@garipbirisi
|
Aslı, derin nefesler alarak kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Murat'ın kim olduğunu öğrenmeye karar vermişti, ama bunu sormak için cesaretini toplaması gerekiyordu. Titreyen bir nefes aldı ve sonunda, "Ben katil değilim," diyebildi sadece.
Murat, hiç istifini bozmadan, "Sen katilsin," diye sakin bir sesle karşılık verdi.
Aslı'nın gözleri dolmuştu, "Kimsin sen? Ne istiyorsun benden? Katil falan değilim ben! Ne diyorsun sen? Yeter! Dünden beri bir de sen geldin, zaten bittim, her şey yeterince zor, bir de sen geliyorsun üzerime!" diye ağlayarak haykırdı.
Murat, Aslı'nın gözyaşlarına aldırmadan, "Ağlayarak ne kazanacağını sanıyorsun bilmiyorum, ama umurumda değil. Senin timsah gözyaşların beni etkilemez. Sen katilsin ve intikamımı alana kadar da bunu sana unutturmayacağım," dedi.
Aslı, "Durdur arabayı! İnmek istiyorum!" diye bağırdı.
Murat alaycı bir gülümsemeyle, "Sonra ne olacak? İndin, ne olacak? Mucizeler gerçekleşip buradan yok mu olacaksın? O küçük beyninde ne geçiriyorsun bilmiyorum, ama ne zaman duracağıma da nereye gideceğime de ben karar veririm. Sen de bana itaat etmek zorundasın," dedi.
Aslı, "Geri dönmek istiyorum! İstemiyorum seninle gitmek! Durdur arabayı!" diyerek Murat'ın kolunu tuttu, panik içinde durması için bağırıyordu.
Murat, kapıları kilitledi ve Aslı'nın elinden kolunu çekip onu sertçe tuttu, "Araba kullanıyorum, kaza yapacağız. Bir dur artık! Aptalca davranmayı kes!" diye bağırdı ve Aslı'yı geri itti. Gözlerini yoldan ayırmadan, Aslı'ya sert bir bakış attı ve ekledi, "Adam gibi dur, yoksa seni durdurmak için elimden geleni yaparım."
Aslı, korku ve çaresizlik içinde, gözyaşlarına boğulmuş halde sessizce kalakaldı. İçinde büyüyen korku, Murat'ın sözleriyle daha da derinleşti.
Aslı, sessizce dışarıyı izliyordu ve ses çıkarmaktan korkuyordu. Camı hafifçe açıp başını dışarı çıkardı; güneşin tenine dokunuşu onu bir nebze olsun rahatlatmıştı. Gözlerini açarak dikiz aynasından kendine baktı. Sürekli ağlamaktan kızarmış ve sızlayan gözleriyle, solmuş tenini gördü. Tekrar gözlerini kapattı ve rüzgarın yüzünü okşamasına izin verdi. Bu küçük kaçış anında bile Murat’ın kontrol edici bakışlarını hissediyordu.
Murat, sakin bir şekilde arabayı kullanıyordu, ama arada sırada Aslı'yı kontrol etmekten geri kalmıyordu. İleride kamyonların sırayla yavaşladığını görünce hızını kesti ve kendi kendine, "Keşke diğer yoldan gitseydim," diye söylendi. Kamyon şoförlerinin araçlardan indiğini görünce içindeki gerginlik arttı. Hemen Aslı'ya döndü ve sert bir ses tonuyla, "Başını çek, camı kapat, çabuk!" dedi.
Aslı, gözlerini açıp, "Ne oluyor?" diye sordu endişeyle.
Murat, kısa ve keskin bir şekilde, "Bilmiyorum, ama bir şey olmaması için tedbir alıyorum," dedi. Arabayı geri aldı ve yolun ters yönüne doğru sürmeye başladı. Geri dönüp geldikleri yöne doğru ilerlerken, ileride bir ara yol fark etti ve oraya saparak yoldan çıktı.
Murat, bir süre dar bir yolda ilerledikten sonra küçük bir köye ulaştılar. Daracık sokaklardan geçerek köyün içinden çıktılar, sonra başka bir köye ulaştılar. Bu şekilde birkaç köy geçtikten sonra yeniden otobana çıktılar. Aslı'nın aklında, Murat'ın neden böyle bir rota seçtiğine dair binlerce soru vardı, ama onları sormaktan bile korkuyordu. Murat'ın her hareketi, onu daha da tedirgin ediyor, içinde büyüyen korkuyu artırıyordu. Murat’ın bu kontrolcü ve tehditkar tavrı, Aslı’yı iyice içine kapanmaya ve kendi dünyasında kaybolmaya itiyordu.
