Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Bölüm 1

@gececik_65

Keyifli okumalar diliyorumm

 

Hayat tam olarak ne? Nasıl yaşamalıyız onu? Doya doya mı? Kuşlar gibi özgürce uçarak mı? Ya da insanların kölesi olan insanlar gibi mi? Ben hayatı tam olarak 20 yılımı geçirdiğim bir sarayda yaşıyorum. Bunu ben asla istemedim. Beni korumaya çalıştıklarını söylüyorlar ama bir insan önce kendinin neyden korunduğunu bilmeli sonrasında kendini onlara karşı korumalıdır. Beni neyden koruduklarını bilmiyorum ama onlar kimse ben kendimi onlara karşı koruyabilirim. Ben Gece'nin Işığı... Karanlıkta yardıma muhtaç, kendini korumaya bilmeyen insanlara hem yardım hem nasıl korunmaları gerektiğini öğreten o kişiyim.

Ben hayatını bı sarayda, duvarlar arasında geçirmeyecek olan, gündüzleri prenses, geceleri savaşçı ve Gece'nin Işığı olan fedakar, ve cesaretli Etna ülkesinin varisi Gloria Etna...

Annem gibi kimsenin beni göremeyeceği duvarlar arasında durmak yerine kendimi hep insanlara göstermeye çalıştım. Onlar dualarında bize yer veriyordu. İnsan iyiliği veya kötülüğü için dua ettiği insanı görmek istemez miydi? Annem hep saklanirdi. Utangaçlık miydi bu bilmiyorum ama korku gibi geliyordu bana. Neyden korkuyordu? Soru işaretleri çok fazlaydi.

Babam Kral Cedric Etna. Korkusuz, hırslı ve sert bı adamdır. Etna için binlerce savaşa katıldı. Haftalarca hatta aylarca süren seferlere gitti. Kral zeki ama bazen de çok aptal olabiliyor. Burda devreye annem Kraliçe Jessica Etna giriyor. Annem müthiş derecede zeki bir kadın. Gözünden asla.bir şey kaçmaz. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünur ve ona göre bir yol izler. Bunları savaş meydanında gösterse önüne düşman çıkmazdi aslında ama korkuyordu ya da çekiniyor da olabilir. Bilmiyorum. Babam ise tam tersi annemin. Birbirlerini tamamliyorlardi. Büyük bir aşkla bağlılar birbirlerine. Babam annemi ilk gördüğünde sarayda çalışan bir hizmetliymis. O sert, kaya gibi olan o kral ela gözlü açık kahve saçları olan bir hizmetliye düşmüş gönlü. Annem diğer kizlar gibi vezir veya bir askerle dahi evlenebilecegini düşünmemiş. Kendini o kadar kucumsuyormus. Ama gidip korkudan kimsenin yüzüne bakmadığı Cedric Etna'yla evleniyor ve iki de çocuk doğuruyor. Ah hayat ah...

Babamla benim ilişkim çok çelişkili. Dik başlıligim, cesaretim, kararlılığım, fedakarlığım, gözü karalılığım ve daha bir çok huyum babamdan. Annemden tek aldığım şey göz rengi. Başka yok.

Ben ise Kral Cedric ve Kraliçe Jessica'nin tek kızı, tahtın varisi ve Gece'nin Işığı Gloria Etna. Prenses Gloria... Ela gözlü, koyu kahve saçlı, dışardan çelimsiz, zayıf görünen ama içinde büyük bir savaşçının saklı olduğu bir prensesim.

Kardeşim Victor Etna. Annemin erkek versiyonu tam olarak. Müthiş zeki biri ve aynı zaamnda da korkak. Annem gibi yani. Kardeşim benden 4 yaş küçük. O doğduğu zaman yemin etmiştim ona. Ne olursa olsun güvenebileceği, her zaman ona destek olacağı bir ablasının olduğunu ona hissettirmek için yemin etmiştim. Benim için söz vermenin bı anlamı yok, hiçbir zaman olmadı. Sözler verilmek için tutar yani isi bitince geri iade eder ama yeminler yapana kadar, bitirene kadar, sonsuza kadar sürecek olan bir kelimedir. Yani güvendiğim insanların bana soz vermesini değilde yemin edip yanımda olmaları benim için çok önemli.

