@geceninhisleri15
|
Gökçe, psikiyatristin ofisinde sessizce oturuyordu. Gözleri pencereden dışarıya, yaprakların rüzgarda sallanışına takılmıştı. Sanki her şey, onun içindeki karışıklığı yansıtıyordu. Eflan’la sahilde karşılaşmasından bu yana, aklı sürekli ona geri dönüyordu. Fakat bu defa, geçmişe takılıp kalmak istemiyordu. “Bugün neden buradasın, Gökçe?” diye sordu psikiyatrist, sessizliği bozarak. Sesi her zamanki gibi sakindi, ama Gökçe bu sorunun derinliğini hissediyordu. “Onu gördüm,” dedi Gökçe, gözlerini pencereden ayırmadan. “Eflan’ı… Sahilde karşılaştık. Bir an ona doğru gitmek istedim. Ama gitmedim.” Psikiyatrist, Gökçe’nin konuşmasını dikkatle dinledi. “Bu karşılaşma sende neler hissettirdi?” Gökçe, düşüncelerini toparlamaya çalıştı. “Karmaşık. Onu görmek beni bir yandan mutlu etti, ama aynı zamanda içimdeki acıyı da yeniden yüzeye çıkardı. Hâlâ onu unutmadığımı fark ettim. Ama bu sefer, o acının içinde boğulmak istemiyorum.” Psikiyatrist, başını sallayarak onayladı. “Bu, büyük bir adım. Geçmişe takılı kalmak yerine, yaşadığın acıyı kabul edip onunla nasıl başa çıkacağını öğreniyorsun.” Gökçe derin bir nefes aldı. Bu defa gerçekten farklı hissediyordu. Geçmişin izleri onu hâlâ yaralayabilirdi, ama artık bu yaraları taşıyacak güce sahipti. Eflan, onun hayatında bir fırtına estirmişti, fakat Gökçe bu fırtınayı kontrol altına almayı öğreniyordu. “Onunla yüzleşmem gerektiğini biliyorum,” dedi Gökçe, biraz daha kararlı bir sesle. “Ama bu kez, neyi hak ettiğimi bilerek yapacağım.” Psikiyatrist hafifçe gülümsedi. “Bu, kendine duyduğun saygının bir göstergesi. Yüzleşmek her zaman kolay değildir, ama bu senin özgürlüğün olabilir.” Gökçe, ofisten ayrılırken içinde bir hafiflik hissetti. Belki de ilk defa, Eflan’ın gölgesinde yaşamaktan kurtulmanın eşiğindeydi. Bu yolculuğun sonu ne olursa olsun, artık kendi hayatının iplerini eline alıyordu. |
0% |