Arven Alkay
Gözlerimi açmamla bana bakan bir sürü insan gördüm, siz kimsiniz lan!?
Aa doğru Ailem vardı demi benim?
"Kızım iyi misin?" Annemin bana endişeyle bakarak söyledikleri kalbimi yumuşacık etmişti.
"İyiyim anne."
"Bize neden klostrfobin olduğunu söylemedin balım ve bunu bile bile neden kendini kilitledin banyoya yoksa bilmeyerek mi?" Caner abimin sorduğu soruya doğru cevabı verecektim.
"Bilmiyorum o anlık dalgınlığıma geldi özür dilerim."
"Özür dileme abicim sadece bir daha yapma tamam mı?" Benim sadece iki tane abim vardı oda Araf abim ve Caner abimdi.
"Tamam abi," dedim Ayaz'a baktığımda gözlerinin kızarmış olduğunu gördüm.
O an içimden sarılmak gelmişti.
"Ayaz" Ayaz bana dönerek gülümsedi kollarımı açıp, "Sarılalım mı ikiz?"
Ayaz hiç beklemeden kollarım arasındaki yerini almıştı kokusu çok güzeldi.
"Kokumu sevdin galiba Arven K9 köpeği gibi kokluyorsun da." Yakalanmanın verdiği hisle utançtan kıpkırmızı olmuştum. Ayaz ise gülüyordu.
"Ya gülmesene kokun... hoşuma gitti sadece!"
Bunu dememle Annem ve babam da gülmeye başlamıştı Caner abim kıskançlıkla bakıyordu.
"Vaayy demek kokum hoşuna gitti o zaman napalım kokla sende-" daha sözü bitmeden gülmeye başladı.
Bende gülmeye başlayınca Ayaz'dan ayrıldım. En son bu kadar güldüğümde abim yanımdaydı...
Olsun şu anda abimi düşünüp tadımı kaçırmak istemiyordum. "Kız senin gülüşün ne güzelmiş öyle," Ayaz gülüşünü durdurup bana bakıyordu.
"Acabaa," sondaki harfi uzatıp bana daha dikkatli baktı. "Sen artık benim manzaram olur musun Arven ̧ suratının asıldığını görmeyeyim tamam mı!" söyledikleri kıkırdamamı sağladı.
"Emredersiniz efendim." asker selamı verip diğerlerine baktım, Annem ve babam bize gülümseyerek bakıyordu. Abim kıskançlıkla. Alper, Berk ve Erdem umursamaz bakıyordu.
Gözlerim Efe'yi aradı, Alper'in arkasında bana üzgün ve pişman bakıyordu sanırım.
Ay yok ya beni istemeyen o bana öyle bakmaz.
Bakmaz değil mi?
Hep kardeş istemiştim ama olmamıştı meğerse benden uzakta bir kardeşim varmış ve benden nefret ediyormuş.
Sahi ben ona ve diğer üçlüye bişey yapmamıştım böyle yapmaları hem kırıcı hem de terbiyesizceydi.
Berk ve Erdem'e çok kırgındım.
Özellikle de Erdem, yaptıkları cidden çok saçmaydı bir insan ondan nefret etse bile ölmesini dilememeliydi ama Erdem bunu bir yerlerine takmayarak benim ölmemi dilemişti ilerde pişman olacaktı biliyordum çünkü diğerlerini affetsem Erdem'i asla affetmezdim ben.
Artık onu umursamayıp görmezden gelecektim. Kararım diğerleri için de geçerliydi Berk'in doğum günü hediyesini verip bir köşeye cekilecektim ya da odama giderdim. Alper en vüyük olmasına rağmen Erdem, Efe ve Berk'e uyup oda bana karşı nefretini kusmuştu. Caner abimin bana olan sevgisi gözlerinden okunuyordu. Onu çok seviyordum.
Anne ve Babam zaten beni ilk gördüklerinde bile sevgi ile bakıyordu ve bu asla ama asla kimseye itiraf edemediğim tek gerçekti... Anne sevgisi Baba korumacılığı çok farklı ve özel hissettiriyordu...
