Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@geceguzeliii

5. BÖLÜM

Keyifli okumalar

 

Her ne kadar erken kalkmak istemesem de zorundaydım. Bir evlenseydim o yataktan çıkmayacağım. Fesat anlamayın.

Şu an ne mi yapıyorum? Kalpli pijamalarımla makyaj masasında kahvaltı yapıyorum. Siz düşünün halimi; bir yandan saçlarımı yapıyor, bir yandan da ben müsade edebildiğim takdirde makyaj yapıyorlardı. Bizim ev şu an düğün evi gibiydi, gerçi düğün evi ama işte siz anladınız.

"Sevim, ben doydum, tepsiyi alabilirsin. Arkadaşlara kahve gibi veya ne isterlerse ikram et lütfen," dedim tebessüm ederek.

"Tabii küçük hanım," diyip çıktı. Evde şu an bütün akrabalarım vardı. Meğer herkes benim evlenmemi bekliyormuş da benim haberim yokmuş. Odamda sadece Rojda, Dila yengem, Yağmur, Ahu (tabii ki kırmızı elbisesiyle o kadar minnoş ki, görseniz erirsiniz) ve Ayça var. O da Miran'ın arkadaşı, Ozan'ın eşiymiş; evlilermiş ve sanırım Ayça hamile ama henüz Ozan’ın haberi yokmuş. Bizim düğünden sonra söyleyecekmiş. Yağmurla da ayrı bir yerde konuştuk; sevgilisi varmış ve aşiretlermiş ama yaşları erken olduğu için birkaç yıl beklemek istiyorlarmış, kimsenin haberi yokmuş. İlk bana söyledi. Ha, bir de Dila biliyormuş ama beni ailesinden görmek o kadar hoşuma gitti ki, siz anlayın. Daha tanışalı iki gün oldu ama çok sevdim.

Sonunda saçım bittiğinde herkes odadan çıktı çünkü önce kınalığımı giymeli, sonra makyajım yapılmalıymış. O yüzden ben de sade, şık aynı zamanda zarif duran elbisemi giydim.

Saçlarım ise omuzlarımdan öne alınmış su dalgası halinde, uçlarından iki tane kahkül bırakılmıştı ve tacımda başıma takılmıştı. Kapım tıklatıldı.

"Gelebilirsiniz," dedim. Heyecandan elimi nereye koyacağımı bilemeden henüz o gelmeyecekti ama yine de heyecan var işte.

En önde kuaförler geldi, arkasında da bizim kızlar ve annelerim. Kuaförler annemler olduğu için çekiniyordu sanırım bir şey söylemekten. En sonunda Rojda önüme gelip iki elimden de tuttu.

"Çok güzel olmuşsun, Bedewiya min. Masallardaki periler kadar, hem de," dedi gülerek ama gözleri de dolmuştu.

"Ağlama bak, sen ağlarsan ben daha çok ağlarım. Sen bilirsin beni," dedim. Başını sallayıp geri yerine oturdu. Sonra Dila yengem, Yağmur, Ahu, hepsi tek tek iltifat yağdırdılar ve tabii ki annem de. Ama Eslem dayem en çok abarttı. Kuaförün sandalyesine yönelirken birisi elimi tuttu; Ayça’ydı.

"Çok güzel olmuşsun tatlım. Hep böyle güzel kal, hem dışın hem için. Canım benim, heyecanını o kadar iyi anlıyorum ki, ben de öyleydim Ozan’la evlenirken. Onu gördüğüm her yerde elim ayağıma girerdi," dedi ve gözünden bir yaş aktı ama ben hemen sildim. Tam konuşacaktım ki devam etti, "Gerçi hâlâ öyle ama neyse, bak Miran iyidir, hastır, sevdimi güzel sever. Ama nefret tarafına sakın denk gelme, bunun ihtimali bile yok, biliyorum seni anlar, seni kırmamaya çalışır, değer verir. Yani sana, birbirinizi kırmayın olur mu? Her şey olacağına varır zaten," dedi gülerek ve arkasını dönüp banyoya gitti. Ben de başımı salladım ve artık oturdum. Sonunda makyajım bittiğinde kadınların hepsi bizim avluda toplanmıştı; herkes çıkmıştı. En sonunda kapım çaldı.

"Gel," dediğim anda, en önde babam, arkalarında da abilerim geldi. Hiçbir şey söylemediler. Babam alnımdan öptü, sonra boynuma bir kolye taktı. "Babaannenden yadigardı, artık senin. Ona iyi bak," diyip gitti.