 

 

Gökkuşağı Ayı 3. Günü

Güneş ışığı odamın yarışı açık kalmış perdesini eş geçerek göz kapaklarımin arasından girmeye çalışıyordu. Yatağın öbür tarafına dönüp ela gözlerimi açtım. Bugün kardeşim Victor'un yeni yaşını ve kral-kralicenin yani annem ve babamın evlilik yıl dönümlerini kutlamak için bir balo düzenlenmişti aylar önceden. Kardeşim yeni 16 yaşına basıyordu. Ne kadar büyürse büyüsün benim için hala küçük salak erkek kardeşim olarak kalicakti. Annem ve babamda 20. Yıllarına giriyordu.

Kalkıp lavaboya gittim üstüme kalın askısı olan, eteği kabakrik olmayan lakin upuzun bir bordo elbise giyip, saçımı da normal dalgalı haliyle bırakıp aşağı kata kahvaltıya indim. Yemek odasına girince kral dışında herkesin yerinde olduğunu gördum. Gülümseyerek geçip kardeşimin yanına oturdum.

Kral başta sağ tarafında annem, sol tarafında halam yani prenses Beliun Etna Alven onun yanında eşi vezir Daniel Alven ve çocukları Sofia Alven ve Haris Alven oturuyordu. Annemin yanında ben, benim yanımda kardeşim vardı. Yerime geçince annem yüzünde tebessümle bana döndü ve alnıma dudaklarını bastırdi.

"Günaydın ışığım. Heyecanlı mısın akşam için?"

Annemin sözleriyle bende tebessüm edip "günaydın kraliçem. Sen ve kardeşim kadar olmasa heyecanlıyım tabi ki. Ailemiz için önemli bir gece olucak." Dedim.

"Öyle tabi. Önemli bir gün bugün. Tanrı korusun aksilik falan olmaz umarım."

Halamın sözleriyle ona döndum. Masadaki herkes 'umarim' dedik. O sırada kralın geliyor olduğuna dair bilgi veren bir hizmetli geldi. Arkasında bütün heybetiyle Kral Cedric...

Babamı gormemizle herkesin ayağa kalkması bir oldu. Babam da yerime oturunca eliyle işaret verip oturmamizi söyledi.

Sessiz sedasız kahvaltımızı yaparken sessizliği halam bozdu. Bu kadın ne çok konuşuyor diye içimden tekrar geçirdim.

"Abicim heyecanlı mısın? Malum bu akşam sizin için önemli bir gün."

"Öyle Beliun. Karımla nice 20. Yıllara. Ve sevgili oğlumun yeni yaşı için kutluyoruz bu geceyi. Tabi bı tik heyecan var. Her şeyin yolunda gittmesi için herkes elinden geleni yapsın."

Ciddiytle söylediği sözlerle kısaca başımı salladım. Benim doğum günüme daha 1 ay vardı. Işık ayının 15'i... Benim doğum günümu babam hiç biyle kutlamadi. Ben sevmem zaten insanların benim için büyük büyük seyler yapmasını. Bu belkide küçüklükten kalma biseydi bilmiyorum. Ama küçüklukten itibaren babam beni hep taht varisi olarak yetiştirdi. Kendinin kopyası gibi. Devlet meselelerinde benim de fikrimi aldı, beni de savaşçı gibi talimlere katildirtti. Bunlari yaptığım için asla pişman değilim ama bende bir kız çocuğuydum onlari yaparken. Şuan asaletli bir kadın oldum ve içimde kız çocuğu babasına çok kırgın.

