@gece.nerminbasturk
|
8 Mayıs 20xx “ Alicia...heyy ne düşünüyorsun yine?” diye sordu Ava. Elindeki paspasla yerleri silen – düşünmekten silemeyen- Alicia'ya. Yüzünde tebessüm elindeki paspasın sopasına çenesini yaslamış düşünceler arasına dalmıştı genç kız. Küçük, mütevazi bir pastanede Yarı zamanlı çalışıyordu. İş arkadaşı Ava ‘yla dükkanı kapatmadan önce kapanış temizliğini yapıyorlardı. Alicia aklına gelen şeylerden, aklına gelen kişiden, temizliğe odaklanamıyordu. Bu Ava'nın gözünden kaçmamıştı. Ava, kızın yüzünde tebessümle neyi düşündüğünü merak etmişti o anda. Alicia duyduğu soruyla beraber kendine gelip gözlerini aşağı indirdi. Sanki yeni uyanmış gibiydi. Tebessümü kocaman bir gülümsemeye dönüştü. “ Hiç...” dedi kendisine soru soran kumral kıza . Kaçamak cevap verdiğini ve heyecandan işine odaklanamadığını anlamıştı Ava. “ Sende bir şeyler var ama anlatmak istemiyorsan zorlamayacağım. “ dedi gülümseyerek. Ne olduğunu bilmiyordu ama iyi bir şeyler olduğu kesindi. Son bir aydır olduğundan çok daha mutlu, canlı birine dönüşmüştü Alicia. Her ne oluyorsa da iyi ki oluyordu. Alicia mutluluğu hak eden biriydi. Onu böylesine yaşayan biri olarak gördüğü için onun adına mutlu oluyordu Ava. Pantolonunun arka cebine koyduğu telefonuna mesaj geldiğini hissettiğinde elindeki paspası mekandaki yuvarlak masalardan birine yasladı Alicia. Mesaja bakmadan öncesinde dahi kim olabileceğini tahmin ediyordu. O yazmıştı. Bugün akşam buluşacaklardı. Son bir aydır her akşam olduğu gibi. O akşam Gabriel’le birbirlerine söz verdikleri günden sonraki gün Gabriel’in yapmaya ilk koştuğu şey kemanını çalmak olmuştu. Kimseyle konuşmak istemiyor sadece kemanını çalıp içindeki acıyı notalarla paylaşmak istiyordu. Çünkü annesinin ondan ölmeden önce son isteği ona keman çalmasıydı. Ve Gabriel... ona keman çalamamıştı. O günün üzerinden bir ay gibi bir süre geçmişti. Bu bir ay süresince Gabriel ve Alicia her gün aynı yerde buluşup birlikte vakit geçiriyorlardı. Onlara özel bir yer gibiydi sanki. Bu akşam da buluşacaklardı. “ Bugün erken çıksam olur mu? Beni idare eder misin? Bir sonraki kapanışta ben yaparım temizliği.” Dedi Alicia. “ Ben seni idare ederim. Git sen hadi bekletme onu!” dedi Ava. Alicia’ nın mimiklerindeki, tavırlarında ki çocuksu heyecan Ava’ ya doğru tahminde bulunduğunu kanıtladı. Ortaya zarf atmıştı ancak demek ki doğruydu. “ Hayır nereden çıkardın onunla bir ilgisi yok. Kimseyle buluşmayacağım. “ dedi Alicia yüzünde saklayamadığı gülümsemeyle. Genç kızın parlayan gözlerine odaklanan Ava “ Umarim değecek biridir. “ deyip Heyecan bedeninin her bir köşesine yayılmıştı. Bütün hücreleri sabırsızlıkla onu görmek için yanıp tutuşuyordu. Neden böyle hissettiğini biliyor olsa dahi gerçek anlamda bir tanım koymaktan korkuyordu Alicia. Kısa süredir hayatında olan bir adamın kendisini iliklerine kadar cezbediyor olması onu urpertiyordu. Halbuki o böyle biri değildi. Şair olmanın vasıflarını taşıyor, sevgi duygusunun kalbini işgal etmesinden mutluluk