Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm

@geceguzeliii

7. BÖLÜM

Zeynep Bozoğlu Soykan

Gözlerimi açtığımda bir an kendimi “Ben neredeyim?” diye sorguladım. Sonra aklıma dün olanlar gelince olduğum yerde kalakaldım. Gerçi zaten üzerimdeki bedenden dolayı kıpırdayamıyordum. Dün olan olaylardan sonra sabah karşı bir duş almış ve uyumuştu. Şimdi ise saat öğlen bire geliyordu ve Miran hala uyanmamıştı.

“Miran, kalk hadi, öğlen oldu ya,” dedim uykulu çıkan sesimle kolumu boynundan çektim.

“Uyu Zeynep,” dedi. İki kelime. Allah'ım, bu adamın sesinin her tonu mu bu kadar güzel olurdu ya?

“Ya Miran, ‘uyu’ demesi kolay. Sonuçta senin üzerinde bir insan uyumuyor, ya da koala mı desem, ezildim, sırtım acıdı, kalk,” dedim isyan ederek. Sonunda serbestim diyecektim ki kendimi Miran’ın üstünde buldum; kollarını iki yanından kenetledi.

“Kimmiş koala?”

“Sen,” dedim.

“Hayır, sen,” dedi.

“Sen,” dedim.

“Karım, koalanın eşi koaladır, o yüzden lütfen uyu,” dedi. Bunu haklı buldum.

“Tamam koalam, sen uyu, ben de burada açlıktan öleyim,” dedim sitem ederek.

“Acıktın mı?” Başımı salladım. Kendini hafif yukarı iterek dudaklarıma bir öpücük bıraktı.

“Tamam, kalk, üstümüzü giyelim. Sonra aşağı kahvaltıya,” dedi beni ayağa kaldırarak.

“Tamam, sen burada bekle, o zaman ben giyineyim.”

“Ben de giyinebilirim, sonuçta görmedi-”

“Sus Miran, ayıp,” diyip koşarak odaya gittim. Dolaptan bir etek ve bir gömlek alıp giydim ve ayaklarıma da beyaz bir spor ayakkabı geçirdim.

( Zeynep’in kıyafeti )

Saçlarımı açık bıraktım. Kapı tıklatıldı.

“Gelebilirsin,” dedim. Yüzüme hafif bir fondöten sürdüm ve hafif tonlarda bir göz makyajı yaptım. Bu arada Miran, kıyafetleri giyinip gelmiş, beni izliyordu. O ise siyah bir tişört giymişti. Dudaklarıma hafif şeftali rengi bir ruj sürdüm. Son olarak, dün geceden bir ifade kalan Miran’ın boynumda morarttığı yere bir kapatıcı sürdüm. Evet, boynuma kapatıcı sürdüm, siz düşünün halimi yani. Miran sordu.

“Hemen, niye kapattın?” dedi.

“Dışarı böyle çıkacak halim yok herhalde,” dedim kinayeli bir şekilde.

“Sende benim yaptığım bir şey görmek çok güzel karım,” dedi gülümseyerek. Yanına gidip elini tuttum ve kahvaltıya indik. Günlük iltifat dozumu da aldım zaten aşağıya inince.

Evimizin aşçısı Seher Abla ve onun kızı Ayşe ile tanıştım. Bir de Nahide Abla ve Simay Abla ile tanıştım; onlar da temizlik için buradaydılar. Onlar bizim bahçede küçük bir ev varmış, orada kalacaklarmış. Sofra kurulurken yardım ettim, her ne kadar Seher Abla’lar istemese de. İlk kahvaltımızı bahçede baş başa yapmaya başladık. Güzel bir sohbet eşliğinde kahvaltı ettikten sonra avludaki koltulara oturduk.

“Miran,” dedim göğsünde yaslanırken.

“Efendim,” dedi her zamanki tebessümü ile.

