Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@garipbirisi

Araba çok ısınmıştı. Koltuğunu kaldırıp camları açtı. Aslı’ya baktı, terlemişti ama ateşlenmemişti. Aslı, Murat’ın dokunuşunu hissedince uyandı.

 

Murat, "Ateşine baktım, araba sıcaktı, terlemişsin," diyerek kendini savundu. Aslı, "Tamam," diyerek su şişesini aldı, içip yerine koydu ve koltuğunu kaldırarak, "Biraz inebilir miyim?" diye sordu. Murat başını sallayıp "Olur," dedi. Aslı arabadan indi, şişeyi alıp yüzünü ve boynunu yıkadı, biraz yürüyüp karşıdaki uçurumun altındaki ormana ve yeşilliklere hayranlıkla baktı. Sonra arabaya döndü ve Murat’ın kendisini izlediğini fark etti.

 

Aslı, Murat’ın tarafına yönelip camdan, "Sende insene, biraz hareket et," dedi. Murat, "Gerek yok, sen de bin artık," diye cevap verdi. Aslı, "Peki, olur," diyerek kendi tarafına geçip arabaya bindi. "Biraz ben kullanabilir miyim?" diye sordu. Murat, "Hayır," dedi ve arabayı çalıştırıp yola çıktı.

 

Aslı gülerek, "Korkma, kullanmayı biliyorum," dedi.

 

Murat, imalı bir ses tonuyla, "Bildiğini biliyorum. Seninle ilgili tahmin ettiğinden çok şey biliyorum," dedi.

 

Aslı tedirgin olsa da gülümseyerek, "Ne güzel, o zaman kullanmama izin ver," dedi.

 

Murat, "Asla. Ben arabamı kimseye vermem," dedi ve gözlerini tekrar yola döndürdü.

 

Aslı, "Tamam, öyle olsun bakalım," diyerek yola baktı. "Midem bulanmaz inşallah," diye ekledi sessizce, içten içe Murat’la daha fazla çatışmak istemediğini belli ederek.

 

Murat, biraz alaycı bir şekilde, "Hemen bir yere girip yiyeceğiz bir şeyler, sanki çok yiyormuşsun gibi. Açlıktan bulanması da çok garip," dedi.

 

Aslı, sakin bir şekilde, "Olsun, bir parça ekmek bile yetiyor," diye cevap verdi. Bu sözleri, aslında içinde bulunduğu durumun ağırlığını ve Murat’la olan ilişkisindeki kontrolsüzlüğü kabul ettiğini gösteriyordu. İçindeki sessiz çaresizliği saklayarak Murat’la bu zorlayıcı yolculuğa devam etti.

 

Murat, sebze satan barakanın yanındaki yiyecek satılan yeri görünce arabayı durdurdu. "Burada yiyelim, yoksa dayanamayacaksın yine," dedi. Aslı, hiçbir şey demeden apar topar arabadan indi ve derin nefesler alarak midesinin sakinleşmesini bekledi. Murat yanına gelip, "İyi misin? Su vereyim mi?" diye sordu. Aslı, başını sağa sola çevirerek konuşmadı, sadece gözlerini kapatıp derin nefes alıyordu. Midesini tutarak hafifçe büküldü ve inledi.

 

Murat, sinirli bir şekilde, "Başlıyor muyuz yani?" dedi ve arka kapıyı açıp su şişesini aldı. Aslı, ani bir refleksle Murat'ın elini tuttu, dikleşip, "Oturalım, koku çok kötü geldi sadece," dedi. Murat, Aslı'nın elini çekip yürümeye başladı. Aslı da arkasından takip etti. Murat, onun dokunuşuyla bir anlık bir sıcaklık hissi duyup rahatsız olmuştu, ama Aslı bunu bilinçli yapmamıştı. Murat, bir tabureye oturdu ve Aslı’ya yanında oturması için diğer tabureyi gösterdi. Aslı oturdu, ama hâlâ midesi kötüydü.

 

Bir genç yanlarına gelip, "Hoş geldiniz, ne istersiniz?" diye sordu. Murat, "Atıştırmalık bir şeyler istiyoruz," dedi. Genç, "Saç böreği yer misiniz? Yeni açıyorlar, taze böreklerimiz var," diye ekledi. Murat, Aslı’ya dönüp, "Yer misin?" diye sordu. Aslı, "Olur," dedi. Murat, "İki tane alalım, yersek devamını isteriz," dedi.

