kitapta olan olaylar, kuruluşlar gerçek olmayıp tümüyle hayal ürünü olmaktadır.
6 yaşında Küçük yoko korkuyordur. Annesi neredeydi, kiminleydi, neden onu kurtarmıyordu? Soruları cevapsızdı bildiği bir şey varsa oda korktuğu idi.
Onu götüren El-Sadi'nin elini ısırıyor bağırıyordu. Ama el-sadi tepki vermiyor aksine keyifleniyordu. Konuşmayı bilmesine rağmen El-sadi'nin ve adamlarının Japonca bilmemesi ve Yoko'nun da Türkçe bilmemesi iletişimi zorlaştırıyordu sürekli bağırıyor babasından öğrendiği tek kelime olan lütfeni haykırıyordu.
Annesi Japon babası ise bir Terorist idi. Babası zorla annesine sahip olmuştu ama Yuko buna rağmen bırakmamıştı kızını. Kocası El-badebi onu kaçırına günlerce ağlamıştı. Kızım kızım diye yakınmıştı şuan hayla bir hastanede tedavi oluyordu.
Kalbinin orta yerine bıçaklar girmiş çıkmıştı. Günlerce uyanmamıştı hayla kızını arıyordu Yuko ama Yoko hiç bir yerde yoktu. Dizlerinin bağı gitmişti ama kızını ne olursa olsun bulacağına inanıyordu.
Yoko büyük bağırışlarla yardım dilerken kulağına gelen kurşun sesleri onu korkutmuştu. En son arabayı kullanan adam vurulunca büyük bir çığlık attı. Araba kayarken elleri ile kulaklarını sımsıkı kapattı ve onun ağzını tutan el-Sadi umursamadan arabanın sürücü koltulğu arkasına çöktü.
Arabada silah sesleri uçuştu menziller koptu yapacak başka çaresi olmayan El-Sadi kızı olduğu bilmediği çouğu ve bir kaç askeri bırakarak arabadan hızlıca sıvıştı. Diğer 2 adamın birisinin tam aldından kan akmış diğeri ise kusması gereken kanı arabanın koltuğuna kusmuştu.
Ellerini kulaklarına daha sıkı bastırdı Yoko ve sesleri duymamak için annesinin ona öğretiği şarkıyı mırıldanmaya başladı;
Tenki wa kiridesu (Hava sisli)
Kurai hikari ga mienai (Karanlık, Işığı göremiyorum)
Demo, osoreru koto wa arimasen (ama korkma!)
Anata no okāsan ga kite, anata no kamiwotokasudeshou.( Annen gelip saçlarını tarayacak)
Anata no otōsan ga monogatari o katatte kurerudeshou (Baba sana gelip bir hikaye anlatacak)
Gelen sesleri duymak istemediğinden dolu gözlerini daha sıkı yumdu ve şarkıyı daha yüksek bir şekilde mırıldandı.
Anata no okāsan ga kimasu (Annen geliyor)
Shinpaishinaidekudasai, okāsan mo tsukaremasu yo. (Kokrma, annelerde yorulur)
Watashinohaha ga kimasu (şimdi gözlerini kapatın ve annenizi bekleyin)
Watashinohaha ga kimasu (Anne geliyor)
Camdan bakmaya korkuyordu her yer leş gibi kokuyordu. Sİlah sesleri susmuştu ama o annesini beklemeliydi şarkıyı belki 10 belki daha fazla kez göz yaşları içinde tekrar etti.
Gelen Türk askerlerinden nihayet birisi ağlayarak şarkı söyleyen minik Yoko'yu fark etti. Yoko onları görünce koltuğun altına daha fazla sindi. Asker Basri kızın bu halini görüne dudağında bir tebessüm oluştu.
Kızın japon yada koreli olduğunu gözlerinden anlamıştı 14 dil Bilen Başçavuş Basri gülümseyerek önce korece bir şeyler mırıldandı. Kız bir şey anlamamıştı bunu anlayan Basri Japonca "Anata no namae wa nanidesu ka?" diye sordu.
(Adım ne)
Sonunda bildiği bir dil olduğunu bilen Yoko rahatlamış gibiydi annesinin yerini bildiğini umarak "Yoko. Watashinohaha wa dokodesu ka?" Diye cevapladı bir yerden annesini merakta ediyordu.
(Yoko. Annem nerede?)
Basri derin bir nefes aldı. Ne diyecekti ki kıza daha el kadarken annesini almıştı iblisler. Hayata tutunmaya çalışan minik bir kız çocuğu ondan bile ürküyordu.
"Wakaranai."
(Bilmiyorum)
Gözleri dolmuştu kızın. Bunu gören Basri kızı kucağından aldı ve arabadan çıkardı. Kız kulaklarını tutmaktan ve korkmaktan fark etmemiSeşti ama tam karnından bıçaklanmıştı.
Karnını eline koydu basri ama Yoko'nun dayanacak gücü yoktu. Kız gözlerini o an yaşadıklarıyla kapattı son kez mırıldandı annesinin ona öğrettiği şarkıyı.
Watashinohaha ga kimasu".
"Watashinohaha ga kimasu".
.Basri kucağında ki kızı sakince yere yatırdı ve bağırdı "Ali ilk yardım çantasını getir," diye bağırdı. İçinde hep bir burukluk vardı o kısır olduğundan asla baba olamayacaktı ama içinde değişik bir burukluk vardı. Yüzünde bir gülümseme belirdi.
"Watashi wa anata o sukuimasu, on'nanoko," burnunu kazağına yaklaştırdı ve zambak kokusunu doya doya içine çekti. Ardından bıçak yarasına baktı ve onuda iyileştirdi.
Yoko belki annesini kaybetmişti ama onu canı kadar seven bir baba kazanmıştı. Gülüşü büyüdü Basri'nin iyileştirdiği kızın yüzünü inceledi. Gözleri çok çekik değildi, saçları koyu kumraldı, gözlerini dikkatli incelediğinde açık kahveydi, saçları kıvırcıktı.
Ellerini saçlarına son kez geçirdi ve kırılmak istemediği bir nesneymiş gibi okşadı saçlarını. Alnına büyük bir öpücük kondurdu kokusunu içine daha fazla çekti ve kendi yarım kalmışlıklarına inat sarıldı.
Bölüm sonu
Selamm ilk bölüm bu kadardı. Normalde bilim kurgu insanıyımdır böyle kurgular pek tarzım değil. Genede denemekte sakınca yok diyerek aklımda kalacağına taslakta kalsın dedim.
Seviliyorsunuz Ateş parçalarım <333
Okur Yorumları | Yorum Ekle |