Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6.BÖLÜM

@gel685

 

~Bir çift göze aşık olursun,sonra bütün gözlere kör~

Cemal Süreyya

 

Yarım saat yolculuğun ardından adliyeye gelmiştik. Arabadan inip Ateş'in elini sıkıca kavradım.

 

İçeriye girdiğimizde acı çığlıkları ile ağlayan bir kadın gördük, savcı odasının önünde dizlerinin üstünde yalvarırcasına ağlayan bir kadın.

 

"Kızım!" Diye haykırdı orta yaşlardaki kadın. Onun feryadı içimi dağladı. Yavaşça Ateş'e döndüm oda aynı, gözlerinde hüzün vardı.

 

Kadın bayılacak gibi olunca Ateş'in elini bırakıp kadına doğru koşmaya başladım. "İyi misiniz?" Dedim endişeyle. "Benim kızım daha çok küçük, o ne yapar sokaklarda?!" Dedi hıçkırıkların ardından. "Ben avukat Su Yıldırım size yardım edebileceğim bir şey varmı?" Dedim kadını rahatlatmak amacıyla.

 

"Benim kızım kayıp avukat hanım! Beni savcının yanına sokmuyorlar n'olur yardım edin.." dedi göz yaşlarının arasında.

 

Savcı yardımcısına dönüp," Savcının bu durumdan haberi varmı?" Diye sordum. "Şuan oda dolu avukat hanım, işi bitince sizi alacaktır." Dedi

Kadına döndüm. "Kızının adı ne?"

"Narin"

"Kaç yaşında?"

"Altı." Dedi ve benim Boğazımda bir yumru düğümlendi. "Anlıyorum.. Şimdi sizi savcım alacak ve size bir kaç soru soracak, aratma emri çıkaracaktır." Dedim güven veren bir şekilde. "Allah sizden razı olsun avukat hanım." Sıcak bir gülümsemeyle yetindim, ve çantamdan bir kart çıkarıp kadına uzattım, " Bu benim kartım, bir sorun olursa bana ulaşın." Dedim ve yanından ayrıldım.

Ateş'in deniz gözlerine baktığımda hayranlık ile gurur arasında bir duygu geçişi hissettim.

"Benim bir dosyam var hemen imzalayıp geliyorum." Dedim ve Rengin savcının odasına girdim ve imza işini halledip odadan çıktım.

"Hadi gidelim.." dedim Ateş'e . "Gidelim güzel karım." Yanaklarımın ısındığını hissettim. "Senin bu utangaç hallerini ne yapacağız karıcığım.. dün gece utanmıyordun ama, tekrarmı denesek o işi." dedi çapkın herif. "Yangına körükle gitme diyorum mesela..." dedim utangaç utangaç.

Arabaya binip rahatça koltuğa oturdum.

"Olsun ikimizde yanarız hem beş dakika sonra gerçek karım olmaya bir adım daha yaklaşacaksın ."

"İkimiz.. Sen ve ben yani biz evleniyoruz.."

"Maalesef ki evet." Dedi sahte hüzünle.

"Maalesef?!"

"Güzel bir kadın alıyorum tabii ki maalesef tüm gün aklım onda kalacak!" Bu çıkışına gülmeden edemedim

"Peki ben, yakışıklı bir afet alıyorum ve tüm kadınların gözleri üstünde!" Bu sefer Ateş sesli bir şekilde güldü.

"Bir çift göze aşık olursun, sonra bütün gözlere kör.." dedi gözlerime bakarken.

"Cemal Süreyya?" Dedim, "Evet." Anında cevap verdi.

Belediyenin önüne gelmiştik, resmen kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı.

"Birtek benmi bu kadar heyecanlıyım?"

"Nedensizce benide heycan bastı Su." Dedi gülümseyerek. Sadece bir, gün alacaktık bu kadar heycanlanmanın bir manası yoktu. Yada vardı..

~☆~

Nikah tarihini onbeş dakikada halletmiştik. Ve yarın evleniyorduk.

