Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@geceguzeliii

10.Bölüm

Keyifli okumalar

 

Zeynep Bozoğlu Soykan

Sabah kasıklarımda bir sızı ile uyandım ve güzel bir duş aldım. Giyinme odasına geçip beyaz kumaş, bol paça bir pantolon, üzerine ise mavi blazer ceket ve beyaz bir tişört giydim. Her zamanki ayakkabılarımı giyip, Miran’ı uyandırmak için odaya geçtim.

“Miran kalk,” dedim ama o gram kıpırdamadı.

“Kocacığım, kalk artık hadi,” dedim. Kelime değişikliği ile kalktı. Dudaklarına bir buse kondurdum ve kahvaltı hazır diyerek aşağı indim.

O ise benden yarım saat sonra geldi. Birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. Dila yengem ve abim ise kuaförlerdeymiş hâlâ. Saat 12’ydi; dün geceden sonra bu saate kalkmamız gayet normal bence. Ben hemen odama geri çıktım, kocacığım ise bahçede dosya yığını ile uğraşıyordu. Bizim kuaför işlerimiz iptal olmuştu; nedenini ise bilmiyorum. O yüzden herkes evde hazırlanıyordu ve erkekler de bizim evde toplanacaktı. Umarım kocam sarhoş olmaz.

Odama geçtim ve kına için aldığım elbisemi üzerime geçirdim. Siyah topuklu ayakkabılarımı da giydikten sonra aynanın önündeki pufa oturdum. Yanımda bir prize fön makinesini taktım ve saçlarımı dalgalandırdım, açık bıraktım.

Makyajımı ise mavinin tonlarında yaptım, dudaklarıma kırmızı bir ruj sürdüm ve ben hazırım. Saat 15:30 olmuştu, erkeklerin gelmesine yarım saat vardı. Telefonumu ve çantamı alıp aşağı inmeye başladım. Kocacığım avluya geçmiş, orada çalışıyordu. Topuk seslerimi duymuş olmalı ki merdivenlere baktı. Henüz beni tam olarak göreceği köşeyi dönmemiştim. Ona bakmadan yavaş yavaş indim. O ise merdivenlerin önüne gelmişti. Son basamakta durdum, boylarımız eşitlenmişti. Bakışları ayaklarımdan yüzüme tırmandı; göğüs dekoltemde biraz fazla oyalanmıştı. En sonunda gözlerime baktı; gözlerinde gördüğüm alev ise heyecan yaptırdı. Biz bugünleri görebilecek miydik? Daha iki hafta önce bu şehirde bile değildik. Oysa zaman her şeyin ilacıydı sahiden.

“Bence dünyada güneşe falan ihtiyaç yok, sen aydınlatıyorsun her şeyi,” dedi. Ellerini belime koydu, saçlarımı öptü ve sarıldı.

“Yaaa öyle mi?” dedim kinaye ile.

“Öyle karım, öyle,” dedi saçlarımdan derin bir nefes daha alarak.

“Peki ya bu güneş sadece senin dünyana özelse,” dedim ellerimi boynuna dolayarak.

“O zaman ne mutlu bana, karım benim,” dedi.

“Her şeyde bir cevabın var ama benim gitmem gerek, kınayı kaçırmak istemiyorum,” dedim yanağına bir öpücük bırakarak.

“Gitmesen olmaz mı?” dedi omzumdan öperek.

“Sence?”

“Tamam, bizim takım da geliyordur herhalde. Git sen, görmesinler seni bu kadar güzelken,” dedi. Günlük doz iltifatımı da aldığıma göre sorun yok.

“Kim kim geliyorlar?”

“Derbas, abin, Karan ve ben olacağız işte. Ha bir de Ozan.”

“Karan kim?” dedim bilmezliğe yatarak.

“Kötü bir hikayemiz var ama çok iyi çocuk, çok efendi. Sadece tanışma anımız iyi değil,” dedi gözleri dolarken. Ona hiç bir şey sormayacaktım çünkü anlatmak isterse bana elbette anlatacaktı.

“Anladım kocacığım, hadi ben gidiyorum,” deyip evimizden çıktım ve arabaya bindim. Şoför zaten gideceğimiz yeri bildiği için arkaya oturdum.