Kahvaltı merasiminin kalanını hızlıca bitirip odama döndüm. Hizmetlilere küveti hazırlamalarıni söyleyip ustumede siyah ince bir pelerin alip kendimi hava almak için sarayin bahçesine attım. Akşam o bahçe başka başka ülkelerden gelen insanlarla dolup tasicakti. Sarayın arka bahçesine gelince ağaçların arasında kalmış ahırların oraya gittim. At'im Kızıl ile ilgilecektim. Aynı zamanda çocukluktan beri yakın dostum olan Leo ile biraz sohbet iyi gelebilirdi.

Leo'nun babası da babamın yakın bir dostuydu. Sarayda çalışıyor hâlâ ve oğluda onun izinden geliyordu. Ahırın önüne gelinc Leo geldiğimi anlamış olmalı ki hemen yanımda bitti.

"Prensesim hoşgeldiniz. Bir kusurumuz yoktur umarım."

"Leo resmiyetten çık. Kafa dağıtmaya geldim. Bir kusurun da yok."

Leo derin bir nefes verdi. Gözlerim bir yandan kızılı arıyordu. Leo anlamış olucakki "az önce yıkamak için götürdüler. Gelir az sonra." Dedi.

Onu onaylayıp yan tarafimda agacin dibinde olan bir sedire oturdum. Kafamı arkaya doğru ağaca yaslayıp gözlerimi kapadım. Yanıma Leo'nun oturduğunu hissettim lakin gözlerimi açmadım. Biraz vakit geçtikten sonra sabırsız bir sesle konuştu.

"Gloria neyin var? Bu akşam kutlama var senin sarayda süsleniyor olman lazım. Burda ahırın dibine işin yok. Zaten buraya sadece kafan dolu olduğunda ya da benimle konuşmak için gelirsin. Şimdi ne var kafanda?"

Bakışlarımı yanımdaki adama çevirdim. Beni iyi tanıyordu.

"Bilmiyorum Leo. İçim sıkılıyor sarayda dışarı çıkmak iyi geliyor. Çıkıyorum işte."

" Hiç inandırmadi beni ama daha fazla soru sormayacağım. İstediğin zaman derdini benimle paylaşabilirsin, çözeriz birlikte her zaman oldugu gibi."

Bu dediginden sonra ikimizinde yüzünde bir tebessüm oldu. Haklıydı. Küçüklükten beri hep birbirimizin arkasını kollamistik. O benden iki yaş büyüktü bu yüzden yanlız kaldığımız da bana hep abi gibi davranırdı. Küçükken doğum günlerimi ilk o kutlardi. İmkanı neyse hediyeler alır, sevdiğim pastadan getirirdi. Ve en sevdiğim çiçek olan Eflatun getirirdi bana.

Bunu annem bile bilmiyordu. Babam zaten bilmemeliydi çünkü taht varisinin çiçekle böcekle işi yoktu. Kardeşim ve Leo dışında kimse bilmiyordu. Kuzenim Sofia da benim dert ortağımdi. Ama ağzı hiç sıkı değildi işte. Neyi nerde söylemesi gerektiğini bir türlu ogrenemiyordu. Lakin Sofia çok çok güzel bir kadındı. Sarı saçları, yeşil gözleri ve beyaz teniyle aynı güneş ve ormanın bulusmasiydi. Babasi yani eniştem onu hep 'güneş'im' diye severdi. Benimkide savaş taktilerim doğru çıkınca ya da devletle ilgili bir şeyi doğru yapınca ' savaşçı kızım benim. Etna'nin geleceği' diye severdi. Bundan gurur duyardım ama bı kız çocuğunun içinde kalırdı hep babasının yokluğu. Asla geçmeyecek bir yara gibi hemde.

Yanımıza gelen hizmetliyle daldığım düşüncelerden çıktım. Gelen en yakın hizmetlim olan Darla'ydi. Bütün anlarima şahit olmuştu, sarayda bir şey olduğunda hemen bana haber verirdi. Bende ona göre davranirdim.

" Prensesim isteğiniz yapıldı. Hazır sizi bekliyor."