Telefonumun çalması ile telefonumu çantamdan çıkardım arayan Işık'tı ve bekletmeden telefonu açtım. " Efendim?"

"Haberlere bak!" Dedi öfkeyle. Işık'ın öfkesi beni şaşırtmıştı, çünkü Işık her şeye çabucak öfkelenen biri değildi.

Işık'ı beklemeye alarak magazin haberlerine bakmaya başladım ve gördüğüm haberle dudaklarımdan bir küfür çıktı. Ateş meraklı gözleri ile beni süzüyordu, "Ne oldu?" Dedi merakla. " Gül.." dedim ve devamını getiremeden Ateş'in telefonu çalmaya başladı.

 

" Işık bu haber kanallarını arayıp haberleri kaldıralım!" Dedim öfkeyle, ve telefonu suratına kapattım.

Çünkü, Gül olacak o adi kadın Ateş hakkında, şiddet iddiasıyla ilgili magazin programında yalan haber paylaşmıştı.

"Gül malikâne ye gelmiş.." dedi boğuk bir sesle. "O kadının bozulmuş yüzünü birde ben bozacağım, hadi vakit kaybetmeden gidelim." Dedim ve arabaya doğru hızlı adımlarla varmıştık.

Arabaya biner binmez bir magazin programını numarasını bulup aradım. "Merhaba, iyi günler ben Su Yıldırım, Ateş Harmanlı'nın avukatı."dedim soğuk kanlılıkla "Buyrun sizi dinliyorum Su hanım." Dedi genç bir kadın sesi.

"Ateş bey ile ilgili yaptığınız haberlerin asılsız olduğunu belirtmek istiyorum ve bu haberin kanaldan kaldırılmasını talep ediyorum, yoksa tazminat davası açacağımızı belirtmek isterim, iyi günler." Diyerek telefonu suratına kapattım ve haber beş dakika sonra kanaldan kaldırıldı.

 

Ateş'e baktığımda son hızda gidiyorduk ve bu beni endişeye sokuyor du. Evet, hızı seviyorum ama Ateş'in öfkeyle sürmesi beni endişeye sokuyor du.

 

"Ateş..n'olur yavaş git, kaza yapacağız." Dedim endişeyle ve arabayı sağa çekti, arkasına bakmadan dışarı çıktı. Bende arkasından inip yanına yaklaştım.

 

"Ateş.. lütfen sakin ol, her şeyi halledeceğiz." Dedim güven veren sesle.

 

"Özür dilerim sevgilim amacım seni korkutmak değildi.." dedi mahcup sesiyle

 

"Korkmuyorum çünkü ben Ateş Harmanlı'nın karısıyım. Onlar bizden korksunlar." Dediğimde gözleri ışıldadı ve hayranlıkla gözlerime bakarken, içim ısındı.

 

"Her geçen gün, daha fazla aşık oluyorum sana." Dedi dudaklarıma bakarken. Daha fazla dayanamayıp dudaklarımı dudaklarında birleştirdim. Nefesimiz kesilene kadar öptüm sıcak dudaklarını.

 

Yavaşça ayrıldığımızda deniz gözlerine bakakaldım. "Şimdi gururumuzu kurtaralım sevgilim.." Evet yanlış duymadınız resmen aşk itirafı yapmıştım. Beni onaylayarak başını salladı. Ve vakit kaybetmeden tekrara arabaya geçtik. Ben bir kaç magazin programının numaralarını bulup arayıp haberleri kaldırdım.

 

Yarım saat yolculuğun ardından malikâne ye gelmiştik. İçeri girdiğimizde bir çok koruma bizi bekliyordu.

 

Ateş tüm öfkesi ile korumalara bağırmaya başladı, "Siz o kadını nasıl buraya sokuyorsunuz?!" Öfkeden kızaran suratını gördükçe dahada endişeye kapılıyordum. "Ateş, sakin ol adamların bir suçu yok. O kadının oyunu bu." Onun aksine sakin kalmaya çalışıyordum ve bu hiç kolay değildi. Patlamaya hazır bir bomba gibi hissediyordum kendimi.

