Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Bölüm 3

@gececik_65

Keyifli okumalar diliyorum. Umarım beğenirsinizz.

 

 

" 1 hafta nedir ya? Ben bir hafta napicam burda Berfin Allah Aşkına? Sen söyle. Ben evde bile oturduğum yerde durmuyorum bırak yatmayı. Bu odada nasil durucam. Hayır sen ols-"

" Ay Ezgi çarpıcam şimdi ağzına bı tane. Yeter kız. Sus artık. Valla bunaldım. 2 gün geçti zaten. Ne zaman yalnız kaldin hem sen söyle. Ben sen burdasin diye kalıyorum zaten hastanede. Ekibin desen hep burdalar. Yemin ederim 2 gündür basimin etini yedin." Dediginde mahcup olmuştum. Dedikleri doğruydu. Hastanedeyim diye eve gitmiyordu. Mesaisi bitince benim yanıma odaya geliyor. Burda uyuyordu. Nefes ekibi zaten hep buradaydı. Yaren eve gitmiş ihtiyacım olabilcek her şeyi almıştı. Göktuğ ve Celil de her akşam geliyordu. Her akşam dedigim zaten iki gündür burdaydim. Geriye kalmıştı 5 gün. Allah'ım nasıl biticek bu çile.

Yatakta oturur pozisyonda ellerim kucağımda tırnaklarimla oynuyordum. Ne zaman kafamda başka biseye takılsa bunu yapardım. Hani bı cümle vardır. ' Bedenim burda ama aklım ve ruhum farklı yerlerde.' diye. Şu an aynen öyle bir durumun içindeyim. Esir düştüğümde yaşadığım acıyı hâlâ unutmadim. Ne kadar güçlü biri olursanız olun size acı veren şeyleri veya kişileri asla unutmazsınız. Geceleri uyumaya çalışırken o zehrin vücuduma yayılırken hissettirdigi ağrıyi sanki tekrar tekrar yaşıyordum. Kimseye belli etmemeye çalışsam da oluyordu. Bunu kendime bile itiraf etmemiştim ama bırakın 1 haftayı benim aylarca dinlenmem lazım. Kendimi öyle bir düzene sokmuştum ki çıkamıyorum. Askerlerin düzeni yoktur zaten. Operasyonun ne zaman çıkacağı belli olmaz. Ama şunu belirtebilirim ki; sanırım belli bir süre sahalardan uzak durmak iyi olabilir. Evden çalışıp ya da şehire inip dedektiflik yapabilirim. Yani... Umarım...

Daldığım düşüncelerden Berfinin bana uzattığı muzla çıktım. Elinden muzu alırken " Sağlıklı beslen artık. Sadece kahve içerek bişey yapamazsın. Bak" deyip eliyle hastane odasını gösterdi " kahvelerle durum bu. Muzlarla nolucak acaba?" Dediginde benim yatağımın yanındaki koltuğa oturdu. " Allah Kerim canım. Bakarsin muzlarlada kefenin içindeyiz" dememle bana korkutucu bir bakış attı. Ardından eline ilk gelen koltukta duran yastığı kafama attı. Attığı gibi yastığı havada yakaladım ve geri ona fırlattım.

Canım reflekslerim. Çok seviyorum sizi.

​​​​​​Yastık Berfinin kafasına çarpıp yere.dustu. ikimizde gulusurken kapı tıklandı. Girin diye sesledim. İçeriye Nefes ekibi girdi. Elimde muzla onlara tebessüm ettim. Yaren gecip Berfinin yanına koltuğa oturdu. Göktuğ yanıma gelip elimdeuzu aldı. Muzun kabuğunu soyarken bı yandan da " Ezgi hanım sağlıklı beslenmeye başlamışsınız bakıyorum." Kabuğu yarısına kadar soyulmuş muzu bana uzatırken "afiyet olsun komutan." Deyip gülümsedi. " Sağol asker!" Elinden muzu alırken bende gülümsedim. Göktuğ hemen arkasındaki koltuğa oturdu. Celil de kızların ortasına kurulmaya çalışıyordu.

" Ya Berfin şu totonu az kaydirsana bacım. Oturamiyorum da!" Celil Yasin'in ana-baba laz olduğu için Karadeniz'de buyumemesine rağmen şiveyle konuşabiliyordu.

