2. Bölüm

1. Bölüm

Gecenin Sessizliği
gecenin_sessizligi

“Selam abla.” Dedi eve adımımı atar atmaz kardeşim. Kardeşim okulu için İzmir’den, İstanbul’a benimle gelmişti.

“Selam ergen.” Dedim göz devirerek.

“Abla ne ergeni, yirmi yaşındayım ben farkında mısın?” Omuz silkmekle yetindim. Odama gidip üstümü değiştirdikten sonra salona gidip koltuğa oturdum. Öyle çok büyük bir evimiz yoktu. Üç tane odamız, salonumuz ve kapalı bir tane mutfağımız vardı. Ailem İzmir’de yaşamayı tercih etmişlerdi. Ben iş için İstanbul’a gelirken, kardeşim Ege okul için benimle gelmişti. Kardeşime ne kadar laf soksam da onu çok seviyordum. Her abla gibi…

Telefonumu alıp sosyal medyada gezinmeye başladım.

“Aleyna abla ile konuştunuz mu?” diye sordu bana Ege.

“Evet konuştuk ya, göreve gidiyorlarmış. İki, üç gün benden haber alamazsınız dedi.” Dedim tedirgin bir tavırla.

“Of ya, Aleyna abla bana silah kullanmayı öğretecekti. Bare öğretip öyle gitseydi.” Sıkıntıyla dediği şeye karşı ensesine vurdum.

“Kadın asker, geri zekalı. Vatan görevini bırakıp senin istediğini mi yerine getirecekti?” Ne var, dercesine kaşlarını kaldırıp ensesini ovdu.

“Neyse acıktım ben.”

“Makarna yapsana.” Dedim bende acıktığım için.

“Ben niye yapıyorum ya, sen yap.” Dedi sitemkâr bir şekilde.

“Ege,” dedim ona dönerek. O da bana baktığında devam ettim konuşmama.

“İçimde kötü bir his var. Sanki Aleyna’ya bir şey olacakmış gibi hissediyorum.”

“Abla sen zaten her zaman böyle hissediyorsun, bir şey olmaz rahat ol.” Dedi gözlerini televizyondan ayırmadan.

“Seninle konuşanda kabahat zaten. Kalk yemek yap yoksa yarın seni okula bırakmam.” Diye tehdit ettim. Arabayla okula gitmeyi seviyordu. O yüzden onu genelde ben bırakıyordum. Hoş, o yemek yapsa da yapmasa da onu okula bırakırdım.

“Of, kendime araba alacağım en sonunda.” Alayla güldüm.

**

“Komutanım! Vuruldunuz mu?” Teğmen Burak Yıldız tedirgin bir şekilde kulaklıktan seslenmişti. Hemen yere çöktüm. Ben vurulmamıştım.

“İyiyim, teğmenim. Kurşun sıyırdı sadece.” Aleyna tahminimce dişlerini sıkarak konuşuyordu.

“Yıldırım, dayanabilir misin?”

“Dayanırım, komutanım.”

“Güzel,” diye mırıldandım.

“Savaş! Nişan al.” dedim dişlerimin arasından. Bu işi hemen halletmemiz lazımdı.

“Atış serbest!” Sesim biraz yüksek çıkmıştı.

Silahımı nişan alıp, ateş ettim.

Atatürk için.

Ailem için.

Türk Milleti için.

Kulaklığıma bir mırıldanma doldu.

“Kahpe fişek nasıl delmiş kaşın arasını?” Başçavuş Serkan her zaman yaptığı gibi odaklanmak için şarkı mırıldanıyordu.

“Birdenbire donup kalmış gözün karası.” Burak devam ettirdi. Acı dolu haykırış doldu kulaklarımıza. Burak Teğmen bir haini indirmişti.

“Elde vardır bir tek onun kanlı beresi.” Bu sefer devam ettiren bendim.

“Gelir anam, gelir desem, desem yalandır.” Bu sefer Aleyna devam etmişti.

“Harbi Aleyna Komutanım, sizin öğretmen arkadaşınız vardı onu ne zaman bizimle tanıştırıyorsunuz ya?” Eren Üstçavuş, Aleyna’nın anlattığı kadarıyla öğretmen arkadaşıyla tanışmak istiyordu.

“Geri zekalı yaralıyım. Derin’i mi düşünüyorsun burada? Beynine mermi yemek istemiyorsan sus Eren!”

