@gece_karanligi34
|
Marcus'un Bakış Açısı Hastaneye geldiğimde Sofya'da gelmişti ve Luna'yı hemen ameliyathaneye almışlardı. Ameliyatın üçüncü saatinin ardından Sofya'yı kan vermek için götürmüşlerdi. Şuan tek başıma ameliyathanenin önünde bekliyordum. nın ilk intihar girişimi değildi. İlk Çalışmaya başladığı zamanlarda da bir kez intihar girişimine kalkışmıştı. Babası olacak itin Avengers'ı kurduğunda, o zaman bana neden öyle yaptığını hiç anlatmadı. Sadece anladığım tek şey babasına karşı olan öfkesi. O intihar girişiminden sonra birçok kez psikoloğa gitmesini teklif ettim. Ama teklifimi hep geri çevirdi. Ona göre kimse onu anlayamazmış ben bile. Okula gitmesini de çok istedim ama hiçbirini kabul bile etmedi. Sofya'nın "iyi olacak 0 çok güçlü bir kız" demesiyle irkildim. Luna beni nasıl abisi gibi görüyorsa Sofya'yı da ablası olarak görüyordu. "Bilmiyorum" diye cevap verdim ve devam ettim. "Kaç torba kan verdin" diye sordum. "6 torba çok kan kaybettiğini söyledi hemşireler" diye yanıtladı. Zihnime gelen Luna'nın kanlı görüntüsüyle kafamı hafifçe sağa sola salladım. Kaç saat olduğunu bilmiyorum. İkimizde sessizce Luna'nın çıkmasını bekliyorduk. Telefonumun çalmasıyla düşüncelerden ayrıldım. Arayan Simon'du. Telefonu açtıktan sonra bağırmaya başlamıştı bile, "Neden mutfağımda bir kan gölü var!" Dedi. Hiçbir şeyden haberi yok muydu? "L-Luna yine intihara kalkıştı." "NE! ve benim bundan yeni haberim oluyor neden bana söylemediniz" dedi. "Olaylardan dolayı aklımıza gelmemiş," diye cevapladım. "Bunu neden yaptığını bilmiyorum ama eğer iyi olursa ona söylersin kovulduğunu evide satışa çıkaracam en kısa sürede odayı boşaltsın," dediğinde deliye döndüm kız yaşam mücadelesi veriyor onun söylediğine bak. "Simon bunu yapamazsın kız orda yaşam mücadelesi veriyor senin yaptığın bu kabul edilemez" diye cevapladım. "Onu o sürtük intihar etmeden önce düşünecekti" dedi. "NE DİYORSUN LAN ORAYA GELİRSEM SENİ ÖLMEKTEN BETER EDERİM" bağırarak söylediklerim karşısında Sofya yanıma gelip "Ne oluyor" diye sordu. Ona cevap vermeden Simon'un dediklerini dinledim. "Eğer evi satın almayı düşünürsen 30.000 bin dolara satıyorum" dedi. Benim cafede çalışma nedenim babamın kendi paramı kazanmamı istemesiydi, babama karşı çıkmak istesemde babam bu konuda kararı kesindi ve sonuç olarak hiçbir maaş bağlanmadan bir cafede çalışıyordum. "Alıyorum" diye cevaplandırdım ve yüzüne kapattım. Luna bunu bilmesede olurdu. Telefonu kapattıktan sonra Sofya "kime bağırıyordun ne oluyor?" diye sordu. "Simon Luna'yı işten ve evden kovdu evi satışa çıkaracakmış" diye cevapladım. "Ne yapacağız Luna bir süre bende kalabilir isterse sokaklara yine dönmesine izin veremem" dedi Sofya. Zengin olduğumu bilmiyordu, ilk Sofyayla buluşucağım zaman Luna söylemişti böyle yapmamı ama Sofya sandığımız gibi çıkmamıştı. Bundan dolayıda onu çok seviyordum. "Hallettim güzelim düşünme sen" diye cevapladım. "Peki" dedi. Konuşmanın ardından yine eski yerimize döndük. Sırtımı duvara yaslayıp kendimi iyi olacağına inandırmaya çalışıyordum. Düşüncelerimi bölen şey ise ameliyathanenin kapısının açılması oldu. Sofyayla hemen Doktor'un yanına gittik. "Doktor iyi olacak kardeşim değil mi?" Diye sordum. "Buraya getirdiğimizde çok kan kaybetmişti yaşaması çok düşük bir ihtimaldi ancak kardeşiniz çok güçlü bir kızmış, uyanana kadar yoğun bakım odasında kalacak uyandığında normal odaya alırız." Dedikten sonra doktor yanımızdan ayrıldı. Sofyayla birbirimize sarıldık. "İyi ola-" derken dudaklarımı onun dudaklarının üstüne kapadım. Öpüşmeden öylece dudaklarımın üstünde beklettim dudaklarını. Nefessiz kaldığımı hissedince geri çekildim. Bu ikimizin de ilk öpücüğüydü. Ameliyathanenin kapısı açılınca o yöne çevirdik bakışlarımızı. Sedyenin üstünde zaten bembeyaz teninin iyice beyazladığı, göz altları ve dudakları morarmış olan bir Lunayla karşılaştık. Çok kötü gözüküyordu. Luna yoğun bakım odasına götürülerken bizde arkasından ilerledik. Yoğun bakım odasına geldiğimizde içeri girmemize izin vermediler. Luna'nın uyanmasını beklerken neredeyse sabah olmuştu. Sofya çok yorulduğu için eve gitmesini teklif etmiştim ama kabul Hastanedeki boş bir odaya yerleştirmiştim. Bende Luna'nın uyanmasını ama kaç