Kitapta olan kuruluşlar, olaylar gerçek olmayıp tümüyle hayal ürünüdür!
Eva Simons - Policeman
otilia bilionera
Daddy yanke Gasolina
y yo voy, voy, voy | Alexa Demie
Yüksek sadaket haydi gel içelim İyi okumalar dilerim aşklarımm.
2 Sene Önce ,
Üsteğmen Yoko Yerlikaya Üsteğmen olmasını kutlamak için akşama eğlence gecesine gidiyordu. Siyaha dönük kumral saçlarını topladı. Genelde Asyalı'lar çekik gözlü zayıf olurdu ama Japon olmasına rağmen gözleri hafif çekikti kilosu ise boyu ise gayet fazlaydı.
Boyu 1.75 idi kilosu ise hemen hemen 70 kiloydu. Kutlama bir barda yapılacaktı arkadaşı Nisa ile Sılayla ufak bir kutlama yapacaklardı. Nisa Özdemir askerlikte henüz daha astubaydı aynı timde tanışmışlardı Yoko ile. Esmer bir kadındı saçları kıvırcıktı gözleri ise karanlık bir sır gibi siyah...
Sıla ise kardeşiydi Nisa'nın kardeşiydi 21 yaşında Tıp okuyordu. Saçları Nisa gibi kömür gibiydi ama bunun yanı sıra çilleriyle ve kısa boyuyla çok tatlı bir kızdı.
Üzerine göğüs dekolteli baldırlarının biraz aşağısına kadar gelen yırtmaçlı siyah bir elbise giymişti. Saçlarını her zaman ki gibi açıktı düzleştemediği dalgalı tutamlarını açık sırtının gerisine itti.
'Ağır bir makyajdan ölmeyecekti ya,' diye düşünerek bordo bir ruj, yüz hatlarını belli eden bir köntür, çok alifi bir allık ve bol bol hihglighter sürdü. Eylinerini her zaman ki gibi düz çekeme işgencesine katlanırken odasına Basri Albay girdi.
"Kızım, Ne güzel olmuşsun," dedi imalı imalı bakerken. Öz kızı değildi ama onunla gurur duyuyordu babası gibi asker olmuş, Atarımıza şehitlerimize olan borcumuzu ödemişti.
"Ya," diye miyavladı Yoko. Normalde askeriye'de soğuk bir insandı ama babasına kedi bile olurdu eee tabi son derece çapkındıda. Dm kutusunda aynanda 7 erkekle flört ediyor, her biriylede hayatının aşkıymış gibi yazışıyordu. Ama ne vardı ki aynanda 9 erkeğe aşık olunamaz mıydı?
"Ya kızım uğraşma şu zımbırtıyı çekmekle birde boyamışsın yüzünü," dedi Basri Albay. Büyük bir kahkaha attı Yoko Basri Albay ise dudaklarını büktü.
"Ben cahilim be kızım zamanımızda yoktu bunlardan. Sür sen yakışır kızıma," adımlarını atarak kendisine çekerek derin derin sarıldı. Yarım kalmışlıklarının tamamıydı Yoko onun onu sahiplendiğine bir an bile pişman olmamıştı. Annesini hayla arıyorlardı ama iz yoktu bu sürede Yoko babasına kızmamıştı onun babası sanki bir terorist değilde elleri vatanı için nasır tutan bir askerdi.
"Hayır babam sen modersin zaman hızlı," dedi gülerek. Kollarından ayrılınca eylinerini çekmeye yeniden denedi. Daha iyi olmuştu bu sefer zafer kazanmışça elini kaldırdı.
"Başardım," diye şakıladı heyacanla. Basri'nin de dudaklarında bir tebessüm oluştu.
"Benim kızım Kıdemli ÜstTeğmen bile olmuş! Basit bir çizgi mi çekemeyecek?" Dedi gülerek. Yoko gene dudaklarını büzdü ve keyiflenen bir sesle "Baba," dedi.
"Buyrun benim," dedi gülerek. Yoko minnetle baktı hayatını kurtaran adama babasına. Ömrünü kızına ve vatanına adamıştı bir çok şehit vermişti toprağa. Yoko henüz 2 şehit vermişti her birisinde ise babasını düşünerek ağlamıştı gerçe babası şehit olsada söz konusu vatan olunca ölüm boğazda kalan basit bir yumru yada sessiz bir acı feryat olurdu.