Son olarak Ayaz, ikizim... o beni tanımadan etmeden şu iki- üç günde hayatımda büyük yer edinmişti bana beni tanımak için sorular soruyor tanımaya çalışıyordu. Hatta en son bana babaannenin nasıl bir disipline sahip olduğunu teker teker anlatmıştı.
Benim bir ailem vardı ve bu tarif edilemez bir duyguydu...
𖧷𖧷𖧷
Berk'in doğum gününe son iki saat kalmıştı. Annem ile hazırlanıyorduk şu anda ben siyah bir mini elbise altına da ipli topuklu ayakkabımı giyecektim.
Makyajım ve kıyafetlerimi de giydikten sonra hazırdım. Aşağıya annemle beraber inecektik Berk'in hediyesini alıp hızla odadan çıkıp annemin moda tasarımları ile dolu odasına girdim annemi görmemle gülümsedim resmen ateş ediyordu çok güzel olmuştu.
Annem bana bakarak ıslık çaldı ve aynı anda birbirimize;
"Çok güzel olmuşsun anne,"
"Çok güzel olmuşsun kızım,"
Dedik. "Anne bu ne güzellik ne böyle ya ateş ediyorsun ateş" beğeniyle onu süzüp elinden tutup etrafında döndürdüm.
"Kızım seni hiç böyle dar giyinikken görmemiştim bu ne fizik bu ne kıyafet sana acilen böyle şeyler almamız gerek! Ayyy birde topuklu alalım! Hiii makyaj malzemesini de unutmamalıyız!"
"Anne sakin ol ben böyle dar giymeyi sevmiyorum sadece bu gün için bu ama gidip alırız bir gün anne kız günü yaparız olur mu?" Annem heyecanla başını salladı, "O zaman gel hadi inelim bizi bekliyorlar kızım."
Annem ile kol kola merdivenlerden inerken ikimizinde ayağındaki topuklular çok ses çıkartmıştı. Evdeki herkes aşağıdaydı gülüşme sesleri geliyordu.
Tabii bu gülüşler biz girince sona erdi.
"Hassiktir!"
"Oha!"
"Baba bu rüya mı!?"
"Lan tövbe Bismillah!"
"Bu gözler kör olacak birazdan!"
"Annem güzel de Kız çok çirkin olmuş ya!"
"Vaayy karım ve kızım bu ne güzellik yahu gözlerim kamaştı," babamın bize doğru gelirken söylediklerine gülümsedim.
Etek rahatsız etse de umursamadım sadece bir kaç saatcik dayanacaktım sonuçta.
"Tabi kocacım kızım da bana çekmiş görüyorsun değil mi? Fiziği mankenlere taş çıkartır." Babam hala bize beğeniyle bakarken abi takımına bakmıyordum Ayaz ağzı açık bana bakarken güldüm üzerinde jilet gibi takım elbise vardı ama üstünde gömlek yerine siyah bir bluz giymişti.
"İkiz bu yakışıklılık nedir?" Ayaz hala bana şaşkın balarken konuştu, "Valla ikiz senin yanında sönük kalırım ve bu ne kızım eksik mal bu vallaha bak git değiştir bak bir sürü insan gelecek hepsi sana bakacak ya!"
"Değiştirmek istemiyorum ama baksana çok güzel oldu Ayaaz" Ayaz bana çatık kaşlarla bakarken; "İyi bende sana bakan herkesi döverim,"
"Ayaz!"
"Tamam tamam." Dedi ve yanımdan kıvırta kıvırta yürüyerek ayrıldı... Bana trip mi atıyor bu?
"Balım söyleseydin önceden geleceğini bu kadar şaşırmazdım bu nasıl bir güzellik benim kardeşim olduğun her yerden belli." deyip kıkırdadı Caner abi saçlarını arkaya doğru taraken yanıma doğru geldi.
"Her halde senin kardeşinim abi baksana bu yakışıklılık kimsede yok."