"Tamam geliyorum. Bekle beni beraber gecelim"

Darla beni onaylayıp bizden biraz uzaa ahırın önüne geçerken bende Leo'ya döndüm. "Ben gidiyorum. Kızıl'in yanında daha sonra gelicem. Güzel bakın ona tamam mı?" Derken ayağa kalktım.

"Emriniz olur prensesim."

Dediginde tekrar taht varisi prenses Gloria olmuştum. Omuzlarimi diklestirip Darla'nin yanına gittim. Beraber saraya girip odama çıktım. Darla da kendi işlerini halletmek üzere gitmişti. Üstümdeki elbiselerden kurtulup kendimi küvetin içindeki ılık suya bıraktım. 1 saatlik bir duşun ardından havluya sarinip çıktim. Üzerime kısa pijama tarzı, beni saçlarım yapılana kadar idare edicek bir elbise giydim. O sıra kapı çaldı komutu verince içeriye Darla girdi.

Saçlarımı yapacak olan hizmetlileri geldiğini söyleyince içeri almalarını söyledim. Bende hemen aynalı masamın önüne oturup beklemeye başladım. Kapı açılınca içeri 3 tane kadın girdi. Direk selam verip işlerine koyuldular. Saçlarım önlerinde kısa saclarim olacak şekilde bir topuz yapılmıştı. Elbise olarak da koyu yeşil tonlarinda, kolu olmayan bir tek göğüs bolgemi kapatan, eteği kabarık bir elbise gitmiştim. Sabahtan itibaren hazirlandigim için davetlilerin gelmesine az kalmıştı. Bende hızlıca topralanip aşağı davet salonuna indim.

Ben inerken gelen yakın krallıkta ki bütün davetlilerin gözü uzerimdeydi. Neydeyse çoğu prenslerini benimle evlendirmek istemiş babamda daha yaşı küçük hem evleneceği adamı kendisi seçecek diyerek reddetmişti. Kısa bir tebessümle hepsine bakarken gozum bir kişide takılı kaldı. Altı siyah üstü beyaz giyinikli olan kaç yıldır peşimden koşan Kasrı Ülkesinin prensi Charles Kasrı gördüm. Gözlerinde hayranlıkla bana bakarken rahatız olduğumdan bakışlarımı farklı bir yöne çevirdim. Kral Cerdic ve Kralice Jessica, arkalarından da prens Victor içeri girdi. Kısa bir alkiş tufanindan sonra ailem misafirlerle konuşmak üzere dağılmıştı. Yanıma Sofia'nin geldiğini görünce gülümseyerek ona baktım. Şu an onunla sohbet iyi gelecekti.

" Gloria mükemmel görünüyorsun. Tek kelimeyle yürüyen asaletsin resmen. İşte benim kuzenim." Gülüşüm büyürken bende onu inceledim. Sari saçlarını arkaya doğru atmış uçlarını dalgalı yapmıştı. Mavi tonlarında omuzları düşük ve kollu bir elbise giymişti. Nefes kesici görünüyordu.

"Sende az değilsin yani. Harika görünüyorsun tatlım." Yüzünde memnuyiyetli bir tebessüm peydah oldu. "Prensesim çok teşekkürler. Sizlerden böyle iltifatlar almak çok büyük şeref." Diyerek kendini role büründürdü. Koluna hafiffe vurup

"Yapma işte şunu. Yakın olduğum insanların bana 'prensesim' diye hitap etmeleri hoşuma gitmiyor. Biliyorsun."

Sitem ederek söylenirken uzaktan annemin bana yanına gelmem gerektiğini isater ettiğini fark ettim. Sofia'nin yanında ayrılıp, bir yandan herkese gulumserken annemin yanına yürümeye başladım. Önume bir hizmetli çıktı.. nerdeyse çarpışıyorduk. Ama hemen toparlanıp yoluma devam ettim. Lakin o etegime basmış olcak ki kendimi geriye doğru çekilirken buldum. Kendimi toparlamama fırsat kalmadan belimde hissettigim el beni hafif dokunuşla yukarıya ittirdi. Her şey o kadar hızlı olmuştu ki ne yaşadığımı daha idrak edememiştim. Hızlıca kendime gelip belimde ki elin sahibine baktım. Yanımda üstü bembeyaz olan, koyu kahve gözleri ve siyaha dönük kahverengi saçları olan tabiri caizse taş gibi bir adam duruyordu.

