
"Sustukça birikiyor içimdekiker, sanki çığlık çığlığa söyleyemediklerim..."
Emily'den
Kahvaltı salonuna girdiğimizde tüm gözler bize döndü. Arda'nın içtiği su beni gördüğünde boğazında kaldı. Arda öksürük krizine girerken masadaki herkes bana şaşkınlıkla bakıyordu. Aras gülümseyerek "Günaydın." dedi ve beni kolumdan tutup boş bir sandalyeye oturdu. Sol tarafımda kalan boş sandalyeye de kendisi oturdu. Kendine gelen ilk kişi gül hanım olmuştu. Yani annem. "Emily. Çok güzel olmuşsun kızım." Yüzümde bir gülümseme oluştu. "Teşekkür ederim Anne..." Herkes ikinci bir şoka girdi. Annemin gözleri doldu. Babam yalandan hafifçe öksürdü. Belli ki kıskanmıştı. Kıkırdadım." Gerçekten güzel olmuşsun kızım. Ama böyle dışarı çıkma olur mu?" İçimden kahkaha atmak geliyordu. "Tamam baba." Babamın yüzünde bir gülümseme oluştu. Babam "Afiyet olsun dediğinde herkes yemeye başladı. Tüm gözlerin üstümde olduğunu hissederken annem tabağımı dolduruyordu. Biri şu kadını durdursun. Tabağımda artık yer kalmamıştı ve ben çok ama çok az yiyen bir insan olarak bunların çeyreğini bile yiyemezdim. Biri beni kurtarsın. Tabağımdakilerin çok azını yedikten sonra doyduğumu hissettim ve çatalımı masaya bıraktım. Annem anında fark etti. "Kızım yeseydin." Başımı hafifçe iki yana salladım. "Yok anne ben doydum." Babam araya girdi. "Olur mu öyle şey kızım biraz daha ye." Tam itiraz etmek için ağzımı açtığım sırada Arda "Daha yeni ameliyat atlattın. Sağlıklı beslenmelisin" diyerek tabağıma birkaç börek daha koydu.
İç çektim ve beni salmayacaklarını bildiğim için tabağımdakilerden biraz daha yedim ama artık daha fazla yiyemezdim. Biraz daha yersem patlayacaktım. Ayrıca şimdiden midem bulanmaya başladı. Çatalımı bıraktığım anda Arda kafasını kaldırarak bana baktı. "Biraz daha yemelisin. Hiç denecek kadar az yemek yiyorsun. Bak şu yanındaki ikizin öküz gibi yiyor." Aras kaşlarını çatarak Arda'ya döndü. "Abi!" Arda da kaşlarını çattı. "Abiye bağrılmaz eşşek sıpası." Yüzümde hafif bir gülümseme oluştuğunda ayağa kalktım. "Ben gerçekten doydum. Size afiyet olsun." Tam odadan çıkacaktım ki Bulut abim "Nereye abiciğim?" Diyerek beni durdurdu. "Odama gidiyorum abim." Bulut abim bir anlığına dondu sonra kahkaha attı. "Abin sana kurban güzelim." Gülümsedim ve odama çıktım. Yatağıma koymuş olduğum ayıcığı kucağıma aldım ve sıkıca sarıldım. Bu sırada telefonum çaldı. Fakırlar gurubundan kuzey arama yapmıştı. Gülümseyerek aramaya cevap verdim.
Emily: Naber millet?
Ecrin: İyi senden naber?
Emily: Arda bana hediyeler almış. Ve tahmin edin aralarında ne varr?
Kuzey: Ne almış?
Emily: Peluş, kocaman bir ayı! Beyaz renkte hem de.
Toprak: Lan bu sana rüşvet falan mı veriyor acaba?
Kuzey: Veriyo olabilir mi?
Emily: Abartmayın. Hem kocaman pelüş ayıları sevdiğimi nerden bilecek? Hem de beyaz renkte. En sevdiğim rengi nerden bilsin?
Ecrin: Tabii yaaa. Nerden bilsin. Tesadüftür.
Ecrinin sesinden sezdiğim gerginlikle kaşlarım çatıldı.
Emily: Siz mi söylediniz?
Hepsi bir anlığına sessiz kaldılar.
Ecrin: Y-yoo. Ne alaka?
Emily: Ecrin.
Ecrin: T-tamam. Birazcık bilgi vermiş olabilirim.
Emily: Ecrin!
Ecrin: Yaa kızma. Hem ben sadece artık senin mutlu olmanı istiyorum.
Toprak: Tamam bu konuyu kapatalım.
Kuzey: Bence de.