"Allah aşkına Celil başka oturacak yer mi yok? Geldin girdin aramiza. İnsan nezaketten koltuğun kenarına oturur." Diyerek yana kaydı. "Nezaket mi? Onu iki hafta önce banyomun içine etmeden önce dusunucektin." Berfin omuz silkip bana döndü. Celil de aynısını yapınca tebessüm ettim. " Ezgiş daha iyi misin? Sana bı kaç eşya daha getirdim. Pijama takımı falan" demişti. Gözleriyle etrafı arayıp bakışları Göktuğ'nun üzerinde durdu. " Poşet nerde lan?!" Aynı şekilde Göktuğ da etrafı aradi. Ardından ' unutmuşum ya' adlı gulumsemeyi yapıp odanın kapısına hızla yöneldi. Arkasından hepimiz kıkırdaken ekibimin her şeye rağmen böyle mutlu gözükmesiyle gurur duymuştum. İçleri kan aglasada bunu belli etmemek bir askerin sorumluluğuydu. Biz ajanlar içinse bu çok daha önemliydi. Duygularımızı göstermekte veya gostermemekte uzmandik. Kucağımda ki ellerime bakarken aklıma iki kahve göz geldi. En son iki gün önce kapının girişinde görmüştüm onları. Sonrası yoktu. İnsan daha sahibinin kim olduğunu bilmediği bişeyi özler miydi? ' Özlermiş' dedim kendi kendime. Kimdi ki o adam? 1 haftalık esirligimin ardından sanki beni kucağına aldığı an geçmişti bütün acı. Bitmişti her şey. Hem benim kan grubumu nerden biliyordu? Belkide kurtaracagi kadının kan grubuna kadar bilmesi gerekiyordur. İnandirici geldi mi? Hayır! Sonra bana söylediği ' küçük ajan' sözleri geldi aklıma. Esir düşmüş bı ajana küçük ajan mi denirmis canım? Allah Allah. 'Sizin sayenizde yaşıyoruz!' deyip ayaklarıma kapansa hiç fena olmazdı aslında.

" Yine daldı gitti. Hu hu! Aloo! Ezgi!" Dönüp Berfin'e baktım. " He.. hı noldu? Kusura bakmayın dalmışım bı an." Hepsi şüpheli gözlerle bana bakarken bende 'noldu ya' bakışını atıyordum. Sessizliği Yaren bozdu. "Şu Ezgi'yi kurtaran Yüzbaşı kimmiş? Tanıyan var mi?" Diyerek bakışları üzerimden çekti. Ve sorusunun cevabını bende merak ediyordum. Hemde deli gibi! "Özel harekatta yüzbaşı işte bacım. Ama dur adını söylemişti. Neydi ya? Göktuğ oğlum sende yanımdaydın. Duydun mu?" Meraklı gözlerle bakışlarımı Göktuğ'a çevirdim.

"Barlas miy-" cümleyi bitiremeden " Heh Barlas Eren Altunay'di. Toprak Timi'nin komutaniymis. Askeriyede baya ünlü komutan. Maşallah heybetli bişey. Allah düşmanı onun gazabindan korusun vallahi." Diyerek hem goktugunun cümlesini bitirmesine izin vermemiş hemde komutanı öve öve bitirememisti Celil.

"Oğlum bari cumlemi bitirseydim de öyle ovseydin adamı salak. Ama şöyle bir gerçek var ki adam çok yakıyor!" Son kelimeyi özellikle bastırarak söylemişti. Anladık yani çekici bir adam. İçimdeki merakı daha da körlüyolardi ama haberleri yoktu.