Adamın gözlerinin en derinine baktım. Niye bilmiyorum ama kokusu çok hoş gelmişti burnuma. Oda benim elalarima bakarken kaybolmuş gibiydi. Kendine gelmiş olucak ki belimdeki elini hızla çekti. Bende bir adım gerileyip genzimi temizledim.

" Çok teşekkürler. Yani siz olmasaydiniz rezil olurdun muhtemelen." Sonunda kurduğum cümleyle adam küçük bir tebbessum etti. Gözlerim kısa bir an tebessumune kaydi lakin tekrar gözlerine çıkardım.

" Önemli değil hanımefendi. Sizin gibi güzel birinin rezil olması düşünülemez lakin öyle bir şey yasansaydi kötü olurdu evet." Bu adam ne kadar rahat yürüyordu bir prensese. Kim olduğumu bildiğini bile sanmıyordum şu an lakin söylemekle ugrasamazdim. Az sonra görürdü.

Hafif bir tebessümle "teşekkürler. Musadenizle." Ne cevap vereceğini dinlemeden arakmi döndüm. Gözlerim annemi ararken knu kardesimin yanında bir şey konuşurken gördüm. Adımlarımı onlara doğru atıp yanlarına geldim. Ben gelince ikisininde bakışları bana döndü. Kardeşim beni baştan asagi süzüp ıslık çaldı. Kısa sesli bir islikti bu yüzden kimse duymamıştı biz hariç. Büyük bir gülümseme ile kardeşime bakarken konustu.

" Abla harika görünüyorsun. Gözlerim kamasiyor şu an. Anne görüyor musun kızını? Az önce misafirler konuşurken duydum birisi şey dedi. 'Prensese bak tam Etna ülkesine yakışacak bir prenses olmuş. Tahta geçince cenneti yaşarız.' tarzı bir süru şey söylüyordu."

Duyduklarım karşısinda çok gururlanmistim. Tanımadığım insanlar tarafından güzel sözlerle anılmak mükemmel bir şeydi.

" Görüyorum oğlum görüyorum. Tanrıya şükür bugunleri de gördüm ya. Hadi babanizi bekletmeyelim konuşma yapacak daha." Annemin sözleriyle de gururlanip hızla yüzume mınık tebessum koyup odanın sahne gibi olan yerine çıktık. Babamda yanımıza gelince her şey tamdı. Babam ickisine çubukla bir kaç kez vurarak sessizliği sağladı ve dikkatlerin üzerine çekilmesini sağladı. Genzini temizleyip konuşmaya başladı.

"Evet öncelikle hepiniz hoşgeldiniz. Davetimizi kırmayıp geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. Ve bugünün benim için neden bu kadar önemi olduğunu sizlerin önünde tekrar açıklamak istiyorum. Sevgili, biricik eşim Jessica..." Elini arkaya uzatıp benim ve Victor'un arasında duran annemi gösterdi. Küçük ama derinden bir gulumsemeyle onları izledim. Annem ise utanarak babamın elini tuttu ve bir adım öne çıktı. " O hayatıma girdiği an sanki ben yeniden doğmuş gibi oldum. Kendimi bir tek onun yanında huzurlu ve mutlu hissettim. En önemlisi insan aşık oldugu insanın yanında bunları en derinden hissederdi. Ve ben bunlari onun yanında hissettim. Evlendik. Üzerinden tam 20 yil geçti o güzel günün üstünden ama birbirimize olan aşkımız hız değişmedi. Bu 20 yılda iki tane harika çocuklarımız oldu. İlk evladım.. Gözbebeğim.. biricik kızım Gloria'm doğdu. Şu an üzerinde bulunduğumuz toprakların gelecekteki hükümdarı, şimdi tahtın varisi ışığım, güzel kızım Gloria'm." Babamın bir bana bir misafirlers bakarak benimle ilgili soyeldigi şeyler o kadar değerliydi ki. Kelimelerim yetmezdi. En son beni böyle anlattığının üstünden çok olmuştu. " Ve ikinci evladım. Etna'nin prensi, canım oğlum Victor Etna. Bu gece 12 de tam 17 yaşına basicak. Nasıl büyüdüğünü anlamadık bile şimdi yaşını kutluyoruz. Tanrıya şükür.