Miran şu bir haftada ona olan sevgimi kat kat artırmıştı, kendi elleriyle hem de. O kadar güzel seviyordu ki...

Seviyormuydu sahiden?

Davranışları belli ediyordu ama ben dilinden duymak istiyorum işte.

Sonunda konağın önüne geldik. Arabadan inip içeri girdim, abimin odasına geçtim. Kapıyı kapattım, yengem aynanın karşısında kendine bakıyordu; çok güzel olmuştu.

“Melekler kadar güzel olmuşsun. İlginç bir iltifatını yarın söylerim. Bugün çiçekler gibi olmuşsun, yengem,” dedim. O ise bana dönüp sarıldı. O sırada içeri Yağmur girdi.

“Abla, hadi seni bekliyorlar. Diğerleri de hazır. Sen önden git, biz de arkadan gelip etrafında döneceğiz. Bu arada yengecim, çok güzel olmuşsun,” dedi. Bugün herkes bir iltifat ediyor, gururum okşanıyordu.

“Yaa teşekkür ederim bir tanem, o senin güzel bakan gözlerindendir,” dedim. O ise ablasına işaret verip gitti. Tabii ben de arkasından.

Yengem merdivenlerden inerken ben de bana özel ayarlattıkları tepsiyi aldım, başımın üstünde tuttum. Müzik de çalmaya başlamıştı zaten. Biz de sırayla merdivenleri indik ve asıl kına gecesi şimdi başlıyordu.

5 Saat Sonra

Sonunda kına bitmiş, herkes evlerine çekilmişti, ben hariç. Bir de benim kızlar, evet, biz de bugün burada kalıp Dila yengem ile dedikodu yapacaktık. O sırada telefonum çaldı; Miran arıyordu.

“Efendim sevgilim,” dedim sahiplik eki koyarak.

“Nerdesin karıcığım? Yatağımıza geçtim ama soğuk burası. Hadi artık gel, ısıt. Üşürüm ben. Bitmedi mi kına hâlâ?”

Vah kocam vah ama yani ben nasıl kıyayım bu adama? Tabii bu konuşmayı duyan kızların öldürücü bakışları üzerimdeydi. Sen beni koru, yarabbim.

“Hayatım, ben bugün gelemeyeceğim,” dedim içli içli telefona bakarak.

“Ne demek gelemeyeceğim?” dedi ses tonu sertleşmişti. Hoparlördeki sesi kapatıp kulağıma dayadım.

“Kızlarla toplu olarak burada kalacağız. Yarın düğün var zaten, orada görüşürüz. İtiraz etme,” dedim yorgunluktan bitap düşmüş sesimle.

“Olur,” niye karıcığım demedi?

“Ama,” dedi bir ses.

“Hım” dedim.

"Ben nasıl uyurum senin kokun olmadan? Hem sabahları saçların yüzüme geliyordu, ne yapacağım şimdi? Beni niye mahrum ediyorsun kendinden?" dedi ağlamaklı bir sesle ama bu, gülmeme engel olmadı.

"Ayağa kalk," dedim.

"Kalktım," dedi.

"Bizim kıyafet dolabımız var ya, oraya git. Kahverengi olan dolabın en altındaki çekmeceyi aç, orada sadece sana özel bir şey var; düğün gecesi olacakları gösteren bir şey," dedim yutkunarak. O, pıtı pıtı yürüyerek giyinme odasına girmişti. Yürüdü, yürüdü ve sonra çekmecenin açılma sesi geldi.

"Zeynep..." dedi, sesi erimişti. Gülümsedim.

"Efendim kocacığım," dedim.

"Bunu üzerinde görmek için sabırsızlanıyorum. Ne yapacağımı anlamışsındır umarım. Bu sensiz geçirdiğim ilk ve son gece olarak tarihe geçecek, karıcığım," dedi yutkunarak.

"Ben de sabırsızlanıyorum," dedim cüretkâr bir şekilde. Çekmecede bir gecelik vardı: kırmızı dantelli ve üzerinde sarı ateş simgesi olan, bizim yüreğimizdeki yangını simgeleyen bir şeydi. Ve ben bunu almıştım. Beşiktaşlı olmam, sarı ve kırmızı rengi sevmediğim anlamına gelmiyor.