Ay nedense bu gün herkese iltifat edesim vardı. Abi grubu hariç!
"Abi," fısıldayarak kulağına yaklaştım abimin. "Babam da çok yakışıklı olmuş acaba ona nasıl söylesem ki yakışıklı olduğunu kızar mı bana?" dedim evet ona baba desem bile hala az da olsa korkuyordum üvey babama bir keresinde 'yakışıklı olmuşsun baba' dediğimde küçük bedenimi iterek cevap vermeyip evden çıkmıştı. Babam da bana kızar ya da cevap vermez diye tereddüt ediyordum.
"Hayır abicim babam kızmaz öyle şeylere aksine daha da mutlu olur."
Demesi ile kapı çalmıştı Aysun abla kapıya bakınca biz de salondan daha büyük bir odaya gelmiştik burası çok güzel süslenmişti.
Bizim girmemizle yığınla insan da içeriye dalmıştı. Berk arkadaşları olduğunu düşündüğüm bir erkek grubu ile oturmuştu Erdem de yanlarındaydı.
Alper köşede beni inceliyordu. Ne!? Alper. Beni. Mi. İnceliyor? beni?
Allah sonumuzu hayır etsin.
᪥᪥᪥
"Evet arkadaşlar! Şimdi pasta kesme sırası ama ondan önce hediyeler," Annem sahneden inip yanıma geldiğinde bende hediyeyi alıp bekledim en son ben verecektim.
Herkes sıra sıra verirken annem de gıcık olduğu kişileri bana gösteriyordu.
"Ay kızım bak şurdaki kemgöz ayten kendisini hiç sevmem."
"Bak şurdaki yemek tıkınan Nuran bizim eve sadece yemek ve ya abur cubur için gelir."
"Şu da kıskanç Ayla her şeyi kıskanıyor ve nerde bir şey gördüyse aynısını bulup evine koyuyor. Harbiden kim çağırdı bunu!?" sessizce bağırdığında kahkaha attım neredeyse salondaki yarı kadını sevmiyordu ve hepsine takma adlar takmıştı.
Obur nuran, kıskanç Ayla, Kemgöz ayten, salak nilsu😉 , radar özge...
Ve buna benzer bir sürü isim.
"Anne hepsine nasıl böyle takma isim buldun?"
"O da bende kalsın güzelim." deyip göz kırptı.
Herkes hediyesini vermişti. Bir tek ben kalmıştım. Yavaşça Berk'in yanına ilerlerken Berk şaşkın şaşkın bana bakıyordu bir de elimdeki küçük kutuya. Ben de Berk'e buzdan soğuk gözlerimle bakıyordum karşısında farklı birisi olduğunu bilecekti artık o her boka ağlayan Arven yoktu.
Hediyeyi verip yerime geçtim.
Ona hediye alacağımı düşünmemiş olacak ki bana ilk defa teşekkür etti.
Berk Alkay
Elimdeki kutuyu bir köşeye koyup herşeyi boş vererek gülümsedim ve pastanın yanına geçtim.
Arkadaşlarım ve annemin arkadaşı olan bir kaç kişi vardı akrabalar falan çok uzakta oldukları için telefondan doğum günümü kutlamışlardı.
"Hepinize geldiğiniz için ve bu güzel günümde yanımda olduğunuz için teşekkür ederim," dedim ve pastayı kestim aysun abla ve bir kaç görevli pastaları dağıtırken bende Arven'e baktım Ayaz ile şakalaşıyordu Caner abimde onlara katılarak gülüyordu. Banane ki!
Orkestrayı aramıştım biraz önce pastamı yerken ve bana başka birine söz verdiklerini, gelemeyeceklerini söylediler şansıma tüküreyim ben!
"Anne gelmen gerekiyor." Annem kankasıyla gıcık oldukları kişilere laf sokup dedikodu yaparken bana baktı "Yine noldu oğlum?"
"Anne orkestra gelmiyormuş ne yapacağım ya ben?"
