@garipbirisi
|
Sabahın ilk ışıklarına kadar oturdu Murat. Boşluğa dalıp düşüncelere daldı, zihni Harun'la konuşmasının yankılarıyla doluydu. “Nereye gidiyoruz, ne yapıyorum?” diye içinden geçirdi. Her şey kontrolünden çıkmış gibi hissediyordu. Dışarıdan ne kadar sakin görünse de, içindeki fırtınalar dinmek bilmiyordu.
Aslı uyandığında, Murat'ın gözlerini tavana dikmiş olduğunu gördü. Yorgunluğunu ve sessizliğini fark etti. İçindeki endişeyi saklamaya çalışarak, “Günaydın,” dedi ve Murat'ın tepkisini bekledi. Murat, fısıltı gibi bir “Günaydın,” diyebildi. Boğazındaki düğümü yutkunmak istese de başaramadı.
Aslı, sessizce yanına yaklaşıp omzuna dokundu. “Sorun mu var?” dedi, sesinde hafif bir telaş vardı. Murat içindeki karmaşayı bastırmaya çalışarak, “Yok, bir şey,” dedi. Onun yanındaki rahatlık, Murat'ın içinde artan suçluluk duygusunu daha da derinleştiriyordu. “Nasıl bu kadar sakin kalabiliyor?” diye düşündü, Aslı’nın kırılgan ama dirençli duruşunu zihninde tarttı.
Aslı, “Peki, kahvaltı hazırlayalım mı?” dedi. Murat, ani bir hareketle doğrulup, “Ben hallederim,” diyerek ayağa kalkmaya çalıştı. Ama Aslı'nın onu durdurup beraber mutfağa yönelmesiyle, içindeki yorgunluğu kabullenmek zorunda kaldı. Mutfakta, sessizce kahvaltı hazırladılar.
Sofraya oturduklarında, Murat kahvesini alıp düşüncelere daldı. Murat, bir şey yemeden kahvesini içerken zihnindeki sorular gitgide büyüyordu. Aslı’nın meraklı bakışlarını hissediyor ama göz göze gelmekten kaçınıyordu. “Ne zaman bu kadar içe kapandım?” diye düşündü. Aslı ise onun bu halini Harun'la yaptığı konuşmanın gerilimine yordu ve Murat’ın düşüncelerini daha fazla kurcalamamayı seçti.
Kahvaltı sonrası salona geçtiler. Sessizlik, sabahın ilk ışıklarından beri süregelen gerginliğin devamı gibiydi. Murat, kafasındaki karmaşadan kurtulmak için okula gitmek üzere hazırlanmaya yukarı çıktı. Biliyordu ki ne yaparsa yapsın içindeki karmaşayı tam anlamıyla susturamazdı. Aslı da arkasından yukarı çıktı ve yatağa oturdu. Onun gerginliğini hissedebiliyordu. Derin bir nefes aldı ve “Konuşmak ister misin?” dedi sakin ve ılımlı bir sesle.
Murat kısa bir an durakladı, dolabın kapağını tutan elleri biraz daha sıkıldı. “Konuşacak bir şey yok,” dedi. Sonra bir anlık rahatlama anında Aslı'ya dönüp hafif bir gülümsemeyle baktı. İçinde bir anlığına beliren bu huzur, çok geçmeden tekrar kayboldu ve yüzündeki gülümseme yerini nötr bir ifadeye bıraktı. Aslı ayağa kalktı ve Murat’ın arkasından beline sarıldı. Sırtına başını dayayıp içtenlikle, “Sağ ol,” dedi, “benim için yaptıklarını unutmayacağım.” Murat, bu sözcüklerin ağırlığını hissetti. İçinde bir şeyler gevşedi ama kelimeler hâlâ sıkışmıştı.
Aslı, omzuna çenesini koymaya çalıştı ama Murat’ın boyu buna engel oldu. “Azcık eğilsene ya,” dedi gülerek. Murat hafif tebessümle eğildi, bu küçük anın sıcaklığı içinde yankılandı. Aslı, yanağına küçük bir öpücük kondurdu ve geri çekildi. Murat, yatağın ucuna oturup, “Daha da eğildim bak,” dedi hınzır bir gülümsemeyle. İçinde beliren hafiflik, alışık olmadığı bir duyguydu. Aslı, yanına oturup başını omzuna yasladı. Murat, bir anlığına sessizliği ve huzuru hissetti. Kolunu Aslı’nın omzuna atıp hafifçe sıvazladı, sonra onu kendine doğru çekip başından öptü. Bu küçük an, Murat'ın içindeki gerginliği bir nebze de olsa hafifletmişti.
Aslı, “Bu gece yatağımızda yatalım. Koltukta yatmaktan yoruldum,” dedi. Murat, gözlerini ona çevirmeden, “Olur tabi,” diye mırıldandı. İçindeki çatışma hâlâ sürerken, Aslı’nın bu isteği bir anlık huzur gibi gelmişti. Aslı, başını hafifçe kaldırıp tekrar onu öptü. “Hadi kalk, geç kalacaksın,” deyip geri çekildi.
Murat yavaşça giyinip hazırlandı ve aşağı indiler. Vedalaşmak için Aslı’nın omzuna hafifçe dokundu, “Çıkıyorum,” dedi ve evden ayrıldı.
