Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm

@gecmisten_okur

BU KİTAPTA OLAN OLAYLAR GERÇEK OLMAYIP TÜMÜ HAYAL ÜRÜNÜ OLMAKTADIR.

 

 

 

15 YIL ÖNCE

 

Şebnem yüzüne buz gibi suyu yüzüne çarptı. Nefes alıp verişleri tüm odayı dolduracak kadar hakimdi. Vicdan azabı ruhunu yakıyor pişmanlık hissi yanan ruhunun küllerini savuruyor ne yaparsa yapsın asla o ateş geçmiyor biliyordu ki geçmeyecekte.

 

Sesler duyuyordu onu derinden yaralayan "SEN KATİLSİN, BABANDANDA DAHA KÖTÜ BİR KADIN OLDUN SEN KATİLSİN". Kulaklarını kapattı gerçeklerle yüzleşmek istemiyordu canı yanıyordu.

 

dizlerinin üzerine çöktü ve sanki sesleri susturmak istercesine "ben suçsuz değilim ben sadece aşık oldum" diye haykırdı göz yaşları sel oldu kulaklarını kapattı.

 

Ateş Şer ile hikayesi üniversitede başlamıştı hikayesi. Üniversitede hep sakar bir öğrenciydi gözlüklerini asla çıkarmaz hep sadece ders çalışırdı. Bir gün aldığı kahveyle yürürken kahve önce eline dökülmüştü onun paniğiyle kahveyi üzerine dökmüştü.

 

Ateş onu ne ara fark ettiğini bile anlamamıştı ona yardım etti sonra ise ona bir kart verdi fizik bölümünden mezun birisinin onun yanında çalışması gerektiğini söyledi. İçinde hisseti duygunun haddi hesabı yoktu kimisi için hayranlık kimisi için sevinç kimisi için ise ilk görüşte aşk olarak yorumlana bilirdi ama hissettiği bu kadar küçük kalıplara sığamazdı.

 

Düşünmeden kabul etmişti Fizik bölümünden çoğu kişi iş dahi bulamazken onun resmen ayağına gelmişti. Sakarlığı ilk defa işe yaramıştı öyle düşünüyordu.

 

Halbuki o sadece işlediği cinayetlere kültürlü bir ortak arıyordu. AGİRE bir cinayet örgütüydü 30-40 yıla eğer ki direniş çıkmazsa tüm Dünya'da sadece tek tip insanlar kalacaktı. Bu bir bakteri ile sağlanacaktı en cani ve acımasızı ise bunun sahipsiz çocuklarda test edilmesiydi.

 

Başlarda istemedi ama sonra Ateş'e karşı duyguları onu bir çocuğu kendi elleriyle öldürecek kadar ileri gitti. Hayatı artık Ateş'e yaranmak olmuştu.

 

Bir gün onun evli olduğunu öğrendi. Dünya başına yıkıldı gerçek yüzü ise karşısına bir tokat gibi çarptı. En kötüsü ise deney yapılan çocukların arasında öz oğlu vardı. O çocuğu korudu öz oğlu gibi sevdi Ateş aç bıraktı o doyurdu.

 

Yalnız o kendisinden önce hep tek bir kızı düşündü. Babası ona olan düşkünlüğünden beynine bir çip taktırmıştı ama o pes etmedi yine verdiği ekmeği ilk Işık Ekinciye götürdü. an ki vicdan azabının sebebi tamda o kızdı. Ondan abisini öldürmesini istemişti abisi ile birbirine çok bağlıydı böylede intihar edecekti 15 yaşında ki bir çocuktan bunu istediğine inanamıyordu.

 

En sonunda elleri kapıyı tuttu çekti ama açılmadı. Kilitli kalmıştı "İMDAT BURADA KALDIM YARDIM EDİN" diye tüm gücüyle bağırdı. Kapının altından bir dosya geldi.

 

AGİRE MASSACRE PROJESİ;

 

Dünya sadece Tanrının yaratığı insanlara göre bir Dünya. Hayvanlar ve ölecek sadece insanların yarattığı hayvanlar kalacak. 8 milyar insanın sadece 15,3 milyon olan Yahudiler yaşayacak. Bir çiple öldürülecek çipin güvenli olduğu %100 doğrulanmış 16 çocukta test edilmiştir. Tolga şer isimli ve ayrıca deneyin önemli adamlarından olan Tolga Şer'e neuralik çip takılmıştır zamanla 2014'dan sonra her çocuğa Tolga Şer'e takılan çip takılacaktır. Karşı çıkanlar bu çiple yönetilecektir.

 

 

Başını hayır anlamında art arta salladı sonra çığlıklar atmaya başladı;

 

"HAYIR"

"HAYIR"

"HAYIR"

 

kapıya yumruklarını geçirdi, sonunda dizlerinin üzerine çöktü aşk onu kahretmişti şunu biliyordu artık aşk sadece can acıtırdı.