duyuyordu. Ancak O hayatına girdiğinden beri her şey değişmişti. Ne söylemesi ne yapması gerektiğini bile bilmiyor, gününün çoğunda onu düşünüyor, deli gibi yazmak istiyordu. Nitekim bunu yapmıştı da. Birbirlerine söz verdikleri gün den sonra tanıştıkları andan itibaren gelişen bütün olayları yeni aldığı bir deftere yazmaya başlamıştı. Sadece o kadar da değildi. Onun için yazmaya başlamıştı. Artık şiirlerinde sadece ona dair izler bulunmaktaydı. Onu yazmak, ona bağlanmak ve onunla yaşanmaya dair ne varsa yaşamak istiyordu. Ve bu derin tutkusu onu korkutuyordu. Hislerinin karşılıklı olmadığı düşüncesinde olan yanı, siyah saçlı bu yakışıklı adama bağlanmaması gerektiğini haykırsa da Alicia biliyordu hisleri karşılıklıydı. Sevgili değillerdi, arkadaş da değillerdi. Belki de birbirlerine derin tutku besleyen iki kişiydi onlar. Saf bir kudret damarlarında akıyordu şimdi genç kadının. Bütünüyle sahip olduğu ne kadar düşüncesi varsa hepsi Gabriel'le doluydu artık. Sanki öncesi hiç olmamıştı. Daha öncesinde de sevmişti. Sevince çok güzel severdi Alicia. Fakat büyük bir hüsranla sonuçlanmıştı. Bunun bir önemi yoktu . Sanki O’ndan öncesinin hiç bir önemi yoktu. Ancak bu durumun onun için bir önemi olup olmayacağını bilmiyordu. Yaşadığı geçmişinin, hatalarının gün yüzüne çıkmasından ve yargılanmaktan korkuyordu. Alicia farklı bir kadındı. Başka insanların yapmadığı şeyleri yapabilecek çılgın birbkaralterdi ve bu sebepten çok yargılanmıştı zamanında. Şimdi tekrar onun için önemli birisi tarafından yargılanma düşüncesi onun bütün bedeninde ağrı oluşmasına sebep oluyordu. Sanki kemikleri kırılıyordu. Düşüncelerinin arasından sıyrılmaya gerektiğini biliyordu Alicia. Çalıştığı yeri arka odasına gidip üzerini değiştirirken gelen bir mesaj sesi düşüncelerinden sıyırdı genç kızı. “ Geldiginde sana bir hediyem var. Kabul etmenizi umuyorum.” Mesaja gülümsedi Alicia. Her zamanki gibi diye içinden geçirdi. Sen diye başlayıp siz diye bitirmişti konuşmayı kemancı. Onu daha fazla bekletmemek için hızla üzerini giyindi genç kız. Uzerine rengarenk çiçekleri olan askılı, krem rengi bir elbise giymişti Alicia. Dizlerinin üzerinde biten elbisenin rengi uzaktan beyaz duruyordu. Her ihtimale karşı akşam hava eserse diye ince bir hırka da yanına almayı unutmadı. Ayaklarında beyaz spor ayakkabısı vardı. Uzun dalgalı saçlarını açık bıraktı. Ava’ ya son kez “ Yarın görüşürüz.” Dedikten sonra mekandan çıktı. Yol boyunca içindeki kipirtilari bastırmaya çalıştı. Nasıl oluyorsa kalbi göğüs kafesinden dışarı çıkacakmış gibi hissediyordu. Attığı her adımda daha da belirgindi . Dudakları yukarı doğru iple çekilmiş gibi gülmesini bir türlü durduramiyordu. Blackmulberry ‘i geçti. Sokakları ağaçları geçti. Hep buluştulari yolun oradaki ağacı ve yeşillikleri görmeden bile söyleyebilirdi oraya gelmiş olduğunu. Gabriel Moris bir ağaca sırtını lve başını yaslamis öylece karsisini izlerken genç kadının geldiğini hissetmiş gibi başını soluna doğru çevirdi. Onu görünce yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu adamın. Genç kadin hızla adama gelirken adamda durduğu yerden hareketlendi. Sağ eli arkasına doğru saklıyken hızla kıza adım atmaya başladı. İkisi de sanki bu yeterli değilmiş gibi birden koşmaya başladı . İki genç karşı karşıya geldiklerinde öylece durdular. Disardan bakan bir göz onlarin sarılacağıni zannedebilirdi. Ancak öyle olmadı. Sarilmadilar bile. Birbirlerine degmediler bile. “ Neden geldin? Ben gelirdim yanına.” Dedi kadın. Adam başını önüne eğdi hala yüzündeki kocaman gülümseme dururken. “ Sen yorulma. Ben koşarım size “ dedi adam. Egdigi başını kadının gözlerine bakabilecek şekilde kaldırdı. “ Ben gelirim sana. Senin yerine de sana adım atarım.” Diye devam etti. Alicia parlak kahverengi gözleri ve durduramadıgi gülümsemesiyle adamın dengesini altüst ederken dikkatini çekmiş olan bir şeyi sordu. “ Arkanda ne var senin?” dedi. Gözleriyle adamın sağ elinin olduğu tarafa bakmaya calisiyordu. Gabriel Moris kadın onun elinde sakladigi şeye bakmasın diye kendi etrafında dönüyordu. “ Yaa Arkanda ne saklıyorsun sen? “ kadın Gabriel’in eline bakmaya çalıştıkça adam geri adım atıyordu. “ Hayır olmaz, böyle hayal etmedim. “ dedi Gabriel Moris kahkaha atıp. Genç kadının bu meraklı halleri onu heyecanlandiriyordu. “ Neden göstermiyorsun ki, o kadar özel bir şey mi? Dedi genç kadın. Gülümsemesi yüzünde solmustu. Alt dudagi istemsizce buzulmustu. Küçük bir çocuk gibi duruyor diye düşündü Gabriel. Onun bu tatlı halleri onu mutlu ediyordu. Sol elini kadının önüne doğru getirip, ona yol gösterdi. “ Burda olmaz, oradaki ağacın altında göstereceğim. “dedi. Kiz adamın önce eline sonra yüzüne baktı. “ Tamam, ama niye şimdi değil?” diye sordu. “ Supriz. Sürprizim var demiştim. Orası bizim özel yerimiz. O ağaç yani...” alt dudağına dilini degdirdi. Gülümsemesi gitmişti. “ Özel yerimiz değil mi? “ diye devam etti. Genç kadin bu kez gülümsedi. “ Evet. Orası bizim. Bize özel. Gidelim bayım. “ dedi. Reverans yaptı Alicia son söylediğinin ardından. Gabriel onun söylediklerinin ardından tekrar kocaman gülümsedi ve reveransa karşılık verdi. Alicia önde Gabriel arkada ilerlerken Alicia iki elini de arkasında birlestirdi ve “ Bugün harika bir gün sizce de öyle değil mi Bayım?” dedi. “ O kadar güzel bir gün ki kelimeler kifayetsiz kalıyor madam .” Diye karşılık verdi adam. Eski bir filmden çıkmış gibi hareket eden bu iki kişi bir şarkının içinde akıp giden melodilere esir olmuştu. Zihinlerde çalan şarkı bugün ve sonrasında asla susmayacaktı. Gabriel deri ceket gitmemişti bu sefer. Üzerinde beyaz gömleği ve siyah kadife pantolonu vardı. Saçları her zamanki gibiydi. Gömleğini pantolonunun içine koymuş, tam bir salon erkeği gibi giyinmisti Gabriel. Özel bir davete gider gibiydi. Ağacın önüne geldiklerinde yerde duran Mp3 çalari fark etti Alicia. Yere eğilip cihazı eline alırken ilk bakışta ne olduğunu da anlayamadığı için “ Bu ne? Bunu ne yapacağız ki?” Diye sordu. O sirada sağ omzunun uzerinden önüne