'Şehit olmak' sadece 2 kelime değildi bu fazlasıydı. Acı bir feryattı, çığlıktı, sessizlikti... Şehit olmak onur vericiydi şüheda akan topraklar için can vermek. Ölüm korkunçtu Yoko'ya göre ama şehit olmak huzur vericiydi. Vatan uğruna ölmek Nurlar içinde yaşamak kadar güzeldi çünkü!
"Baba Nisa ile Sıla beni bekler," yanağına derin bir öpücük kondurdu. Saçlarını savurarak evden ayrıldı hava soğuktu ama klasını bozamazdı.
...
"Abla şu erkek baya klas," dedi 'S' harfini uzatarak Sıla. Yoko yüzünü buruşturdu mayası güzel yoktu ki hamuru kaliteli olsun diye söyleniyordu Yoko.
Barda içkisini tazelemek için ayaklandı hem belki barmen yakışıklıydı diye umutlandı. Saçlarını savura savura bir kadeh içki aldı. Barmen kız olduğundan üzelmemiş değildi.
İçkisi tek elinde yürürken önüne gelen adamla duraksadı ayakları yere basamadığında yere sertçe çakıldı alkolu ise adamın beyaz gömleğine dökülmüştü.
"Napıyorsun be," diye hemen çıkıştı Yoko ama lafı ağzında çakıldı. Karşında ki sarı gözler adam akıl bırakmıyordu dudakları yakışıklığla açık kalırken kaşları kalkmıştı.
Sarılarına baktıkça şok olmuştu. Kafasının içinde aynanda binbir tane ses vardı ama hepsinin tek ortak noktası bu adamdı.
"İyi misiniz," diye sordu adam. Durumu toparlamak için çıkıştı Yoko. "Aptal ölüyordum! Bana kokteylr borçlusunuz," diye yeniledi inşallah ona koktylr alır diye düşündü nede olsa böyle bir yakışıklı bir daha göremezdi.
Atalayın saçlarını savurak giden kadına bakakaldı. "Zambak," diye sesli düşündü. Evet kokusu zambaktı gözleri ise kömür karası hafifte çekik. Asyalı olabilir diye düşündü sonra aklına soru dank etti; Harbiden bu kadın kimdi?
Gelen Hakan'ın sesiyle arkasına baktı. "Vay kardeşim komutanıma mı aşık oldun sen?" Dedi alay edercesine. Kaşlarını usulca çattı "Bu kadın şimdi asker mi?" Diye sordu meraklı meraklı.
"Oğlum karı Kıdemli Üsteğmen ama tavsiyem karı acımıyor. Lan geçen komando dansı çektirirken aynanda mekik istedi. Fizikte mümkün değil bu diyor ki 'ne güzel Hakancım yer çekimini yeniden keşfedersin' diyor. Ayaklarım hayla arıyor," diye söyleniyordu ama Atalay gerisini dinlemedi. Arkasından seslendi ama umursamadı o hatunla tanışacaktı ve gerekirse sürünecekti.
(bacak ve kalça egzersizleri arasında hem kendi vücut ağırlığınızla hem de elinize alacağınız uygun miktarda ağırlıkla yapabileceğiniz hareketlerden biridir.)
3 kız arkadaşıyla içen kıza harika bir meyvelerle koktyr yaptı. İçkisini unutmadı Hakan haklıydı o kızda başka şeyler oluyordu onu aldatan sevgilisindede aynısını hissetmişti.
Koktyler eliyle masaya geldi ve onu dürtü.
"Size borcum vardı ödeyeyim dedim," dedi dudaklarında yarım bir gülüşle. Kızlara eliyle 5 dakika yaparak ona içki ısmarlayan adamın yanına gitti.
"Merhabalar Komutan," dedi Atalay nadir bir şekilde 32 diş sırıtarak.
"Merhabalar siz beni tanıyosunuz sanarım. Ama ben bu kibar adamla tanışmak istiyorum," dedi heyacanla. Sadece 5 dakika bağlandığı sarı gözlerin sahibini merak ediyordu.
"Ben Üsteğmen Atalay Aktaş Hakkari'de görev yapıyorum," diye cevapladı sorusuna. Dudaklarını büktü Yoko. Ne olurdu da Şırnakta çalışsaydı ki!
"Ya, keşke Şırnakta çalışsaydın," dedi içkinin etkisiyle. Gülerek alkolun etkisiyle "Benim timime gel Teymenim olursun hem," daha fazla kahkaha attı gülmekten yere çakılacaken onu belinden kavradığı gibi çekti.
"Beni kurtardınız Teğmenim," dedi ve gir bir kahkaha attı.
