Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5.BÖLÜMM

@gece.nerminbasturk

Elindeki paspasla yerleri temizleyen Adam Steven duyduğu adım sesleriyle arkasına döndüğünde mekandan içeri giren Gabriel Moris'le göz göze geldi. Gabriel'in yüzünde Adam'ın daha önce hiç görmediği türden mahcup bir ifade vardı. Gabriel’in ona söylemek istediği bir şey olduğunu anladı. Sevdiği adamın mimiklerini biliyordu. Bunu anlaması normaldi.
Adam, yavaş adımlarla önüne kadar gelip duran sevdiğine bakmaya devam etti. Gabriel susmaya devam ediyordu. Gabriel Moris, Adam Steven'ın önünde durduğunda başını yere eğdi. Ay kadar parlak siyah saçları, gözlerinin üzerine düştü. Söze girmeden önce yutkundu. Adem elması hareket etmişti. Adam ondan önce davrandı.
“ Bir yerde oturup bir şeyler mi içsek?” diye öneride bulundu.
Gabriel başı hala önüne eğikken “ Sakıncası yok mu senin için?” dedi.
Adam duyduğu soruyla Gabriel’in ne düşündüğünü daha da merak eder oldu. Ortamdaki tuhaf havayı dağıtmak için gülümseyerek “ Neden sakıncası olsun , seninle oturup bir şeyler içmek beni de mutlu eder. “ dedi. Söylediği yalan değildi. Gerçekten onunla vakit geçirmek Adam’ı mutlu ederdi.
Gabriel eğdiği başını kaldırdı. Adam’ ın gözlerinin ta içine değiyordu bakışları. Dudaklarında ufak bir tebessüm belirdi. “ Hadi gidelim Adam.” Duraksadı. Utandığında hep yaptığı gibi parmaklarını-sağ elinin- yanağının göz kısmına yakın yerine değdirdi. “ Bu gece sen nereye istersen oraya gidelim.” Diye devam etti.
Adam bu sözlerde bir flört enerjisi hissetmedi. Flörtöz bir amaçla söylenmediği belliydi. Gabriel’i tanıyordu. Neyi, ne amaçla söylediğini anlayabilecek kadar iyi biliyordu söylediklerinin altındaki anlamları.
“ Peki.” Tek kelime. Elindeki paspası gösterip bekle işareti yaptı eliyle. Gabriel’in gülümsemesi büyüdü. Başını aşağı yukarı sallayarak bekleyeceğini belirtti. İkisi de konuşmadı. Ancak yine de anlaşmanın yolunu buldular. Çünkü birbirini anlamak isteyen kişiler için konuşmak şart değildi. Anlamak isteyen biri konuşmadan da söylemek istediklerini anlayabilirdi.
Gabriel mekanın çıkışına ilerleyip dışarı çıktı. Yüzüne çarpan temiz hava başını yukarı kaldırmasına sebep oldu. Başını göğe çevirip gözlerini kapattı. Düşünceler birbiri ardına zihnini kovalarken konuşulacak çok şey olduğunun farkındaydı. Ne yapması gerektiğini biliyor fakat nasıl yapması gerektiğini bilmiyordu. Huzurun kollarına kendini bırakmak istedi. Sadece kısa bir süreliğine de olsa düşüncelerini susturmak istedi. Zorlandı.
Arkasından gelen adım sesleri onu zorladı. Bu anın geleceğini biliyor ama zamanını bilmiyordu. Şu anda gerçekleşiyor olması onu utancın en dibine sürüklüyordu. Parmaklarında karıncalanma hissediyor, yüzüne değdirmek istiyordu.
Adam, kendisini fark etmemiş gibi duran- aslında Gabriel onun geldiğini anlamıştı adım seslerinden- genç adamın sol omzuna işaret parmağıyla dokundu. Çok küçük bir dokunuştu. İlk ve sanırım son kez...
Belli belirsiz dokunuş Gabriel’in arkasını dönüp gözlerini açmasına vesile oldu. “Gözleri...ne kadar da güzel.” diye içinden geçirdi Adam.
“ Gidelim.” Dedi Gabriel.
Adam “ Gidelim ama gideceğimiz yeri sen seç. “ dedi. Yüzünde samimi bir gülümseme belirdi. Sevdiği adamın nerelere gittiğini, ne tarz yerlerde vakit geçirmeyi sevdiğini öğrenmek istedi. Daha önce hiç birlikte bir yere gitmemişlerdi.
“ Tamam.” Dedi Gabriel Moris.
Yol boyunca ikisi de sessizdi. Gabriel konuşmak istiyordu. Ama yanındaki adamı incitecek bir kelime söyleyip onun incinmesi korkusuyla sohbet başlatmıyordu. Adam ise rahatsızlık vermekten çekiniyordu.
Kayalıklarla dolu, deniz manzaralı bir yere geldiklerinde Gabriel Moris adımlarını denizin karşısında duran kayalık alana doğru çevirdi. Gabriel biraz önden ilerleyip oturulabilecek keskin olmayan bir kayalığın üzerine çıktığında arkasına dönüp yanındaki adamın onu takip edip etmediğine baktı. Adam konuşmadan, itiraz belirtisi göstermeden onu takip etmişti. Gabriel eliyle ‘gel’ işareti yaptı.