 

Suratıma bakmadan arkasını dönüp malikanenin kapısına geldi ve sert bir şekilde kapıyı yumruklamaya başladı, onun öfkesini babama benzetiyordum ve bu denle içimdeki korku tohumu gittikçe büyüyordu.

 

Babama benziyordu.. ve bu benim için bir yıkımdan farksız değildi...

 

Genç bir hizmetçi ürkekçe kapıyı araladı, kapı aralandığı gibi Ateş hızlıca içeriye daldı. " Senin burada ne işin var!" Dedi öfkeyle.

 

Işık ile Egemen'le göz göze geldik ikiside perişan halde bana bakıyordu. "Ateş.." dedim ürkekçe ve o bunu anlamış olacaktık ki gözüme pişmanlıkla bakmıştı.

Bu sefer ben araya girdim," Sen hangi yüzle buraya geliyorsun?" Dedim memnuniyetsizce "Asıl sen bana hangi yüzle hesap soruyorsun?" Dedi, "Karımla düzgün konuş!" Diye hırladı Ateş.

 

"Ya Ateş bu kadın senin karın olamaz!" Dedi Gül "Bunu sana düşündüren ne?" Dedim sinsice gülümseyerek. "Sen öz baban bile sevmemiş Su, Ateş'in sana verdiği merhameti aşk sanmışın, yoksa kim niye sevsin ki seni?" Nefes bile alamadım, sanki kalbim bana işkence etmek istercesine canımı acıtıyor du.

 

Doğru beni öz babam bile sevmemişken Ateş niye beni sevsin ki?

 

"Seni gebertirim!" Diye tısladı Işık, ben ise söyleyecek bir söz bulamıyordum varsada bilmiyorum. "Seni bir daha uyarmayacağım karım ile düzgün konuş, yoksa canını bu sefer gerçekten yakarım!" Dedi Ateş kendinden emin bir şekilde.

 

"Şu haber yalanını ortadan kaldır." Dedi Egemen. "Tamam, karşılığı ne olacak?" Dedi Gül, kimseden ses çıkmayınca uzun sessizliğimi bozdum,"Ne istiyorsun?" Dedim bıkınca. "İşte şimdi istediğim dilde konuşmaya başladın Su...Bu evde bir gün kalacağım sonra zaten isteseniz de gönderemezsiniz." Dedi kendinen emince. "Tamam kabul." Diye onayladım o kadını. Sonuçta bir günden bir şey olmazdı.

 

Ateş öfkeli gözlerle bana döndü, bir şey söyleyecekti ki sözünü kestim. "Sen karışma Ateş Harmanlı.." dedim kendimden emin bir şekilde. Ateş'i durdurmuştum ama bu sefer Egemen araya girdi," Yenge, bırak sallalım gitsin şu kadın." Hayır gitmeyecekti gidemez di,

 

Sonuçta boşuna dememişler dostunu yakın tut ama düşmanını daha yakın tut diye..

 

Oluşan sessizliği çalan telefonum bozdu, arayan Rengin savcı'ydı "Buyrun savcım," dedim. " Su hanım bugün kaybolan küçük Narin için rahatsız ediyorum."Dedi. "Evet savcım dinliyorum.." dedim saygıyı eksik etmeyerek. "Narin bir cinayete kurban gitti maalesef.." dediğinde gözlerimi sıkıca kapadım. "Nerede bulunmuş?" Dedim kendimi toparlamaya çalışırken." Evin boldurum katındaki, buzdolabının içinde bulunmuş Su hanım." Midem bulanmaya başlamıştı, altı yaşında küçücük bir kız çocuğu bunu hak edecek ne yapmıştı ki.

 

Daha ölmek ne demek bilmeyen çocuk, ölümün en kötüsüyle mi tanışmıştı?

