
Dikiş izleri...
O izleri görmek o kadar çok acı geliyordu ki bana... Ne yaparsam yapayım bu acıyı dindiremezdim.
Alnımda ki dikişler, kafamın arkasında ki dikişlerden bir tık daha fazla olduğu için alnımda daha çok iz vardı ve bu benim canımı çok sıkıyordu.
Ben bu izi her gördüğümde bana o kabusu hatırlatacaktı.
Ben ne kadar gerçeklerden kaçmaya çalışsam, gerçekler benim peşimi bırakmıyordu. Bir gölgeye mahkum kalmış gibiydim.
Lavabonun üstünde bulunan dolabın kapağını açtım ve orada daha önce görmüş olduğum makası elime aldım. Bu hayatta en çok sevdiğim şey saçlarımdı, onlara kıyamazdım ama bazen de kendim için fedakarlıklar yapmam geriyordu.
Saçımın bir kaç tutamını gözümün önüne doğru alıp gözlerimi kapattım ve gelişi güzel kesmeye başladım. Bunu yaparken buruk hissetsem de, dikiş izini görmeye takatim yoktu.
Saçımı kâkül yaptıktan sonra bu sefer makası saç uçlarımı kesmek için arka tarafa götürdüm.
Saç uçlarımı da yavaş ama hırçın bir şekilde kestikten sonra elimdeki makasın, elimden kayıp lavabo tezgahına düşmesine izin verdim.
Gözlerim aynadaki yansımamı buldu. Bir kaç yamuk kesimde olsa da kâkül yaptığım saçlar dikişlerimi kapatmıştı. Çok güzel olmasa da fena olmamıştı, yamuk kestiğim yerleri düzeltmeyecektim.
Lavabo tezgahında ki saçları toplayıp çöpe attım ve duşa girdim. Ne zamandır duş almıyordum ve kendimi gerçekten pis hissediyordum. Duşta çok uzun kalmak istemediğim için hızlıca duşumu aldım ve çıktım.
Bugün benim için yeni başlangıçlar olmasını diliyordum. Dün Neva beni Pirhan'ın evinden aldıktan sonra uzun bir süre düşünmüştüm ve bir karara varmıştım. Bunun için daha da fazla geç olmadan yukarıya çıkıp Nevadan yardım isteyecektim.
Hızlıca üstümü giyip yukarıya, Neva'nın odasına çıktığımda kapısını tıkladım. İçeriden ses geldiğinde kapıyı açtığım ve Neva'yı kafasını yataktan aşağıya sarkmış bir şekilde buldum.
Kaşlarımı çatmış bir şekilde Neva'ya baktım. "N'apıyorsun?" Kapalı olan gözlerini açıp bana baktı. "Meditasyon."
Anlamayarak ve sorgularcasına ona baktım. "Kafanı yataktan sarkarak mı?" Kafasını salladı. "Evet çok iyi geliyor. Bütün sinirimi stresimi alıyor. Gel istersen sende dene." Aklı hep gidecek. Gülesim geldi, bazen hareketleri bana çok garip geliyordu.
"Yok ben se-" Cümlemi daha bitiremeden Neva'nın, "Sen saçına ne yaptın?" diye bağırmasıyla, daha doğrusu cırlamasıyla yerimde sıçradım.
Hızlıca yattığı yerden ayağa kalkıp bana doğru adımlamasıyla başı dönmüş olmalı ki olduğu yerde durdu.
Bir kaç adım atıp yanına geçtiğimde kolundan tuttum. "İyi misin?" Kafasını sallayıp bir kaç dakika öylece durduktan sonra kolunu elimden çekip, elini saçlarıma götürdü. "Ne yaptın kızım sen saçlarına?"
"Değişiklik olsun istedim. Kötümü olmuş?" Diye sordum durgun bir ifadeyle. Bana uzaylı görmüş gibi baktı. "Yani, ne bilim kötü değil de, biraz şey olmuş." Çirkin görünüm. Ne dercesine kafamı salladım. Beni etrafımda bir tur döndürüp durdurdu ve, "Değişik olmuş." dedi mırıldanarak. "Ama neyse çok dert etmeye gerek yok. Kuaföre gider hallettiririz."
