Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@gecenin.karanligi

Ben düşüncelerle boğuşurken saat 01.38'i gösteriyordu. Neredeyse 3 gün olmuştu onu görmeyeli. Perşembenin ilk saatlerindeydik. 2 gündür aklımdan hiç bir şekilde çıkmıyordu. Pazartesi günü tuvaletten çıktıktan sonra görmüştüm onu sadece, benim saçma tepkimden sonra ufak bi kahkaha atmış, hiç bir şey demeden yanımdan merdivenlere doğru yönelerek ayrılmıştı. Bu anı düşündükçe içimde utanç duygusu kendini gösteriyordu ama asıl garibime giden içimdeki anlamlandıramadığım sıcaklıktı. Bana neler oluyordu bilmiyorum ama bu anlamlandıramadığım sıcaklık beni çok korkutuyordu.Yatağımda uzanıyordum. Odam ve evim çok dağınıktı. Kalkıp toplamak istiyordum, ailemin hatırasına bu kadar kaba davranmak istemiyordum ama bedenimde o gücü bulamıyordum. Darmaduman bi evin darmaduman bi odasında karmakarışık bi kafayla öylece uzanmış bi şekilde tavana bakıyordum. Kulağımda kulaklığım vardı. Ne zaman birine ihtiyaç duysam müziğe sığınırdım. Ailemi kaybettikten sonra kimsem kalmamıştı, bende kendimi yıllardır müzikle sakinleştiriyor, rahatlatıyordum. Şuan her bir hücremde çalan "Infinty" şarkısıydı. Bu şarkı bana yaşanması benim için hayal olan mutlu günlerin hiç bilmediğim huzurunu hissettiriyordu adeta. Gözlerim yavaşça kapandı. Gözlerim kapalı olduğu halde açıkken gördüğünden daha net görmeye başladı. Bi masa, kahkaya sesleri, etrafta koşuşturan 2 çocuk, elimde ailemin en sevdiği yemeklerle dolu bi tepsi... Bu tepsiyi yavaşça o masaya bırakıyorum, tek tek masaya tabakları yerleştiriyorum, yüzümde kocaman bi gülümseme, arkadan bi ses duyuyorum; "Hayatım ben geldim."...

Bu düşler zihnimde dört dönerken kapının sertçe vurulma sesini duydum, korkuyla yerimden doğrulup kulaklığı bi kenara bıraktım. Koşarak kapının yanına gittim, yüreğim ağzıma gelmişti. Delikten bakmadan hemen kapıyı açtım ve karşımda daha adını bile bilmediğim yakışıklı öğretmenim ve elinde tuttuğu yaralı köpek vardı. Şaşkınlıkla "Gecenin bu saatinde neler oluyor?" diye sordum. Adam soruma cevap dahi vermeden "Bi içeri girelim, anlatacağım. Lütfen bir şey deme, şuan sana ihtiyacımız var." dedi. Çok korkmuş ve endişeli görünüyordu. Dediğini yapıp sustum ve geçmeleri için kenara çekildim. Eğilme gereği bile duymadan hızlıca ayakkabılarını çıkardı ve elinde acınası halde duran yaralı köpekle içeri girdi. O salona yönelirken ben kapıyı etrafa bakınıp kapattım. İçeriye doğru "Ev biraz dağınık, kusura bakmayın hocam." diye yüksek sesle konuştum. Bir kaç adım atıp salona girdiğimde o yaralı köpeği yemek masasının üzerine koymuş, köpeğin küçük bedenine bakıyordu. Köpek ayakkabı kutusu kadardı, cins bi köpeğe benziyordu. Bembeyaz tüyleri, çipil çipil bakan gözleri vardı. Ben birşey demeden o konuşmaya başladı. " Az önce bakkala gitmek için dışarı çıktım. Apartmandan çıkar çıkmaz kapının kenarında bu köpeği gördüm. Çok kanaması var, biri arabayla çarpmış sonrada kaçmış olmalı. İnternetten nöbetçi veteriner baktım ama bu kadar işlek bi caddede veteriner Allah kahrestsin ki yok! En yakını 30 dakika uzaklıkta. O kadar dayanamaz. Biraz anlarım bu işlerden, evde ilk yardım malzemeleri var mı?" dedi. "Var, getiriyorum." diyerek annemin her evine hazırattığı ilk yardım kutusunun olduğu mutfağa doğru yöneldim. Aklımda iki soru vardı; Bu adam benim evimi nerden biliyor ve neden bu köpeği kendi evine götürmedi? İlk fırsatta bunları soracaktım ama şu an çok korkmuş gözüküyordu. Şuan sessiz olup köpeğin sağlığına odaklanmak en mantıklısıydı. Hızlıca mutfaktan küçük buzdolabında olan ilk yardım çantasını alıp salona geri döndüm. Salonun kapısındayken onun köpeğe "Merak etme, canının yanmasına daha fazla izin vermeyeceğim." dediğini duydum. Salondan içeri girdim ve hızlıca elimdeki çantayı masaya koydum. "Burada hem hayvanlar hem insanlar için malzemeler var. Zamanında benimde bi köpeğim vardı, o zaman ailem hayvanların aletlerinden de eklemişlerdi çantaya. İşinize yarar hocam. " dedim. Kafa sallayarak çantaya yöneldi. Çantanın kilidini açarak eline bir kaç ilaç, pamuk ve sargı bezi aldı. Yaklaşık 4 dakikalık bi işlemden sonra köpeğe ağrı kesici ilaç yaparak işini bitirdi. Köpeği çok dikkatli bi şekilde eline alarak koltuğun üzerine bıraktı. Adeta bi bebeğe davranır gibi davranıyordu ona. Onun gözlerindeki o merhamet, o endişe kendini çok net gösteriyordu. Köpeği bıraktıktan sonra ona " Çay içer misiniz hocam?" diye sordum. Bana "Okul dışında bana hocam deme lütfen, adım Burak, bana Burak diye seslen ve sen diye hitap et. İçerim Buse, sana bi teşekkür ve açıklama borçluyum." dedi. Her ne kadar adımı bilmesine ve bu isteğine şaşırsamda sorgulamadan kafamı sallayıp mutfağa çay demlemek için girdim. Çayı ocağın üstüne koyduktan sonra dolaptan bir kaç çikolata çıkarıp tabaklara koydum. Bu tabakları bi tepsiye yerleştirdim ve kaynayan suyla çay demledim. Çayı da bardaklara doldurup tepsiye koyduktan sonra tepsiyi elime alıp salona geçtim. Burak yemek masasında oturuyordu. Tepsiyi yemek masasının üzerinde koydum ve karşısına geçip oturdum. Çaylarımızı ve tatlılarımızı aldıktan sonra ilk o söze girdi; "Dediğim gibi bakkala gidiyordum, apartmanın önünde o köpeği gördüm. Dış kapının ordaki otomattaan da senin daire-" konuşmaya devam ederken sözünü kestim ve ona "Neden kendi evine götürmedin, neden bana ihtiyaç duydun, neden gecenin bu saatinde buradasın ve neden kimse senin bu saatte nerede olduğunu merak etmiyor.?" diye ard arda sorular sordum. Kafasını masadan kaldırdı ve gözlerini şaşkınlıkla bana dikti. Sanki ona çok garip sorular sormuşum gibi bana bakıyordu. Bu gece uzun olacak gibi duruyor...

Loading...
0%