@geceninhisleri15
|
Gökçe, her sabah olduğu gibi bu sabah da kahve fincanını eline alıp pencerenin önüne geçti. Ancak bugün hava biraz farklıydı. Güneş bulutların arasından zorlukla süzülüyordu, sanki tıpkı onun içindeki karışıklığı yansıtıyormuş gibi. Uzun zamandır ilk defa kendini biraz daha hafif hissediyordu. Belki de Eflan’la yeniden karşılaşma düşüncesinin yarattığı ağırlığı üzerinden atmaya başlıyordu. Fakat Gökçe, Eflan’ı tamamen unuttuğunu söyleyemezdi. Onu unutmak bir yana, hayalet gibi yaşamaya devam ediyordu. Ancak bu sefer, Gökçe’nin içindeki boşluğu sadece Eflan doldurmuyordu. Kendi hayatında yeni bir yön bulmak istiyordu. Bu, beklenmedik bir güç veriyordu ona. Psikiyatristiyle yaptığı son görüşmede, Eflan’ın ona yaşattığı hayal kırıklıklarını kabul etmenin bir tür zafer olduğunu fark etmişti. Evet, Eflan ona umut vermiş, sonra da yarı yolda bırakmıştı, ama belki de Gökçe bu hayal kırıklığı sayesinde daha güçlü olmayı öğreniyordu. O gün dışarıya çıkmaya karar verdi. Sahile gitti, deniz kenarında oturdu ve rüzgarın tenine vurmasını hissetti. Gökçe, içindeki karanlıktan çıkıp bir umut ışığı bulmak üzereydi. |
0% |