"Siz eflak olmassınız Yoko Hanım," diye mırıldandı. Müzik sesi baskınkan bağırmadan konuşmak imkansızdı bu mırıldamayı ise duymamıştı Yoko.
Yoko en sevdiği şarkı gelince masaya çıktı. Başta onu kontrol etmeye çalıştı ama herkes eğlenmeye geliyordu buraya diye düşünerek sadece düşmemesi için beline sarıldı.
"Kalbinin kuşu uçmuş
Sen tutamamışsan" diye bağırdı Yoko sonrasını ise beraber eşlik ettiler.
"Haydi gel
Haydi gel içelim
Derdini al da gel
Haydi gel içelim
Bu evrende bir tozsun
Tarih seni unutsun
Haydi gel içelim" Tplada gel kısmında ikiside sesini yükseltti ve artık ses telleri kopana kadar bağırdılar. Sonra ise kadehlerini tokuşturup büyük yudumlar aldılar ve şarkının devamını getirdiler
"Topla da gel
Haydi gel içelim
Hepsini al da gel
Haydi gel içelim
Mazi kalbinde yaraysa
Unut artık ne varsa
Haydi gel içelim
Yerlere düşelim
Haydi gel içelim
Yerlere düşelim"
Şarkının devamında ikiside tükenmişti. Yoko onu 2 günlük eğlencesi olarak gördü ama Atalay bir daha bırakamayacağı bir bağ kurmuştu gözleriyle. Sonunda mekandan ayrılma saati gelen Atalay ile Yoko birbirine veda ettiler ama gözleri asla ayrılmayacak bir çukur kazmıştı birbirlerinde.
...
Yoko Yerlikaya 2 Yıl sonra
Askiriye zordu ama hepsinin mal olduğu bir timde uğraşmak çok zordu. Üstüne canım babacığımın bana çıkakları eğitmesi görevi üzerine son zamanlarda hayatım hep aynıydı. Sıkıcı!
Aynı zamanda annem hakkında dosyada araştırmaya devam ediyordum. Ölüm yoktu dosyaların hiç birine buna seviniyordum bir yerlerde hayla nefes alıyor olması benim hayatta tek tutanak kaynağımdı birde babam.
Yeni gelen araştırma dosyası dolabımın dışından atılmıştı. Dosyayı incelemeye başladım. Kahretsin ki gene hiç bir bok yoktu! Artık dayanacak gücüm kalmamıştı dosyayı sertçe yere attım ve dosyalarımın bulunduğu dolaba sert bir yumruk attım. Derin derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Herkes umudunu kesmişti ama hissediyordum o bir yerlerde yaşıyordu vardı elimi kalbime koydum ve son bir kez derin bir nefes aldım.
Çaylakları eğitmek üzere üzerime sadece askeri bir forma ile bordo beremi düzelttim. Bu sefer tek başıma değildim yeni gelen Üsteğmen ile beraber eğitecektik.
Alana geldiğimde dizilen askerlere tek tek baktım. "Günaydın," diye bağırdım coşkulu coşkulu. Tek bir ağızdan "Sağol," diye bir ses geldi. Saçlarımın uzunluğu beremi düşürüyordu ama umursamadım.
"Asker, numara 1 eğitim için gel," diye bağırdım. Bu benim kendi yaptığım bir düzendi askerlere numara koymuştum ve tek tek hepsini öyle eğitmiştim.
"Emredersiniz komutanım," diye bağırdı coşkuyla. Yanıma geldi hazır ol duruşuna geçti ve asker selamı vererek bir sonra ki emrimi bekledi.
"Pozisyon al," diye ilk emrimi verdim. Aynı bakışı 2 numaralı askere attım elimle bir şey dememi beklemeden "Emredersiniz komutanım," diye bağırdı. Hemen karşısına geçti ve dövüşmeye başladılar.
Öncelikle ilk yumruğu atarak başladı numara 1 hemen böldüm. "İlk adımı her zaman rakibinden bekle kendin atacaksanda yumruğunu yüzüne hedef olarak savur böyle," dedim ve kelimemi bitirmeden yüzüne sert bir yumruk attım.
Geriye sendelesede hemen dövüşmeye devam etmişti. Bu sefer sert yumruğu 2 numara benim gösterdiğim biçimde geçirdi. Dikkatini dağıtmak için geriye doğru 1 adım attı 2 numara sonra 1 numara bunu kullanarak sert bir tekme geçirdi yanağına yumruk atan 2 numara öne geçmişti.6
Son çare olarak erkeliğine sert bir tekme geçiren 1 numara savaşı kazanmıştı ama bu ya kadın olsaydı!