"E oğlum ikizler çok güzel şarkı söylüyor ya onlara söyleyeyim onlar halleder sen sıkıntı etme." Tabi ya bu aklımdan çıkmıştı Arven kabul eder miydi ki?
Hediyeleri açtıktan sonra orkestra çalacaktı ve biz hala pasta yiyorduk insanlar daha doymadan gelmiş buraya ya.
"Oğlum hediyeleri ne zaman açacaksın?" Babam yanıma gelipsorduğunda cevabım gecikmedi.
"Baba herkes aç ayı gibi pasta yiyor ne yapayım?"
"Olsun sen git aç hadi."
"Tamam baba." diyip babamın yanından ayrıldım. Dikkatleri üzerime çekip konuşmaya başladım.
"Hediyeleri açmaya başlıyorum millet."
Dedim.
hediyeler çoğunlukla küçük şeylerdi. Arvenin hediyesini sona bırakmıştım herkesin ortasında rezil olmak istemiyordum hele ki o buz gibi gözlerden sonra.
Elime küçük bir kutu geçtiğinde üzerinde babamın ismi yazıyordu.
kutuyu açmamla içindeki motor anahtarını görmem bir oldu.
"Hadi canım ciddi misin sen baba!?"
"Yok şaka Berk istersen geri alayım ha oğlum?"
"Yok yok alma çok teşekkürler aslan babam benim be"
Diğer beş kutuya baktım birisi O kızındı diğerleri annem, efe , alper abim ve Caner'indi.
Erdem ve Ayaz bana önceden vermişti hediyemi. O yüzden onlarınki yoktu.
Annemden üzerinde motor baskısı olan bana özel tasarlanmış bir tişört, Efe'den saat, Caner'den en sevdiğim türden olan kocaman bir motor posteri ve Alper abimden de benim heykelim gibi duran küçük kafası sallanan oyuncak vermişti aman ne komik insan bir kask alır aa
Ve son olarak da Arven'in aldığı şey...
Benim anneme yalvarsam bile almama izin vermeği o oyun...
"Ama bu nasıl? nerden aldın?"
Arven bana aynı soğuk gözlerle bakarak yanıma geldi sadece benim duyabileceğim şekilde konuştu.
"Eve geç geldiğim gece annemle sabahki konuşmanızı duymuştum. Doğum gününde alacak bir şey bulamadığım için her oyun satan dükkanı gezmiştim ve sen ben eve geç geldim diye bana bağırıp çağırdın hiç tahmin etmedin değil mi sırf senin için akşama kadar gezdiğimi?"
Bu sözleri kalbime saplanmıştı gözlerim pişmanlıkla dolarken ona baktım daha hiçbir şey diyemeden arven konuştu "Her şey için çok geç Berk siz bir kız kardeş kaybettiniz oyununu güle güle kullan." dedi ve yerine geçti ben nasıl bir şerefsizmişim lan!
Nefret hissetmem gerekirken ben neden pişman oldum ki?
Arven Alkay
"Ayaz ya bak düzgünce ayarlasana ya şunu biliyorsun ama yapmıyorsun düzgünce yap!" Ayaz yine inadına gitar tellerini daha bir karışık ayarladı gözlerimi kapatıp ellerimle şakaklarıma baskı uyguladım.
"Of Ayaz off! Berk'in sana ihtiyacı var az kaldı sahneye çıkıcaz hadi lütfen düzgünce ayarla şu gitar tellerini," dedim şimdi ne mi yapıyoruz annemin ısrarları sayesinde şu anda gitar tellerini ayarlıyordum . Berk için şarkı söyleyecektik normalde kabul etmeyecektim ama Ayaz ve annemin çok ısrar etmesi üzerine buradaydım iki saattir Ayaz'ın bana tripli halini çekiyordum.
Bu çocuk benim aksime çılgındı, deli doluydu ve çok cana yakındı.
Senin böyle olmana izin vermedikleri içinolabilir mi Arven?
İlk defa haklısın Hüsnü, izin vermediler benim böyle gülmeme, çılgın olup kahkaha atmama.
