Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Bölüm 5

@gececik_65

 

 

 

 

 

 

-​​​​​​HERKESE KEYİFLİ OKUMALAR DİLİYORUM-

 

 

 

 

 

 

-YORUMLARİNİZİ MERAK EDİYORUM DOĞRUSU, COK FAZLA OKUYANİMİZ YOK LAKİN BEN ELİMDEN GELDİĞİNCE İLGİ ÇEKİCİ,AKİCİ VE AYNİ ZAMANDA EGLENCELİ BİR KURGU YAZMAYA DEVAM EDİCEM. HER SEY GÖNLÜNÜZCE OLSUN-

21 YIL ÖNCESİ

Küçük Ezgi evinin önündeki kumlarla oynuyordu. Kendince pastalar, kurabiyeler, yemekler yapıyordu ve onları abisine gösteriyordu. Abisinin her olumlu ve övgülü sözleri onun minik kalbini çok heyecanlandırıyordu. Zaten bir tek abisi ve ablasından sevgi görüyordu. Annesinin ona sevgi verip onunla ilgilenicek zamanı yoktu. Babasının her gece eve sarhoş gelip ortalığı dağıttığından hep bir hararet halinde oluyordu. Babası ise... Ezgi'nin babası yoktu ki. Babalar korumak için vardı, ne olursa olsun destek olmak için, saclarini okşamak için vardı. Ezgi için 'baba' kelimesi bunu anlatıyordu. Kendi babası bunu yapmiyosa onun babası yoktu. Onun ablası vardı annesi yerine. Şefkati, merhameti, sevgiyi, güveni ve daha bir çok duyguyu yani anneden görmesi gereken ne varsa ablası göstermişti ona. Bunun için asla annesini suçlamamıştı. Annesinin kendine vakti yoktu bı kere.

"Tırtılll! Hadi ama ne çok oyalandınn!"

Abisi.. Ömer ona sesleniyordu. Abisi için tırtıldı o. Büyüdüğünde ise kelebek olacaktı. Abisinin kelebeği, ablasının maymunu olucakti.

"Deliyoddumm! Bekledinn benii!"

Abisinin yanına gitti direk koşarak. Her daim öyle yapardı zaten. Korktu mu? Üşüdü mü? Acıktı mı? Hemen abisinin yanına giderdi. Biliyordu çünkü Ömer'in onu her şekilde ne olursa olsun koruyacağını. Evin önüne gelince adımlarını yavaşlattı Ezgi. Abisinin yanında durdu. Ömer eliyle içeriyi gösterdi 'gir' demişti. Denileni yaptı ayağındaki kenarları yırtık eski sandaletleri çıkartıp kenara koydu. Evin içine adımını attı ve boş holde salona yürümeye basladi. Arkasındaki adım seslerinden anlıyordu. Abisi arkasındaydı. 4 yaşındaki Ezgi böyle bir güvenle bağlıydı abisine. Adım sesinden taniyodu onu. Salona girdiğinde yine her şey aynıydı. Annesi telaş içinde yemek hazırlama derdinde, ablası evi toplama derdinde. Abisi de yeni okuldan gelmişti. Okuldan çıkınca genelde mendil satıp 3-5 kuruş da olsa eve getirirdi.

"Annem, Ezgi'm hadi otur kızım. Baban gelmeden seni doyurayim."

Hemen denileni yaptı oturdu sofra bezinin üstündeki küçük yer masasına. Biliyordu çünkü babası gelirse karnını doyuramacağını. Annesi önüne bayatlamış bı parca kuru ekmek ve tarihi geçmek üzere olan beyaz peynir koydu. Peynir sevmezdi Ezgi ama karnını doyurmak için yemesi gerekiyordu.

Ekmeği eline alıp küçük küçük ısırarak yemeye başladı. Daha ikinci ısırığı alamadan kapı gürültüyle yumruklanmaya başladı. Oturduğu yerde sıçradı küçük kız. Ömer bir yanına geçip kaldırdı onu hemen arkasına aldı. Ablasıda önüne, abisinin yanına geçince Ezgi hiç bir şey göremiyordu. Görmemesi daha iyiydi. Annesi Levin hanım kosarak gitti kapıya. Kocası Tekin Avcı gelmişti. İsteyerek evlenmemisti onunla, satmıştı babası onu. Kapıyı açtığında karşısında sarhoş şekilde kocası duruyordu. Alkol kokusu buram buram geliyordu. Ayakta durmaya mecali yoktu.