“Şimdi sen bizim ilk günümüz diye işe gitmiyorsun ya,” dedim ona bakarak. O da başını salladı. Ben de devam ettim: “Bu bizim düğün falan kısacası, Mardin’e geldiğimden beri kliniğe hiç uğramadım. Ne durumda olduğunu da bilmiyorum. Ayça da doktor, bizim klinikten bahsettim ona. Eğer isterse benimle çalışabileceğini söyledim, o da kabul etti. Hani sen bugün şirkete gitsen, ben de kliniğe gitsem, oradan da klinik için eşya alırım biraz. Hem şu hafta da senin işlerin birikmiştir. Sen de onları hallet, ne dersin? Akşam gelince de bizimkiler sizinkilere geçiyormuş, oraya gideriz. El öpme için, he, ne dersin?” dedim konuşmaktan boğazım kuruyunca yutkundum ve gözlerime çevirdim.

“Sen benden bu kadar çabuk mu sıkıldın, Zeynep Soykan?” dedi sitem eder gibi. Hemen kaşlarımı çattım.

“Olur mu öyle şey, kocacığım? Sadece işler birikti ya ondan. Hem yani rutin-” derken sözümü kesti, ama öyle değil işte, öperek ama küçük bir karşılık verdim ve sonrasında dudaklarımı ayırdım.

“Miran, avludayız, insanlar görür, yapma,” dedim gülerek. O ise bu sözlerimi umursamadan konuşmaya başladı.

“Haklısın karıcığım, işler baya birikti. Senin de işin var biliyorum ve senin gibi bir eşe sahip olduğum için çok şanslıyım. O zaman ben işe geçeyim, seni de bırakayım mı?” dedi düşünceli kocacığım.

“Yok hayatım, ben Ayça ile giderim, sen dönüşte al beni,” dedim gülerek. Başını salladı ve konağın kapısına doğru ilerledi. Ben de unuttuğu telefonunu ve ceketini alıp arkasından gittim. O ise bana geri döndü, kapıya ulaşınca ceketini giydirdim ve telefonunu da eline verdim.

“Görüşürüz kocacığım,” dedim yanağına hafif bir öpücük bırakıp.

“Bu bana yetmez, akşam hesaplaşırız,” dedi ve kırmızı yine yanaklarıma hücum etti. O ise devam etti: “Zeynep, telefonun açık olsun, merak ederim. Bak, yanından ayırma. Kendine dikkat et. Bu arada sizi takip edecek iki koruma ayarladım. Bil, endişe etme diye söyledim,” dedi alnıma bir öpücük bıraktı.

“Tamam canım, sen de dikkat et kendine. Akşam görüşürüz,” dedim. O ise beni alaya aldı.

“Akşam da görüşelim ama ben gece randevusu istiyorum.”

“Olmazmış, daha yeni gelmişsiniz Miran Bey, en az bir hafta beklemesi lazımmış,” dedim kinaye ile ve onu da kapıdan çıkardım. Elimi dudaklarıma götürüp bir öpücük yolladım ve kapıyı kapattım, yoksa gideceği yoktu. Masadan telefonumu alıp koltuğa oturdum ve Ayça’nın numarasını aradım.

“Alo Ayça,” dedim.

“Efendim Zeynom,” dedi neşeli çıkan sesiyle.

“Neredeysen hemen gel bana, sonra benim kliniğe gidelim. İşe aldığımız adayları da çağıralım, sonra da seninle hastane için alışverişe gidelim. Bu arada kaydını aldırdın değil mi?” dedim merakla.

“Evet canım, tamam geliyorum. Yakındım zaten, 20 dakikaya oradayım,” dedi ve kapattı. Ben de kliniğe aldığımız kişilerle olan gruba herkesin hastaneye gelmesi gerektiğini yazıp, üst kata çıkıp çantamı ve paltomu aldım. Sonra avluya indim. Yaklaşık 10 dakika sonra korna sesiyle evden çıktım ve arabaya bindim. Tabii gitmeden önce Seher Abla’lara yemek yapmalarına gerek olmadığını, annemlerde yiyeceğimizi söyledim.

“Ayça kuzum, nasılsın?” dedim kemerimi bağlarken.

“İyiyim canım, sen nasılsın?” dedi gülerek. Gülüşü güzeldi. Onu bir süzdüm; üzerinde bol bir pantolon, bir kazak, ben rengi bir palto ve siyah şal ile kusursuzdu.

“Ee, gittin mi testlerden sonra doktora?” dedim hafif ona dönerek.

Başını salladı. “Ee, ne dedi? Söylesene, derdin beni çatlatmaksa başarılı bir performans canım,” dedim merak ediyordum.