Bak işte! Önce söv sonradöv hesabı seninki. Kızım sen iyice delirdin ha bak tamam isim veriyorsun... bari doğru düzgün isim ver bulduğun isimler bana hakaret be!
Sus ve git Hüsnü tepemin tasını attırma.
"Niye ikide bir yüzünü şekilden şekile sokuyorsun kız?" Hüsnü ile konuşurken yüzümü buruşturduğumu fark etmemiştim. Ne diyecektim ki İç sesim Hüsnü ile mi konuşuyordum mu diyecektim.
"Ha yok bişey ya dalmışım hadi ayarladıysan gidelim artık." Dedim ve gitarımı alıp ayağa kalktım. "Bitti bitti sinirlenince çok tatlı olduğun için seni daha fazla sinir etmek istedim," dedi kıkırdayarak. Utansam da belli etmedim yani sanırım...
Gitarlarımızı da alıp odadan çıktık. Merdivenlerden inerken ayağımdaki topuklulular yine çok ses çıkartmıştı.
"Ay kızım hadi gelin herkes sizi bekliyor." Ayaz elimi tutup anneme kafa salladı. Beraber sahne gibi olan yere gittiğimizde herkesin gözü bizim üzerimizdeydi.
Ayaz kulağıma eğilip "İlk önce Teoman-Paramparça mı söylesek?" Bu şarkıyı biliyordum aslında neredeyse bütün şarkılar ezberimdeydi.
"Tabikii söylerim ikiz sen iste yeter."
dedim. Mikrafonu kendime çekip Ayaz'a 'Okey' işareti yaptım elimle oda gitarla şarkının ilk başına giriş yaptı.
Bende şarkıyı söylemeye başladım.
Ayaz'a döndüğümde bana şaşkınlıkla bakıyordu. Sesimi sevmişti sanırım.
Ona gülümseyip şarkıya devam ettim.
"Bu gün benim doğum günüm
Hem sarhoşum hem yastayım
Bir bar taburesi üstünde babamın öldüğü yaştayım.."
Şarkının son cümlesinde Annemlere baktım hepsi oradaydı. Alper düşünceliydi, Berk pişmandı ama pişman olmak için çok geç kalmıştı.
Erdem aynıydı, Efe de pişman pişman bakıyordu o bana fazla bir şey yapmamıştı sadece her zaman yüzüme karşı onun ablası olmadığımı haykırmıştı. Caner abim yüzünde kocaman gülümseme ile bize bakıyordu Anne ve babam ise hayranlıkla.
Şarkıyı bitirip Ayaz da dahil herkesin alkışlarına karşılık gülümsemiştim.
Şimdi Ayaz ile Sena Şener'in şarkısı olan 'Teni Tenime' yi söyleyecektik.
Gitarlarımızı hazırlayıp kafamızı salladık ve ilk ben başladım.
Şarkı biter bitmez yine bir alkış koptu.
böyle böyle derken dört beş şarkı söyleyip sahneden inmiştik herkes Ayaz'ı tebrik ediyordu beni de arada tebrik edip geçiyorlardı çünkü tanımıyorlardı ki beni.
"Sesin çok güzel Ayaz tebrik ederim."
dedim Ayaz da bana bakıp gülümsedi
"Senin sesin daha güzel Arven'im benim"
"Teşekkür ederim" dedim utanarak.
"Neden utanıyorsun kız aaa" diye bana sahteden kızdı Ayaz, napayım yani utanıyordum işte.
"Ya napayım iltifat edilince anlık oluyor
dedim içimden geçenleri söyleyerek. Ayaz yine kahkaha atıp konuştu ama bu beni gülümsetmedi. "Sana kimse iltifat etmedimi yahu?"
"Hayır... kimse bana daha önce kimse iltifat etmedi," dedim. Ayaz bana her zamanki gibi şaşkınca baktı.