Aslı koltuğa oturup TV’yi açtı. Sabah haberlerini izlemeye başladı ama beklediği haberi göremeyince kanallar arasında dolaştı. Bir süre sonra televizyonu kapatıp banyoya çıktı. Aynanın karşısında kendine uzun uzun baktı, babasıyla ilgili pişmanlıklar aklına doldu. “Keşke zamanında farklı olsaydım,” diye düşündü. Suyu açtı ve akan suya dalgın gözlerle baktı. Suyun altına girdiğinde soğukluğuyla irkildi. O an, içindeki acının da bu suyla akmasını diledi. İçten içe, hem ağladı hem de tükenmişlik içinde titredi. Suyun akışı, içindeki karanlığı bir nebze de olsa alıp götürsün istedi.
Ilık duşun rahatlatıcı etkisi Aslı’nın zihnini biraz olsun sakinleştirmişti. Giyinip aşağı indi, kapıyı açarak balkona çıktı ve çevresine baktı. Hafif serin esinti, tüylerini diken diken ettiğinde, içeri dönüp bir ceket aldı ve mutfakta bitki çayı hazırladı. Çayı eline alıp tekrar balkona çıktı ve merdivene oturdu. Önündeki ormanın sessizliği ve huzuru ona geçici bir rahatlık sundu. Düşünceleri dalgalı ve karışıktı; geçmişin acı anılarıyla mücadele ederken, yeni bir başlangıcın belirsizliği onu sardı.
Çayını yudumlarken uzaktan Murat'ı gördü. Murat’ı, okuldan erken dönerken görmek, beklenmedik bir sıcaklık hissettirdi. Ona gülümseyip, “Dersler erken bitti galiba,” dedi. Murat, Aslı’nın onu bu kadar içten karşıladığını görünce yorgun yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Bir an için her şeyin normal olduğu bir dünyada yaşıyorlarmış gibi hissetti.
“Seni merak ettim, bakayım nasılmışsın,” dedi, adımlarını yavaşlatarak balkona doğru yaklaşırken. Gözleri, Aslı’nın ince ceketini fark edince, “Üşütme, dikkat et,” diye ekledi, sesi hafif endişeliydi. İçinde beliren bu koruyucu hisle. Aslı’nın yanında olmanın getirdiği güven duygusu, onu yavaş yavaş değiştiriyordu.
Aslı, Murat’ın bu kısa cümlesinde saklı olan şefkati hissedince, içindeki karmaşanın biraz da olsa hafiflediğini fark etti. “Her şey bir gün düzelir mi?” diye düşündü, gözlerini Murat’tan ayırmadan.
Murat, Aslı’nın yanına oturdu ve merakla bardağını alıp bir yudum içti. Yüzünü buruşturarak bardağı geri verdi. Bu beklenmedik tepki Aslı’nın yüzüne hafif bir gülümseme getirdi. “Çok sevdin anlaşılan,” dedi alaycı bir ifadeyle. Murat, sahte bir ciddiyetle, “Harika,” diye mırıldandı ve sonra ikisi de bir anlığına gülümsemeyle sessizliğe gömüldü.
Murat, arkaya yaslanıp hafif esnedi ve gözlerini Aslı’ya çevirdi. Kısa bir an tereddüt etti, sanki söyleyeceği şeyin Aslı’yı nasıl etkileyeceğini düşünüyor gibiydi. Sonunda sakin bir sesle, “İlçeye gidelim mi?” diye sordu. Aslı ona döndü ve kaşlarını kaldırarak, “Neden?” dedi, sorusunun altındaki merakı gizleyemeden.
Murat’ın dudaklarında ince bir tebessüm belirdi, “Bebek için,” dedi. Bu iki kelime, Aslı’nın kalbinde hafif bir sızıyla sevinç arasında bir his yarattı. Gözlerinde bir anlık düşünce parladı, sonra gülümseyerek, “Olur,” dedi. Ardından heyecanla ekledi, “Orada pizza yiyelim mi?” Murat, Aslı’nın bu çocukça sevinci karşısında gülümsemekten kendini alamadı. “Balık da alalım,” diye karşılık verdi.
Aslı, gözlerinde bir parıltıyla, “Ooo, harika!” dedi. Murat, Aslı’nın yüzündeki bu canlılığı ve mutluluğu görmekten memnuniyet duydu. “Yemek için bu kadar sevindiğini görmek de varmış,” dedi gülümseyerek ve yavaşça ayağa kalktı. “Ben gidiyorum, geldiğimde hazır olursun, hemen çıkarız,” diye ekledi. Aslı, “Olur,” diyerek başını salladı ve gülümseyerek, “İyi dersler,” dedi.
Murat, okula doğru yürürken arkasını dönüp bir kez daha Aslı’ya baktı. Onun el salladığını görünce içindeki huzur, yüzünde bir gülümsemeye dönüştü ve karşılık verdi. Bu an, Murat’ın içinde giderek büyüyen bir sıcaklığı yansıttı. Okula girip dersine başladığında, zihninde hâlâ bu küçük, mutlu anın yankıları vardı.
Aslı ise çayını bitirip bardağını yanına koydu ve temiz havayı, baharın ilk filizlenen çiçeklerini izlemeye devam etti. Doğanın sakinliği, içindeki karmaşayı bir süreliğine susturuyordu. Sonra yavaşça kalktı, bardağı mutfağa bıraktı ve üstünü değiştirdi. Tekrar aşağı inip mutfaktan bir paket bisküvi aldı ve merdivene oturup yavaş yavaş yemeye başladı. |
0% |