beyaz bir çiçek uzatıldı. Çiçeği fark eden Alicia elindeki cihazı yere bıraktı. Gabriel Moris’in uzatmış olduğu beyaz çiçek daha önce gordugu hiçbir çiçeğe benzemiyordu. Hem ilk kez genç adamdan çiçek almanın heyecanı hemde daha önce görmüş olduğu hiçbir çiçeğe benzemiyor oluşu Alicia’nın sol yanında hızla yayılan bir heyecana ortak oldu. Yüzünde kocaman gülümsemeyle kendisine uzatılan çiçeği sağ eliyle alan kadın, çiçeği kendisine uzatan adama döndü. Ayakta öylece dikilen Gabriel Moris yüzünde kocaman gülümsemesiyle “ Yıldızlar kadar parlak, çiçeklerden güzel bir kadına hediyem. “ dedi. Başını önüne eğdi. Saçları gözlerinin üzerine doğru düşüyordu. “ Sakladığın şey bu muydu ? “ diye sordu genç kadın. “ Hı hı. “ anlaminda başını salladı adam. Kız yuzunde ki gülümsemesiyle “ Neden bana çiçek hediye ediyorsun? “ diye sordu. Aslında biliyordu. Ama kabullenmesi zor bir şeydi. Geçmiş travmaları böyle bir şeyin yaşanıyor oluşuna el vermiyordu. “ Nedenini biliyorsun.” Diye cevapladı adam. Yüzündeki gülümseme gitti. Başını kadına kaldırıp “Bunun anlamını biliyorsun değil mi? Hediye mi kabul ediyor musun?” diye sordu. Gabriel Moris. Neyi kastettiğini anlamadı Alicia Clark. “ Neyin anlamı? “ diye sordu. Adam şaşkın ancak olabilmesi yüksek olduğunu bildiği bir şeyi söyledi “ Çiçeğin. Çiçeğin anlamını.” Dedi. Kadın elimde tutuyor olduğu beyaz çiçeğe baktı. İlk defa görmüş olduğu bir çiçekti. Bir anlamı mı vardı? “ Hayır bilmiyorum. Bu çiçeği ilk kez görüyorum.” Dedi. Gabriel. Başını tekrar eğdi. “ Gardenya...” dedi kısık sesle. “ Çiçeğin adı Gardenya. “ başını kiza doğru çevirdi. Yüzünde bir tebessüm oluştu. “ Bu çiçeği unutma “ dedi. Kadın adamın tebessüm eden dudaklarına baktı. Gözlerinde oluşmuş olan sakinliği yanlış yorumladı. Siyah kol çantasından telefonunu çıkartmaya kalktı. Gabriel kızın ne yapmaya çalıştığını anlar anlamaz kızın telefonu çıkartmaya çalışan elini tuttu. “ Hayır, şimdi bakma. Eve gidince bak. “ “ Neden ki? Hemen bakıyorum şimdi . Üzülme öğrenicem ben.” Dedi Alicia. Tekrar çantasına götürdüğü elini daha sıkı tuttu Gabriel . “ Hayır. Şimdi bakma Çiçeğin anlamına. Eve gittiğinde bak. Yani bakarsın. Ve bilmeni isterim ki bu benim sana hediyem. “ gülümsedi. Tedirgin bir gulumsemeydi. “ Hediyemi kabul etmeni umuyorum. “ Genç kadin adamın gülümsemesine takılı kalırken “ Peki.” Dedi. Adam kadının tutmuş olduğu elinden elini çekti. Kadin elinin üşüdüğünü hissetti. Oysa hava sicakti. Adam yeniden gülümsedi. Dişleri gözükecek türden kocaman bir gülümsemeydi. Başı önüne egikti. Kadının yere bırakmış olduğu mp3 çalari alıp ikisinin de çok net bildiği bir şarkıyı açtı. “ ‘ Dance me to the end of love ‘ Şarkının melodisi her yere yayilmisken genç adam kadının önünde reverans yaparak sağ elini uzattı tutması için. Kadin gülümsedi. Elindeki gardenya çiçeğini, kol çantasını ağacın dibine koyduktan sonra çantasının üzerine koydu. Ve adamın uzatmış olduğu elinin arasına kendi elini bırakmadan önce ona reverans yaptı. Adam almış olduğu