"Ezgi noldu? Kahramanını merak ettin galiba. Görürsün yakında üzülme." Diyen Berfin yüzünde aptal bir siritisla bana bakmaya devam ediyordu. Boş gözlerle ona bakarken " Ne merak edicem be elin oğlunu? Ama kabul beni kurtaran birinden teşekkür etmek isterim." Bu cümlelerim üzerine hepsi aptal bir sırıtışla bana döndüler. Hepsine boş gözlerle bakarken kapı tıklandı. Gelenim de bitmiyordu ki. ' girin' diye seslendim. İçeriye başka bir hemşire girdi. Normalde benimle Berfin ilgilenirdi ama şu an mesaj saatinde değildi. İçeri giren hemşireyi tanıyordum. Nazlı'ydi ismi. Pek cilveli bı kadındı. Erkek sineğe bile cilve yapan cinsten. " Ezgi hanım kan tahlilerinize bakmamız lazım. Kan alicam izniniz olursa?" Tabi diyerek sağ kolumu daha da ön plana çıkardım. Nazlı yürürken bir yandan da cilveli bakışlarla Göktuğ'a bakıyordu. Yanıma gelip kan almaya başladığında. Bakışları direk karşısındaki goktugdaydi. Göktuğ ise kadına asla bakmıyordu. Hatta rahatsız bile olmuş olabilirdi.

" Nazlı kan tüpü doluyo. Değiştir istersen. Mazaallah gözün kardeşimde kalır sonra. Arar buluruz takması için birini." Bu cümleyi kuran Berfindi. Kardeşim kısmını özellikle bastirmisti. Kısacası lafıni çakmisti. Nazlı da hemen bakışlarını koluma çevirdi. Üç tüp kanı hızla doldurup odadan kacarcasina çıktı. Odada yine bizbize kalınca anlamsız bakışlar atarak birbirimize baktık. Kahkasini kimse tutmadı. Yine birlikte güldük.

Ekiple bır kaç saat daha sohbet ettikten sonra gittiler. Yaren zaten bizimle kalıyordu. İlk zamanlar evi boş bırakmamıştı. Temizlik yapmıştı. Göktuğ ve Celil de yan binadaki apartmanda oturuyordu. İki gündür yanımda Berfin kalıyordu. Uykusuzdu. Söylemese de yüzünde anlasiliyordu. Berfinj Göktuğ ve Celil ile eve gondemistik. Yanımda Yaren kalicakti. Saat gece on ikiye geliyordu. Yatağımın yanındaki koltuğu açıp yatak yapmısti Yaren. Artık ayağa kalkmam gerekiyordu. Ama canım arkadaşlarim iki adım atmama bile izin vermiyorlardı.

Yattığım yatağın yastığını düzeltirken Yaren de kendi yatağına uzaniyordu. Bı anda bana dönüp " Ezgi bişey diycem ama kızma."

"Ne soyliycegine bağlı. Gönder gelsin." Beni bı sure süzdükten sonra " aslında soylemiycem konuşmamiz gereken şeyler var. Mesela orda ne yaşadın. Bizi o kulübe de kurtardim sen. Kendini feda ettin. Şu an bu durumda olman bizim sebebimiz."

" Yaren sacmaliyosun şu an. Bilgisizce çıktık. Her şey bir anda oldu zaten. Kendinizde suç bulmayin. Orda ne yaşadığıma gelirsek.." dediğimde sustum. Nasıl anlatılırdi ki? Bir kaç saniye doğru kelimeleri düşündükten sonra tekrar söze girdim. "Beni o evden uzaklastirirlarken bayilttilar. Gözlerimi actigda sedyede bagliydim zaten. Vücuduma zehri vermeye baslamislardi. Hareket bile edemiyordum. Her uyandığımda canım acidigi için geri uyuyodum ya da uyutuluyordum bilmiyorum. Bunu bı kaç kere yaşadım. Yine uykuya teslim oluyordum ki silah sesleri duydum. Direndim uykuya. Sonra bı terörist geldi götürmeye çalıştı . İşte orda komutan geldi. Yüzbaşı Barlas işte. O kucağına aldı. Sonra ben gözlerimi açmaya çalışıyordum yüzünü görebilmek için bana 'gozlerinizi açmaya uğraşmayın küçük ajan. Beni tekrar goruceksiniz zaten' demişti. Sonrası yok zaten. Sonrası burası." Elimle bu hastene odasını gösteriyordum.

"Zaten bir haftadır yasamiyorduk bizde. Sanki seninle o zehri bizde alıyorduk. Ailesini kaybetmiş gibi hissetmiştik hepimiz. Yani bizim ki senin çektiklerinin yanında hiç birşey tabi ki. Hızlı toparladin sende. Nasıl oldu bilmiyorum ama" kinayici bakışlarla bana bakıyordu. " Kızım ajaniz biz hem bana bişey olmaz. Rahat olun." Diyerek güven vermeye çalıştım.