“Gittim,” dedi gülümseyerek bana baktı. “Zeynep, hamileyim. Teyze oluyorsun Zeynep, ben anne oluyorum!” Kahkaha atarak söyledi. Ben de daha çok güldüm, sonra duygulandım, ağladım ama bunu ona göstermedim.

“Çok sevindim, ay ben teyze oluyorum! Ayça, ne hissediyorsun peki?” dedim gülen gözlerle.

“Zeynep, çok mutluyum, çok güzel bir şey bu. Ama bir yandan da korkuyorum Zeynep, ya iyi bir anne olamazsam, ya ona iyi bakamazsam?” dedi gülüşü solarken.

“Kuzum, ben eminim sen çok güzel bir anne olacaksın, biliyorum. Eğer kızın olursa ve benim de oğlum olursa, kızını oğluma alacağım. Senin yetiştirdiğin bir damat ay, çok güzel olacak,” dedim gülerek. O ise bu söylediklerimle bir kahkaha daha attı.

“Zeynep, Allah iyiliğini versin, kız daha çocuk. 3 haftalık, cinsiyeti belli değil. Kız olacak dedin, sonra sen bana çocuğu doğurtturdun, bir de büyüttün ve senin olmayan oğlunla evlendirdin, noluyor ya? Ama ben erkek hissediyorum canım,” derken keyfi yerine gelmişti.

Yol boyunca bebek ile ilgili hayaller kurduk, tabii bir de Ozan henüz bilmiyormuş ve tam 2 gün sonra doğum günüymüş. O zaman söyleyecekmiş. Tabii bizim ekibi de toplayacakmış ve bana elbise ayarla dedi, ama evde zaten bir sürü elbise vardı ki.

En sonunda hastanenin önünde durduk ve ortada beni bekleyen insanlara baktım. Hepsiyle İstanbul’da telefonla görüntülü konuştum ve resmen belgeler hazır bile. Dışarısı için iki güvenlik, iki tane danışma, 7 kişiden oluşan bir acil ekibi vardı: 2 tane kadın doğum uzmanı, bir tane kalp alanı ile ilgili, çocuk doktoru, göz doktoru, kulak burun boğaz bölümü ve diğer her şey hazırdı. Hepsinin adını elbette ezberlemiştim yani not almıştım ve zaten şu an hepsini biliyorum.

Bir kafeterya bölümü de var klinikte; orası için de dört kişi aldım ve 8 kişilik bir temizlik elemanı aldım.

“Merhaba arkadaşlar, ben kliniğin sahibi ve aynı zamanda kalp bölümü ile ilgileniyorum, yani Ece Hanım ile ilgileneceğim şimdi. Ama şu an sizin yardımınıza ihtiyacım var, bana yardım eder misiniz?” dedim minik bir tebessüm eşliğinde. Hepsi evet olur gibi şeyler söyleyince ben de devam ettim.

“Bu arada yanımdaki benim arkadaşım, aynı zamanda hastanemizin beyin cerrahı. Şimdi ben Ayça ve 2 kişi daha lazım aranızda belirleyin, bu arada dekorasyondan anlayan kişiler olsun,” dedim ve 2 kişi yanıma geldi. Onlara bir baş selamı verdim.

“Şimdi arkadaşlar, biz hastane için alışverişe gideceğiz. Hastane için sedye, ilaçlar, dolaplar, malzemeler, masalar, bilgisayarlar ve daha birçok eşya şuradaki depoda. Şimdi kafeterya bölümünü kafeterya da çalışanlar, bir kişi temizlik ekibinden, orası ile ilgilensin. Acil ekibi ve 2 temizlikçi de acil ile ilgilensin. Doktorlar ise kendi odaları ve bölümleri ilgilendiren yerler ile ilgilensin. Geriye kalan temizlik ekibi ise koridorlar, asansörler, eski arşiv odası, toplantı odası ile ilgilensin. Bu arada biz gelene kadar sade temizlik yapın, yarın da eşyaları yerleştiririz. Biz de koridorlar için sandalye, sizler için sandalye, fotokopi kağıdı ve makinesi, önlükler için çamaşır makinesi, temizlik eşyaları, bulaşık makinesi ile ilgileneceğiz,” dedim ve derin bir nefes aldım. Yeni atanmış olanlardan birini çağırdım.

