@geceninhisleri15
|
4. Bölüm: Çıkmaz Yol Günler geçtikçe Gökçe için her şey daha da karmaşık bir hale geliyordu. Eflan’ın yokluğu artık sadece bir hayal kırıklığı değil, Gökçe’nin zihninde kapanmayan bir yara haline gelmişti. Bir süre önce Gökçe, Eflan’ın ona döneceğini, en azından bir açıklama yapacağını düşünmüş, her geçen gün daha büyük bir umutla beklemişti. Ama o umutlar, her sabah uyanıp telefonunu kontrol ettiğinde yerini derin bir hayal kırıklığına bırakıyordu. Artık sadece Eflan’ı düşünerek yaşamaya başlamıştı. İşine gitmek zor geliyordu, dostlarıyla dışarı çıkmaksa bir yük haline gelmişti. Sadece evinde, odasında, yatağında olmak ve düşüncelerine gömülmek istiyordu. Her gün aynı döngüyü yaşıyordu; sürekli Eflan’ın mesaj atıp atmadığını kontrol etmek, sonra bir boşluk hissiyle baş başa kalmak. Psikiyatristiyle olan görüşmesi bu kez daha farklıydı. Psikiyatrist: “Gökçe, neden bu kadar bekliyorsun? Neden Eflan’ın sana geri dönmesini bu kadar önemsiyorsun? Belki de beklemek seni daha da yaralıyor.” Gökçe: “Çünkü… çünkü belki bir gün beni gerçekten sevebilir. Onu kaybetmek istemiyorum. Sanki onsuz bir hayat çok anlamsız gibi geliyor.” Psikiyatrist: “Peki, Eflan sana şimdiye kadar ne verdi? Sevgi mi, yoksa belirsizlik mi?” Bu soru, Gökçe’nin içini delip geçti. Eflan ona hiçbir zaman gerçek bir sevgi sunmamıştı. Hep bir umut vermiş, ama sonra o umudu geri çekmişti. Eflan’ın tutarsız davranışları, Gökçe’nin hayatını tüketmişti, ama o hâlâ bu ilişkinin peşinden koşuyordu. Bir gece, Gökçe artık dayanamayacağını hissetti. Yatağında uykusuz bir şekilde dönüp dururken, Eflan’ın ona nasıl bir acı verdiğini düşündü. Ne kadar çabalarsa çabalasın, asla karşılık bulamamıştı. Eflan hep oradaydı ama bir türlü tam olarak onun yanında olmuyordu. Gökçe, Eflan’ın ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamaya çalışırken kendini kaybetmişti. Artık Eflan’ın ne istediği, ne düşündüğü, kim olduğu bile net değildi. Tek bildiği şey, Eflan’ın ona zarar verdiğiydi. O gece, Eflan’a uzun bir mesaj yazmaya karar verdi. Kalbinde bir şeylerin kırıldığını hissediyordu, ama bu kırıklığın onu bir şekilde özgür bırakacağını umut ediyordu. Telefonunu eline aldı ve yazmaya başladı: “Eflan, belki de bunu sana söylememem gerekiyor, ama içimde tuttuğum şeyler beni tüketiyor. Seni sevdim, belki de hâlâ seviyorum. Ama bu sevgi, bana sadece acı getiriyor. Seninle olmayı istemek, beni her geçen gün biraz daha yok ediyor. Ne istediğini asla bilemedim. Belki de bilmem gereken bu değil. Sana veda ediyorum. Artık seni beklemeyeceğim.” Gökçe, mesajı yazarken kalbinde büyük bir ağırlık hissetti. Parmakları titriyordu, ama bu mesajı göndermek, onun için bir dönüm noktası olacaktı. Göndermek için tereddüt etti. Eflan’ın cevapsız kalacağı, ya da belki de bir açıklama yapmayacağı ihtimaliyle yüzleşti. Ama yine de mesajı gönderdi. Sonra telefonunu kapattı ve derin bir nefes aldı. Eflan’ın bu mesajı okuyup okumayacağını bile bilmiyordu. Fakat artık bu meseleye bir son verme zamanı gelmişti. Kendini bu çıkmaz sokaktan kurtarmak zorundaydı.
Mesajı gönderdikten sonra geçen günlerde Gökçe, içinde hem bir boşluk hem de bir rahatlama hissetti. Eflan’dan gelen bir yanıt yoktu ve bu sessizlik artık canını acıtmıyordu. Hâlâ ona karşı bir şeyler hissediyordu, ama artık bu hisler onu kontrol etmiyordu. Kendine dönmeye başlamıştı. Psikiyatristiyle yaptığı bir sonraki görüşmede, Gökçe daha huzurluydu. Yüzünde hafif bir rahatlama vardı. Psikiyatrist: “Nasıl hissediyorsun, Gökçe?” Gökçe: “Bilmiyorum, ama sanırım daha hafif hissediyorum. Eflan’a veda ettim. Onun beni aramasını, sevmesini beklemekten vazgeçtim. Bu kolay olmadı, ama kendimi daha özgür hissediyorum.” Psikiyatrist hafifçe gülümsedi. “Bu, büyük bir adım. Eflan’ın seni ne kadar etkilediğini fark etmen ve bu döngüden çıkmaya çalışman, senin için önemli bir farkındalık.” Gökçe, psikiyatristin söylediklerini düşünerek başını salladı. Eflan, hayatında büyük bir yara açmıştı, ama bu yara artık iyileşme sürecine girmişti. Gökçe, kendine dönmenin, kendi hayatına yeniden sahip çıkmanın vakti geldiğini anlamıştı. Yavaşça, acının yerini huzura bırakabileceğini hissetmeye başlamıştı.
Gökçe, Eflan’a veda etmişti ama bu veda, kendi içinde yeni bir başlangıçtı. Eflan’ın gölgesi hâlâ oradaydı, ama artık onu kontrol etmiyordu. Gökçe, kendi yolunda ilerlemeye, kendini yeniden inşa etmeye başlamıştı. Bu yol zor olacaktı, ama Gökçe artık bu yolun kendi yolu olduğunu biliyordu. Ve bu yol, onu nihayet özgürlüğe götürecekti. |
0% |