Devran abim ise duvağımı alıp üzerime örttü. "Özür dilerim, biliyorum hiçbir şey geri gelmeyecek ama beni affet. Beklerim seni, sen yeter ki affet abim," dedi. Beni düşünmesi o kadar önemli ki benim için. O da gittikten sonra Şerwan abim bana baktı.

"Abim bugün duvağını örttü ama yarın kuşağını ben bağlayacağım. Ama şunu bil, biz buradayız, kapımız sana hep açık. Gel, hep gelemesen de arada sırada gel, olur mu?" dedi. Başımı salladım, şu an ağlamamam lazım, yoksa makyajım boşa gider. O yüzden tuttum her şeyi. O da gitti. Sonra biraz bekledim, düşündüm her şeyi, olanı biteni her şeyi.

Sonra kapı açıldı, bu sefer ayağa kalktım. Oydu çünkü kokusu belliydi. Önümde belirdi; beyaz giyinmişti; beyaz bir gömlek, beyaz bir bol pantolon ve bir beyaz spor ayakkabı, baştan aşağı beyazdı, bense kırmızı.

"Gel gidelim karıcığım," dedi ve tabii ki benim de içim gitti ve koluma girdi. Merdivenden inmeye başlamamızla beraber zılgıt sesleri, ıslık sesleri, davul sesleri her şey bir anda oldu.

Önce bir sürü halay, oyun havası gibi şeyleri yaptık. Sonra testi kırdım, çocuklar şekerleri topladı. Annem kına yaktı, tabii sadece serçe parmağıma. Sonra onu yolladılar, kızlar benim etrafımda döndüler, ağlattılar en sonunda. Sonra elimi açmadım, kınamı Rojda yakıyordu.

"Kaynanası, kaynanası gelin hanım elini açmıyor," dedi bağırarak. Sonra dayem iki tane tüm altın koyarak geri çekildi. Bugün o kadar çok gülmüştüm ki, tabii ağlamıştım da ama işte bilirsiniz, ikisi bir arada iyi gider. Sadece avuç içlerime kına yakılmıştı.

En sonunda herkes gittikten sonra Eslem dayemi kapıdan geçirdim. Onu almaya Miran gelmişti. Eslem dayem bana sarıldı ve kapıyı kapattı. Miran arabayı benim biraz ilerimde durdurmuştu. Elbise hâlâ üzerimdeydi ve çok ağırdı. Bir an önce yatağa girmek istiyordum. Son kez...

Miran ellerimden tutup kendine çekti. Göğsüne yaslandım; eller o kadar çok sarmaladı ki beni, bunca yılın acısını çıkarmak ister gibi. Ben de sarıldım, ellerimi boynundan geçirdim, kafamı boynuna yasladım. Kafası saçlarımdaydı.

"Dayemi bekletme, git hadi," dedim geri çekilmeden.

"Dilin başka, vücudun başka konuşur güzelim," dedi derin bir nefes daha alarak. Haklıydı, şimdi güzelin miyim gerçekten demek vardı ama neyse.

"İstemiyorsam demek ki," dedim kokusunu bir kez daha çekerek. Taze odun kokusu vardı sanki; çok çekiciydi bana. Özel kalmalı. Ben size söylemedim ama biz imam nikahını sabah kıydık, kınadan önce. Normal nikahımızı ise alışverişten sonraki gün kıydık, ben onları unuttum da.

"Hatun, yapma böyle, beni de zor durumda bırakma. Sen şimdi böyle isterken ben ne yapayım?" dedi içli içli bakarken. Evet, gözleri çok güzel.

"Son bir gün, hadi git, gece artık seni beklerim penceremde," dedim şakaya karışık ses tonumla.

"Tamam karıcığım," dedi alnıma bir öpücük bırakıp gitti. Bense arkasından biraz bakıp içeri girdim. Bir de ne göreyim? Annemler yukarıya yatak kurmuşlar dışarıda da.

En köşede abim, yanına Ahu, sonra Şerwan abim, babam ve en son annem böyle dizilmişler pijama ile bana bakıyorlar.