 

Genç, "Tamam abi," dedi ve sonra Aslı'ya dönüp, "Abla, miden bulanıyorsa sana mide bulantısını rahatlatan bir ayran yapıyoruz, yanına getireyim mi?" diye sordu. Aslı, "İyi geliyorsa şimdiden getir, hatta," dedi. Genç, "Tamam ablam, hemen," deyip uzaklaştı.

 

Aslı derin nefesler alırken, Murat elindeki anahtarla oynayıp Aslı’ya bakmamaya çalışıyordu. Genç, bakır bardakta buzlu ayranları getirdi. Aslı, bir yudum aldı ama kokusu ağır gelmişti. "Bu ne?" diyerek yüzünü buruşturdu. Genç, "Abla, bunu kekik suyundan yapıyoruz. Annem dağdan taze kekikleri toplar, kaynatıp suyunu ayrana karıştırır. Ağır ama mideyi çok rahatlatır. Biraz zorla kendini, fark edeceksin," dedi. Murat da kendi ayranını içmeye başladı, çünkü bu içeceği tanıyordu ve rahatsız olmamıştı.

 

Aslı başını sallayıp Murat’a dönerek, "Sen sevdin mi?" diye sordu. Murat, "Ben bunu ilk defa içmiyorum, severim de sıkıntı yok benim için," dedi. Aslı birkaç yudum daha aldı, zorla da olsa genç adamın dediği gibi, gerçekten iyi geliyor gibi hissediyordu. Börekler geldiğinde Aslı biraz yedi ama çabuk bıraktı, ayran börekle daha güzel gitmişti. Midesi rahatlamış, biraz olsun kendine gelmişti. Ancak Murat, Aslı'nın yemediğini görünce, "Bitir onu," dedi sertçe. Aslı, "Yemek istemiyorum, sen yer misin?" diyerek tabağı uzattı. Murat, "Yemem, ye onu," diyerek karşılık verdi ve kalkıp yandaki sebze-meyve tezgahlarına bakmaya gitti.

 

Aslı, Murat’ın bu tepkisine alınmıştı. Boğazında bir yumru hissetti, derin nefes alıp böreği yemeye devam etti. Kendini zorluyordu, ama yemek istemiyordu. Gençten ıslak mendil istedi ve oturmaya devam etti. Murat, biraz meyve alarak geri döndü ve "Meyvelere bak, istediğin varsa al," dedi. Aslı, "İstemiyorum," diye cevap verdi. Murat, "Kendi meyvelerimden istersen vermem," dedi. Aslı, ayağa kalkıp arabaya doğru yürüdü. Murat, sinirlenmişti ama bir şey demedi. Böreklerin parasını ödedi, arabaya döndü, arka koltuğa poşetleri koydu ve araca binip çalıştırdı.

 

İkisi de konuşmuyorlardı, ama Aslı'nın neye tepki verdiğini de anlamamıştı Murat. Umursamamaya çalışsa da, düşünmeden edemiyordu. Nefret ettiği birinin ona kırılmasını umursamak istemiyordu, ama aklına takılıyordu ve Aslı'yı tanımak istiyordu bir tarafı da.

 

Bir süre ilerlediler. Murat, dayanamayarak sordu, "Ne oldu?"

 

Aslı cevap vermiyor, dışarıyı seyrediyordu.

 

"Sana sordum, Aslı! Ne oldu, neye trip atıyorsun?" dedi Murat sertçe.

 

"Hiç," diye cevap verdi Aslı.

 

"Hiç demek? Hiç için trip yiyorum yani, öyle mi?" dedi Murat, sinirle.

 

"Trip falan atmıyorum. Nereden çıkardın? Susmak ve konuşmamak neden trip atmak oluyor?" diye sakin kalmaya çalışarak cevap verdi Aslı.

 

"Niye kalkıp arabaya yürüdün o zaman? Orada," diye bağırdı Murat.

 

"İstemiyorum bir şey dedim, bitti. Zaten kalkmayacak mıydık? Neyin kavgası bu ya?" diye karşılık verdi Aslı.