 

"Cinayet nasıl işlenmiş acaba bilginiz varmı?" Diye sordum. "Tecavüz.. buüyük bir ihtimalle adli tıp raporu çıkınca anlayacağız " dedi tiksinircesine. Midem artık bu kadarına dayanamadığı için telefonu hızlıca Işık'a verip lavaboya doğru koşmaya başladım. Klozetin önüne diz çöküp midemdekileri çıkardım.

 

Ateş arkamdan gelmiş olacaktı ki sıcak elleri önüme düşen saçları geriye atıp saçlarımı tutuyordu.

 

"A-Ate-" içimde bir şeyi kalmamasına rağmen hâlâ kusuyordum. Ateş ise konuşmadan saçlarımı okşuyordu.

 

Biraz daha iyi olunca Ateş ayağa kalkmama yardım etti, sifona basıp elimi yüzümü yıkadım.

 

"Büyük suçların bedelini niye çocuklar çekiyor? Niye..." diye sordum Ateş'e. Çünkü bizde o çocuklardan biriydik ama biz bile bunun cevabını bilmiyorduk. Bilemezdik...

 

Dolu gözlerle baktığım deniz gözlerine. "Bu insanlardan nefret ediyorum!" Sesimin titremesi hiç yardımcı olmuyordu. Ateş bir şey söylemeden beni kollarının arasına aldı ve sıkıca sarıldı, ben ise gözümden akan bir kaç damla yaşı siliyordum.

 

"Hadi içeri geçelim güzelim.." dedi ve yavaşça içeriye girdik. Işık'a baktığımda onunda gözünden yaşlar sürülüyor du.

 

Beni geldiğimi anlamış olacak ki nemli gözlerini gözlerime dikti,"Olamaz, olmamalı." Dedi yalvarırcasına ben konuşmak yerine başımı olumsuz bir şekilde salladım. "Kadını gözaltına almışlar.." dedi Işık. Artık nasıl tepki vereceğimi dahi bilmiyorum.

 

"Bu öykü bana çok tanıdık geldi, değilmi Su?" Dedi Gül. "Sus!" Diye bağırdım ve herkes susup bana döndü.Bu çıkışımı kimse beklemiyordu ben bile. "Tamam yenge sakin olalım." Dedi Egemen. "Motorum nerede?!" Diye sordum Egemen'e "Arka bahçede." Diyerek bana yeterli cevabı verdi.

 

Kimseyi dinlemeden malikanenin arka bahçesine gittim kaskımı takıp motorum'a gaz vermeye başladım ve kapılar benim için açıldı.

~☆~

Karakola gelmiştim o kadınla konuşmam gerekiyordu. "Müvekkilim Yeliz Kasa ile görüşmeyi talep ediyorum." Dedim amir Rıfat abiye. "Kızım senin suratının hali ne, iyimisin sen?" Dedi Rıfat abi." Abi n'olur görüşmeme izin ver." Dedim yalvarırcasına.

"Tamam kızım sorgu odasında konuşun, git ama bana her şeyi anlatacaksın tamamı kızım." Dedi baba sıcaklığında "Tamam abi teşekkürler.."

 

Sorgu odasına geçmiştim ve o kadını beklemeye başladım, beklerken birden sorgu odasının kapısı açılmıştı. Işık gelmişti.

 

"Sen niye geldin?" Dedim şaşkın bir biçimde," Su beraber bakıyoruz bu davaya biliyorsun değil mi?" Açıklama yaparak

"Ateş'te burada değil mi?" Dedim, başını olumlu şekilde sallayıp bana yeterli olan cevabı verdi.

 

Sorgu odasının kapısı bir kez daha açılmıştı müvekkilim Yeliz gelmişti ve nemli gözlerle bana bakıyordu,"Su hanım niye beni aldılar içeri?" Dedi melül melül.

 

"Anlatacağım ama lütfen bir oturun." Dedim kibarlıkla ve kadın beni ikiletmeden sandalyeyi çekip oturdu.

