Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Bölüm 7

@gececik_65

"Çocuklar! Sofraya!"

Aybüke annenin sesiyle irkildim. Aklımda hala Tunceli de ki o son görüşme kalmıştı. Umursamamak istiyordum ama kırılmıştım. Bunda onun bir suçu yoktu. Odanın kapısı çaldı ve içeriye saçlarının arka tarafını 2 buçuk saattir maşalamaya çalışan Yaren girdi. Gelip yattigim yatağa yanıma oturdu. Ona 'ne var' bakışı atarken cevabı gecikmedi.

"Aybüke anne çağırıyor Baykuş hadi. Celil'i ve Berfin'i de ekmek almaya göndermiş. Gelirler birazdan geçelim bizde mutfağa yardım ederiz."

OBaylar şekilde mırıltılar çıkarıp yattigim yerden kalktım. Üstümde hala siyah pijama takımım vardı. Yaren ise sabahtan kalkmış eşofman ve tişört giymişti. Bunu bütün ekip ve Berfin yapmıştı daha doğrusu. Saçlarımı kıskaçlı tokayla tutturup odanın kapısına yöneldim. Yarende arkamda bir şekilde odadan çıktık. Benim odam koridorun sonundaki odaydi. Sağ çaprazdaki odada. Celil ve Göktuğ, onların yanındaki odada Aybüke anne ve Mümtaz amca kalıyordu. Kızlarla biz benim odamda kalıyorduk. Yatağım 2 kişilik olarak görünüyordu lakin biz üçümüz çok rahat uyuyabiliyorduk. Odamın sol çaprazında lavabo vardı. Koridoru sola dönüp sağ yapınca karşıda mutfak sağ tarafta büyük oturma odası, oturma odasının karşısında biraz uzakta dış kapı vardı. Mutfağın yanında ise kiler gibi kullanılan erzak depolama odası bulunuyordu.

İçeriye göz ucuyla baktığımda Göktuğ koltuğa 2-80 uzanmış telefona bakıyordu. Adımlarımı mutfağa doğru attım. Aybüke anne sofrayı hazırlamış tahminimce son son yemekleri kontrol ediyordu.

" Güzeldir Aybüke sultan güzeldir. Senin yaptığın taş olsa güzeldir." Diyerek ona kocaman gülümsedim.

"Oy Ezgi'm benim." Yanıma gelip yanaklarımı mincirdi ve sulu sulu öptü. Kaşlarımı hafif çatıp "Ya Aybüke anne yapma işte şunu. Sulu sulu vıcık vıcık öpme beni."

" Sus kız. Ben büyüttüm o yanakları opucem tabi ki." Dudaklarımı gülmemek için bastırıyordum ama pek işe yaramiyordu. Yaren arkamda kıkırdiyordu. Hep birlikte sofrayı hazırladik. Son kontrolleri yaparken kapı çaldı. Yaren gidip kapıyı açınca karşımızda sinirden deliye dönmüş bir Berfin ve gülmekten karnını tutan bir Celil vardı. İstemsizce o hallerine gülerken Berfin söylene söylene içeri girdi.

" Ya benj bir daha bununla tek bırakmayın ya. Of delirdim resmen. Görevlerde napiyorsunuz Allah aşkına. Susmuyor."

" Sustum ya yalan söyleme." Dedi Celil. Berfin den cevap gecikmedi.

" Celil kasadayken kasiyeri dinlerken susmalisin zaten. Anlatabiliyor muyum?"

Hepimiz burnumuzdan gülerken Celil tam kendine yakışır bir hareket yapmıştı.

" Bilmem anlatabiliyor muyum? Seviyorum seviyor musun? Ağlıyorum Gülüyor musun? Özlüyorum gidiyor musun? Sevdikçe itiyor musun? Peki öyle olsun." İskender Doğanın şarkısını bağırarak söylediğinde hepimizin kırılma noktası olmuştu. Kahkahalarla güldük hepimiz. O an ne kadar şanslı olduğumu fark etmiştim. Böyle dostlarim varken benim yüzüm hiç uzulmezdi.