 

Pişmanlık duygusu alev aldı kendisine olan öfke ise kat kat büyüdü. Ama artık göz yaşları boştu bir süper kahraman gelmediği sürece Dünya'nın sonu olanlardan birisi olacaktı.

 

 

 

...

 

IŞIK EKİNCİ

 

Makyajımı sabitledim. Bende Heterokromi olduğu için gözlerimden bir tanesini mavi diğeri ise kahverengiydi. Mavi gözümü kahverengi Lens ile kapattım kıpkırmızı bir ruj sürdüm.

 

Üzerimde gri bir kumaş pantolon diz kapaklarım biraz altına kadar gelen kahverengi bir kaban ve beyaz boğazlı bir kazak vardı. Makyajım ise elmacık kemiklerimi belli eden bir bronzer çekmiş kıpkırmızı bir ruj sürmüş kopkoyu bir makyaj yapmıştım.

 

Kazağım ile uyumlu beyaz mini çantama telefonumu ve kırmızı rujumu attım beyaz topuklu botlarımı ayağıma geçirdim ve dışarıya çıktım.

 

Kestane rengi saçlarımı özgür bıraktım ve yürümeyi tercih ettim. Dünya için bir süper kahraman konumundaydım. 18 yaşındayken örgütüm olan "FREE" kurmuştum.

 

Zamanla bu bir yönetim biçimi olmuştu ilk kez 21 yaşındayken Fransa'da başlatmıştım. Zamanla bir çok Avrupa ülkesi hatta başkan değişmeseydi Amerika gibi büyük güçler katılmıştı.

 

Her ne kadar çoğu ülke örgütümü karanlık Dünya'nın gizemi olarak adlandırsa ve halka bu yönetim biçimi açık açık yazmak yerine yasalarla oynansa da ülkelerin başkanları gözünde ki büyüklüğümü biliyordum.

 

Bu örgütü kurma sebebim ise Dünya'nın tek bir ülke olmasını isteyen örgüt only Dünya'da ülkeler birleşmesini istemişti sanki tek bir ülkeymiş gibi aynı yönetim biçimi, aynı bütçe, aynı ekonomi, aynı din, aynı mezhep kısacası Dünya'yı aynı yapacaklarını sanmıştı ama benim örgütümü kabul eden ülkelere özgürlük veriyor ve bunun uğruna ONLY ile karşı karşıya kalıyorduk.

 

Tabi ki de bunun uğruna bir çok şeyden vaz geçmiştim. Sevdiğim adamı terk etmiştim sadece bir mektupla. İlk öpücüğümüz ona olan vedamdı. Ömrümün en güzel yılları onunla geçmişti.

 

Şimdi ise o yıllarda ona verdiğim bir sözü her yıl olduğu gibi bu yılda yerine getirdim. Eğer ki bir gün ayrılırsak Çınar ağacı dikecektik ve onu sulayacaktık. O suluyor muydu? Yada dikmiş miydi? Evet bilmiyordum bilmekte istemiyordum bir nimet karşılığında karşılığında başka bir nimetten vaz geçmiştim bunun pişmanlığını o çınara su vererek geçmeyecekti bunu artık biliyordum ama anılara saygı duymak beni rahat ediyordu.

 

Ağacım yaralanmıştı onun için bir kutu merhem aldım ve parasını ödedim. Ağacımı onla ayrılır ayrılmaz dikmiş ve her fırsat bulduğumda sulamıştım. Parka diktiğimden E zaten düzenli sulanıyordu ama kendim o ağacın yanında piknik yapmayı sulamayı çok seviyordum.

 

Bugün benim Doğum günümdü abimin öldüğü gündü. Sonunda alana ulaştığımda gülümsedim burası daha henüz keşfedilmemişti keşfedenlerde içmek için geliyordu bir kaç kişinin bana asılmıştı onun dışında genelde hep yalnız olurdum.

 

Ağacın oraya geldiğimde ağaca merhem sürülmüş ve hatta sarılmış bir Daha ne olduğunu bile anlamadan iki büyük el önce gözlerimi kapattı. Karnına sertçe dirseğimin ucunu geçirdim ellerini gözlerimden uzaklaştırdı gözlerimde olan elleri bileklerimi tuttu "ya ablacık öldürüyordun beni az kalsın ne yapıyordun" önüme döndüğümde suikastçının Doruk'tan başkasının olmadığını anladım.

 

"İyi ki doğdun ablacık iyi doğdun para bankam" yüzünde gülümseyen ifade beni gülümsetmeye ve kollarımı boynuna sarmama yetti. Aslında ondan başlarda nefret etmiştim kardeşim olduğu düşüncesi aklımın ucundan geçmezdi 21 yaşındayken tanışmıştım onunla ONLY ajanlarından birisiydi.