 

Murat, arabayı sağa çekip kapıyı sertçe çarparak indi. Aslı'nın tarafına geçip kapıyı açtı ve onu kolundan çekip arabadan indirmeye çalıştı. Aslı, bu hareket karşısında korkuyla sendeledi. Murat, Aslı'nın düşmesini engellemek için belinden tutup kendine çekti. Bir anlık yakınlıkla Aslı'nın nefesini dudaklarında hissetti. Bu kadar yakından yüz hatlarını görmek, içindeki kıpırdayan hisleri hoşuna gitse de, Aslı kendini itiyordu. Murat, Aslı'nın nefesini hissetmek ve böyle bir süre kalmayı istese de, Aslı yüzünü başka yöne çevirip sertçe itti Murat'ı. "Bırak, canımı acıtıyorsun!" dedi.

 

Murat, Aslı'nın kolunu sıktığını o anda fark etti ve onu bırakıp geri adım attı. Arkasını dönüp boşluğa doğru yürüdü, elleriyle saçlarını karıştırdı, boynunu tuttu. Derin nefes alarak içinden, "Bu kadından nefret ediyorum," diye tekrarlıyordu. Kendi kendine, "Nefret ediyorum, nefret ediyorum, nefret ediyorum," diyerek Aslı'ya döndü ve sinirle ona doğru hızla yürüyüp yaklaştı. Eliyle Aslı'nın yüzünü kendine çevirdi ve onu sertçe arabaya yasladı. "Senden nefret ediyorum. Sen bir katilsin," diye bağırdı, sonra geri adım atıp tekrar boşluğa yürüdü.

 

Murat, daha iki gündür tanıdığı bu kadına kapılamazdı. Ona düşmandı, onu umursayamazdı. Ona yaklaşmak için yıllarca uğraşmış, intikam almak için her şeyini riske atmıştı. Şimdi tam da amacına ulaşmışken saçma sapan bir şey için vazgeçemezdi.

 

Aslı, Murat'ın bu tepkilerine anlam veremiyor, sürekli canının acıtılmasına dayanamıyordu. Gözleri ağlamaktan yıpranmıştı, ve Murat, onun zayıf yönlerini kullanarak ona daha da acı çektiriyordu. Aslı, buna tepki veremiyor, sadece ağlıyordu. Murat, üzerine doğru geldiğinde, korkuyla derin nefes almaya başladı. Murat, Aslı'nın kolundan tutup onu arabaya bindirdi. Yüzü korkunç derecede sinirliydi. Aslı, Murat'a karşı koyamadığından mecburen itaat ediyordu.

 

Murat, arabanın önünden dolanıp yerine oturdu, çalıştırdı ve yola çıktı. İçindeki siniri Aslı'ya değil, ama ondan çıkarıyordu. Hızını artırdı ve Aslı bu durumdan korkmaya başladı. Bilinçli olarak hızlanmaya devam etti. Aslı'nın korkmasını, sinmesini ve gözünde acizleşmesini istedi. Aciz bir kadın gördükçe ona acıyacak ve daha da nefret edecekti. Aslı, korkudan ağlamasını durdurmak istese de daha da hıçkırarak ağlamaya başladı.

 

"Kes artık ağlamayı!" diye bağırdı Murat.

 

Aslı, Murat'ın bu tepkisiyle daha da sinirleri bozulmuş, hıçkırıkları daha da artmıştı. "Durdur arabayı!" diye hıçkırarak bağırdı ama Murat durmadan devam etti. Aslı, derin bir nefes alıp "Lütfen," dedi ama Murat yine tepki vermedi. Aslı, koltukta iyice sinmişti, korkuyor, ağlıyor ve bir şey diyemiyordu.

 

Zamanla sakinleşmesini bekleyen Murat, Aslı'nın korkusunu yatıştıramadığını fark etti. Bir süre sonra Aslı, "Yeter artık, durdur arabayı!" diye çığlık atarak dizlerine vurdu.

 

Murat, Aslı’nın dizlerine vurduğunu görünce bir anlığına duraksadı. Siniri ve öfkesi hâlâ yüzünde belirgindi, ama Aslı'nın çığlığı onu bir anlığına da olsa durdurmuştu. Sert bir frenle arabayı yolun kenarına çekti.

 

Motorun sesi kesildiğinde arabanın içi aniden bir sessizliğe büründü, ama bu sessizlik, içinde fırtınalar kopan bir sessizlikti. Aslı, hıçkırıklarını kontrol etmeye çalışarak ağlamaya devam etti, ama korkusu ve çaresizliği yüzünden okunuyordu. Murat ellerini direksiyona sıkıca bastırdı, sonra yavaşça gevşetti ve derin bir nefes aldı.