 

"Ne oluyor bana bi anlatın, benim çocuğum daha ortada yokken beni niye alıyorlar içeriye!" Diye ağlamaya başladı, daha çocuğunun cinayette kurban gittiğini öğrenmemişti. Ben konuşacak gücü kendimde bulamadığım için Işık araya girdi.

 

"Başınız sağ olsun.." dedi ve kadının acı içinde feryadı kulaklarıma ulaşınca sıkıca gözlerimi yumdum.

 

"Kızım!"Diye hıçkırıklar içinde ağlayan kadını görmemek için hızlıca dışarı attım kendimi.

 

Bir anne evladının ölüm haberini duymuştu bundan kötü bir şey olamazdı..

 

Dışarı çıktığımda Ateş ile Egemen'i gördüm, Ateş'in sırtı bana dönüktü "Yenge.."dediğinde Ateş'in gözleri hızlıca beni buldu. "Su?" Dedi kokusuna aşık olduğum adam.

Konuşacak ne gücüm ne de dermanım yoktu, cevap vermek yerine Ateş'in büyük gövdesine sıkıca sarıldım.

 

"Böyle olmamalıydı." Dedim ağlamamaya çalışarak. Herkes dilini yutmuş gibi konuşmuyordu.

 

"Su.." Dedi Işık, Ateş'ten ayrılıp Işık'a döndüğümde yüzü bembeyazdı ve tüm hüznü gözlerinden okunuyordu. "Işık?" Dedim endişeyle. "Yeliz bize bir şey itiraf edecek." Dedi boğuk sesiyle.

 

İlk kez Işık'ı böylesine tükenmiş görüyordum. Onunda benim gibi babasıyla arası pek iyi olmamasına rağmen gülen kadını böylesine tükenmiş görmek içimdeki alevi daha da harlıyordu.

 

"Geçelim o zaman." Dedim ve sorgu odasın tekrar girdim. "Ne itiraf edeceksin?" Diye sorduğumda kadının ağlaması daha da artmıştı.

 

"Ben yapmadım." Dedi kısılan sesiyle. "Ne?" Dehşet içinde kıvranıyordum şuan.

 

"Neyi sen yapmadın?!" İstemsizce sesim biraz yüksek çıkmıştı. "Ben sadece onu bolduruma taşıdım, ben öldürmedim!" Dedi

 

Artık kalbim atmayı bırakmıştı, nasıl tepki vereceğimi dahi bilmiyordum

 

Bir anne evladının ölüm sebebiydi

 

"Kim yaptı o zaman!" Diye hırladı Işık. Kadın geciktirmeden cevap verdi,"Babası ile amcası, ilk babası kızıma şiddet uyguladı, sonra.." devamını getiremedi.

"Engel olmadın mı?" Kadın başını olumsuz şekilde salladı.

 

"Nasıl izin verdin! Senin canının bir parçası can çekişirken sen nasıl izin verdin!" Dedim kadını üstüne yürürken.

 

Nasıl böyle bir katliama göz yumulurdu?

 

"Yapamadım." Ağlaması daha da şiddetlendi. "Ne demek yapamadım lan! Ne demek!" Artık nefes aldığımdan bile şüpheliyim.

 

" Senin başına gelse ne yapardın avukat hanım!" Dedi panikle, "Ben kendi ellerimle öldürürüm o adamı, benim çocuğumun saçını bir teline zarar gelse yakarım dünyayı!" Ellim ayağım titremeye başlamıştı. "Sen niye şimdi bana kızıyon avukat hanım, ben yapmadım!" Dedi Yeliz

 

"Bak hâlâ yapmadım diyor!" İyice sinirlenmiştim "Allah belanı versin senin, Allah seni kahretsin! Aptal!" Işık kolumdan tutup beni dışarı çıkarmıştı.

 

"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum" Dedi Işık göz yaşları içinde.

 

Bende ne diyeceğimi nasıl davranacağımı bilmiyordum bu yüzden kimsenin suratına bakmadan dışarı çıkıp motorum'a binip karakoldan uzaklaştım.

~☆~

Bir sahil kenarında, kayaların üstünü oturmuş bir şekilde bulmuştum kendimi.