“Emredersiniz komutanım.” Dedi Eren.

“Bırakın zevzekliği. Serdar, Burak, Eren. Siz saat iki yönüne gidiyorsunuz. Serkan ve Aleyna, saat beş yönüne. Çok iyi koruyorlar şerefsizi, yaklaşmaya çalışın eve. Kaan, sen benimlesin.” Silahının dürbününden evi görmeye çalışıyordu. Burada teröristlerin başının yani Adum’un silahlarını ve bombalarını sakladığı ev bulunuyordu. Bizim görevimiz ise onları imha edip Adum’u ele geçirmekti.

“Emredersiniz komutanım!”

Saydığım kadarıyla on yedi kişilerdi. Herkese üç kişi düşüyordu. Bonus olarak üç kişiye birer tane daha düşüyordu.

Serdar iki kişi indirmişti şimdiden.

“Güzel anam, canım anam, kolay değildir.” Eren söylemişti bunu. Tim de yaşı en küçük Eren’di. Daha yirmi iki yaşında hayalleri olan tertemiz bir çocuktu.

“Kaan, Serdar, ilerliyoruz. Koruyun bizi.” Dikkatlice ayaklanmıştım.

“Emredersiniz komutanım.” Üç kişi eve yaklaşmaya başladık. SAR9 SOCOM vardı hepimizde. Uçlarında ise susturucu takılıydı. İşimizi sessiz halletmeliydik.

“Burak, elinde telsiz gördüğünü indir koçum.” Başlarına haber vermemeliydiler.

“Temiz komutanım.” Bütün hainleri indirmiştik.

“Dalın.”

“Burak, Eren, Aleyna. Siz burada kalıyorsunuz, bizi koruyacaksınız.”

“Emredersiniz komutanım.”

Serdar, Kaan, Serkan ve ben bombaların ve silahların olduğu eve doğru ilerlemeye başlamıştık. Görünürde hiç terörist olmasa da elimiz tetikte yürüyorduk. Evin önüne geldiğimizde Serkan kapıyı dikkatlice açmıştı. İçeride Adum ve yancısı Lüman vardı. Uyuyorlardı. Burada onları gebertmeme kimse engel olamazdı. Fakat emir gereği Adum’u canlı bir şekilde Kadir Albay’a iletmemiz lazımdı. Susturucu takılı olan silahı Adum’un bacağına nişan aldım ve bacağından vurdum. Aynısını Lüman’a da yaptığımda kulübede acı dolu feryatlar koptu. Adum beni görünce beline elini götürüyordu ki bir mermi de koluna isabet etti. Tüh, şansa bak!

“Doğru dur lan. Yemin ederim emir falan dinlemem şuracıkta sıkarım beynine.” Korku dolu gözlerle bana bakıyordu.

“Kaan,” dedim Lüman’ı işaret ederek. Emrimi anlayıp kolundan tutarak kulübenin dışına sürüklemeye başladı.

“Yürü lan!” Korkudan altına sıçacak gibi görünüyordu.

Adum’u da Serdar’a verdikten sonra ikisini de alıp helikoptere doğru ilerledik. Biz burada görevimizi hallederken Aleyna, helikopter çağırmıştı. Helikoptere bindikten sonra istikamet Türk topraklarıydı!

“Komutanım, yaranıza bakmalıyım.” Demişti Serkan, Aleyna’ya. İlk yardım eğitimi görmüştük hepimiz fakat birimiz yaralandığı zaman Serkan bakardı her zaman. Göz ucuyla Aleyna’ya baktım.

“Sağ olun komutanım fakat ciddi bir şey değil.” dedi göz teması kurmadan.

“Başçavuşum,” diyecekti ki Aleyna onu susturdu.

“Ciddi değil komutanım.” Başını sallamakla yetindi Serkan.

**

Yeni uyanmıştım. Uyanır uyanmaz telefonumu elime alıp bildirim paneline baktım. Bildirim yoktu. Aleyna hala gelmemiş olmalıydı. İçimdeki sıkıntı bir türlü gitmemişti. Yatağımdan kalkıp mutfağa ilerledim. Bugün izin günümdü.

“Günaydın.” Dedi koltukta oturup ağlayan duygusal ergen.

“Ne oldu be, niye ağlıyorsun?” dedim kaşlarımı çatarak.

“Abla, filme bakar mısın? Başrol karakter öldü, kadın kendinden vazgeçti ya.” Dedi burnuna peçete bastırırken.