mesajla kızın elini sahiplenici bir sekilde tuttu ve belini sol koluyla sardı. İşte birlikte ilk dansları böylece gerçekleşti. Elinin arasındaki tutmuş olduğu elini sıcaklığı Gabriel'in elinin içini yakıyordu. Coşkulu bir hülyaydı dansları. Adamın kizin beline koyduğu elinin üzerine değen uzun saçlar gidiklanmasina yol acıyordu. Etrafında kızı döndürüp tek dizinin üzerine doğru kızı sırtüstü eğdi. Belinin kavisinde duran eli farkında bile olmadan dans partnerini heyecanlandırıyordu. Alicia Clark tekrar doğrulup bir ileri iki geri ilerleyerek dansını ederken içinden bu dansın sonsuza dek sürmesini diledi. Gabriel yüzünde durmak bilmeyen gülümsemesiyle bir insana verilebilecek en büyük hazineyi bahsediyordu . Güveni... Alicia onun yanında hiç kimsenin yanında hissetmediği bir güven ve huzuru hissederken Gabriel adımlarını durdurmadan “ Hediyemi kabul edersen eğer yarın yine bu saatlerde buraya gelmenizi istiyorum. Gel lütfen.” Diye kızın sağ kulağına doğru fısıldadı. Dudakları kızın kulağına temas etmişti belli belirsiz. Gülümsedi kadın. “ Yine söze siz diye başlayıp sen diye bitirdin.” Dedi. Başını geriye doğru çekip kızın yüzüyle karşı karşıya bakan adam “ Bundan rahatsız mısın? Bir daha yapmam “ diye karşılık verdi. Elini adamın omzundan çekip sağ yanağının oraya doğru sürüttü Alicia “ Hayır rahatsız değilim . Senin özelliğin bu. “ yüzünü adamın boynuna doğru yaklastirdi eli hala adamın yanağına degerken. Üzerindeki utangaçlık gitmişti sanki. “ Hem ben en çok bu özelliğini seviyorum senin. Herkesten farklı. Sadece sana ozel bir nota gibi.” Dansları ahenkle devam ederken kendi etraflarında dönmekten değilde karşısındaki adamın verdiği hazdan başı dönmüştü Alicia’nın. Gözlerini kapattı usulca. Sanki gözleri kapalı olsa da sorun olmazmış gibiydi. Ne olursa olsun gözü kapalı güvenebilirmiş gibi hissediyordu. Yeni tanıştığı birine böyle hissetmesi ne kadar normaldi. Şarkı arka fonda çalarken Alicia bu anın sonsuza dek sürmesini dileyebilirdi. Bilemezdi yillar sonra; gardenyalar yok oluncaya dek hatırlayacağına söz vereceğini o günü ve birlikte etmiş oldukları ilk dansı... Başının geriye doğru eğildiğini ve hafif ılık havanın boynundaki tebessümünü hissetti gözleri hala kapalıyken. Dudaklarında ki gülümsemesi solmamıştı henüz. “ Bir gün senin için şarkı çalacağım. Ve o şarkıyı çaldığımda her bir notası sadece senin için olacak. Senin için şarkı çaldığımda benim için de şiir yazar mısın?” dediğini duydu. Gözlerini açtı usulca. Yüzünde ki gülümseme gitti. Aynı cümleyi ilk tanıştıkları zamanda bir not kağıdına yazmisti adam. Genc kadın adamın elinin arasındaki elini çekti. Adamın saçlarına doğru degdirdi. Siyah dalgalı saclar bunu hissetmişcesine sürekli adamın alnına doğru hareket ediyordu. Kahverengi...hiçbir tabire sığmayan bu güzel kahverengi gözler kadının kalbine ilmek ilmek islenirken “ Yazarim.” Dedi. “Hatta bir tek senin için yazarım.” Diye devam etti. Saçındaki elin üzerindeki etkisi adamı titretti. Kadının kendisine güvendiğini