Hala gülerken sofraya oturduk. Mükemmel bir sohbet eşliğinde yemeklerimizi yedikten sonra ben odama geçmiştim. Yarın akşama doğru dönecektik Tunceli'ye. O yüzden yavaştan bazı eşyaları toparlamaya başlamıştım. Giymedigim bir kaç parça şeyi katlarken içeriye Berfin girdi.

​​​​​​" Ya ezgiş diyoruz ki bir dışarı falan mi çıksak. Hı? Süslenip puslenelim gidelim bir eğlence mekanına dagitalim kafamızı ne dersin?"

Aslında İyi olabilirdi. Tunceli'ye gidince göreve gidicektik. Öncesinde biraz eglenemekten bir şey olmazdı. Berfin'i onaylayıp dolaptaki elbiselerime baktım. Hem güzel hem şık olabilecegim bir elbise arıyordum ki bulmustum. Dizimin biraz fazla üstünde, siyah, omuzlarimdan ip askılı bel bolgemide iple bağlayan bir elbiseydi. Çok beğenmiştim. Kumral saçlarımı da salık bırakmıştım. Zaten kabarma gibi bir sorun olmadığı icin çok şanslıydım. Altıma da siyah topuklu ayakkabılari giyince tamam olucaktim. Oturup makyajımı da hizlisindan yaptım. Hazır olunca salona geçtim. Hepsi hazırlanmıştır beni bekliyordu. Berfin bordo renginde ince askılı vücudunu saran bir elbise giymiş altına da beyaz topuklu giymişti. Kızıl saçlarıyla elbisesi çok uyumluydu. Yaren de sarı saclarini salık birakmis Beyaz straplez kısa bir elbise giymişti. Oda beyaz Gold detayı olan topuklularini giymişti. İkisi de harika görünüyordu. Göktuğ ve Celil de siyah gömlek ve siyah pantalon giymişti. Ayakkabı yine siyahtı. Gömleğin kollarını ikiside kivirmisti ve bu onları bı hayli yakışıklı gösteriyordu.

Kardeşlerim diye boşuna demiyorum yani.

Bİribirimiz suzme işi bitince arabaya geçtik. Mümtaz amcanın beyaz Audi arabasıyla bir eğlence mekanına geldik. Sırayla araban inince bakislari üzerimizde hissedebiliyordum. Mekana giriş yapınca hareketli bir müzik eşliğinde herkesin hoplaya zıplaya dans ettiğini gördum. Koltuklu bir masaya oturup içecek söyledik. Ben alkolu çok almak istemediğim için yarı alkol yarı içecek karışımlı bir şeyler söylemiştim.

İçecekleri içerken Berfin fazla dayanamamış olucak ki beni ve Yaren'i kolundan tutup kaldırdı. Pistin ortasına gelince kivirta kivirta dans etmeye başladı. Hemen ortama ayak uydurdum ve belimi dondururken bir yandan saçlarımı elimde toplamış açık olan belimi ortaya koymuştum. Etraftaki bazılarinin gözleri bize dönerken umursamadım. Kaldığım yerden kivirtmaya devam ederken sırtımda bir el hissedince dikleşip arkamı döndüm. Sarışın bir adam arzulu gözlerle bana bakıyordu.

Gülerek "kivirtmaya devam et bebeğim" dedi ve belimdeki elini sıkılaştıp beni kendine çekti. Daha ne olduğunu anlamadan başka bir el beni kendine çekince ne ysadigimi sorguladım. Beni çeken diğer el sarışın adamdan kurtarinca yüzüne baktım. Hiç beklemedigim biriydi.

Yüzbaşı... Ne işi vardı burda? Otel bakicam derken dalga gecmiyor muydu bu adam? Beni kendine hizla çektiğinden ellerim istek dışı onun göğsüne yaslandı. Oda bir eli bilegimde diğeri belimde gözlerime baktı. Belim açık oldugundan kaynaklı sicak elleri tenime değince istemsizce ürperdim ama belli etmedim. Bir duygu aradım ama yoktu. Gözleri sadece bakıyordu. Kendimi toparlayıp aniden kendimi ondan çektim. Ben kendim o adama haddini bildirebilirdim. Kıskaca Mit ajanıydim sonuçta ve o bunu biliyordu.