Adam, sevdiği adamın yaptığı gibi onun yanındaki bir kayalığa çıktı ve onun aksine oturdu. Oturduğu yerden hala ayakta dikilen Gabriel’e bakıp “ Ee oturmayacak mısın?” diye sordu. Gabriel gülümseyip, oturdu. Yanındaki adamın , ona duyduğu güven karşısında hem hayranlık duydu hem de üzüldü.
Birkaç saniye sessiz kalan Gabriel söze ilk giren kişi oldu. “ Dinliyorum. “ dedi. Ellerini bacaklarının üzerinde kavuşturmuş gözleri denizin dalgalarına değerken.
“ Neyi? “ diye sordu Adam kafasını sol tarafında kalan adama çevirip.
“ Dinliyorum. “ dedi tekrar Gabriel. “ Söylemek istediğin ne varsa dinliyorum.” Diye devam etti.
Adam kuşku duymadan zaten emin olduğu bir şeyi doğrulamak isteyerek “ Fark ettin mi?” diye sordu. Gabriel yanındaki adama başını çevirmeden “ Fark ettim.” Dedi.
Adam, bildiği bir senaryonun gerçekleşmesinden korkarak başını önüne doğru çevirdi. Denizi izledi. Bir süre sustu.
“ Neden bir tepki vermedin? “ kesik bir nefes aldı. Tekrar söze girdiğinde kendini her an ağlayabilirmiş gibi hissetti. “ Bu durum seni iğrendirdi dimi?” dedi. Gabriel Moris, onun için o kadar özeldi ki, onun kendisinden rahatsız olduğunu düşünmek dahi Adam’ı derin bir kedere boğuyordu. Hayatı boyunca yönelimi yüzünden sorun yaşadığı insanları, aile ilişkilerini, iş yaşantısını aklına getirdi. İçinde bir yan Gabriel’in onu incitmeyecek bir insan olduğunu haykırırken geçmiş travmaları kendisinden nefret etmesini, utanç içinde olmasını sağlıyordu.
Gabriel, yanındaki adamın son cümlesini duyduğu anda hızla başını sağına çevirdi .Yüzünde korku dolu bir ifade vardı. “ Ne? Sen böyle düşündüğümü mü düşündün?” dedi.
Adam gözündeki yanmayı bastırmak için gözlerini kırpıp durdu.
Gabriel “ Kendin hakkında nasıl böyle düşünürsün? “ diye sordu. Bu sorudan daha çok bir isyandı. Bilinen bir şeyin dışa vurum şekli. Gabriel, Adam'ın kendisi hakkında iğrenç olduğunu düşündüğünü ve bu yüzden onun da aynı şekilde düşündüğünü sandığını anlamıştı.
Adam, sessiz kalmaya devam ediyordu. Çünkü konuşursa ağlamaya başlayacakmış gibi hissediyordu. Evet, bir konuşma yapmak istiyordu ama açık açık hislerinin ortaya çıkmasını beklememişti. Bundan utandı.
“ Sen, iğrenç değilsin. Utanılacak bir şey de yapmadın. Bu utanılacak bir şey değil ki. “ dedi Gabriel. Sözlerinde samimiydi. Ses tonundan bu anlaşılabilirdi. Gabriel oturduğu yerde kayıp Adam’ a yakın olmak için biraz daha yaklaştı. “ Adam, daha önce ne yaşadın yada nasıl bir tepki aldın bilmiyorum. Ancak bilmeni istiyorum. Bu utanılacak bir şey değil. Birini sevmek neden utanılacak bir şey olsun? Birini sevmek neden utanç olsun, iğrenç olsun? Dünyada ki en masum his birini sevmektir. Seni hissettiğin, senin için doğru olan bir duygudan dolayı neden yargılayayım ki? “ sağ elini yanındaki genç adamın omzuna koydu Gabriel.
“ Bana bakmanı istiyorum. Bana bak ve ne kadar şanslı olduğumu düşündüğümü gör. “ dedi. Adam, başını Gabriel’ e çevirdiği sırada ağlamaya başladı. Çünkü Gabriel Moris gözlerinde ışıkla ona gerçekten de gururlu bir şekilde bakıyordu. Adam Steven , kendini o anda çok güçsüz hissetti. Birinin kendisine kötü bakmasına alışıktı fakat gururla bakmasına alışık değildi. O anda bütün hislerinin çıplaklığıyla, en zayıf yanını gösterdi Gabriel Moris ‘ e.
“ Ben...seni seviyorum. Ve seni sevdiğim için senin mutlu olmanı istiyorum. Beni asla sevmeyeceğini biliyorum. Ama benden nefret etme. Seni tamamen kaybetmek istemiyorum.” dedi gözyaşları içindeyken.
Gabriel, yüzüne çökmüş üzüntü ile “ Biliyorum. Ve bundan gurur duyuyorum. Senden nefret etmiyorum. Ve etmeyeceğim. Sen beni kaybetmedin, kaybetmiyorsun Adam Steven. Aksine ben seni kaybettim.” Dedi. İçine bir nefes çekip “ Senin gibi iyi bir adamı, iyi bir insanı sevemeyeceğim için kaybeden benim. Ve bilmeni isterim ki eğer seninle aynı yönelime sahip olmuş olsaydım seveceğim, fark edeceğim ilk kişi sen olurdun. “ diye devam etti.
Bu sözlerin ardından Adam daha çok ağlamaya başladı. Haykırarak ağlamaya başlamışken tepkisi Gabriel tarafından ret edilmesinden ötürü değil, tüm yaşanmışlıkları adınaydı. İçinde Gabriel’e inanan yanı haklı çıkmıştı. Gabriel bir insanın başka bir insana yapabileceği en iyi şekilde ret etmişti.