"Hayır," diye düşünmeden, hızlıca cevap verdim. "Düzeltmek istemiyorum, aslında böyle hoşuma gitti." Bana sen ciddi misin dercesine bakmaya başladı. Ben'de ifademi hiç bozmadan, kararlı bir ifadeyle ona baktım. Saçlarıma benden başkasının zarar vermesini istemiyordum.
İfademi hiç değiştirmediğimi görünce pes edercesine ofladı ve "Peki," deyip kendini yatağa bıraktı. Tebessüm edip yanına geçtim. Buraya Neva'dan yardım istemeye gelmiştim ve vakit kaybetmeden işimin hallolmasını istiyordum. "Neva!"
"Ha," dedi homurdanır gibi. "Şey, aslında ben senden bi' şey isteyecektim." Yattığı yerden doğruldu ve bana baktı. "Peruk var mı sende?" diye sormamla gülmeye başlaması bir oldu. "Ne oldu beğenmedin mi saçlarını?" Direk böyle sorunca böyle anlaması normal olduğu için bende kıkırdadım. "Hayır işe başlayacağım." Kaşlarını çatıp anlayamaz halde bana baktı. Böyle bakmasının sebebi dışarı bile çıkmaktan kaçarken işe başlamaya cesaret nasıl ettiğimi sorgulamasından dolayıydı. "Ne yapacaksın?" Omzumu silktim. "İşe başlayacağım."
"Sebep? Ezgi bak, sana yük oluyorum falan deme bozuşuruz." Sıkıntılı bir şekilde nefesimi verdim. "Yani o da bir sebep ama zaten ben artık ne olursa olsun daha fazla boş boş beklemek istemiyorum. Bir şeylerle uğraşmak, çalışmak istiyorum." Yoksa öbür türlü zihnimi bir türlü susturamıyordum ve korkarak kaçmaktan yorulmuştum.
"Ezgi," dedi ve susup gözlerini kapattı. Sanki bir şey soracaktı ve zorlanıyor gibiydi. Ne soracağını biliyordum bu yüzden sessizce sormasını bekledim.
Cesaretini toplamış olmalı ki gözlerini açıp bi' anda, "Sen neden kaçıyorsun?" diye sordu hızlıca. Tahmin etmiştim. Bunu sormak için geç bile kalmıştı. Normalde başkası olsa bu kadar süre beklemez beni ilk gördüğü anda sorardı.
Ama ben ona bu sorunu cevabını tam olarak veremezdim. Ne diyecektim? Yaşayacaklarından, yaşadıklarından. İç sesim bana cevabı verdiğinde ben o cevabı iletemedim.
Neva sorunun cevabını o kadar merek ediyor olmalıydı ki yerinde kıpırdanıp duruyordu. Ya da bu soruyu sorduğu için rahatsızdı. Her ikisi de olabilirdi ama ben onu yanıtlamayı reddettim ve oturduğum yerden kalktım.
"Sende şimdi peruk yok mu?" Konuyu değiştirdiğimden olsa gerek bi' an duraksasa da üstelemeyip ayağa kalktı ve, "Var." diyerek giyinme odasına ilerledi. Peşinden gitmek yerine beklediğimde elinde tonlarca perukla geri dönmüştü. "Evet, ne renk takmak istersin?" Neva'nın yatağa bıraktığı peruklarla şaşkınca bakmaya başladım. Bu kadar peruğu olduğunu bilmiyordum. Sadece odasında gördüğüm bir kaç peruk var sanıyordum ama Neva'nın yatağa bıraktıkları bir peruk mağazası açacak kadar fazlaydı.
Elimi renk renk olan peruklara götürdüm. "Bunların hepsi senin mi?" Beni onaylayarak kafasını salladı. "Niye bu kadar fazla?"
Bilmem dercesine dudaklarını büzüp, "Bazen sahnelere çıktıkça alıyordum, sonrada böyle birikti işte." dedi ve eline kahverengi bir peruk aldı.
Ayağa kalkıp perukları incelenmeye başladım. "Sence hangisi beni benden farklı gösterir?"
Neva elindeki kahverengi peruğu bırakıp sarı bir peruk aldı ve yarım yamalak kafama taktı. "Maalesef ki sende bu gözler olduğu sürece hangi peruğu takarsan tak ben buradayım diye bağırıyorsun."