Murat, soğukkanlı bir şekilde, "Yaran acıyor mu?" diye sordu.
Aslı, bir an duraksayıp ardından gülerek, "Neden?" diye cevap verdi. Gözlerinde hafif bir meydan okuma vardı. "Neden yarayla bu kadar ilgilisin? Hani senin için değersiz bir katildim, neden benim canımın acıması seni bu kadar geriyor, anlamıyorum!" diye sitemle bağırmaya başladı.
Murat, ses tonunu hiç değiştirmeden ve umursamaz bir tavırla, "Aslında umurumda değil," dedi. "Sadece bilmek istiyorum ne kadar acı çektiğini. Duymak bana haz veriyor." Bunu söylerken gözlerini yoldan ayırmadı, eliyle saçlarını karıştırdı, rahat bir şekilde gülümsüyordu.
Aslı, şok içinde, "Ruh hastasısın sen," dedi titrek bir sesle.
Murat, alaycı bir gülümsemeyle, "Olabilir. Sıkıntı yok," diye karşılık verdi. Bu tepki Aslı'nın tüylerini ürpertiyor, Murat'ın karanlık tarafıyla yüzleşmekten duyduğu korkuyu daha da derinleştiriyordu. Bu, onun kırılma noktasına yaklaştığını hissettirdi, ama bir yandan da içinde Murat'a karşı direncini güçlendiren bir inat kıvılcımlanıyordu.
Sıcak, giderek daha da çekilmez bir hal almıştı ve Murat için yolda ilerlemek zor bir hâl alıyordu. Bir süre sonra yol kenarındaki küçük bir yola saptı. Gölette ve etrafında bir piknik alanı bulunan bu bölgeye gitmeye karar verdi; akşam serinlemesine kadar burada vakit geçireceklerdi.
Bir süre sonra kalabalık bir park alanına geldiler. Murat arabayı park edip, “İn aşağı,” dedi. Aslı, itaatkâr bir şekilde arabadan indi ve arabanın arkasına doğru yürüdü.
“Serinleyene kadar burada dolaşalım. Bacaklarım da ağrımaya başladı; yürüyüş iyi gelecek, karıcım,” diyerek Aslı’nın elini sıkarak tuttu. Bilinçli bir şekilde elini sıkarak acıttı. Aslı’nın tepkisizliği devam edince, Murat elini daha da sıkmaya devam etti. Aslı dayanamayarak, diğer eliyle Murat’ın bileğini tuttu ve sessizce, titrek bir sesle, “Acıyor,” dedi.
Murat, Aslı’nın elini bırakıp, boynuna kolunu attı ve Aslı’nın kolunu beline sardı. “Biz karı kocayız, unutma. Bunlar çok normal. Ve biz de normal görünmeliyiz,” diyerek Aslı’yı kışkırtmaya çalıştı.
Aslı, sessizce Murat’ın dediklerini yapıyordu. Ağlamaktan ve dikkat çekmekten kaçınmak için her zamanki gibi sessiz kalmayı tercih etti. İçinde, bu zor durumun ve Murat’ın tutumunun yarattığı baskı ve çaresizlik, gitgide artıyordu.
Patika yoldan inmiş göletin yanına gelmişlerdi. Aslı, göletin etrafındaki kalabalık arasında dolaşırken gözlerini kapalı bir şekilde derin nefesler alıyordu. Suya yaklaştıklarında, kenardaki trabzanlara dayandı ve suyun üstündeki ördeklerin yiyecek kapışmalarını izlemeye daldı. Murat, etrafındaki insanları ve çevreyi kontrol ederek Aslı'nın yanına yaklaştı. Yiyeceklerin tükenmesiyle ördekler suya dönünce, Murat ve Aslı da gölete doğru yürümeye başladılar.
Yürüyüş yolu uzun ve kalabalıktı; her yerde insanlar fotoğraf çekinmeye çalışıyordu. Biraz ilerlediklerinde, bir markete gidip birer dondurma aldılar ve yürüyüşlerine devam ettiler. Yolun sonuna geldiklerinde, etrafta sadece ağaçlar ve kayalıklar vardı; burası sakin ve temizdi. Aslı, yorulmuş bir şekilde kayalığın üstüne oturdu, “Bayağıdır yürüyoruz, yoruldum,” dedi. Murat, trabzanlara dayanarak suyu izlemeye başladı, “Sakinlik burada iyi geldi, bir süre burada kalalım,” dedi.