Aslında o gece Gabriel’in tek amacı Adam’ a gerçek bir itirafta bulunması için fırsat tanımaktı. Daha öncesinde onun hislerini fark ettiği için umut vermemek adına ona hiç yakın davranmamıştı ve onunla sohbete girmemiştii. Onu bir yerlere davet edip arkadaşlık kurmamıştı. Onu incitmemek adına onunla hiç özel hayatını konuşmamış, hiçbir kızla da onun önünde samimi olmamıştı. Ama o gece Gabriel aşık olduğu kadınla onun önünde vakit geçirmişti. Gabriel de hislerine engel olamamıştı çünkü. Ve Gabriel bu durumun onu üzdüğünü de biliyordu. Ona gerçek bir itirafta bulunması için bir şans tanımak istedi. Ona, hiç değilse bir geceliğine de olsa Blackmulberry'nin kemancısı Gabriel olarak değil de sadece Gabriel olarak yaklaşabilmesi için fırsat tanımak istedi.
O gece Gabriel Adam ‘ın yanından ayrılmadan önce ona ilk ve son kez elini uzattı. Bu bir vedaydı. Adam bunu biliyordu. Dakikalarca Gabriel’ in önünde ağlamamış gibi o anda tekrar ağlama isteği içindeydi. Sevdiği adamın elini ilk kez tuttuğunda kendisini hem çok mutlu hem de çok buruk hissetti.
Elinin arasındaki sıcak eli bırakmadan önce “ Sana sadece bir kez olsun sarılabilir miyim? “ diye sordu. Söylediği anda pişman oldu. “ Vazgeçtim. Hiç söylemedim say.” Dedi. Dudaklarında buruk bir tebessüm, kalbinde kelimelerle anlatılamayacak kadar acı bir sızıyla “ Hoşça kal! “ dedi
. Karşısındaki adamın cevabını beklemeden arkasına döndüğünde omuzlarının üzerinden kendisine sarılan bir çift kolu gördü. Gabriel Moris...Adam Steven ‘ a sarılmıştı. Bu Adam’ın tutmaya çalıştığı gözyaşlarının akmasını sağladı. Adam, gözyaşları birer yağmur damlasına dönüşüp yanaklarını ıslatırken iki elini de Gabriel’in ona sarılan kollarının üzerine koydu. Bedenini saran güven verici sıcaklık ve ellerinin arasındaki uzun kollar bir veda şiirinin son satırları gibiydi. Artık gerçek bir veda gerçekleşmişti. “ Seni seven iyi bir adamla çok mutlu ol.” Dedi Gabriel Moris.
Sessizce ağlamaya çalışsa da, Gabriel yanındaki adamın ağladığını biliyordu. Ondan kollarını çekip geri çekildiği sırada bu kez Adam önüne dönüp Gabriel’e sıkıca sarıldı. Şimdi Adam’ın gözyaşları Gabriel’in üstünü ıslatıyordu. Denizin dalga sesleri arka fonda müzik görevi görürken yaşanıyor olan her şey iyi bir adamın masum aşkına vermiş olduğu vedayı simgeliyordu.
Gabriel bu kez ilk çekilen olmadı. Onun kendini hazır hissettiği ana kadar kendisine sarılmasına izin verdi. Sağ eliyle kendisine sarılan adamın sırtına dokundu. Ona destek olmak istedi. Adam Steven ağlaması yavaşlayıp geri çekildiğinde : “ İlk giden ben olmayacağım. Sen beni terk ettin diyelim. “ dedi Gabriel Moris. Yüzünde sahici bir tebessüm vardı.
Adam gözlerinde henüz kurumamış olan gözyaşları, ellerinde hissettiği uyuşuklukla başını onaylar şekilde salladı.” Hoşça kal Gabriel.” Gülümsedi. Acı bir gülümsemeydi. “ Hoşça kal Gabriel Moris. “ diye devam etti. Arkasına dönüp hızlı adımlarla geldikleri yolu dönerken artık yalnız olduğunu bilerek “ Hoşça kal aşkım.” Dedi.
Adam Steven kendi içinde büyüttüğü masum aşkına veda ederken o gece, Gabriel’e teşekkür etti kendi içinde. Doğru bir adam olduğu ve onu ne olursa olsun yargılamadığı için.
Adam kendi içinde hesaplaşmasını yaparken Gabriel’in de onun arkasından “ Hoşça kal !” dediğini duymadı.
Siyah, uzun dalgalı saçlara ve hiçbir tabire sığmayacak kadar güzel kahverengi gözlere sahip deri ceketli çocuk işte tam olarak böyle biriydi. Bir insanın kendisine hissettiği duyguları bildiği için onu incitmemek adına gereken tüm özeni gösterecek, onu bir insanın başka bir insanı ret edebileceği en nazik şekilde ret edecek birisiydi. Kimseyi yargılamazdı. Her zaman hikayenin başka bir tarafı olabileceğini düşünür o şekilde davranırdı. Çünkü aslında olması gereken de oydu.
O Blackmulberry’nin kemancısı, sanatçı ruhlu, naif çocuğuydu. Bu yüzdendir ki yazılan her satırda onun izleri vardı. Unutulmuş olsa bile...


