümseyerek, "Çeşit çeşit yersin artık," dedi.
Murat, alaycı bir ifadeyle, "İsteyip de ulaşamadığım şeyler, değil mi?" diye yanıt verdi.
Aslı'nın ifadesi bir anda ciddileşti. "Ne zaman benimle ilgili planından vazgeçtin?" diye sordu, sesinde soğuk bir ton vardı.
Murat, Aslı'nın aniden değişen tutumuyla dikleşti. "Ne fark eder?" diye karşılık verdi.
"Çok şey," dedi Aslı, sesini sertleştirerek. "Ne etkili oldu seni beni öldürmekten vazgeçirmeye?"
Murat, bir süre sessizce Aslı'ya baktı ve ardından yumuşak bir sesle, "Gözlerin," dedi. "İlk gözlerini sevdim. O yeşil gözlerin içimde bir bahçe yeşertti sanki."
Aslı, ifadesiz bir yüzle, "Cidden soruyorum," dedi.
Murat, gözlerini ellerine indirip derin bir nefes aldı. "Babam, Şevket’e acı çektirmek için sana zarar vermek istiyordu, bunu biliyordum. Ama sana neden dokunamadığını hiç anlamadım," dedi ve gözlerini tekrar Aslı’ya kaldırdı. "Sebebini sen biliyor musun?"
Aslı başını yavaşça hayır anlamında salladı. "Babanı bile tanımıyorum," dedi. |
0% |