Toprak: Eeee millet. Buluşalım mı? Ben çok sıkıldım.
Ecrin: Bana uyar.
Kuzey: Bana da. Zaten evden kaçmam lazım.
Ecrin: Gene naptın?
Toprak: Gamze ablasının o pahalı, kırmızı. favorisi olan ruju kırmış.
Emily: Allah rahmet eylesin kardeşim.
Ecrin: Helvanı dondurmalı yaparız.
Toprak: Cesedinden bir parça kalırsa gömeriz kardeşşş.
Kuzey: YAZIKLAR OLSUN DOSTLUĞUMUZA!
Toprak: La biz mi kırdık?! Kırmasaydın kardeş.
Emily: Gerçekten nasıl kırmayı başardın?
Kuzey: Ya ablamın odasından bir şey almak için girdim. Elimde telefon oyun oynuyom. Sonra işte önüme bakamdım yere de bir şey düşmüş. Ne olduğunu hatırlamıyom.
Ecrin: B12'n sıfır olduğu için olabilir mi?
Kuzey: Neyse. Ben kaydım. Refleks olarak masaya tutundum ama masa biraz olduğum tarafın karşısında taraf havalandığı için masadaki o ruj, güneş kremi, allık falan benimle beraber yere düştü. Ben kalktığım sırada yanlışlıkla ruja bastım. Ruj düşünce meğersem kapağı çıkmış. Bende işte ruju ezmiş bulundum. Arkaya doğru bir adıma attığımda ise rujun kapağını kırdım. Öyle işte.
Emily: Yorum yapmıyorum.
Ecrin: YUH AMK
Toprak: OHA AMINA KOYAYIM. YUH GERÇEKTEN
Emily: Helvanı pişirmeye gidiyom ben.
Toprak: Bize de getir. Senin mutfak becerilerin mükemmel.
Ecrin: Arkadaşlar buluşucaktık en son. 1 saat sonra bizim parkta? Herkese uyar mı?
Emily: Benim izin almam lazım
Kuzey: 5 dakikaya parktayım
Toprak: 6 dakikaya parktayım
Ecrin: Ben anca 1 saat sonra gelirim.
Toprak: Hızlı olun kızlar. Birinizde yanında atıştırmalık falan getirsin. Açlıktan ölüyom!
Emily: Niye?
Toprak: Tüm ev ahalisi gitti. Evde tekim. Yemek yapmayı denedim ama yemeği ocağın üstünde unuttuğum için yandı. Marketede inmeye üşeniyom. Zaten param yok. kısacası aç kaldım.
Ecrin: Aferin salak.
Kuzey: Millet ben evden çıktım. Hızlı olun.
Emily: Ben de izin alıp çıkıcam. Görüşürüz.
Ecrin: Bay bay
Aramayı sonlandırdığım gibi hızlı adımlarla odamdan çıktım ve aşağı indim. Annem ve Bulut abim salonda oturuyorlardı. "Anne." Annem sesimi duyduğu gibi bana baktı. "Efendim kızım?" Gülümsedim. "Dışarı çıkabilir miyim?" Bulut abimin kaşları açtıldı. "Nereye?" "Arkadaşlarımla buluşcam." "Şu 3 arkadaşın mı? Hastaneye gelen?" Başımla onayladım. "Bi ara tanıyalım onları ya." Bulut abimin sözleri üzerine annem gülümsedi. "Bence güzel olur. Onları bir ara yemeğe çağır, olur mu bir tanem?" "Bakalım aralarında senin için yanlış düşünen var mı" Bulut abimin dediği şey üzerine yüzüm asıldı. "Abi sen ciddi misin? Ya onlar çocukluk arkadaşlarım. Onlar hakkında lütfen doğru konuş." Bulut abim bana gülümsedi. "Tamam güzelim. Sen nasıl istersen." "Tamam o zaman ben çıkıyorum." "Seni bırakayım mı?" "Gerek yok abi. Ben giderim." "Yok ben seni bırakayım." "Abi-" "İtiraz yok güzelim. Hadi hazırlan." İç çektim. "Tamam abim."