UNUTMA’ DA Kİ Şiirlerden satırlar...
YARALARININ İÇİNDEKİ BENİ SEVDİM
Beyaz bir sayfanın içinde unutuldu anılar.
Büyük bir boşluğun içinde saklandı vedaların izleri.
Ters istikamete gitti arabanın lastikleri.
Sorsan ne değişir, canını, canım dediklerin acıtmadı mı?
Korktuklarını yazardı şairin kalemi,
Yazdıklarının arasından atlatırdı, travmalarının izini.
Ve söylemek isterdi ona, nefesinde bir ruhun neşesi,
'Seni de sevdim.' demek isterdi.
Yaralarından sevdim, yaralarının içindeki beni sevdim.

Yeni satırlar akıp giderken sayfalarda, geçen her an biraz daha belli ediyordu rengini. Nedense hep yarım kalırdı şiirler. Kaybolurdu. Ta ki yeni sayfada sonunu bulana dek. Yazılan her satırın sonunu bulmaya ya da şöyle sormalıyım, sonunu bildiğin bir hikayenin içinde kaybolmaya var mısın?

DEVAM EDECEK

YAZAR’DAN NOTLAR:
Okuyan herkese merhaba. Uzun zamandır yoktum. Üzgünüm. Bu açığı kapatabilecek güzel bir haber vermek istiyorum. Bu yaz içerisinde nasip olursa hikayenin tamamını yüklemeyi planlıyorum. Sizinle birlikte bölüm atmadığım bu süreçte ben de büyük bir işkence çektiğimi söyleyebilirim. Karakterlerim zihnimde çığlık çığlığa isyan içindeydi. Özellikle Gabriel hikayesini anlatmam için zihnimi her türlü işgal etti. Sanırım daha fazla devam edemedim. Yazmam gerekiyormuş gibi hissettim. Ve işte buradayım .
Bu hikayeyi yazarken özellikle vermek istediğim mesajlar vardı . Umarım kalbinize ulaşmıştır .Bunu umut ediyorum. Hepinizi çok seviyor ve destekliyorum. Yalnız olduğunuzda sizi düşünen ve sizi olduğunuz gibi her halinizle seven biri olduğunu unutmayın. Pardon birileri... Gabriel ve Alicia da benimle birlikte sizinle gurur duyuyor. Biz sizi seviyoruz. Mavi umudunuz olsun. 💙💙💙

Loading...
0%