​​​​​ Evet şimdi herkes Etna'nin geleceğine diyerek kadehleri yukarı kaldıralim." Aynı anda herkes kadehini kaldırdı. Ve herkes aynı anda içti içkisini. Biriyle bakışlarım kesişti. O bembeyaz olan taş gibi adam şaşırmış ama tepkisiz olmaya çalışan gözlerle bana bakıyordu. Prenses olduğumu yeni fark etmiş olacaktı ki böyle bir tepki veriyodu. Ona baktığımı fark edince daha dikkatle bakmaya başladı bana.

Bakışlarımı ondan çekip sahneden indim. Büyük kapinin girişinde Darla'nin bana baktığını görünce kaslarım hafifçe catildi. Ne demeye çalıştığımı anlamış olucak ki kafasını hafifçe geriye yatırıp gelmem gerektiğini söyledi. Derin bir nefes alıp yürümeye başladım. Yanına ulaştığımda sorgulayıcı bakışlarımimla ona bakmaya devam ettim.

"Efendim bir hizmetli geldi. Kulağıma fısıldadı sizi birazdan arka bahçedeki at ahirinin oraya çağırıyormus. Sizin için tek gelmeniz önemli olabilirmiş."

" Görmedin mi hizmetlinin tipini. Kadın erkek ne?"

" Efendim arkam dönüktü. Sesinde gelmiş arkamdan. Kimse de yoktu yanımda. Ama kadin sesi gibiydi."

Beni herkes cagriyor olabilirdi. Babamın düşmanları olabilirdi çünkü. Elbisenin eteği kabarrik olduğundan görünmeyen minik cebe gitti elim. Minik çakım ordaydi. Onu onayladim.

"Tamam ben arka bahçeye gidiyorum. Leo'yu bul arka bahçeye yakın bir yerde dursun görünmeyecek şekilde. Bı sıkıntı olursa işaretimle gelir." Deyip yanından ayrıldım. Hızlı ama temkinli adımlarla saraydan çıktım. Arka bahçe de kimse yoktu. Herkes krala dileklerini iletmek için davet salonundaydi.

Ahırın önüne geldiğimde görünürde kimse yoktu. Olduğum yerde gözlerimle etrafı izlerken beklemeye başladım. En sonunda ahırın yan tarafından bir çıtırtı sesi geldi. Bakışlarım anında oraya dönerken bir elimde her an cebime gitmeye hazır şekilde bekledi. Çıtırtı yaklaşırken bir ses daha geldi.

"Prenses Gloria.. Şuan prenseslikten çıkın çünkü benim ihtiyacım olan kişi Gece'nin Işığı Gloria."

Duyduklarım hem sasirmama hemde korkmama sebep olmuştu. Ama bunu gosteremezdim. Cesaretle bağırdım. " Ne istiyorsunuz benden. Karşında bir prenses var farkında mısın sen?!"

Çıtırtı sesleri durmuştu. Büyük ihtimalle ahırın yan tarafında görünmeyecek olan bir yerde duruyordu. Sesi erkek sesiydi. Daha önce hiç duymamıs gibiydim ama tanıdıkta geliyordu. " Bize yardım etmen gerekiyor Gece'nin ışığı. Ülken için, Etna için ve en önemlisi annen için yardım etmen gerekiyor."

Bu adam konuştukça hem şaşıriyor hemde sinirleniyordum. Niye yardım etmeliydim? Annem ne alakaydi? Kafamın içinde olanlari söyledim.