"Asker ne yapıyorsun sen," diye bağırdım ve onun 10 katı sert bir tekme erkekliğine geçirdim. Ayaklarının üzerine acıyla çöktü elimi yüzüne çevirdim ve dik tutamadığı kafasını bana çevirerek dik tuttum.
"Bana bakarak dik duramassın asker. Bana bağlı kalarak dik duramazsın," diye bağırdım ve sertçe 1 yumruk daha attım. "Ne kadar yumruk atarsa atsın karşında ki rakip, doğrulacaksın. Komutanın olsa bile şimdi kalk ve savaş!" Diye sertçe bağırdım.
"Komatanım am-," diyordu ki sertçe yumruk geçirdim. "Yıkıl karşımdan," diye bağırdım. Dik durmaya özen göstererek adımlarını attı ve askeriyeden ayrıldı. Ateş atan gözlerimle numara 2'ye baktım.
Arkadan gelen sesle arkama döndüm. "Komutanım neden kendi denginle savaşmıyorsunuz?" Diye gelen sese baktım. Bu yeni gelen Üsteğmendi.
"Şuan eğitim veriyorum Teğmen Bey hatta ben hiç uğraşmayım burada ki herkes mal çünkü," siye soluyarak sertçe çıkıyordum ki odadan adam kolundan beni kendisine doğru çekti. Uyarıcı bakışlarımı üzerinde gezindim.
"Aaa kamutanım, kocaman er ordusunu tek başıma nasıl eğiteyim ben," dedi eğlenen bir tonla. Sertçe tokatımı yüzüne geçirdim ve sonra ise beni tutan kolları gevşesin diye karnına sert bir tekme attım. Elleri gevşemişti arkamı dönerek orayı terk etmedim ama bir sandalye çekerek oturdum.
"Pekala. 100 Kişi var 50 kişiyi siz şimdi eğitin. Geri kalan 48 kişi ise bende," dedim sertçe gözlerimi devirerek eğitimi izlemeye başladım. Askerlerden bir tanesi nefesini dışından verdi onun numarasına bakarak "numara 66 bende," dedim. Onaylarcasına başını salladı.
"Ben Üsteğmen Atalay Aktaş. 32 yaşındayım bu yıl atandım," diye devam etti. Kendi hakkında bir kaç pürüzden bassetikten sonra eğitime başladı. Yarım saatte en az 11 kişiyi eğitmesi şaşırtmıştı en sonunda yumruğu yavaş olmasına müdale ettim.
"Öyle olmaz gelen askerin alnından öp birde," dedim ve yumruğu öne ona sonra sözde teğmenin yüzüne attım.
"Siz nasıl Teğmen oldunuz bilmiyorum Atalay Bey birde reglde oluyor musunuz?" Diye sert bir şekilde çıkıştım. Dik durmayan askerin yüzünü dikleştirdim ve "Asker ne bu rahatlık baba ocağında mısın?" Diye kükredim.
"Şişe getir," diye emir verdi Atalay. Sonra eli belime atıp az önce oturduğum sandalyeye oturdu. Suyu elime verince hızlıca elinden kaptım "İyi misiniz komutanım?" Diye sordu.
"Size ney. Askeler sizde Atalay Bey yarın gerisini ben eğitirim," diye soluya soluya çıktım öfkem dinmiyordu. "66 Numara bahçeyi timsah yürüyüşü ile dolaş. Numara 2 takip et bir hatanda 2'nizi de yakarım,"ateş atan bakışlarım eşliğinde odadan çıktım.
3. Kişi ağız anlatım
Ateş atan kadını süzdü baştan sona Atalay. Her zaman dimdikti hayran kalmıştı ona. "O senin komutanın,"diyen sesi susturdu ve sadece onun gidişini izledi.
"Timinize geldim komutanım ama siz beni fark etmediniz," dedi üzgün bir edayla. Ardından eğitime kaldığı yerden devam etti çaylaklarla vakit geçirerek onu düşünmeyi durduramadı tabi. Bu kalpti o!
BÖLÜM SONU
Selamm ilk bölüm bu kadardı instagramda cuma akşamı geleceğini belitmiştim zaten. Arkadaşlar askeri kurgu çok okuyan birisi değilim sadece denemek amaçlı yazdım araştıryorum ama genede hatam olursa lütfen beni uyarın seviliyorsunuzzz.
<333
instagran:gecmistengelen_okur
Okur Yorumları | Yorum Ekle |