"Nasıl lan! senin gibi güzel birine nasıl kimse iltifat etmez??" dediğinde burukça gülümsedim
"Okulda zaten hep içime kapanıktım sevilmez ve dışlanırdım. Evde her zaman yanlızdım Abim öldüğü günden sonra...hiç kimse ile iletişim kurmayıp zaten kapanık olan içime tonlarca kilit taktım..." Ayaz bana dediği şey yüzünden pişman bakarken ona yaklaşıp elini tuttum.
"Şey özür dilerim ikiz seni üzmek için söylememişti-" Sözünü bitirmeden ben konuştum.
"Şşşt, özür dileme ikiz bilmiyordun ki." dedim.
"O zaman bana eski hayatını anlatabilir misin?" Anlık sorduğu soruyla afallamıştım. Beklemediğim yerden gelmişti soru. Hocam hazırlıksız yakalandım ben bu sınava ama!
"Anlatırım ama şimdi değil yani şu anda olmaz yarın sahile gidebiliriz istersen?" dedim şimdi olmazdı herkesin içinde anlatamazdım.
"Tamam Arven hadi gel daha çok işimiz var birazdan biter doğum günü saat geç oldu." Ayaz'ı takip ederek içeriye girdim. Dediği gibi ilk gelen insanların çoğu gitmişti herkes kendi aralarında konuşuyordu.
Annem'in sahneye çıktığını görünce dikkatimi oraya verdim. "Bizi kırmayıp oğlumun doğum gününe geldiğiniz için çok teşekkür ederiz, partiyi burada sonlandırıyorum görüşmek üzere." Dedi ve gülümsedi.
Bütün herkes Berk'in yanına gidip doğum gününü tekrar kutlayıp, gidiyordu.
Hepsi gittikten sonra Aysun ablanın etrafı toplamasına yardım etmeye başladık. Hatta en son ben ipli süsleri çıkartayım derken, her yerime dolaştırmıştım Ayaz ve Caner abimle onları çıkartmaya uğraşmıştık. Alper ve Efe çok tuhaf davranıyordu heleki Efe bakışlarını benden çekmiyor, ona baktığımda hafif gülümsüyordu.
Bunda bir tuhaflık var!
Uyanmam ile gözüme hücum eden ışık sinirlerimi bozmuştu. Saate baktığımda sabah sekizdi! Daha kargalar bokunu yemeden ben niye uyanıyorum ya?
Bir kere de şu güneşe sövme Arven!
Sanane Satılmış, sen karışma ve git aa!
Lan yeter manda boku! İsmimi düzgünkoy bir kerecik Hüsnü yine de iyiydi SATILMIŞ NE?
Daha beterini mi bulayım?
Yataktan kalkıp lavaboya gittim uykum kaçmıştı. Lavabodaki ihtiyaçlarımı giderip giyinme odasına girdim.
En son annemin sipariş ettiği takım aslında erkekli kızlıymış bende onları bulup Ayaz'a giyme teklif edecektim kombinler çok güzeldi çünkü.
Kıyafetleri alıp Ayaz'ın odasına koştum ve kapıyı çaldım. İçeriden gelen 'Gel' komutu ile odaya girdim.
"Hoşgeldin o elindekiler ne öyle?" diye sordu.
"Şey... bende çift kombini vardı da ondan beraber giyip sahile gidelimmi diyecektim..." dedim çekinerek ya hayır derse ne yapacaktım?
"Olur bakayım bi?" dedi. Kıyafetleri ona doğru uzattığımda gülümsedi. "Bunlar çok güzelmiş bak bu da tam benim bedenime göre sen git giy bende giyip geliyorum beraber ineriz aşağıya." Ben de kafa sallayıp odama gittim üzerimdekilerden kurtulup o kıyafetleri geçirdim.
Aynadan saçlarımı düzelttim ve makyaj sevmediğim için sadece yüzüme krem sürüp çıktım, Ayaz'ın odasının kapısını tıklattım tekrardan gel demesiyle odaya girdim.
"Ayyy Arven bunlar çok güzel oldu bizee!" Ayaz'ın neşesi bana da geçince, "Evet! çok güzel olduk ikiz!" dedim.