 

Annelerimiz ortaktı gerçekten görmüştü annemi sarılmıştı annem ona belki de öpmüştü kokusu acaba annemin nasıldı?

 

Onu bir çok kez kıskanmıştım bu yönünden dolayı bizim gibi denek olmamıştı. Annemin evlendiği adam sorunluymuş evet babası yüzünden çocukken hep bir yani eksikti o yanı tamamlamak istemiştim ama aile sevgisini tadamadığımdan eksik yanını doldurmamıştım ama oluşan yaralarını sardığımı düşünmüştüm.

 

Kardeş olduğumuz ilk kez ortaya öyle bir anda çıkmıştı ki. Beni öldürecek ve sonuna kadar FREE davasını bitirecekti. ONLY bunun için Doruğu tutmuşlardı ajandan çok paralı katildi sonrası ise ONLY için güvenilir bir ajan.

 

Annem de oda bizi hep öldü olarak bilirlermiş evet Oğuz ölmüştü evet ama ben Dünya'nın hep yaşayan bir mahkumu olmuştum gitmek isteyen ama kalmaya zorlanan.

 

Beni bir depoda sıkıştırmıştı. Arabamla toplantıdan dönerken suikasta uğramıştık şoförüm vurulunca bulduğumuz bir patates deposuna sığınmıştık. Doruğun tüm askerlerini vurduğumdan depoya tek girmişti. Şakağıma silahı dayadığında boynumda ki yarım ayı andıran doğum lekemi görmüştü. Başta şok olmuş gibi bakmıştı tesadüf sandığını bile sonralarda söylemişti.

 

Ama bu kadar tesadüf fazlaydı annem adımızı soy adımızı söylemişti. Anne adımı ve baba adımı dedem kimliğimize çocukken yazdırmıştı özellikle ona benzeyen sol mavi gözüm ona bunu inandırmaya yetmişti. Beni öldürememişti eli titremişti yutkunmuştu hatta gözünden yaş bile gelmişti.

 

Bana "git" demişti "kaç buralardan kaç git" sesi titriyordu silahı tutamıyordu mavi gözleri dolmuştu.

 

"Neden bana acıyorsun hadi yap ve al paranı yap öldür beni hayatın piç kurusu olan o kadını öldür Dünya'da sonuna kadar sussun öldür" sesim o an titrememişti dimdik çenemi kaldırmış dimdik durmuştum ölüm benim için kaybedilmiş bir oyun değil hak edilerek kazanılan bir zaferdi.

 

"Ben bunu yapamam" gözünden bir damla yaş yere düşmüştü.

 

"Ne oldu yoksa vicdana mı geldin?" çenem hayla dimdik durmuştu asla düşmezdi gururum hayatımda ki en büyük ganimetim gururumdu aşk uruna ganimetimden vaz geçebilirdim vaz geçebilirim bu farklı tabi.

 

"Sen mucizesin, Yaşaman mucize annem..." sertçe yutkundu titreyen elleri durmak istemedi.

 

"Sen anneme çok benziyorsun s..ee..n Sertap Dinçer'in kızı olan Işık Ekinci misin?" konuşamıyordu.

 

"Bu yeni yolunuz mu annemi nereden buldunuz hadi korkak o kadar şey bulmuşsun öldürsene artık ulan öldür artık bu iş sıktı" onun için annemi nereden buldunuz demem tam kalbine silahı dayamasına yetmişti.

 

"Özür dilerim anne" silahla kendisini tam kalbinden vurmuştu o gün şok olmuştum beni öldürme şansı vardı ama öldürmemişti.

 

Onu hastaneye götürmüştüm bir yandan da DNA testi yapmıştım ve evet o benim kardeşimdi.

 

Şok olmuştum o gün. Aramızda hep kalın bir duvar vardı ama onun merhameti anneme verdiği sözler ve bana olan bağlılığı duvarı yıkmıştı hatta bizim örgütümüze geçmiş ve en iyi ajanlardan olmuştu.

 

 

"Pastam yok mu? Dorukcuk" dudaklarımı büktüm o is gülümseyerek "var ama senin kartla aldım" yüzümü astım.

 

"Ya Dünya'nın en iyi örgütlerinde üstün rütbeli ajansın bare doğum günümde pasta al beleşçi" gülerek karşılık verdi "yokk" dudaklarımı bozmadan çikolatalı pastadaki mumları üfledim ve dilek tuttum.

 

Dileğim sevgilim seni terk ettiğim bu Dünya'da bu iğrençliği unutmamak ve seni hep anmak seni ne olursa olsun sevmek.