"İyi geceler," dedim.

"Sensiz kötü geceler," dedi.

"Uyu o zaman, kızlar sesleniyor, hadi görüşürüz," dedim, yoksa başımın etini yerlerdi.

"Tamam, iyi geceler karıcığım," dedi ve kapattı.

Hemen pijamalarımı giydim ve kızlarla kalacağımız odaya geçtim. Hepsi yatağın üzerine oturmuş, ortada bir örtü ve abur cuburdan sayılabilecek birçok şey vardı.

Hemen en köşeye geçtim.

"Hadi anlatın bakayım, verin şu dedikoduları," dedim gülerek.

Ablam başladı konuşmaya:

"Biz Azad ile ailemize söylemeye karar verdik, sadece iki ay kadar bekleyeceğiz çünkü bizim durumlar karışık. Yani siz daha yeni evlendiniz," dedi. Ben de güldüm.

"Evlen ablam, evlilik güzelleştiriyor yani şahsen beni," dedim çekirdeği çitlerken.

Yağmur konuşmaya başladı:

"Vallahi bana hiç bakmayın, bizim henüz öyle bir planımız yok. O üniversiteyi bitirecek, sonra ben anca öyle yani," dedi. En doğrusu buydu zaten; hepimiz başımızı salladık.

Bakışlar yengeme döndü. O da:

"Ki bana hiç bakmayın, benim durumum belli," dedi. Hepimiz kahkahalara boğulduk. Bakışlar en sonunda Ayça'ya döndü.

"Size bir şey söylemem gerek," derken Ayça'nın bakışları bana döndü. Ne olduğunu biliyordum, onaylar bir şekilde başımı salladım.

"Kızlar, geçen gün Ozan'ın doğum günüydü. O, bugün bizim erkeklere söyleyecek, ben de size," dedi. Kızlar korkar gibi baktılar. Ay, bu insanlar neden hep kötüyü düşünüyordu? Çünkü dünya iyi bir yer değildi...

"Kızlar, teyze oluyorsunuz. Hamileyim," dedi Ayça. İlk başlarda derin bir sessizlik çöktü odaya.

Çığlığı ilk atan Yağmur oldu, tabii Ayça'ya ilk sarılan da o oldu. Diğerleri de buna katıldı. Ben hariç, çünkü ben önceden biliyordum. ksksks

Çığlıklar ve sarılma faslı bitince herkesin gözleri bana döndü.

"Evet, ben sizden bir tık önce öğrendim," dedim muzip bir şekilde. Onlar ise güldüler ve bana bakmaya devam ettiler.

"Vallahi bana hiç öyle bakmayın, bende bir şey yok," dedim. Sonra aklıma gelen şeyi söyledim: "Pazartesi günü hastanenin açılışı var. Hepiniz davetlisiniz, sevgilinizi, eşinizi getirebilirsiniz." Herkes beni tebrik ettikten sonra yatağın üzerindeki yiyecekleri topladılar ve herkes uyudu, tabii ki ben de.

İyi geceler.

 

Her ne kadar kocamın kollarında uyuduğum kadar iyi uyuyamamış olsam da idare edecek şekildeydi ama kocam beni öperdi ki.

Ama yok, offf! Herkes gitmişti. Ben de makyajımı kendim yaparım diyip evdeki karmaşa ile uğraşıyordum. Altınları ayarlamıştım, ardından fotoğrafçıyı aramıştım. Şimdi ise elbisemi giydim ve saçlarımı dalgalandırdım. Minik papatyalardan oluşan bir taç taktım. Yeşil elbisemle çok güzel olmuştu. Eteklerimin ucunu hafifçe çekiştirdim ve Miran'ı aradım, makyaj masasının üzerine koyup makyajıma başladım.

"Efendim karıcığım," dedi. Gülümsediği sesinden belliydi.

"Ne yapıyorsun ve nerdesin kocacığım?" dedim sitemli sesimle.

"Onaylamam gereken birkaç dosya vardı, onları onaylıyorum ve şirketteyim," dedi açıklayarak.

Makul bir açıklamaydı.