" Napiyorsun yüzbaşı. Ben kendim halledebilirdim. Yardımınıza gerek yoktu." Diye yükselince paşam altta kalır mı? Asla!

" Ne napiyorsun Ezgi. Adam seni arzuluyor resmen. Ya napsaydim izlese mıydım? Hı?! Bir de dokundu o sana dimi. Ağzına sictigimin pici!" Diyerek arkamızda bizden uzaklaşan adamın üzerine yürüdü. Önüne geçip kolunu tuttum. " Barlas saçmalama! Adama bir şey yaparsan ve seni şikayet ederse mesleğinden olabilirsin. Adam akıllı davran. Senlik bir şey yok hem bir daha yaklaşırsa ben bildiririm haddini."

Net bir ses tonuyla söylemistim. Barlas bir bana bir arkadaki adama bakarken burnundan hızlı hızlı nefes veriyordu. Kalabalıkdaki insnalrin bazıları göz ucuyla bakarken bazıları hala yüksek seste dans etmeye devam ediyordu. Kizlar ise yan tafaimizda durmuş bizi izliyordu. Barlas'in kolundan çekerek dışarı çıkartırken "gel bir hava alalım." Dedim.

Kabaliktan sıyrılarak dışarı çıktık. Mekanın yan tarafında bulunan aydınlık yere geçince hırsla bana döndü dağ adam. Beni baştan asagi süzdükten sknra kafasını sağa çevirerek ağzınin içinde bir şeyler homurdandı.

"Ne diyorsun? Sesli söyle de bende duyayım."

" Bir şey demedim! Senin ne işin var hem burda? Hem bu bu elbise ne? Adamın seni neden istediği belli. Suna bak!"

"Sanane ne işim varsa var. Elbisemde gayet güzel. Neye bak. Hı neye? Karisamazsin ayrıca madem bu kadar çok sinirleniyorsun birilerinin beni begenmesine veya arzulamasina karismasaydin! Ben kendim halledemiyorum sanki. Bende askerim ya hani. Senden daha iyi eğitilmiş bir askerim hem de."

"Öyle mi küçük ajan? Adam seni arzuluyor resmen lan napsaydim izlese mıydım? Lan dokundu sana dokundu! Sende hiç bir şey yapmadin. Ne merakliymisin yatağa atilm-" sözünü bitirmesine izin vermeden tokatimi suratına geçirdim. Bu muydu gerçekten? Ağzım şaşkınlıkla açılırken gözlerim dolmuştu. Benim hoslandigim adam bu muydu? Gözlerimden yaşlar akmadan kendimi toparladım. saskinligimi ve üzüntümün yerine hayal kırıklığına ve öfkeye bırakmıştım.

"Yazıklar olsun sana be! Sen nasıl bir Türk askerine böyle bir şeyi yakistirirsin lan! Hı?! Hadi onu geçtim ben senin gözünde böyle bir yerde miyim? Yazık yüzbaşı çok çok yazik! Ama hata bende. Ben seni o kadar buyutmusum ki hiç böyle düşüncelerin olduğunu fark etmemişim bile! Hata benim.. benim hatam... Döndüğümde ilk isim operasyona başka bir ajan ekibini yerleştirilmesini talep etmek olucak. Beni böyle goren bir yüzbaşının timiyle ben göreve gitmem! Ha oldu da gittim. O operasyondan sonra yüzümü bir daha göremeyeceksiniz yüzbaşı Barlas Eren Altunay."

Bütün ofkemi kusup hızlı adımlarla mekana geri girdim. Göktuğ'nun yanına gidip gitmek istediğimi söyledim. Ustelemeden çıkmıştık. Mekanın önünde Barlas Eren, Efe ve Akay Emir vardı. Onları yeni goruyordum. Çok da umrumda olmadan direk arabada yerimi aldım. Eve gelince direk üstündekilerden kurtulup kendimi yatağa attım. Yaşadıklarım kafamı kurcaliyordu. Yatağa yatınca kizlar bir kez yanıma gelmiş ne olduğunu sormuştu. Kötü olduğumu fark ettiklerinde ustelemeden çıkmışlar ama sonra konuşacağız kısmının altını cizmislerdi. Kendimi zorlada olsa uykuya daldırıp herseyi bir kaç saatliğine unutmak istemiştim.