"Hadi git, üzerini değiştir, gel. Bugün yanımda yat," dedi dayem gözleri dolu doluydu. Başımı salladım ve sakince odama doğru yürüdüm. İçeri girdim; bütün eşyalarım artık Miran'la yaşayacağım evimdeydi. Sadece bir pijamam vardı. Gelinliğin fermuarını zorda olsa açtım ve çıkardım. Pijamalarımı giydim. Banyoya girmek istemediğim için saçlarımı yıkayıp havluyla çok az kurulayıp annemlerin yanına geri döndüm. Nolur nolmaz diye telefonumu da aldım. Annemle babamın arasına girip yattım; hepsinin gözleri doluydu. Anlaşılan bu gece hüzün vardı. Hepsi sessiz sessiz ağladı, Ahu hariç çünkü o uykudaydı. Bense babama sarılıp onun göğsüne akıttım yaşlarımı ve orada uyuya kaldım. Sonra telefonumdan ardı ardına gelen bildirimler ile uyandım. Babamın kolunu üzerimden alıp yanına koydum ve annemin kolunu da çekip telefonumu aldım. Odamın olduğu kata çıkıp kapımın önünde durdum. Anında telefonuma Miran'ın araması düştü. Bir an elim ayağım titredi, bir şey mi olmuştu bu saatte?

"Efendim," dedim kısık sesle.

"Neredesin?" dedi. Onun sesi de kısık geliyordu. Anlam veremeyerek cevapladım.

"Evdeyim, bugün yukarıda avluda uyuduk babamlarla," dedim ve ekledim, "Noldu bu saatte? Bir şey mi oldu, korkutma Miran," dedim isyan eder gibi.

"Her şey iyi, kimsenin bir şeyi falan da yok. Odana gel ve pencereni aç, karıcığım," dediği anda kalbim küt küt attı.

"Tamam, beş dakika bekle, geliyorum," diyip kapattım. Banyoya girip saçlarımı taradım. Yüzümde kızarıklık vardı ağladığım için. Dudaklarıma hafif bir kırmızılık olsun diye çok hafif sürüp banyodan çıkıp odama girdim. Pencerenin iki kanadını açtım. Bir şey göremeyince yatağa oturmak için arkamı dönüyordum ki boynumda bir nefes belirdi. Onun nefesi, ellerini belime sardı, kafasını boynuma götürdü. Sonra beni tutup kendine çevirdi ve kendimi duvarla onun arasında buldum. Gözleri gözlerimdeydi. Saçlarım hâlâ ıslaktı; elleriyle saçlarıma dokunup,

"Niye kurutmadın, hasta olursun karıcığım," dedi. Gerçekten sinirli görünüyordu bu konuda.

"Bir dahakine sen kurut o zaman," dedim ona yaklaşarak.

"Ateşle oynama," dedi.

"Yanarız," dedi sertçe yutkunarak.

"Sen yakacaksan, yanalım," dedim cüretkar bir şekilde.

"Seninle yanacaksam yakarım," dedi sertçe yutkunarak. Adem elması belliydi gözlerime baktı. Gözleriyle gerçekten isteyip istemediğimi sorguluyordu. Ben de bir gözlerine bir dudaklarına bakarak yeterince belli ediyordum.

Sonra her yer alev aldı. O yangından kimse kurtulamadı; ne ben ne o. Gerçi yanan memnun, yakan memnun. Kim ne yapsın?

Dudakları dudaklarıma mühürlendi sanki; ne o nefes almaya ihtiyaç duydu ne ben. Ama bir sorun var ki, benim yanaklarıma da alev düştü. Yavaşça ondan ayrıldım ve ellerimi boynuna doladım.

"Bence bu bugün senin için yeterli. Hem bu sadece bir fragman; esas filmi gör sen, bir de," dedim ve devam ettim, "Hadi git, yoksa yarın olması gereken şeyler var, bugün olmaz. Kocacığım, git hadi," dedim.

Ama gitmedi, tekrar dudaklarıma yapıştı, etrafını çevreledi, öptü; doyumsuzca, hoyratça, bir fırtına gibi geldi ama geçmeyecek biliyorum. En sonunda konuşmama fırsat bile vermeden pencereden inmeye başladı.

Güldüm, biz bugün böyleysek yarını düşünemiyorum bile.

Onu aklımdan çıkarıp kalbime hapsettim ve babamların yanına dönüp uyudum. Yarın onlarla son uykumdu bu...

💫💫💫

Işıl

Nasılsınız bakalım 💜

Umarım okurken keyif almışsınızdır ballarımm. Düşüncelerinizi bekliyorum...

Bana ulaşmak için Instagram: kalbinizzx

#yüreğimdekiyangın

Yeni bölümde görüşmek üzere cankuşlarım.

Hoşçakalın

Loading...
0%