Kafamı çevirip aynadan kendime baktım. Doğru söylüyordu. Mavi harelerim kendini belli edecek kadar belirgindi. "Haklısın."
"Evet, ve bu yüzden de lens takacağız." diye Neva yüksek, mutlu bir şekilde söylediğinde sanki ampulü kendisi bulmuş gibi heyecanlıydı.
Güldüm, "Çok yaratıcısın cidden." Yanağımdan makas alıp, "Öyleyim." Dedi ve odasında bulunan makyaj masasına ilerleyip eline lens kutusunu alıp geldi.
"Senin tenin beyaz renk olduğundan dolayı her renk sana olur. Hangi renk takmak istersen seç beğen al."
Elimi peruklarda dolaştırdım. "Bilmem, fark etmez. Sen seç."
Kolumdan tutup beni aynanın önüne doğru çekiştirdi. "Aslında seçmeye gerek yok. Baksana, bu sarı sana çok yakıştı."
Kafamdaki peruğu düzelterek aynada ki yansımama baktım. Fena durmuyordu ama peruk takmak yerine saçımı boyatsam aynı sonuca çıkıyordu. Ama saçımı asla boyatmazdım.
"Şu lensleri de takarsan tamamdır." Neva beni boy aynasının karşısından çekti ve makyaj masasının önündeki pufa oturtup kutusunu yeni açtığı lensleri takmaya başladı. "Aç bakalım gözlerini."
Gözlerimi yavaşça açıp bir kaç saniye görüntümün netleşmesini bekledim. İlk defa taktığımdan dolayı olsa gerek ki gözüm çok fazla yaşarmıştı.
"Mavi gözlerinin yerini tutmasa da kahverengi sana çok yakıştı." Neva'nın gülümsemesine karşı gülümsedim. Ne kadar yakıştığına bakmıyorum, beni benden farklı göstersin yeterdi.
"Şimdide biraz makyaj yapalım." Eline almış olduğu nemlendiricinin kapağını açarken hızla itiraz ettim. Şu an ona gerek yoktu. "Ay yapalım ne olacak? Yüzüne renk gelmiş olur." Oturduğum yerden kalkarken, "Hiç haz etmiyorum." diye açıklamada bulundum.
"Peki yapmayalım ama yalnız sarı peruk ve lens sana çok yakıştı." Halen daha bakışlarımı alamadığım aynaya daha dikkatli baktım. "Evet, farklı olmuşum." Önce kendimi biraz garipsesem de, dikkatlice baktıktan sonra garipsemeyi bıraktım. İyi görünüyordum. Ayna da ki kişi bana benzemiyordu. Yani farklıydım. Gülümsedim. En azından beni tanıyan biri çok dikkatli bakmadığı sürece beni tanımazdı.
Sonunda bakışlarımı aynadan çektiğimde, "Yalnız bir şey eksik." diye mırıldandım. "O da iş." Yüzüm düştü. İş nasıl bulacaktım ki ben? Daha önce hiçbir yerde çalışmamıştım.
Neva gülerek yavaşça kolumu dürttü. "Ben buldum." Kaşlarımı çattım. Ne ara bulmuştu? "Ne işi? Nasıl buldun?"
"Bir arkadaşımın restoranı var. Ona soracağım. Eğer sende garsonluk yapabilirsen tabi."
Sevinçle gözlerim parıldadı. "Sen ciddi misin?" Beni onaylandığında sevinçle Nevaya sarıldım. "Teşekkür ederim Neva. Herşey için çok teşekkür ederim."
***
Üç saat. Üç saattir başka bir benlik içerisindeyim. Sarı saçlarımla, kahve rengi gözlerimle ve üstündeki siyah kalem pantolon, beyaz gömlek ile farklı bir hayata başlamış gibiydim.