Sabah uyaninca burda son günümüz olduğundan kahvaltıyı hazırlamistim. Herkesi uyandırıp güzel bir sohbet eşliğinde bizden yemiştik. Hep birlikte oturul bir kaç saat hem çay içip hemde muhabbet etmiştik. Vakit akşama gelirken eşyalarımızi toparlamis. Aybüke anne ve Mümtaz amcanın elini öpmüş sarılıp vedalaştıktan sonra havaalanına gelmiştik. Uçuşun ardından Tunceli'ye varmış ve ben lojmana diğerleri evlerine gitmek üzere ayrılmıştık. Bir taksi çevirip lojmana gidicegimi söyleyip kulaklığımi takmıştim. Yolculuğun ardından lojmana girmiş yürüyerek apartmanın önüne gelmiştim. Basamaklari bir bir çıkıp ikinci kattaki evimin onune gelince anahtarimi çıkardım. Eve girerken karşıdaki evin kapısı açıldı. Efe'yi görünce hafif tebessüm ettim. Elinde coplerle dışarı çıktı. Arkasında da önceden heyecanlancagim ama şu an görmeye tahammülumun kalmadığı yüzbaşı çıktı. Siyah sweatshirt'unun şapkasını kafasına geçirmişti. Beni görünce bakıslari yumuşadı ama ben direk kapıyı suratına carpinca ne tepki verdiğini bimiyorum.

Oh olsun deyip geçiyoruz canım. Şu an böyle. Paşam gelip bir özür dilerse bir ihtimal düşünürüz.

Üstümü değiştirip direk yatağa girdim. Zaten gözümü kaptamamla uyumuşum. Sabah erkenden kalkıp hazırlandım. Önce tabura gidip Halil Yarbay ile gorusucektim. O cümleleri sinirle söylediğimi dusunuyorsa yanliyordu. Ben sinirle hiç bir iş yapmazdım. Yaptiysamda hep arkasında dururdum. Üstüme sıfır kollu bir ceket ve kumaş siyah pantalon giydim. Altıma siyah topuklularimi giydim ve çantamı alıp evden çıktım. Arabamı lojmanda biraktigimdan direk arabaya yöneldim. Çalıştırıp tabura gittim. İçeri girince arabayı park ettim. Tabur binasının önünde askerle konuşan Alparslan Üsteğmeni fark ettim. Ona bakmadan tabura giricektim ki beni görmüş ve arkadman bagirmasiyla bakışlarımı ona çevirdim.

" Ezgi hanım. Nasılsınız? Bayadir yoktunuz? Merak ettim doğrusu."

'sanane be kardeşim neredeysen nerdeyim sana mı söyleyecegim?!' diye yükselmek vardı lakin hanım hanımcık kadın rolumu bozamazdim.

" İyiyim. Siz? Memlekete gittim ondan yoktum. Artık burdayım."

"Öyle mi? Memketiniz neresi? Ben Çanakkale de doğma büyümeyim de ondan soruyorum." Sanane kardeşim ya.

" Öyle. İzmir'liyim ben. Şimdi izninizle Halil Yarbayin yanına gitmem lazım. Musadenizle."

"Tabi"

Tabura giridigimde hala arkamdan baktığını hissedebiliyordum. Bildiğim odanin yolunu tuttum. Kapıyı çalıp içeriden komut gelince içeri girdim.

"Yarbay'ım müsaitseniz bir konu konuşmak istiyordum." Kapıyı arkamdan kapatıp masanın önüne geldim. "Tabi kızım otur. İzmir nasıldı?"

"Güzeldi Yarbay'ım. Konuşmak istediğim konu Toprak Timi ile beraber çıkacağımiz operasyona başka bir ajan ekibinin yerleştirilmesini istiyorum. Ben yapamayacağımızi düşünüyorum."