"Neden size yardım etmeliyim? Annem ne alaka hem. Açık konuş gizli çocuk."

"Konusucaz merak etme ama önce bize yanlış yapmaman gerektiğini öğrenmen lazım." Dediginde arkasında siyah maskeli ve pelerinli bir adam önünde ise Leo geldi, karşımda durdular. Onları tanımıyordum. Leo'yu öldürürler mi? Biliyordum. Nefes alış verişlerim hızlandıkça göğüsum inip kalkmaya başladı. " Evet prenses gördüğün üzere bize yanlış yapmamalisin yoksa en yakınından baslar katliam." Sabrımin sonuna gelmiştik artık. Bende ki de can yani. Bağırarak " Ne istiyorsun söyle artik. Onun canını yakacak tek bir hamle dahi yapmayın. Duydun mu?! Konuş artık!" Söyledim.

"Sakin ol. Bu gece şehir merkezinde kullanılmayan bir depo var. Oranın önüne gel. Gelmezsen tüm Etna halkının merak ettiği Gece'nin ışığı'nin kim olduğunu herkes tek bir cümleyle bilir."

Leo'nun arkasındaki adam adımlarıni ahırın arkasına doğru attı çıtırlar eşliğinde bizden uzaklaştılar. Leo ayağa kalkıp yanıma geldi. Bir elini koluma destek olduğunu belli edercesine koydu. "Gloria gitmelisin. Kimsenin senin kim olduğunu bilmemeli. Babanin Gece'nin ışığı'na olan düşüncesini biliyorsun. Hem sen Etna'nin geleceğisin korkmamalisin. Bende gelirim istersen."

Kafamı saniyesinde sağa sola salladım. Bugün onun için yeterince endiselenmistim. Bır daha kaldıramayabilirdim. "Ben tek giderim. Seni tehlikeye atamam daha fazla."

Kimseyi tehlikeye atamazdim. Annem ile ilgisi ne idi konunun. Benden ne yardımı istiyordu bu adam? Ya da bir örgüt, çete neyse artık. Ama sarayın içine kadar girip bir prensesi ayaklarına kadar çağırıp onu tehdit etme cüretini buluyorlarsa elleri kolları uzun olmalıydı. Bu saatten sonra tek bildiğim bu gece oraya kendim için değil ailem ve sevdiklerim için gidecek olmamdi.

Yazarın Anlatımından

Ağaçların arkasına gizlenmiş Gloria'yi izleyen Boris planın tıkır tıkır işlediğini düşündü. En yakın dostu Alex onun gözünü korkutacakti ve gece depoya gelmesini sağlayacaktı. Orda bütün her şeyi ona anlatacaklardi. Aslında her şey Gloria'nin annesi kraliçe Jessica içindi. Kurduz Çetesi onu öldürüp hem kralı ve ailesini hem de Etna'yi buhrana sokacak o zamanda Gloria'ya ya yaklasip onunla evlenmeye çalışacaklardi. Lakin bunu Gölge örgütü öğrenmişti. Boris de o davete kendini bir şekilde sokturmustu. Gloria'nin düşmesini englleyen de o idi. Kadından ilk onun Gece'nin ışığı olduğunu öğrendiğinde etkilenmişti zaten ama karşısında ona bakarken görünce de heyecanlanmisti. O naif, nazik görünen kadın nasıl geceleri bir savaşçıya dönüşüp mükemmel derecede iyi dövüşebiliyordu diye düşünmüştu Boris. Gece oda depoda olucakti. Gölge örgütünün lideri olarak her şeyi o anlaticakti gözlerinde kaybolduğu kadına...

 

 

 

Bölüm sonu

 

- İlk bölümü nasıl buldunuz??

- Sizce Gloria yardım eder mi? Yoksa kendi mi halletmeye çalışır?

- Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakınn Her şey gönlünüzce olsunn🤍

 

​​

​​​​​

 

 

 

​​​​​​

 

​​​​​

​​​​​

​​​​​

 

 

Loading...
0%