"Koş aşağıya inelim de azcık kudursunlar!" dedi ve kötü adam kahkahası gibi bişey attı... Manyak bu çocuk.
"Koş koş," beraber koşarak odadan çıktığımızda merdivenleri hızla indik yemek odasına vardık herkes bize bende masadaki güzel reçellere bakıyordum.
Ama onların hepsinde şeker var nasıl yiyeceğim ben bunları? "Vaay bunlar pişti olmuş" dedi babam
"Gerçekten harikasınız yavrularım." Anneme gülümsedim ve masaya oturdum Caner abim yoktu hastaneye gitmişti büyük ihtimalle.
"Günaydın" Ayaz ile aynı anda söylediğimiz kelime annemleri güldürmüştü, "Günaydın hadi geçin bakalım kahvaltı sofrası hazır," Annem konuşunca Ayazla yan yana oturduk Babamın yemeğe başlamasıyla bizde başladık her ne kadar reçel yemek istesem de yiyemiyordum şejer hastası olduğum için.
"Kızım biliyorsun ki okullar yakın zamanda açılıyor eski okulunun ismi neydi kaydını oradan aldırıp Efenin ve Ayazın okuluna gitmeni istiyorum yani istersen." Ben okula gitmiyordum ki.
"Kızım?"
"Şey... ben okula gitmiyorum," ellerimle oynarken Babam çatık kaşlarla bana bakıyordu masadakilerde şaşkındı.
"Nasıl gitmiyorum kızım neden gitmiyorsun?"
"Üvey babam 'Sana vereceğim paraya yazık git çalış kendi paranı kazan kendin git okuluna' demişti o yüzden ben her ne kadar iş arasam da yaşım küçük olduğu için almıyorlardı bende mecbur okulu bıraktım, annem de okumamı istemiyordu zaten okula gidememem işlerine geldiği için ikiside bana iş bulmuştu ondan dolayı neredeyse bir senedir okumuyorum." çok uzun konuşmuştum Babam sinirle bir elini yumruk yapıp anladım dercesine başını sallamıştı zamanın geri kalanı sessiz geçmişti. Ara sıra Erdem Berke bulaşıyordu onun harici zaten hiçkimseden ses çıkmamıştı.
Ayaz ile Annemlere haber verip evden çıkmıştık. Sahile şoförün bırakması için annem ısrar etmişti.
Araba sessiz ilerlerken sahil kenarının görünmesi ile araba durur durmaz koşarak inmiştim.
"Yavaş ol yavaş Arven!" Ayaz da koşarak arkamdan gelirken gülüyordu.
Her zamanki dert yeri dediğim kayalığa gidip oturdum her seferinde buraya gelirdim ve eve geç gittiğim için dayak yerdim.
"Anlatacak mısın güzelim?" Anlatacaktım ama nasıl?
"Nerden başlayayım ki?"
"Doğduğun andan başla işte aa nerden başlayacaksan ordan başla işte,"
"Bende nerden başlayacağımı bilmiyorum."
"O zaman çocukluk zamanını anlat bana," çocukluk... benim çocukluk zamanım mı vardı ki her zaman dayak ile geçmiş çocukluğumu basıl anlatayım?
"Ben hiç çocuk olamadım ki ikiz... çocuk olmama izin vermediler." Ayaz bana döndü "Sen devam et ben dinlerim tamam mı söz veriyorum soru sormayacağım."
Başımı salladım ve konuşmaya başladım, tekte söylemek istiyordum.
"Her şey beş ve ya altı yaşımda başladı zaten sokağa çıkmam yasaktı sadece camdan izlerdim bir gün annemler gitmişti işe bende sokaktaki çocukların beni ısrarla çağırmaları sonucu çıkmıştım... keşke çıkmasaymışım. İlk kez o gün çıkmıştım ve son olmuştu da, Bir saat oynayıp eve girecektim, ama zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım o gün bunu da babamın kızgın boğalar gibi burnundan solurken görmemdi. Bana hızla gelip bütün çocukların ortasında tokat atmıştı orada utanmıştım hemde çok utanmıştım başıma gelecekleri bilmeden babamın beni bağırarak eve sokmasından sonra bir daha sokağa çıkamadım." o gün hala aklımdaydı nasıl unuturdum ki beni bodrum kata kilitleyip günlerce su ve yemek vermediğini, orada açlıktan bayıldığımı nasıl unuturdum?