" Neden böyle düşünüyorsun? Senin gibi başarılı bir askerin böyle basit bir görevden kendini çıkarmasi kabul edilemez. Başka bir şey var belli lakin o şey neyse senin görevine etki etmemeli. Talebin reddedilmiştir. Yarın akşam olacak operasyon. Sabah gel tekrar konuşuruz. Çıkabilirsin."

Adam daha konuşmama müsaade etmeden kovmustu odasindan. Odadan çıktığımda can sikintisi ve sinirle karışık bir nefes verdim. Yapabileceğim bir şey kalmamıştı. Yarın o göreve gidecektim. Bir an önce taburdan çıkıp evime gitmek istiyordum. Tabur binasinin önünde durdugumda karşıdan gelen simayla içimdeki öfke yeniden koruklenmisti. Onu beklemeden adım atacağım sırada hızlıca yanıma gelip kolumu tuttu. Ona dönüp " bırak kolumu yüzbaşı." Sesim kısık ama net çıkmıştı. Beni hafife almamalıydi.

"Reddedildi dimi talebin. Ondan bu sinir. Benden kurtuluşun yok ajan. Ne görevden önce ne görev sırasında ne de görev sonrasında benden hiç kurtuluşun yok."

"Aynen bir tek ondan. Asla bana yanlış itamlar yapan birinin suratını görmedim zaten. Ve ben ne zaman istersem senden kurtulurum benim şu yaşıma kadar kimse sahip çıkmamıs sen mi cikicaksin?"

" Gerekirse evet. Sana bu yastan sonra sahip çıkarım. Ve akşam 19.00 da kaldığın lojman binasının önünde ol. Sana bir özür borcum var. Ödeyeceğim." Şaşırmıştım. Aniden söylediği sözlerle gerçekten kısa çaplı bir şok geçirmiştim. Hemen itiraz edip karşı çıktım ama.

" Olmaz yüzbaşı. Benj nereye götürecekseniz ya da ne yapacaksınız olmaz. Sizin sevgiliniz var. Ona büyük ayip olur. Özür dileyin yeter."

"İşte bu konuyuda ikide bir yüzüme vurmaman için sevglilik konusunu da anlatacağım sana. Dusudugun gibi bir şey yok. O yüzden akşam hazır olun küçük ajan."

" Neden bana açıklama yapma gereği duyuyorsunuz. Benim sizin hayatinizda bir yerim yok yüzbaşı. Ne ailenizdenim ne de sevdiklerinizden."

"Sevmediğimi kim söyledi? Sizde geçen gün açık oynadınız bende şuan oynuyorum. Ben ilgi gösterdiğim kadınlara bu denli yaklaşır ve bana hesap sormalarina izin veririm. Ve siz Ezgi Avcı kesinlikle ilgi duyduğum tek kadınsınız."

Bir insan sözlerle bu kadar heyecanlana biliyor muydu? Ben söyleyeyim evet heyecanlanabiliyormuş. Karşımdaki adam resmen bana ilanı aşk ediyordu. En iyi yaotigimiz şeyi yaptık o an. Gözlerimizin en derinine baktık. Bizim bile bilmediğimiz sozsüz iletişim kuruyorduk sanki. Tabi o sessizliği bozan her şeyi altüst eden bir ses olmazsa olmazdı. Aynı anda duyulan

" Barlas. Sevgilim?"

"Ezgi hanım?"

Sesleri yine ve yine ikimizinde sinirine dokunduğuna emindim.

 

Bölüm sonu

 

-Yeni bölümden merhabaa

-nasil buldunuz bölümü? Sizce Barlas'in sevgilisi nasıl bir karakter olucak?

- Alparslan Üsteğmen hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Bu bölüm diğer kitabım 'iki pervane' min ilk bölümü ile cakistigi için geç geldi. Bir sonrakileri daha kısa sürede atmaya çalışacağım ama malum okul açıldı. Bir şekilde halledeceğim sorun yok.

-Yeni bölüme kadar kendinize iyi bakınn Her şey gönlünüzce olsunn🤍

 

​​​​​

​​​​

 

 

​​​​​

​​​​​

​​​​

​​​

Loading...
0%