"Ne bakiyon lan! Çıksana kapının önünden karı! Alırım ayağımın altına görürsün!" Diye kukrediginde titreyerek kapıyı açtı sonuna kadar Levin. Kocası sendeleyerek salona girdi. Çocuklarını gördüğünde yüzünde tiksinme ifadesi belirdi.

"Üçüncü velet nerde lan?!"

Ezgi kendisinden bahsedildiğini anlayınca başını kenardan göstermeye çalıştı ama Ömer ve ablası Leyla aynı anda biri bir koluna diğeri ise öbür koluma yapisinca olduğu yerde kaldı. Kıpırdamadı. Sadece bekledi...

"SÖYLESENİZE LAN! NERDE? YOKSA YİNE KAÇMASINİ Mİ SAĞLADINIZ? O KIZDAN HİC BİR BOK OLMAZ! DUYDUNUZ MU?! SİMDİ NERDEYSE GETİRİN ONU! HEMEN!"

Neden babası böyle söylüyordu ki? Tanimiyordu bile onu. Ezgi inanıyordu oysa babasının değişeceğine. Bir gün onu seveceğine. Bir tek onu degil hatta yemeğin kasesi neden beyazmis o krem rengi olanı istermis diye dövdüğü annesini, neden getirdigi paranın üstü tozluymus diye dövdüğü abisini, görücü usulü evlenmek istemediğini söyleyince daha 13 yaşındaki tokat manyağı yaptığı ablasını bile sevicegini düşünüyordu.

"Ne diyorum lan ben! Arkanızda! Bilmiyorum sanki! Gel buraya Ezgi!"

Ömer daha sıkı kavradı kardeşinin kolunu. Biliyordu çünkü babasının ne yapacağını. Ya öldürene kadar dovucekti ya da kendinden kaç yaş büyük bir adama saticakti.

"​​​​​Onu alma baba. Onun bir günahı yok. Bize ne yapacaksan yap ama ona dokunma lütfen. O daha çok küç-" ​​​​​bir tokat sesiyle sözleri yarım kaldı abisinin. Bir tokat sesi daha... Bir tane daha ve bir tane daha... Yüzü gözü kan içinde kalana kadar dövdü. Annesi bir yandan ağlıyor bir yandan ayırmaya çalışıyordu. Ablası da hüngür hüngür ağlayordu. Ezgi'nin de gözünden bir bir yaşlar akmaya başladı. Babasının gözü ablasını buldu o an. Aynı şeyi ona da yaptı. Kanlar içinde bırakana kadar... Bir yandan da cümleler kuruyordu.

"O veledi koruyosunuz ha?" Bir tokat.

"Benden ha benden. Ama görün siz ona farklı yöntemler uygulayacağım." Bir tokat daha.

"Tekin yeter. Yalvarırım dur lütfen. Onlar senin evladın dur yapma kurbanın olayım lütfen dur."

Annesine döndü bakışları bu sefer. Aynı kinle, aynı öfkeyle ona döndü.

"Sen yapıyorsun zaten hep. Sen simartiyosun bunları. Senin yüzünden hep!" Annesi hissetti bu sefer o tokatlarin acısını. Daha sert vurdu. Tekmeyle dövdü. Yumruğuyla vurdu. Sessizce ağlamaya devam etti Ezgi. Gözyaşları sel olmuş gidiyordu. Yerde yatan ablasına baktı önce. Gözleri açıktı aslında ama hiç kendinde görünmüyordu. Kendisi gibi yeşil gözlerinin etrafı kıpkırmızıydi. Vücudu morluklarla dolu. Yüzü kan içinde.

Abisine baktı ona bakıyordu zaten o da. Kahve gözlerinde acı vardı. Üzüntü vardı, kardeşini koruyamamanin verdiği pişmanlık vardı. Asker olmak isterdi Ömer. Aynı adaşı Ömer Halis Demir gibi. Şehit olmak isterdi. Borç bilirdi bunu vatanına. Bı tek Ezgi'ye anlatmıştı bunu. Zorla kalkıp kardeşinin yanına gitmeye çalıştı.

"Nereye? Veled kardesini mi koruyacan sen hı?" Bir tokat daha attı Tekin en sertinden. Ezgi'ye döndü sonra. 4 yaşındaki küçük kıza. Hayalleri olan kıza döndü. Bir tokat sesi çınladı ezgi'nin kulaklarında. Aynı anda da yere düştü. Küçük bedeni dayanabilir miydi ki zaten? Saçlarında bı acı hissetti sonra tek tek yolundugunu hissetti. Ardından bı tokat daha. Babasının eli zaten onun yüzü kadardı. Nasıl kiyabiliyordu?

"Bırak onu Tekinn! Yalvarırım bırak. Lütfen.." Annesinin acı çığlıkları...