“Enes, gel, bu kutuyu al. İçindeki isimlikleri doktorlara ver. Onların isimleri ve bölümleri ile ilgili olan yaka kartlarını da ver. Bu arada temizlik ekibi ve kafeterya ekibi için de yaka kartları var. Hadi başlayın. Bu arada temizlik odasında bu seferlik yetecek şekilde malzemeler var, alabilirsiniz. Kolay gelsin, iyi çalışmalar,” dedim ve hızla hastaneden çıktım. Ayça ve adlarının Alev ve Derya olduğunu hatırladığım kızlar da geliyordu. Ayça’nın arabasına bindik ve hastane ile ilgili konularla ilgili konuştuk. Biraz da özel hayat, evlilik falan işte. Bir de Derya benim düğünümde varmış ama çok kalamamış.

Kızlara dönüp, “Hastaneye uygun 120 sandalye alın ve doktorlar için ise 24 sandalye. Bir de temizlik malzemelerini halledin. Dışarıda nakliye aracı bekliyor, çağırırsanız gelirler. Biz de kafeterya için bulaşık makinesi, temizlik için çamaşır makinesi, mutfak için tabaklar, bardaklar, kupalar, kahve makinesi, tost makinesi, çay makinesi, çay bardağı işte bunları alırız. Sonra da döneriz, olur mu?” dedikten sonra kızlar onaylayıp gittiler. Biz de mağazalardan birine girdik.

Beş saat sonra, sonunda hastaneye gelmiştik. Temizlik işi bitmişti ve temizlik için ablalardan biri, Ayça ve benim odamı da temizlemişti. Temizlik işini bitirince herkesi yolladım ve Miran’ı aradım. İşimin bittiğini söyledim ve beni alabileceğini belirtti. Telefonu kapattım ve biraz bekledikten sonra Miran’ın arabası önümde belirdi. Hemen yanına oturdum.

“Nasılsın bedewiya min?” dedi, gözünü bir bana bir yola çevirerek.

“Yorgunum, kocacığım, çok çok yoruldum,” dedim sakince.

“İstersen yarın gidelim el öpmesine, sen dinlen,” dedi, gözleri yoldayken.

“Yok kocacığım, ben yarın da yorgun olurum. Bir şey olmaz, hem aradan çıkar,” dedim tebessüm ederek.

“Tamam o zaman, eve geçelim. Sen bir duş al, sonra da oraya geçelim ama çok kalmayalım, sen yorgunsun,” dedi gülerek.

“Tamam kocacığım,” dedim ve zaten eve gelmiştik. El ele içeri girdik. O, avluda bekleyeceğini söyleyip koltuğa oturdu, ben de başımı sallayarak küçük bir duş aldım. Ne kadar giymek istemesem de el öpmesine pantolonla gidemem, o yüzden beyaz, kollarında kırmızı benekler olan bir elbise giyip saçlarımı kuruladım, tarayıp açık bıraktım. Hafif bir makyaj yapıp çantamı ve telefonumu alıp aşağı indim. Miran ise takım elbisesini değiştirmiş, siyah bir takım giymişti. Yanına vardığımda öyle bir baktı ki...

“Çok güzelsin karıcığım,” dedi kulağıma doğru. Ben de anın yorgunluğuyla ona sarıldım ve kulağına fısıldadım, “En az senin yakışıklı olman kadar kocacığım,” dedim. O, bir an durdu, kaldı, sonra gülümsedi ve el ele arabanın arkasına geçtik. Varışımız en az bir saat sürecekti. Miran binince şoför ile aramızdaki yeri kapattı. Ben de onun kucağına yatıp beni on beş dakika kala uyandırmasını söyledim ve orada uykuya daldım. O, saçlarımı okşayarak huzurlu bir uykuya dalmama yardımcı oldu.

💫💫💫

Işıl

Merhaba, nasılsınız bakalım? Bölüm nasıldı?

Yorumlarınızı bekliyorum merakla.

Umarım okurken keyif almışsınızdır ballarımm. Şahsen ben her zamanki gibi yazarken keyif aldım ve bu bölümü saat tam 00.33’de bitirdim.

Instagram: sadece_hayallerdee

Yeni bölümde görüşmek üzere cankuşlarım

Hoşçakalın...

Loading...
0%