anladı. Kendisini adamın elleri arasına bırakmıştı geriye doğru bırakıp düşmesine sebep olma ihtimali olmasına rağmen bor insanın başka bir insana kendini tamamıyla teslim etmesi demekti bu. Muazzam bir bakış açısıyla belki de o an aralarındaki uzaklığı daha da kısaltarak bir harekette bulundu Gabriel Moris. Kolları arasındaki kadının boynuna doğru küçük bir öpücük bıraktı. Tenden tene... Bir çift sıcacık dudakdan, küçücük bir kalbin en derinine.. Dudakları yandı adamın, kalbi soğudu kadının. Tüm geçmiş hayal kırıklıklarının ateşi söndü o esnada. Dudaklarını geri çekti adam. Kendisini geriye çekerken kadını da kendisiyle beraber kaldırdı. Tekrar ayakta karşı karsiyalardi. Kadının belindeki elini çekerken “ Nereden biliyorsun? “ diye sorduğunu işitti adam. “ Neyi ?” “ Şiir yazdığımı.” Dedi kadın. Başını önüne eğip gülümsedi adam. Dişleri görünecek şekilde geniş bir gülümsemeydi. Uzun kirpikleri göz kapaklarını süslüyordu. “ Bilmem. Sanatkar sanatkarı hisseder derler. “ gözlerini kadının gözlerine çevirdi. Kulağına yaklaşıp “ Hissetmişimdir belki seni.” Dedi. Sol yanında kendini belli etmek için çıldıran kalbi delicesine atarken kadının gözlerinin kapanmasına karşı koyamadı. Adam sağ elini kadının sol yanağına doğru götürdü. Başını kadının alnına dayayıp gözlerini kapattı. Alnına doğru düşen dalgalı saçları, kadının alnına değdiği için onu gıdıklandırdı. Alicia gülümsemesini tutamadı. Sadece birkaç saniye... Bu iki gence bir asır gibi hissettirdi. Sanki uzun zamandır ilişki yaşayan bir çift gibilerdi. O anda ikisi de böyle hissederken ikisi de suskundu. Birlikte geçirdikleri bu kısa süreçte yıllardır beraber olan kişilerden çok daha fazlasını paylaşmışlardı. Bazen birine bir şey anlatabilmek için konuşmaktan çok daha fazlası gerekirdi. Kendini geriye ilk çeken Gabriel oldu. Alicia ile ten temasını kesip bir adım geriye çekti kendini. Utanmıştı. Farkında olmadan onu incittim mi diye bile düşündü? Ona izinsiz dokunmuştu. Centilmen bir erkeğin yapmaması gereken bir davranıştı. Alicia’nın dokunuşundan rahatsız olup olmadığını düşündü. Kadın uzerinden cekilen elin büyülü etkisinden çıkıp gözlerini açtığında karşısındaki yakışıklı adamın mahcubiyetini gördü. Oysa mahcup olunacak hiçbir şey yapmamıştı bile. Başını aşağıya egmisti genç adam. Alicia tebessüm etti. “ Utanma yanlış bir şey yapmadın.” Başını kadının yüzüne doğru çeviren adamın bakışları şaşkındı. “ Bunu hisseden tek kisi ben miyim diye bile düşündüm. “ dedi. “ Neyi? “ diye sordu genç kadın. “ Bunu işte. Aramızdaki bu sözsüz iletişimi. “ sağ elini avuç içi yukarıya bakacak şekilde kadına doğru uzattı. Alicia kendisine uzatılan eli beklemeden tuttu. “ Neden seninde aynı düşünceler içinde olduğunu hissediyorum. Yada Bunu umduğum için bana mı öyle geliyor?” diye sordu Gabriel. Gözlerini kapatıp açtı. Gökyüzü kararmaya başlamıştı. Birazdan akşam tüm her yere yayilacakti. Hilal şeklindeki ay şimdiden gökyüzünü süslüyordu. Gabriel yüzünü gökyüzüne çevirdi. “ Gökyüzü...Ay...ne