“Ege bazen beyninde sorun olduğunu düşünüyorum. Yavrum salak mısın, sabahın köründe neden kötü biten film izliyorsun?” Omzunun üzerinden bana baktı.

“Sabahın körü dediğin öğlen on iki ve duygusal olmam benim suçum değil tamam mı?” Tatlı sitemine karşı kıkırdadım ve mutfak tezgahına baktım.

“Kahvaltıyı hazırlasaydın bare.” dedim yüzümü buruşturarak.

“Sen hazırla kendine, ben dışarı çıkacağım.” Kaşlarımı çatıp ayaklanan kardeşime döndüm.

“Nereye?”

“Kız ile buluşacağım.” Ege fazla platonik olan biriydi fakat ciddi ilişki yapmayı da biliyordu.

“Hangi kız be?”

“Geçen okulda tanıştık. Çok güzeldi vallahi abla. Sosyal medya hesabını istedim, verdi. Oradan konuştuk bayağı, onunla kahvaltı yapmaya gideceğim.”

“Tamam,” diyecekken telefonum çaldı. Koşarak odamdan telefonu alınca, Aleyna’nın aradığını gördüm. Heyecanla telefonu cevapladım.

“Aleyna!”

“Derin!” Alayla beni taklit etmişti.

“Nasılsın, neredesin, yaralandın mı, canın acıyor mu, İstanbula döndünüz mü?” Sorularımı teker teker sıralarken seslice alıp verdiği nefesi işittim. Göğsümdeki yangın hala devam ediyordu. Sebebini bilmiyordum.

“İstanbul''dayız ve sakin ol, ufacık sıyırık sadece,” diyecekken bir anda durdu ve sessiz bir küfür mırıldandı. Yaralamış mıydı?

“Konum at, atmazsan seni gebertir sonra tekrar diriltir yine gebertirim!” Gerçekten yapardım. Bir yandan telefonu kulağım ve omzuma sıkıştırırken bir yandan dolaptan kıyafetlerimi alıyordum.

“Bak, Derin sakin ol. Gelmene gerek yok. İyiyim ben, hem Tim burada, sorun yok.” Çok yanlış kişiye sakin ol dedi şimdi.

“Aleyna beni delirtme, konum at diyorsam o konumu at!” Bağırışımla beraber odamın kapısı şiddetli bir şekilde açıldı. Kapıya baktığımda yerdeki halı kaymış, saçları dağılmış ve nefes nefese bir Ege karşıladı beni. Maratona mı katılmıştı, neydi bu hali?

“Atıyorum, kapat.” Telefonu kapatıp Ege’ye döndüm.

“Ablacım maratona mı katıldın, ne bu hal?” diye sordum sakin bir şekilde. Az önceki halimden eser kalmamıştı.

“Sen öyle bağırınca bir şey oldu sandım ve koştum. Koşarken halı kaydı ve yere düştüm. Sonra toparlanıp odana geldim. Şimdi ne olduğunu söyle bana!” Son cümlesinde sesi yükselmişti.

“Bir daha bana bağırırsan alırım ayağımın altına.” Parmağımı ona doğru salladım.

“Özür dilerim ama artık anlatır mısın?” İki dakikada süt dökmüş kediye dönmüştü. Normal bir durumda gülebilirdim fakat aklıma Aleyna gelince Ege’ye kendimi açıklamaya çalıştım.

“Aleyna vurulmuş oraya gidiyorum, oyalama beni çık şu odadan.” Bir yandan da onu ittiriyordum.

“Ne!” diye bir çığlık işitti kulaklarım.

“Şşt, bağırma.” dedim kapıyı kapattıktan sonra.

“Bende gelmek isterdim de sen böyle sakin olduğuna göre çok önemli bir şey yok?” dedi soru sorar gibi.

“Gelme be, çok meraklıydık sana.” Yüzümü buruşturarak söylemiştim.

“Ben çıktım!” diye bağırdı beş dakika sonra.

Onu yolcu edip bende vakit kaybetmeden çıktım evden. Aleyna’yı ilk defa yaralı görecektim. Canı acıyor mudur acaba?

***

İlk üç bölümü ard arda atmaya karar verdim. Umarım seviyorsunuzdur. Hatalarımı benimle paylaşmayı unutmayın. Sağlıcakla kalın efenim.

Bölüm : 20.09.2024 21:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...