 

Murat, bir süre dışarıya, uzaklara baktı. İçinde büyüyen öfkeyi kontrol etmekte zorlanıyordu. Başını geriye yaslayıp gözlerini kapattı, ama Aslı'nın kesik kesik nefes alışları onu yeniden kendine getirdi. Gözlerini açtığında, Aslı’nın hâlâ titrediğini fark etti.

 

"Murat, lütfen… Lütfen dur, yapma artık," dedi Aslı, sesi titrek ama kararlıydı.

 

Murat başını yana çevirip Aslı’ya baktı, içinde kopan fırtınalarla savaşıyordu. Bir an için öfkesini bir kenara bırakmak istedi, ama bu kadına duyduğu nefret onu sürekli geri çekiyordu. Yine de, Aslı’nın yüzündeki çaresizlik, içinde bir şeylerin kırıldığını hissettirdi.

 

"İstemiyorum... Böyle olmasını istemiyorum," diye mırıldandı Murat, ama ses tonu hâlâ sertti. Aslı’nın yüzüne baktı, gözyaşları içinde, bitkin ve korkmuş bir kadına dönmüştü.

 

Bir an için ikisinin de gözleri buluştu, bu an, her iki taraf için de sonsuzluk gibi geldi. Murat, gözlerini kaçırdı, ama içinde bir şeyler değişiyordu. Geriye yaslanıp ellerini başının arkasında birleştirdi, nefes almakta zorlanıyordu.

 

Aslı, Murat'ın bu hali karşısında korkusu ile merhameti arasında sıkıştı. İçinde hâlâ ona karşı duyduğu korku vardı.

 

Murat, ellerini başının arkasından indirip gözlerini kapattı. "Ne yapacağımı bilmiyorum," diye mırıldandı. Aslı, bu sözlerin arkasındaki çaresizliği fark etti ama ona nasıl yaklaşacağını bilemiyordu.

 

Bir süre daha sessizlik içinde kaldılar, sonra Murat, yavaşça arabayı tekrar çalıştırdı. Aslı, başını salladı ve gözlerini tekrar dışarıya çevirdi. İçinde bir yerde, bu yolculuğun sonunun nereye varacağını bilememenin korkusunu taşıyordu. Ama artık bir şey söylemeye cesaret edemiyordu.

 

Murat, sessizce arabayı yola çıkardı, hızını biraz olsun azaltarak devam etti. İkisi de sessizdi, ama bu sessizlik, fırtına öncesi bir durgunluk gibiydi. Arabanın içindeki atmosfer, patlamaya hazır bir gerilimi içinde barındırıyordu.

 

Murat iki gündür gergindi ve artık dikkati dağılmaya başlamıştı. Araba kullanırken, odaklanmakta zorluk çekiyordu. Sıcak da bastırınca, bir otele girip biraz dinlenmeye karar verdi. Şehir merkezine yakın bir otel bulup rezervasyon yaptırdı. Haritaya göre yaklaşık 15 dakika sonra orada olacaklardı.

 

Otele vardıklarında, Aslı hâlâ sessiz ve bitkin görünüyordu. Murat, arabadan inmeden önce ona dönüp, "Toparlan, kendine gel. Kötü görünüyorsun," dedi sertçe. Aslı bu sözlere canı sıkılarak karşılık vermedi ama yapacak bir şey yoktu. Arabadan inip Murat'ı takip etti. Lobide bir koltuğa oturup beklemeye başladı. Televizyonda öğle haberleri vardı ve Aslı'nın çevresinden geçenler ona dikkatle bakıyordu. Aslı bu bakışları fark etmedi, ama Murat görmüştü ve bu durum onu daha da sinirlendirmişti.

 

Murat resepsiyonda, 20 dakika önce yaptığı rezervasyonla ilgili sorunlar yaşamaya başladı. Bu sırada, lobide bekledikçe Aslı'ya olan bakışlar ve ilgi artıyordu. Murat’ın sabrı taşmak üzereydi. Bir süre sonra, nihayet odaya çıkabileceklerini söylediklerinde Murat, öfkeyle "Hadi," diye seslendi Aslı'ya. Aslı yerinden kalkıp Murat’ın yanına geldi. Murat, onun gözlerinin içine bakarak, "Hoşuna gidiyor galiba bu bakışlar," diye söylendi. Aslı, şaşkınlıkla sadece "Ne?" diye sorabildi.