Koşarak odama gittim ve hızla kıyafetlerimi değiştirdim. Üstüme hızla mavi bir sweatshirt geçirdim. Altıma ise bol paça siyah bir pantolon giydim. Çantamı ve eşyalarımı aldıktan sonra aşağı indim. Bulut abim beni kapının önünde bekliyordu. Yanına geldiğimde gülümsedi ve saçlarımı hafifçe karıştırdı. "Gidelim mi prensesim?" "Gidelim abim." Abimin beyaz arabasının ön koltuğuna bindim ve kemerimi taktım. Abimde sürücü koltuğuna bindi ve arabayı çalıştırdı. "Eee. Nereye?" Ona eski mahallemin adresini söylediğimde yola çıktık. "Emily. İstediğin bir şey var mı güzelim?" Başımı iki yana salladım. "Yok abim. İyiyim ben." Bulut abim bana baktı sonra tekrar yola döndü. Sanki söylemek istediği bir şey vardı ama söyleyemiyordu. Bu yüzden ben sormaya karar verdim. "Abi, söylemek istediğin bir şey mi var?" Bulut abim iç çekti. "Emily… şey..." "Abi söyleyebilirsin." "Abim psikoloğa gitmeye ne dersin? Yaşadıkların gerçekten hafif şeyler değil. Bize anlatamıyor olabilirsin, çekiniyor olabilirsin. Psikoloğa gitsen? Travmaların var. Seni böyle de çok seviyoruz ama acı çektiğini görmek içimi parçalıyor."Bulut abim ssuğunda arabada ki hva gergin bir hal aldı. Ne yapmam gerektiğii bilmiyordum. sikoloğa girmek istemiyrdum ama aaynı zamanda Bulut abimi de kırmak istemiyordum. Sonunda mahalleye vardığımızda park önünde durdu. İç çetim. "Düşünücem abi. Senin için." Bulut abim bana baktı ve gülümsedi. Sonra cüzdnından bir kart çıkarı ve bana uzattı. Kaşlarım çatıldı ve başımı iki yana salladım. "Olmaz abi." Olur güzelim." "Olmaz. "Olur." "Abi senden niye para alayım?" Abiler kardelerine para vermezler mi?" "Ama-" "İtiraz istemiyorum. Al şunu Emily." Derin bir nefes aldım ve uzattğı kartı aldım. Zaten vazgaçmeyecekti.
"Ha bu arada dikkat et. Başını belaya sokma. Zaten daha yeni hastaneden çıktım. Çok dikkatli ol, tamam mı güzelim?" "Söz dikkatli olcam abi." Arabadan inip kapıyı arkamdan kapatmadan önce abimin yanağına küçük bir buse kondurdum. Bulut abim şaşkınlıkla bana bakarken ona göz kırptım ve parka gittim. Birkaç saniye sonra arabanın gittiğini duydum. Seri adımlarla bizimkilerin yanına geldiğimde üçünün bir şey tartıştığını gördüm. "Ne oluyor?" Hepsi bana döndü. Kuzey "Hoş geldin Emy. Nasılsın?" dedi. Omuzlarımı silktim ve toprağın yanına oturdum. "Yani. Güzel gidiyor. Siz ne tartışıyorsunuz?" Kuzey eliyle önce Toprağı sonra Ecrini işaret ederek "Bu iki aptal Browni mi daha iyi yoksa karam mı daha iyi diye tartışıyorlar." Onlara ciddi misiniz? der gibi baktığımda Toprak "Browni daha iyi" dedi. Ecrin kaşlarını çattı ve "Hayır! Karam daha iyi" dedi. İkisi bu konu hakkında tartışmaya başladıklarında ayağa kalktım ve tartışan ikiliyi dizi izliyormuş gibi izleyen Kuzey'e "Ben markete gidiyorum. İstediğin bir şey var mı?" diye sordum. "Bu ikiliye Browni ve Karam al. Onun dışında istediğini al. Fark etmez." Başımla onayladım ve markete gittim. Market parktan çok uzak değildi zaten. Browni, Karam, çikolata, kola, cips falan aldım ve kasaya geçtim. Parasını ödedikten sonra poşeti sol elime aldım ve parka yürümeye başladım. O arada telefonuma gelen mesajlara bakıyordum. Bağırış sesleri duyduğumda irkildim ve hızla sesin geldiği yöne baktım. Parktan geliyordu. Parka baktığımda şok oldum. Toprak, Ecrin ve Kuzey bizim yaşlarımızda ve bizden küçük olan birkaç kişiyle birbirine dalmışlardı. Kendime geldiğim gibi koşarak onların yanına gittim. Yumruklar ve küfürler havada uçuşuyordu. Onları ayırmaya çalışmadım çünkü çalışırsam büyük ihtimalle yaralarıma bir tane daha eklenecekti. Derin bir nefes aldım ve tüm gücümle "DURUUUUN!!" diye bağırdım. Hepsi durdu ve bana baktılar. Arkadaşlarımın daldıkları kişilere baktım. 4 erkeklerdi. İkisi bizim yaşlarımızda, biri bizden bir yaş küçük gibi gözüküyordu. Sonuncuları ise bizden 2 ya da 3 yaş küçüktü. 4dü de bana şokla bakıyorlardı. Kimse bir şey diyemeden polis sirenleri duyuldu ve polis arabası önümüzde durdu. Sıçtık.