Ayaz üzgünlükle bana bakıyordu. Devam et dercesine saalladı kafasını.
"Onlar tabi iyi günlerimdi on yaşımdan sonra kemer, tekme ve sopalarla dövmeye başladı kimse yardım çığlıklarımı duymayıp bana hem kör hem lâl olmuştu Ayaz, yüzüm her zaman morluk içerisinde sırtım ve karnım kanla ve yarayla dolu iken kim yaklaşırdı ki bana iğrenerek bakarlardı Ve biliyor musun ben şeker hastasıyım, üvey babam hep o kozu kullanırdı beni günlerce aç bırakıp şeker hastası olduğumu bile bile önüme sadece şekerli şeyler koyardı onları yemek zorunda kalınca da hastanelik olurdum." Dedim
"Nasıl şeker hastasısın? bu yaşta? yok artık! Arven ciddi olamazsın nasıl bir canilik ulan bu? O babanı bir bulursam var ya doğduğuna pişman edeceğim!" Ayaz sinirle ellerini saçlarına geçirdiğinde ben ruhsuz gibi anlatmıştım. Ağlayamazdım bunun için ağlamamalıydım!
Beni düşünüyordu Ayaz beni düşünüyordu.
"Tamam sakin ol zaten geçti gitti değil mi? Bak şimdi iyiyim sorun yok ikiz" Ayaz aniden bana sarılıp ağlamaya başladı "Özür dilerim ikiz seni daha önce bulamadık çok özür dilerim! Sen uzaklarda acı çekerken Zuhal hak etmediği hayatı yaşıyordu!" Yakarışları boğazıma bir yumru oturtmuştu kimse böyle hayatı kabul etmezdi biliyordum bundan kötülerini yaşamış ve yaşamaya devam eden insanlar vardı. Herkesin derdi kendine göre büyük derler ya hani.
Ayaz bana ağlıyor özür diliyordu söylediklerim ona ağır gelmişti halbuki daha çeyreğini bile anlatmamıştım...
Bir saat boyunca konuşmadan ağlamıştım Ayaz'la şimdi de gülüyorduk nedenini bende bilmiyorum bir anda ağlarken birbirimize bakıp gülmeye başlamıştık.
"Ay ikiz az önce ağlıyorduk şimdi gülüyoruz ya"
"Evet ruh halimiz berbat şu anda."
dedim.
"İkiz bak mısırcı gidip alayım mı ikimize de?" Ayaz bize yirmi adımlık mesafedeki mısır satan adamı gösterdi.
"Olur buna hayır demem ikiz ben buradayım sen al gel" dedim Ayaz mısır satan abinin yanına gidip mısır istedi bemde denizi izliyordum .
"Al bakalım mısırını," Ayazın birden yanımda belirmesiyle korkmuştum. "Korkuttum mu özür dilerim dalmıştın sanırım?"
"Evet teşekkür ederim ikiz" elinden mısırı alıp yemeye başladım. Tadı çok güzeldi üzerimdeki ketçap daha da tad veriyordu mısıra.
"Tekrar teşekkür ederim İkiz çok güzeldi."
"Evet ya adamın mısırlarına hayran kaldım!" Ayaz kafasını hızla sallayarak verdiği cevaba güldüm.
Ben şuradaki lavaboya gidip geliyorum tamam mı?" dedim çok sıkışmıştım.
"Tamam çabuk gel ama" başımımsallayıp lavaboya girdim lavabodan çıktıktan sonra ellerimi yıkarken burnuma bastırılan şeyle bilincim kapanıyordu.
Ve son duyduğum cümle şu oldu.
"Mehaba güzel kızım... çok özledin değil mi beni?"