 

Çantalarını alıp asansöre doğru ilerlediler. Asansördeki çalışan, Aslı'ya bakmamak için çaba gösteriyordu ama bu, Murat’ın sinirini daha da artırıyordu. Odaya vardıklarında, Aslı ilk olarak yatağa baktı; yataklar ayrılmıyordu. Öfkeyle örtüyü yatağa attı ve yatağın kenarına oturdu. Murat, Aslı’nın bu tepkisine daha da sinirlenmişti. Çantaları odanın ortasına fırlatarak, "Hoşuna gitti mi?" diye sertçe sordu.

 

Aslı tartışmak istemiyordu, ama Murat’ın neden bahsettiğini de anlamamıştı. Sinirlendirmek için, "Hem de çok," diyerek banyoya gitmek için ayağa kalktı. Bu sırada Murat, ani bir hareketle Aslı’nın boğazını kavradı ve onu duvara dayadı. Aslı olayın şokuyla Murat’ın elini tutup çekmeye çalıştı, ama nefes alamıyor, acı çekiyordu. Bir eliyle Murat’ı göğsünden iterken, diğer eliyle boğazını sıkan elini çekmeye çalışıyordu. Nefesi iyice kesilmişti ve son bir çabayla Murat’ın boynunu tırnakladı.

 

Bu hareket, Murat’ı daha da öfkelendirdi. Aslı’yı yatağa sertçe itti ve ellerini başının yanında tutup yüzüne yaklaştı. Aslı, Murat’ın bu kadar yaklaşmasından rahatsız olmuştu; yüzünü çevirdi, ama Murat o tarafa doğru eğilerek kulağına yaklaştı. "Şevket de böyle mi yaklaşıyordu sana?" diye sordu alaycı bir şekilde.

 

Aslı bu sözlerle şok olmuştu; kalbi hızla atmaya başladı. Murat’ın elinden kurtulmak için çırpındı ve "Bırak beni!" diye sertçe bağırdı. Murat, ellerinde çırpınan Aslı’yı izlerken sanki bundan zevk alıyormuş gibi bir gülümseme belirdi yüzünde. Aslı, "Ruh hastasısın sen! Bırak beni!" diye sesini yükseltti. Murat bu sözler üzerine, Aslı’nın ellerini tek eliyle sıkıca kavradı ve çenesini sertçe tutarak yüzünü kendisine çevirdi. "Evet, öyleyim. Ve sen de benimle yaşamak zorundasın," diyerek acımasızca güldü.

 

Aslı, Murat’ın bu tavırlarından tedirgin olmuştu. Canı acıyor, kurtulmak istiyordu, ama gücü yetmiyordu. Murat, dikleşip ayağa kalktı, Aslı’yı kolundan tutup sertçe çekerek banyoya itti. "Git, yıkan ve temizlen," dedi, ardından pencereye doğru yürüdü. Aslı, yaşadıklarının şokuyla Murat’a arkasından bakarken, Murat arkasını dönüp "Yardım edebilirim, istersen," dedi alaycı bir şekilde. "Soyunmam için" diye ekledi.

 

Aslı, tedirgin bir şekilde çantasını aldı ve banyoya girip kapıyı kilitledi. Kapıya yaslanarak yere çöktü. Ağlamak istemiyordu ama kendine engel olamıyordu. Bir süre sonra suyun altına girip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

 

Murat ise yaptıklarını kontrol edemiyordu. Kendi içinde bir savaş veriyor, bu durumdan korkuyordu. Bu dönüştüğü adam ona yabancıydı, ama geri adım da atamıyordu artık. İki gündür çok değiştiğini fark etmiş, kendinden korkmaya başlamıştı. Kendini kontrol etmesi gerekiyordu, çünkü bu şekilde hiçbir şey yolunda gitmeyecekti.