"Hm, tamam. Artık yorma kendini. Özledim ben seni. Hadi gelin, önce gel de birazcık seveyim seni," dedim sesimi kısarak.

"Benim karım beni özlemiş mi?" dedi gülerek.

"Özledim," dedim emin bir sesle.

"Ama karıcığım, beni birazcık sevmen için yanına gelemem. Yanına gelmem için seni çok sevmen gerek," dedi ciddi bir ses tonuyla. Kıkırdadım.

"O zaman çok severim ben de," dedim. "Ama çok sevmem için yanımda olman lazım," dedim ekleyerek.

"15 dakikaya oradayım sevgilim," dedi kapatacağını anlayarak.

"Dur, ee, şey. Gelmeden eve uğra, sana bir takım elbise aldım, giy onu, öyle gel," dedim.

"Ha, yani senin yanına gelme süremi uzatıyorsun," dedi gülerek.

"Eh, biraz öyle oldu ama hızlı davran, çabuk gel canım," diyip kapattım.

Miran'ı beklerken pencerenin kenarına oturdum ve hafifçe gözlerimi kapadım.

4 saat sonra

Gözlerimi etrafımı sarmalayan taze odun kokusuyla açtım; gelmişti ve ben uyuyakalmıştım. Beni yatağa yatırmış, üzerime pike örtmüştü. Pencere kenarında bana bakarak sigara içiyordu. Hemen ayağa kalktım ve sıkıca sarıldım. Kokusu sigara ile daha güzel olmuştu ama bu zararlı olduğu gerçeğini değiştirmezdi.

"Miran, içme bunu," dedim dudaklarını hafifçe öperek.

"Bırakmayı denedim ama olmadı," dedi gülümsemeye çalışarak.

"Kocacığım, içme aşkım lütfen. Benim için içme, hem ona bağımlı olma. Bağımlı olman gereken daha önemli konular var," dedim muzip bir şekilde. O ise zor durumda kalmış gibi baktı ve sigarayı pencereye söndürüp çöpe attı.

"Emredersin karıcığım," dedi, dudağı yanağıma sürterken fısıldadı. "Haklısın, bağımlı olmam gereken daha önemli bir konu var; konu değil, birisi var," dedi. Bu, beni dinleyeceği anlamına geliyordu.

Kollarımı boynuna doladım. "Ya kimmiş bu şanslı şahıs?" dedim gülerek.

"Beni şanslı yapan kişi o zaten," dedi.

"Kim işte?" dedim. Ağzından duymak istiyordum.

"Sensin; her zerresine kadar sensin," dedi alnı alnıma yaslıyken. "Ve sen her zerrenle bana aitsin, Zeynep Soykan," dedi ve dudaklarıma derin bir öpücük bıraktı. Ben de öptükten sonra rujumu tazeledim. Saat altı olmuştu; gelmelerine bir saat vardı. Aşağıdan gelen seslere bakılırsa bayağı kalabalıktı. Miran elimi tuttu ve aşağıya indik. Kadınlar ve erkekler aynı yerdeydi, sadece bekar olanlar ayrı bir köşedeydi. El ele inerken herkesin bakışları bize döndü. Ben Miran'ın elini daha sıkı tutarken, o elini çekip belime attı ve kendine yasladı. Tam masaya geçecektik ki karşımda Evin belirdi.

Evin, benim tanıdığım biriydi ama tanışmışlığım yoktu. Miran'a nasıl deli dolu aşık olduğunu bilmeyen yoktu; gerçi onunki aşk değil, tam bir ruh hastasıydı. Biz yanından geçerken önümüze geçti.

"Ne istiyorsun Evin?" dedim ciddi bir tonla.

"Bir şey falan istemiyorum. Evlenmişsiniz, hayırlı olsun," dedi. Oysa içinden bin bir küfür savurduğuna emindim.

"Darısı sana Evin. Yaşın geldi artık, seni de beyazlar içinde görmek isterim," dedim. Ben onunla muhatap olurken Miran yanımda durup sadece bana bakıyordu. Ah, canım kocacığım benim.

"İnşallah o da olacak bir gün," dedi, Miran'ı süzerek. Sonra devam etti, "Ee, bebek yok mu sizde? Kaç gün oldu? Yoksa hamile kalamıyor musun, kız sen?" dedi fesatça. Sinirlerime hakim olamayarak tam üzerine atlıyordum ki Miran beni arkasına aldı.