saattir uyanmıyordu. Doktora sorduğumda normal olduğunu vucüdünün çok bitkin olduğunu açıklamıştı. Şu andaysa hemşireden beş dakika görmek için izin almaya çalışıyordum. O kadar ısrarlarıma dayanamayan hemşire, doktordan izin alarak girmeme izin vermişti. Gerekli şeyleri giydikten sonra yoğun bakım odasına girdim. Luna'nın Bakış Açısı Kendimi kilolarca taşların altında gibi hissediyordum. Çok bitkindim ve fazlasıyla üşüyordum. Göz kapaklarımı olabildiğince zorlamama rağmen açamıyordum. Sanki kapkaranlık bir boşluktaydım ve karşımda bir ışık vardı. O yöne doğru ilerlemeye başladım. Işığın olduğu yere geldiğimde karşımda arkası dönük bir kadın vardı. Biraz daha yaklaşınca olduğum yerde buz kestim çünkü bu benim annemdi. Simsiyah saçları, ela gözleri, bembeyaz teni ve pembe dudaklarıyla annem karşımda duruyordu. "Senin burda olmaman gerekiyor güzel kızım," dedi annem. "Anne bu sen misin?" Diye sordum. "Evet güzel kızım benim" deyince koşarak anneme sarıldım. "Anne seni çok özledim lütfen geri gel," dedim. "Ben gelemem kızım ama senin gitmen lazım daha önünde koskoca güzel bir ömür var," dedi annem geriye doğru giderken. "Anne gitme beni yine bırakma", dedim. Annem son olarak "babanı bul" dedikten sonra ortadan kayboldu. Gözlerimdeki ağırlık yavaş yavaş geçiyordu. Gözümü açtıktan sonra ışık yüzünden yine kapattım. Başımda Marcus duruyordu. Zorlukla bulduğum sesimle [Yazarınızın edebiyatı hala çok kötü ] "Marcus" demiştim. Marcus eğdiği başını kaldırıp bana baktı. "Rüya görmüyorum değil mi?" Diye sorunca kıkırdadım. "Hayır şapşal" dedim. Bana "sen kıpırdama doktoru çağıracam" deyip kapıdan çıkınca kahkaha attım. Sonra yavaş yavaş tebessüme dönüştü. Doktor geldiğinde gerekli kontrolleri yaptıktan sonra birkaç soru sormaya başladı. Son soruya kadar hepsine cevap verebilmiştim. Son soruya cevabım bilmiyorum olmuştu. "Luna neden bunu yaptığını hatırlamıyor musun?" Diye sordu doktor. Düşünmeye başladım ama cafeden çıktıktan sonra ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Hatırlamıyorum" diye yanıtladım. Marcus hemen "kötü birşey mi var? "diye sordu doktora. "Hayır tranva sonrası bu gibi durumlar normal sonradan yavaş yavaş hatırlamaya başlar" diye cevapladı. "Anladım" diye cevap verdi Marcus. Beni yoğun bakımdan çıkarıp normal odaya almışlardı. Sonrasında ise Sofyayla biraz sohbet etmiştik Marcus ve Sofya'nın çok yorgun olduğunu görünce onlara gitmesi gerektiğini söylemiştim. Marcus ilk başta kalmakta ısrar etsede beni kırmayıp gitmişti. Şu an ise neden bunu yaptığımı düşünüyordum. Fazla kafa yormadan uyumaya karar verdim ve gözlerimi kapadım. [Arkadaşlar burda hemşire Rose ve doktor Chris okuyacaksınız sevgililer buda benden not bide sonraki bölümlerde bu ikisini hiçbir şekilde görmüyeceksiniz] İlahi Bakış Açısı Doktor Chris çok uzun zamandır kansere etki edecek bir ilaç arıyordu. Ve sonunda galiba bu ilacı bulmayı başarmıştı. Gidip hemen sevgilisine söylemesi gerekiyordu. Rose ise şu an Luna'nın odasındaydı. Ve yeni serum takıyordu. Telefonu çalınca telefona baktı. Arayan sevgilisi Chris'di. Açtıktan sonra sevgilisi hemen nerdesin"n diye sordu. Rose "196 numaralı odadayım" diye cevap verdi ve telefon yüzüne kapandı. Ne olduğunu merak ediyordu. Odanın kapısı açılınca sevgilisi Chris, elinde iki adet şırıngayla içeriye girdi. Şırıngaları odadaki masaya bırakıp Rose'ye sarıldı. "Buldum galiba bu sefer gerçekten buldum" dedi Chris. "Tamam sakinleş sevgilim gidip test edelim o zaman" dedi Rose. Masanın üstündeki şırıngayı alıp odadan çıktılar. Ama tane şırınga olduğunu unutmuşlardı... Luna'nın Bakış Açısı Birden nefes nefese uyandım. Herşeyi hatırlıyordum. Tecavüze uğramıştım ve bir intiharı bile becerememiştim. Benim ölmem gerekiyordu. Kendimi koruyamamıştım. Etrafımda kesici bir alet arıyorken masanın üstüne duran içi dolu şırıngayı gördüm. Onu seruma enjekte ettim. Serumun rengi sarıdan kırmızıya dönmüştü. Şırıngayı yatağın kenarındaki çöp kutusuna attım. Serum damarlarımdaki kana karıştıkça başım dönmeye ve görüş alanım kararmaya başlamıştı. Vucüdumda sanki ateşim yükseliyordu. Görüş alanım tamamen karardığında sadece yandığımı hissediyordum. ~~~ Luna'nın karekteri bana benziyorda olabilir benzemiyorda |
0% |