 

Aslı, sıcak suyun altında biraz rahatlamıştı, ağlaması azalmış ve kendini toparlamıştı. Suyu kapatıp saçlarını havluya sardıktan sonra aynada kendine baktı. Yüzü, eskisi kadar neşeli değildi. Gözleri çökmüş, rengi solmuştu. Zaten zayıftı, şimdi iyice kilo vermişti, çünkü yemek yemeyi neredeyse tamamen bırakmıştı. Eşyalarının olduğu çantaya baktığında, içinde sadece kirli kıyafetler olduğunu fark etti. "Murat çantamı karıştırmış olmalı," diye düşündü. Bu durumda banyodan bu şekilde çıkamazdı, ama Murat’tan da yardım istemek istemiyordu. Kendi kendine sinirlenip, "Aptalım ya, niye bakmıyorum ki çantaya, sanki geri zekalıyım," diye mırıldandı. Bir süre banyoda dolandıktan sonra Murat’a durumu söylemeye karar verdi.

 

Murat, odanın köşesindeki koltukta oturuyor, dışarıyı seyrediyordu. Aslı titreyen bir sesle, "Murat?" diye seslendi. Murat ona bakmadan, "Evet?" dedi. "Şey, ben yanlış çantayı almışız. Getirdiklerimiz kirli, temizler arabada kalmış," diye açıkladı Aslı. Murat, gözlerini ondan kaçırarak, "Getireyim," dedi ve başını eğip yanından geçip gitti. Aslı, Murat’ın sakin ve uzak tavrından rahatlamış bir şekilde nefes aldı. Yatağa oturdu, Murat gelene kadar kendine yer yapmak için örtüyü ve dolaptan battaniyeyi yere serdi.

 

Kısa süre sonra Murat geldi, çantayı yatağa attı ve hiçbir şey demeden banyoya girdi. "Duş alacağım, rahat olabilirsin," deyip kapıyı kapattı ve kilitledi. Aslı, hızla üzerini değiştirdi, sonra dolaptan bir içecek aldı ve koltuğa oturdu. Televizyonu açtı; gündüz programları vardı. Sadece ses olsun diye açmıştı. Havluyla saçlarını kurulamaya ve taramaya başladı.

 

Murat, banyoya girip küveti sıcak suyla doldurdu, içine girip uzun süre suyun altında nefessiz durdu. Aslı’nın televizyon sesini duyunca biraz rahatladı, ama aklına birden Aslı'nın kaçabileceği düşüncesi geldi. Bu kadar sorun yaşayıp kaçmak istemesi normaldi. Bu düşünceyle birden sudan çıktı, havluya sarılıp panikle banyodan dışarı çıktı. Aslı, saçlarını tarıyordu. Murat'ın bu telaşı dikkatini çekse de, umursamadan işine devam edip televizyona bakmaya devam etti.

 

Murat, yatakta bir süre oturdu, sonra hiçbir şey söylemeden kalkıp üstünü giyindi. "Çıkıp dolaşalım biraz," dedi. Aslı, "Saçlarımı kurutmalıyım," diyerek kalkıp banyoya girdi. Bir süre sonra çıktı ve tokasını aramaya başladı.

 

Murat, "Ne arıyorsun?" diye sordu.

 

"Tokamı arıyorum," dedi Aslı.

 

"Alırız dışarı çıkacağız nasılsa, hadi boşver," diyerek kapıdan çıktı. Aslı da arkasından çıktı. Arabaya binip Bedesten Çarşısı’na gitmek üzere yola koyuldular. Arabayı çarşıdan uzak bir yere park ettiler ve yürümeye başladılar. Çarşının çevresi çok kalabalıktı ve insanlar sürekli onlara çarpıyordu. Murat, Aslı’nın elini tuttu ve kalabalığın arasında dar yollardan geçerek geniş çarşıya ulaştılar.

 

Murat’ın elinin sıcaklığı, Aslı’ya biraz güven verse de, içindeki tedirginlik hala yerindeydi. Çarşıya adım attıklarında, etraftaki renkli dükkanlar, kalabalık ve gürültü onları sarıp sarmaladı. Ancak Aslı’nın aklı hala yaşadıkları anlarda takılıydı. Murat’la arasında geçenler, içinde giderek büyüyen bir huzursuzluk yaratıyordu. Murat ise çarşının kalabalığında, insanların arasında kaybolmanın ona iyi geleceğini düşünüyordu, ama Aslı'nın huzursuzluğu ve kendi içinde büyüyen karanlık, onları her adımda biraz daha yalnızlaştırıyordu.

 

Loading...
0%