 

Denizin kokusu midemi bulandırmasına rağmen o kayaların üzerinde oturuyordum yani kısaca kendimi cezalandırıyordum.

Aslında benim cezalarım bu kadar hafif olmazdı.Bu huyum çocukluğumda başlamıştı. Mesela ağladığımda kendime ceza verirdim, canımdan olacaksam bile o cezayı kendime uygulardım, çünkü ağlamak bana göre acizlik ve ölüm demekti.

 

Bana bunları yaşatan herkese kırgınım...

 

Yarım saattir kayaların üstünde cezamı çekiyordum ve o muhteşem koku etrafımı sardı. Ateş'in kokusu... kokusunu içime çektikçe huzurum artıyordu. Yavaşça arkama döndüğümde heybetli vücudu ile tam karşımda duruyordu.

 

Hayy maşallah! Seni doğuran ananın gözlerini öpeyim be adam!

 

"Niye geldin?" Diye sordum melül melül. "Karımı burada yalnız başına bırakacak bir koca değilim." Dedi hazır cevap herif.

Ne tepki vereceğimi bilemediğim için gülümsedim, oysaki içim kan ağlıyordu. Bu hissin bir tarifi yoktu olamazdı da. Bir insan ne kadar acı çekerse çeksin gülüyorsa o insandan korkun çünkü kini her zamankinden daha taze olacak ve size çektiği acıdan daha büyük bir acı çektirmekten çekinmeyecektir.

 

"Daldın?" Dedi Ateş o kadar uzun dalmış olmalıydım ki yanıma oturduğunu bile farketmemiştim "Ateş. Senden bir şey istesem yapar mısın?" Diye sordum Ateş'e, o ise hemen cevap vererek "Ne istersen." Diye kesin bir cevap verdi. "Bana su ile ateşin hikayesini anlatsana." Dedim masum masum. O ise anlatmaya başladı.

 

"Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardından; sevdalanmış onun deli dalgalarına. Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,yüreğindeki duruluğa..." diye anlatmaya devam etti. "Demiş ki suya; gel sevdalım ol, hayatıma anlam veren mucizem ol... Su dayanamamış ateşin gözünde ki sıcaklığa,al demiş; yüreğim sana armağan... Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca kopmamak üzere... Zamanla su buhar,ateş kül olmaya başlamış. O zamandan beridir ki; ateş sudan, su ateşten kaçar olmuş... Ateşin yüreğini sadece Su,Suyun yüreğini sadece Ateş alır olmuş..." diye hikayeyi tamamladı.

 

"Peki biz birbirimizden kaçar mıyız?" Diye sordum melül melül. "O dediğin imkansız Su." Diyerek karalı bir cevap verdi bana ama içimdeki bir ses bunun olacağını bana önceden haber veriyordu sanki. "Yine daldın." Dedi bıkınca bu durumuna gülmeden edemedim. "Siz acaba beni çokmu dikkatli izliyorsunuz?"dedim "Acaba siz mi dikkatsizsiniz?" Bu adam bana dikkatsizmi dedi?!

 

"Pardon ama ben çok dikkatli bir kadınım ayrıca çok güzel, istediğini elde eden." Dedim kışkırtıcı bir ses tonuyla. "Ona ne şüphe Su hanım." Dedi beni kendine çekerken, ve gözleri dudaklarıma kaydı." Lütfen bu yaptığınızı karınız görmesin Ateş bey." Dedim masum masum, bu sefer dudaklarından bir kahkaha çıkmıştı. Hatta ve hatta gözleri kısılacak kadar gülmüştü.

 

Bir çift mavi gözün hayatım olacağını bilmiyordum... ama dünyam olmuştu..

 

Tam ağzımı açıp bir şey söyleyecektim ki sıcak nefesi dudaklarımda son buldu. Bu yaptığı şey yüzünden karnımda milyonlarca kelebeğin kanatlanması beni daha da heycana sokuyordu.

Loading...
0%