"Bu seni hiç ilgilendirmez kardeşim. Karım ne zaman isterse, o zaman olur. Bu bizim özelimiz, karışma git, edebinle otur ananın yanına bacım," diyip elimden tuttu ve masaya yönlendirdi. Gözleri kızarmıştı, Evin'in elleri ise yumruk olmuştu. Ah, kıyamam.

Ellerimi Miran'ın beline attım ve sarıldım. O ise saçlarıma bir öpücük kondurdu.

O sırada abim ve yengem içeri girdi. Zılgıt sesleri gelirken müzik de başlamıştı. Onların dansından sonra tüm çiftler için bir müzik daha başladı. Miran ayağa kalktı ve elini bana uzattı. Piste doğru geçip ellerimi yine ensesine yönlendirdim, yani yuvasına. O ise belimdeki oyun bölgede oyalanıyordu.

Dans bitince birkaç saat boyunca halay, oyun havaları ve iki kez daha olan danslardan sonra takı töreni yapılmıştı. Miran ablasına bir takı seti takmıştı, ben de beline kemer takmıştım. Miran abime altın bir saat ve gümüş bir saat almıştı. Ben de tam beş tam Cumhuriyet altını yapmıştım.

Takı töreninden sonra herkes bir bir gitti. Ben de en sonunda kendimi Miran'ın kollarına bıraktım.

"Çok yoruldum, hadi gidelim," dedim. Topukluları poşete koymuştum, yoksa ayak tabanlarım biterdi.

Miran beni anlamış olacak ki hemen kucağına aldı. Ne kadar anlayışlı bir kocaya sahip olduğumu söylemeliyim, öyle değil mi?

Miran kucağında benimle arabaya bindi ve konuştu:

"Bugün çok güzeldin sevgilim," dedi. Tam teşekkür edecektim ki devam etti, "Gerçi her zaman güzelsin, o ayrı."

"Yaa," dedim gülümseyerek ve gülümsememi ona yansıtmak için dudaklarını öptüm.

"Sevgilim, kocam ve bir tanem, o geceliği bugün giymesem, o işi yarın yapsak olmaz mı? Çok yoruldum hem, yarın bir açılış var," dedim göğsüne başımı yaslayarak.

"Olur bir tanem, yeter ki sen hep iyi ol," dedi gülerek. "Hadi sen uyu, kucağımda eve geçince uyuturum seni," dedi. Benimse başımı sallamaya bile mecalim yoktu ve hem çok korkunç hem de çok güzel bir rüya gördüm o gece.

💫💫💫

Işıl

İyi geceler aşklarım. Aslında bu bölüm daha uzun olacaktı ama burada bitirmem gerektiğini hissettim. Bu arada, bu bölümü

19.08.2024 - 23.45

bitti!

Evet, yeni bölümde Zeynep'in rüyasını ya da kabusunu okuyacağız. Ama kısa bir şekilde, sonrasında hastane açılışı olacak ve aklımda öyle bir son var ki Allah aklımızı korusun...

Bu kadar spoiler yeter bence...

(Bir de en önemli yeri anlatamayan ben)

Bölümleri iki güne bir atıyorum ama bu bölüm uzun sürerse, yani yazım şekli olarak, bölüm üç veya dört güne gelir. Ne zaman biterse bu bölümü sabah atarım.

Bu arada 150 okuma olmuşuz. Bu bile mutlu olmak için bir sebep.

WhatsApp kanal linkimi biyografi bölümüne koydum...

Instagram: sadece_hayallerdee

İyi ki varsınız canlarım.

Hoşçakalın.

Bana iyi gelmeniz dileğiyle

Bir de Discord'da Sessiz Hikayeler Kulübü'nde varım, oraya da gelin. Okur olarak da gelebilirsiniz, aranızda yazan kişiler varsa birlikte yazalım bölümüne de gelin. Genelde 15.00-17.30 arası müsait oluyorum ama bazen 15.30 veya 16.00 olabiliyor.

Neyse, çok konuştum. Sizi seviyorum

Bol yorum, bol vote

Loading...
0%