Pirhan ile beraber bahçedeyken Pirhan kalkıp gittiğinde o gün onun kalkmış olduğu banka oturmuş ve Neva gelene kadar sadece düşünmüştüm. Her şeyi düşünmüştüm. Geçmişi, geleceği, şimdiyi... Ve işe başlamak istemeye de o gün karar vermiştim. Amcamdan kaçıyordum evet ama bu nereye kadar sürecekti. Öylece bana ait olmayan bir yere sığınıp onun beni bulmamasını bekleyemezdim. Bu hem benim için iyi olmazdı çünkü sürekli düşünüp sadece kendime acı çektirirdim hem de Nevaya fazlasıyla yük olurdum. O yüzden işe başlamaya karar vermiştim. Ben önlem olarak peruğumu falan takacaktım -ki şu anlık başka alabileceğim bir önlemim yoktu- sonrada çalışmaya başlayacaktım. Önlem şarttı çünkü Isparta Antalya'ya yakındı ve amcamın herhangi bir tanıdığı beni görebilirdi. Tabi aldığım önlem beni nereye kadar götürebilirse..
Neva ise dün arkadaşına sormuş bugün ise işe başlamıştım.
Daha önce böyle bir deneyimim olmamıştı ama şuana kadar iyi iş çıkardığımı düşünüyordum. En azından tepsileri falan devirmeden masalara yiyecek içecekleri dağıtmak benim için başarılı bir beceriydi.
"Bak gördün mü, düşündüğün gibi sakarlık falan yapmadın." Elimde ki boş tabakların bulunduğu tepsiyi bar tezgahın üzerine bıraktım ve su içmek için Neva'nın yanında ki sandalyeye oturdum. Bugün beni yalnız bırakmamıştı ve ben işe başladığımdan beri yanımda olmuştu.
"Ay, şükür." Sakar değildim ama işe başlarken sakarlık yaparım diye korkmuyor da değildim.
"Ezgi az lavaboya kadar gidip geleceğim de, rica etsem şu siparişleri 11 numaralı masaya götürür müsün?" Daha bugün tanışmış olduğum Sevgi yanıma doğru yürüdüğünde suyumu içtikten sonra ayağa kalktım ve elindeki tepsiyi elime aldım. "Cam kenarında ki masa değil mi?" Beni onayladı ve teşekkür edip yanımdan ayrıldı.
Restoran düşündüğümden çok daha fazla büyük olduğu için çok fazla kişi çalışıyordu ve herkesin baktığı bölgeler ayrılmıştı.
Tepsi gereğinden fazla dolu olduğu için düşmemek için sadece önüme bakarak yürüyordum. 11 numaralı masaya yaklaştığımda tepsiyi yavaşça masaya koydum ve tepsideki tabakları masaya koymaya başladım.
"Geçen geldiğinde seni görmemiştim. Beni beklemeden gitmişsin." Sağ tarafımda oturan müşteri konuşunca sesi bir an tanıdık gelmişti ama sonra bana öyle geldiğini düşündüm. Sonuçta nereden tanıdık gelecekti?
"Sen kimsin de ben seni bekleyeceğim? Boş yapmada, neden geldiğini söyle Sercan." Sol tarafımda ki kişinin konuşmasıyla kaşlarım anında çatıldı. Bu sesin sahibini tanıyordum. Kafamı ağır hareketlerle kaldırdığımda anında Pirhan'ın yandan profiline denk gelmiştim.
Elleri çenesinin altında yumruk olmuş bir şekilde karşısındakini dinliyordu. Pirhan'ın burada olduğunu bilmiyordum. Onu restorana girerken görmemiştim.
Pirhan'a gereğinden uzun süre bakmış olmalıyım ki sağ tarafta oturan adam, "İşini halledip gidecek misin yoksa sende mi oturmak istiyorsun?" diye sinirle söylendi. Kaba adamlar...
Kendime gelip bakışlarımı Pirhan'dan çekeceğim zaman da kehribar gözlerle göz göze geldim. Uzak ama sıcak bakışları yüzümde, saçlarımda dolaştığın da yüzünde garip bir ifade yer aldı. Beni tanımış mıydı? Tanımamalıydı.
Bu kadar uzun süre baktığına göre tanımış gibiydi yada tanımaya çalışıyordu. Bakışlarımı ondan çekip hızlı bir şekilde tepsidekileri boşattım ve masada ki boş olan çay bardaklarını almaya başladım.
"Su dursun." Sağ tarafımda ki kişi yine konuştuğunda sesi bana yine uzaktan tanıdık gelmişti. Elime tepsiyi alıp sağ taraftaki kişiye baktığımda donduğumu hissettim.
Sercan abi... Amcamın adamı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 238 Okunma |
35 Oy |
0 Takip |
14 Bölümlü Kitap |