 

Mumu üflediğimde çocukça alkışladı o pastayı keserken bende her yıl yaptığım gibi mektubumu yine Çınar ağacının altına gömdüm sözlerimi özgür bıraktım.

 

2024 13 Ağustos Salı

Nasılsın sevgilim;

Umuyorum ki iyisindir bu gün benim doğum günüm ve yine seni sevmeyi diledim. Çınar ağacım bugün hasta olmuş onu iyileştirdim korkma daha doğrusu Doruk iyileştirmiş. Seni özlüyorum evet tüm bunları abimin intikamı için orada ölen çocuklar için annen için insanlık için yaptım. Kendimi pişman hissetmiyorum aksine mutlu gibiyim seni özlüyorum seni yanımda istiyorum evet ama senin nefes alman bir yerde gülüyor olman bana yetiyor. Bir gün başkasını sev sevgilim sev sevgi harika bir duyguymuş Doruk bana bunu öğretti ama yerim hep kalbinin derinliklerinde kalsın olur mu? Her ne pahasına olursa olsun seni bu yola sürüklemek istemedim bağışla seni terk ettiğim için şimdi bu mektubun yeri yine toprak toprak bedenin gökyüzü ise ruhun serbest olduğu yerdir şimdi ikisi de toprağın ikisi de özgür bir gün görüşmek dileği ile

sevgiler Işığın

 

Pastayı yerken bana yaşadığı anıları anlattı gülümseyerek onu dinledim.

 

Yazarın anlatımıyla

 

Tolga Şer her zaman gittiği çınar ağacının yanına gitti. Bu ağacı bulduğunda çok hastaydı onu iyileştirdi Işığına olan sözünü tuttu. Bu gün Işığın doğum günüydü kutlamak isterdi ama ondan çok uzaktı.

 

Babasının ona çaktığı çipten kurtulduktan sonra babasının örgütüne girmiş ve bilgileri patlatıp kendi örgütünü kurmuştu.

 

Amacı babasının planını bitirmekti. Bir nevi başarılıda olmuştu ama MASSACRE projesini bitirmemişti ama ertelemişti. MASSACRE projesinde önce çocuklarda deney yapılarak alınan ilaçlar

 

 

Bu gün her zaman yaptığı gibi Işığa zamanında verdiği sözü yerine getirecekti. Toprağa oturdu gülümsedi ve mektubunu yazmaya başladı.

 

Sonunda mektubu bitirince bir kavanoza toprak doldurdu üzerine yazdığı mektubu koydu ve kavanozu toprakla doldurup kapattı.

 

Toprak ruhun özgürlüğüne kavuştuğu yerdi. Özgür bırakmak sadece toprağa ve Tanrıya mahsustu. Mektubu toprakla bu yüzden kapattı hep özgür kalsın kelimeler hep özgür kalsın düşünceler hep özgür kalsın ona olan aşkı hep özgür kalsin kavuşsun toprağına diye.

 

Gülümseyerek aldığı biradan bir yudum ve günün batışını izledi.

 

2024 13 Ağustos Salı

Bu gün çok güzel bir gün sevgilim sen doğmuşsun Işığım doğmuş Güneşim doğmuş sen doğmuşsun. Göz göze gelmeyi özledim seninle evet sana sarılmayı kokunu içime çekmeyi saçlarını okşamayı özledim.

Evet seni her şeyden çok özledim ama hayır sana kızgın değilim sevgim öfkemin önüne geçti. Yine de sana hayla kızgın olduğum noktalar var yine de sen sevgilim Işıklar sönse her yerden kapkaranlık olsa bile. Bulurum seni o kadar seviyorum.

Ve evet Işıklar söndü Güneşim olan sen gittin ama sana olan sevgim karanlığı aydınlattı sana olan sevgim gün geçtikçe kar topu gibi büyüyor iyi doğdun Işığım iyi ki doğdun.

Bak çınar ağacını iyileştirdim belki başka bir evrende biz olabiliriz yeniden. Bunun umudu ile yazıyorum eminim ki hayla eski Işıksan benim Işığımsan benden özür diliyorsundur dileme sev sevgilim beni sev unutma. Hayatına kim girerse girsin ben hep kalbinde olayım aşık olma bana sevme nefret et benden ama beni unutma hep kalbinde bir yerlerde güzel bir anı olayım.

Hep sen varsın güzel anılarda güzel duygularda neşemde seni seviyorum Işık Mavinle Kahverenginle

 

Her şeyiyle seni seven Tolga

 

Bölüm sonu

 

Selam bir bölümde bu kadardı umarım beğenmişsinizdir bölüm hakkında ki düşüncelerinizi yorum olarak belirtin.

 

Sizi seviyorum aşklar mavinizle kahverenginizle

<3

Loading...
0%