"Baba bırak nolursun. Vallahi kabulüm görücüye tamam bırak onu lütfen. O daha küçük." Ablasının yalvarışları...

"Kardesimi bırak lan!" Her tarafı uyumuştu ezginin. Ama babasının inleyerek onu yere attığını hissetmisti. Gözleri yarı açıkken abisini gordu. Elinde bıçak ucunda damlayan kanlar. Bır daha denedi Ömer bıçağı babasına saplamayi. Olmadı bu sefer. Babası tekte aldı elinden bıçağı. Ezgi o dakika büyüdü. Kanın, vahşetin, merhametsizligin ne olduğunu öğrendi. En sevdiğinin acısını o an iliklerine kadar hissetti. Tekin Avcı asla acımadan o bıçağı kendi oğluna sokup çıkardı. Kendi kanı oğlunun kanıyla karıştı. Durmadı bı kere daha aynısını yaptı. Onu yere atıp ablasına yöneldi. Aynısını yaptı. Acımadan hemde. Bı kere daha aynı acıyla tanıştı Ezgi. En sona daha sevgisine muhtaç olduğu annesi kaldı. Üstünde hem oğlunun hem kızının kanı olan bıçak birde onun bedenine girdi. Acıyla bağırdı kadın. Bıçağı kaç kere kadının bedenine soktu çıkardı bilinmiyordu ama annesini yere sertçe attığında kadincagiz zaten gözleri kapanmış gitmeye hazirdi. Babası bıçağı yere atıp çıktı evden. Hiç bir şey olmamış gibi. Salına salına yürüyerek çıktı evden.

Ezgi koşarak gitti annesinin yanına. Elini tuttu soğuktu. Isıtmaya çalıştı. Olmadı.

" E-Ezgi'm Ka ç kız-ım" zorlukla kurmuştu Levin hanım bu cümleleri. Elini tutmaya çalışıyordu kızının ama nafile. Düştü eli yere. Gözleri sonsuzluğa kapandi. Yaninda acı çeken iki evladı ve kaçmasını söylediği küçük kızı varken Levin Avcı öldü.

Anladi Ezgi ama anlamamazliktan gelmek istedi. Oyun olduğunu düşünmek istedi ama olmadı. Acıyla haykırarak ağladı annesinin baş ucunda. Elini bırakmadı.

"May-ymun" ablasının zorla söylediği kelimeyle bakışları hemen ona döndü. Yanına çöktü hemen "ablam" dedi gözyaşları arasında.

"Bak ken-kendine ço çok iy-i baki-bakicaksin. Biz olam-miycaz ama" gelmedi kalanı. O cümlenin sonu gelmedi. Leyla Avcı başında küçük kiz kardeşi, ölen annesi ve erkek kardeşi varken öldü. Ezgi acıyla tekrar haykırdı. Kim aynı anda aynı gecede iki sevdiğini kaybetmişti ki. Ablasının soğuk elini öpmeye başladı. Yanağına sürdü soğuk diye ısıtmaya çalıştı. Olmadı. Abisi geldi aklına hemen.

Odanın diğer köşesinde yatan abisine koştu. "Abim, abi" nefes nefese söylediği sözlerle Ömer gözlerini yavaşça açtı.

"Abim, Ezgi'm, tırtılım" yavaşça söyledi bunları Ömerm nefesi yetmiyordu çünkü. Gidiyordu farkındaydı.

"Abim abi gitme nolur."

"Ezgi ben-i dinle. Ne olu-sa olsun. Bı me-slek yapi-caksin. Yan-in ol-ma olmayi co-k is-terdim ama ola-mam. Özür dilerim kar-desim." Acıyla yüzünü buruşturdu. "Görü-şuruz tirtilm..." Bir kayıp daha.. 9 yaşındaki Ömer Avcı yanında küçük tırtılı, ölen annesi ve ablasıyla gözlerini yavaşça yumdu.

Ezgi bu sefer üçünün de acısıyla haykırdı. O sabah umutla uyanan küçük kız hayatın kötü gerçekleriyle bir gecede buyudu. İnsanları asla degistiremeyecegini o gün anladı. Anne merhametinden, abla sevgisinden, abi guveninden mahrum büyüyeceğini o gece öğrendi.

Ezgi Avcı.. o gece hem soyadından nefret etti hem de kendinden.

-​​​Bölüm sonu-

 

📌Nasıl buldunuz yeni bölümü?

📌 Ezgi'nin acı hikayesini artık biliyoruz. Buna bağlı yeni bölümlerle ilgili teorileriniz nedir? ​​​​​​

​​​​​

 

​​​​

Loading...
0%