Aslı, suyun içindeki ördeklerin ve cırcır böceklerinin seslerini dinleyerek rahatlamaya çalışıyordu. Murat, kayalıkların yakınında yere oturdu ve Aslı’yı karşıdan izledi. Aslı, Murat’a bakmamaya çalışarak etrafı izliyordu.
Murat, gülümseyerek, “Başka bir zamanda karşılaşsaydık, belki böyle olmayabilirdi. Ama sen bana bakmazdın, değil mi? Şevket’i kaybetmek istemezdin,” dedi, Aslı’ya gözlerini sabitleyerek.
Aslı, sinirli bir şekilde ayağa kalktı, “Ne saçmalıyorsun? Sürekli kaos mu yaratmak istiyorsun?” diyerek geldikleri yöne doğru yürümeye başladı. Murat, “Buraya gel, bana bak,” diye seslendi ama Aslı, hızla ilerlemeye devam etti.
Murat, Aslı’nın peşinden gitmeye karar verdi. Aslı, yoldan çıkıp kalabalık arasında kaybolmuştu; insanlar fotoğraf çekinmek için yolu kapatmıştı. Aslı, kendini kaybolmuş hissederek panikledi ve karşısına çıkan bir köpekten korktu. Köpek, Aslı’nın üzerine doğru yaklaşırken, Aslı geri geri adım attı, nefesi hızlandı. Köpekle karşılaştığı sırada Murat’a çarptı ve köpek geri çekildi.
Aslı, Murat’ı görünce rahatladı ve köpeğin gittiğini fark etti. Murat’ın yanına geldiğinde sinirle, “Neredeydin? Kaç kere baktım, arkamda olduğunu göremedim."
Murat" arkandayım hep" diye cevap verdi. "Köpekle karşılaştım, seninle değil!” dedi Aslı. Murat, Aslı’nın ellerini tutarak, “Buradayım, seni takip ediyordum. Yoldan çıkıp buraya gelen de sensin, sana beklemeni söyledim ama sen gitmeye devam ettin. Sana benim kızmam gerekiyor ama sen hala üste çıkıyorsun,” dedi sert bir tavırla. Aslı derin nefes alıp gözlerini kapatıp sessizce durdu.
Murat, Aslı’nın tepkisiz kalmasını sağlayarak, sakinleşmesini bekledi. Aslı, Murat’ın ellerinden çekildi ve etrafına bakınarak, rahatlamak için derin derin nefes aldı. Artık yola devam etmek ve vakit kaybetmeden geri dönmek, her ikisi için de önemliydi.
Murat, Aslı’nın elini sıkıca tutarak sinirli bir şekilde geri döndü ve yolu bulup geldikleri yöne doğru ilerlemeye başladılar. Arabaya vardıklarında hava kararmıştı ve park alanında ışıklar yanıyordu. İnsanlar akşam üzeri daha da çok gelmişti. Murat, Aslı’yı arabaya bindirdi ve ardından kendisi de binip kapıları kilitledi. Arabayı çalıştırıp park alanından çıkarken otobana doğru yöneldi.
Aslı, gökyüzüne ve yıldızlara bakarak Murat’a radyoyu açıp açamayacağını sordu. Murat, "Olur," diyerek onayladı. Aslı, birkaç kanalı gezdikten sonra birinde durdu ve şarkıyı dinlemeye başladı. Şarkı Aslı’nın haline dokunuyor muydu yoksa Aslı mı kendini o sözlere yakın hissetmişti, emin değildi. Şarkıyı dinlerken derin bir nefes aldı ve sözlerine sessizce eşlik etti, yıldızlara bakarak iç geçirdi.
Gece ilerlemiş ve Aslı uykuya dalmıştı. Murat, radyoyu kapattı çünkü şarkının yerini alan cızırtılar sinirlerini bozuyordu. Eliyle Aslı’nın yüzüne dokundu, ateşini kontrol etti ama iyiydi. Aslı, Murat’ın elini yüzünde hissedince hafifçe kıpırdandı ve yüzünü Murat’ın eline doğru çevirdi, ama hala uyuyordu.
Murat, araba kullanmaktan yorgun düşmüştü ve uyku bastırmıştı. Arabayı yol kenarındaki boşluğa çekti, koltuğunu biraz yatırdı ve gözlerini kapatmadan önce son bir kez Aslı’ya baktı. Aslı hala uyuyordu. Murat da gözlerini kapatıp kısa bir uykuya daldı.
|
0% |