kadar da güzeller değil mi? “ Bu bir soru değildi. Alicia da gökyüzüne baktı. Güzeldi... Olasılıklar dünyası içinde en güzel manzaraydı. Alicia tuttuğu elin sıcaklığına alışmıştı. O sıcaklık gitse tamamiyle yalnız hissedeceğini düşündü. Gabriel usulca gözlerini gökyüzünden çekti. Ve elini, kızın elinin arasından. Gökyüzü üşümüş müdür benim gibi diye düşündü kadın. “ Gardenya’yı kabul edersen sana onu kabul ettiğin her gün adına bir gardenya sunacağım” dedi Gabriel. Ve sözlerinde kararlıydı. Her gün adına bir Gardenya çiçeği... “Bununla neyi kastettiğini anlamadım. Ama öğrendiğimde kabul edebileceğim bir şey olacağını biliyorum.” Alicia Gözlerini gökyüzüne çevirdi şimdi. “ Böyle hissediyorum. “ diye devam etti. Gabriel de gözlerini gökyüzüne çevirip Ay ‘ a baktı. Birlikte Ay’ın harikulade güzelliğini izlerken aralarındaki her şeyin başlangıcının ve sonunun aynı hızla başladığını henüz bilmeyeceklerdi. “ Gün bitti. Neredeyse akşam...” dedi Alicia. “ Neredeyse...” dedi uzun saçlı yakışıklı adam. Gözlerini kadına çevirip “ Artık seni geri götürmeliyim. “ dedi. Eşyalarını koydukları ağacın altına doğru ilerlediler. Adamın hareket etmesiyle onun ardından ilerleyen Alicia sessizdi. Garip bir şekilde hem çok huzurlu hem de çok hüzünlü hissediyordu. Yüzünde ki gülümsemeyi bastiramiyor fakat her an büyü bozulacak ve gerçek dünyaya dönecek gibi hissediyordu. Gabriel, eline aldığı çiçeği ve ceketi genç kadına doğru uzattı. Alicia yüzünde mutlu bir ifadeyle adamın elindeki anlamını bilmediği, beyaz çiçeği aldı tekrardan. Çiçeğin anlamını da o günün önemini de çok sonradan yaşayarak anlayacaktı. Birlikte yol boyu yürüyüp çeşitli konulardan bahsettiler. Sıradan insanların yaptığı günlük sohbetlerden bahsederken bu anın unutulmaz olduğunun bilincinde değillerdi. Yol boyu gülüp, sohbet ettiler. Evin oraya geldiklerinde yine her zamanki gibi Gabriel biraz daha uzakta bırakmıştı kızı. Evinin yerini öğrenmemek için... “ Yarın seni orada bekleyeceğim. Olur da gelmek istersen diye söylüyorum. Saatlerce beklemem gerekse bile...” derin bir nefes çekti içine “ Eger gelmek istersen saatlerce beklemem gerekse bile beklerim.” Dedi kahverenginin başka hiçbir güzel tabire sığamayacağı kadar güzel gözlere sahip adam. Kadının gülümsemesi tebessüme dönüştü. Göz temasları devam ederken “ Peki.” Dedi kadın. O günden evine gittiğinde öğrendiği gerçekle adamın neyi kastettiğini anladı sonunda Alicia Clark. Gardenya...gizli aşk demekti. Gardenya...unutulmaz aşk demekti. Gabriel Moris Gardenya çiçeğini ona vererek unutulmaz ve gizli aşkını sunmuştu. Bu bir teklifti. YAZ GİDİŞİ Tenimde esintinin esareti, Gözlerinde kayıp bir dünya. Bir yabancının, son şarkısının nakaratı çalarken zihnimde Hatırladım. Dilim bağlandı, ona ilk söylemek istediğim neydi? Derbederim, bil isterim. Gezegendeki tüm gardenyalar yok oluncaya dek anlatacağım. Seni seviyorum. Şiir yarım kaldı. Belki başka bir günde tamamlanırdı. Bir daha asla toparlanmamak üzere yıkarken... DEVAM EDECEK
|
0% |