…
Şu an ne mi yapıyorum? Parmaklıkların arasından bomboş olan karşı hücreyi izliyorum. Bizi bir hücreye diğer o 4 çocuğu bizden 2 hücre öteye koymuşlardı. Sebebi ise yan hücremize koydukları gibi Toprak ve Kuzeyle tartışmaya başlamalarıydı. İyi de bunlar niye bana bu kadar yoğun bir şekilde bakıyorlar. Onlara döndüm. "Ne bakıyorsunuz?!" Zaten bunlar yüzünden suçsuz olamam rağmen nezarethaneye girmiştim. Ne vardı da birbirinize girdiniz amk?! Bir günüm bile sessiz geçmiyor. Aralarından en küçüğü "Bakmak yasak mı?" dediğinde içimden yüzüne bir yumruk indirmek geçti. Karşılık olarak "Çok bakma. Sonra aşık olursun." dedim ve onlara arkamı döndüm. Gerçekten kendimi atıcam. Daha yarım saat önce falan abime dikkatli olup başımı belaya sokmayacağıma dair bir söz vermiştim. Ayrıca Hakan abi bizi öldürecekti. Özellikle beni. Hastaneden yeni çıkmış biri olarak darp suçundan bir de nezarethaneye girmiştim. Ne güzel... Sesli bir şekilde nefes verdiğim sırada Hakan abi öfkeli bir boğa gibi nezarethaneye girdi. Gözlerinden resmen alev fışkırıyordu. Bu kez gerçekten sıçtık. "A-abi. Nasılsın?" Korkudan saçmalıyordum. "Abi valla ben kavgaya karışmadım. Ben suçsuzum." Dediklerim üzerine Hakan abi bana baktı sonra hala bana bakan çocuklara döndü. Eliyle beni gösterdi ve "Bu kız kavgaya karıştı mı?" diye sorudu. 4 çocuk başlarını olumsuz anlamda salladılar. "Yazıklar olsun abi, bana güvenmiyor musun? Ben ne zaman sana yalan söyledim?" Hakan abi tekrar bana döndü. "Hiç söylemediğine emin misin?" Yani... söylemiş olabilirim ama bu kez söylemedim. Zaten karışmamıştım.
"Anlatın ne oldu?" Hakan abinin sorusuyla Kuzey öne çıkıtı. "Ya abi biz sakin sakin oturuyorduk. Sonra bunlar bize laf attı. Sonra biz laf attık. Sonra kavga büyüdü birbirimize girdik." O 4 çocuktan biri ayağa kalktı. "Yalan! Siz birinin duvarına tırmanıyordunuz! Biz sizi durdurduk hırsızlar!" "Ne?!" Hakan aniyle aynı anda aynı tepkiyi verdik. Toprak "Ya biz Müzeyyen teyzenin duvarına ağacından elma almak için tırmandık." Başka bir çocuk daha ayağa kalktı. "Elma çalmaya utanmıyor musunuz lan?!" Ecrin sinirle ayağa kalktı. "Ne çalması lan?! Ağzını topla doğru konuş?! Biz küçüklüğümüzden beri Müzeyyen teyzenin ağacına ve duvarına tırmanırız. O bize izin veriyo! Bilip bilmeden konuşmayın pezevenkler." 3. çocukta ayağa kalktı. "Sen kime pezevenk diyorsun sür-" "YETER!" Hakan abisinin kükremesiyle herkes sus pus oldu. "Hepiniz doğru konuşun!" Saçma bir yanlış anlaşılma yüzünden buradaydım ve ailelerimiz aranmıştı. Kapı tekrar açıldığında hepimiz kapıya döndük. Gelen ikizim Aras'tı. "Lan ikiz. Daha yeni hastaneden çıktın. Ne diye kavgaya karışıyon. Valla annemiz kalpten gidiyordu." Aras'ın dedikleriyle hızla ona döndüm. "Annem iyi mi?" Aras başıyla onayladığı sırada 4 çocuk ona şaşkınlıkla bakıyordu. Biri "Senin burada ne işin var?!" dediğinde Aras onlara döndü ve şok oldu. "Sizin burada ne işiniz var?!"
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.2k Okunma |
346 Oy |
0 Takip |
15 Bölümlü Kitap |