"Göktuğ kafayı yedi. 'Bana kardeşimi bulun' diye bütün askeriyeyi inletti resmen. Allah'tan yeni geldik buralara yoksa milletin dilindeydik. Celil ayrı bı alemdi zaten. Kendince daha ormana çıktı. Seni bulmaya. He bide o yüzbaşı da vardı. Göktuğdan pek bır farkı yoktu. Oda endiseliydi. O buldu zaten seni. Bulu bulmazda timiyle geldi aldı seni." Nasıl farkı yoktu. Daha önce görmediği bı kadın için neden endiseliydi ki. Yaren anlatmaya devam etti " Timiyle seni aldılar işte bizde hastanede bekliyorduk seni. Her şey hazirdi bı sen eksiktin anliycan. Kızım bı indiler o dev gibi araçtan. Uf uf! Tabi yüzbaşı senle ambulanstaydi. Diğer tim üyeleri araçtan indiler. Hepsi dev gibiydi. Aralarında kadın da vardı. Valla öyle gurur duydum ki anlatamam. Tabi ben bunları 10 saniyede inceledim. İyi bir gozlemciyimdir. Bilirsin." Deyip bana göz kirpinca gülümsedim. Tabi ki iyi bir gozlemciydi. Yaren ekibin hafızasiydi. İnsanlarin bakmadigi, onemsemedi her noktayı hafızasında tutar. Göktuğ, çok iyi rol yapip bilgiyi mükemmel kapardi. Bunda yakışıklılığından kesinlikle faydalaniryordu. Celil, daha çok etrafta boş boş dolanip dikkat dağıtan o kişiydi. Yaptıkları sayesinde goktugunun önünü acip işin hızlı bitmesine yardımcı oluyordu. Ve ben. Liderdim. Tek kelimeyle liderdim. Hepsinin yaptıkları mükemmeldi ama zaman anlayışın yoksa bı önemi yoktu. Ben kolayca geçerdim rolden role. Bir gün zengin bir kadinken bir saat sonra dilenci olabilrdim. Bende her şey vardı. İşte bu yüzden liderdim.

 

-5 gün sonra-

Hastaneden sonunda taburcu olmuştum. Halil Yarbayin emri olduğu için askeri lojmanda kalicaktim. Önce eve gelip eşyalarımı makinaya attım. Yemek yiyip, ev temizledim, çiçekleri suladim. Bunlari yaptıktan sonra makina bitmişti. Çamaşırları kurutmaya atıp mutfağa geldim. Yemek yaptım. O sırada makina bitti odama geçip valizimi hazırladım. Ne kadar kalicagim asla belli değildi. O yüzden bütün kiyaftelerimi yanıma aldım. Yanıma bilgisayar, oda lambam, kitaplarım, defterlerim gibi seyleri de almıştım. Valizi kapatıp Göktuğ'u aradım. Telefon açılınca.

" Alo nerdesiniz? Geliyor musunuz?" Diyerek sorduğumda geliyoruz az sonra. Deyip telefonu kapatmıştı. Valizimi bir elime aldım. Diğer kolumada büyük çantamı takip aşağı indirdim. İki kat olduğu için zorlaamistim. Binanın önünde soluklanirken Goktugunun arabası geldi. On koltuktan Celil inip bavulumu ve çantamı bagaja koydu. Bende arka koltuga Yaren ve Berfinin yanına geçtim. Tek tük konuşarak askeriyenin önünde kadar gelmiştik. İceri girdik. Araba durdu. Hep birlikte arabdan inerken Celil bavulumu ve çantamı getirdi. Teşekkür ederek eşyalarımı aldım. Sonra kafamı kaldirip hepsinin yüzüne baktım. Tebessümle sol baştan başlayarak önce Berfin'e sonra Yarene sıkıca sarıldım. Ardından Göktuğ ve Celillede aynısını yaptıktan sonra " Of yeter. Sonsuzluğa gitmiyorum. Lojmana gidiyorum. İstediğiniz zaman gelirsiniz tamam mı?" Diyerek ortamın kasvetli havasını dağıtmaya çalıştım. Hepsi kafasını sallayarak onay verdikten sonra Göktuğ söze girdi. " Ne zaman istersen bir telefon uzağındayiz. Buraya zırt pırt gelemeyiz. Komutanlarla dolu. Ama seni çok seviyoruz kardeşim" deyip bana tekrar sarildigimda ben de sarildim ona. "Biliyorum. Bende sizi.." dedim. Ayrildigimzda " hadi gidin yeter ağ" diyerek onaltı kovdum. Yoksa iş saçma yerlere gidicekti. Mal gibi oturup agliycaktik. Onlarda bunun farkında olmalılar ki diretmeden bı iki kelime daha konuşup arabaya bindiler ve gittiler.

Bir elimde bavul üstünde koca cantam askeriyeye yürüyordum. Girişteki asker beni durdurunca kimliğimi çıkarıp gösterdim. Saniyesinde önümden çekilip " buyrun komutanım" diyerek yol vermişti. Koridordaki çoğu asker de duymuş olmalı ki dönüp baktılar. Umursamadım. Karşımda duran masanın arkasındaki askere lojmanin yolunu sordum. Lakin asker lojmana gecmeden önce Halil Yarbay'ın yanına gitmem gerektigini ve emir olduğunu soyleyince Halil Yarbayin odasını sordum. Başka bir asker yönlendirdi. Direk Yarbayin odasına gideceğimi bilseydim üstüme daha fazla dikkat ederdim. Diye düşündüm. Üstümde sıfır kollu bir beyaz atlet vardı. Altimdaysa keten kumaştan bol kesim bir pantalon ve siyah topuklularim vardı. Yüzümde makyaj yoktu. Sadece maskara. Saçlarım ise salikti. Biraz yürüdükten sonra bı kapının önünde durduk. Asker " Burası komutanım" dediğinde teşekkür edip kapıyı çaldım. Girin diye ses verince elimde bavul ve cantamla odya girdim. İçerisi genişti. Duvarlarsa Atatürk portreleri vardı. Odayı çok incelememistim. Yarbayin odası yani. Yarbayin karşısında asker selamını verip rahat asker komutunu alana kadar dikligimi bozmadım. "Rahat asker." Dediginde omuzlarimi eski haline biraktim. Yarbay konuşmaya devam etti. " Geldiğine sevindim. İnşallah kısa sürede eski sağlığına kavuşursun. Sana hastane odasında da demiştim tanıştırmak istediğim biri var di-" lafını bitirmeden kapı tıklandı. Yarbay geldi der gibi gülümseyip "girin" diye bağırdı. Kapı açıldı ve kapandı. Yüzümü arkaya dönmedim. Yanımda heybetli bir vücut hissettiğimde kafamı çevirip baktım. Aynısını oda yaptım. İki kahve göz.. oydu. Yüzünde bere yoktu ya da kask. Yüzünü inceledim. İtiraf ediyim vücudu ne kadar cekiciyse yüzü de aynen öyleydi. Kahve gözlerine uyumlu kahve saçları vardı. Bız birbirimize bakarken Yarbay "İşte tanistirmak istediğim kişi. Barlas Eren Altunay. Ve yüzbaşı tanıştırmak istedigim ama senin zaten kurtardığın o ajan Ezgi Avcı." Dediginde dağ adam vücuduyla bana döndü. Elini uzattı ve " Memnun oldum küçük ajan" dedi sert çıkan sesiyle. Altta kalmazdim. Bende vucumu ona çevirdim. Elimi onun ellerine bıraktım. Her askerin öldüğü gibi nasırlı olan ellerine. " Bende. Bende memnum oldum dağ yüzbaşı" dediğimde dudaginin kenarı kivrildi. Komik miydi? Ama bende tebessüm ettim durduramadim.

Karşılıklı o benim yesillerimin içine ben onun kahvelerine bakarken zaman durdu sanki...

 

 

AY HEYECANDAN OLUCEM SİMDİİ. SİZCE EZGİ VE BARLAS UYUMLU OLURLAR Mİ?

Tiktok hesabımız: gececik02

 

 

 

Loading...
0%