Yazar'dan
Ayaz ikizini neredeyse yarım sattir bekliyordu, ama ne gelen ne giden vardı. Daha fazla duramayıp lavabonun oraya gitti. Orada da bekledi, seslendi ama yine yoktu ikizi.
Korku tüm bedenini sarmışken içeriye girememesine küfrediyordu o bir erkekti ve kızlar tuvaletine giremezdi!
Bir kadın lavabonun önüne geldiğinde "Pardon, şey ikizim içerideydi de uzun zamandır çıkmadı bende giremiyorum içeri, rica etsem bir bakabilir misiniz?" endişe ile söylediklerinden sonra kadın başını sallayıp "Elbette," dedi ve içeriye girdi. Yerde bir telefon vardı, telefonu eline alıp kabinlere baktı genç bayan ama kimse yoktu.
Dışarıya çıkıp telefonu uzattı "Kabinler boş sadece yerde bu telefon vardı bu aradığınız kişinin telefonu mu?" Ayaz ekranı açıp baktı bu Arven'in telefonuydu! "T-tamam teşekkür ederim," Ayaz telaşla etrafına bakındı en son lavaboya girmişti nasıl kaybolmuştu? Arven'in ekranı paramparça olmuştu nereye gitmiş olabilirdi? Kalbinin bir anda ağrımasıyla bir şeyler olduğunu anladı!
Elindeki telefon titrerken Ayaz ağlamaya başlamıştı bile arayan kişiye baktığında Babası olduğunu gördü teleştan onları aramayı unutmuştu.
"A-alo baba!" Ayaz boğuk ve ağlayan sesi ile telefonu açtığında Pamir bey kaşlarını çatmıştı.
"Oğlum bir sorun mu var?"
"Baba Arven... Arven kayboldu bulamıyorum! Lavaboya girmişti! Ama sadece ekranı paramparça olmuş bir telefon vardı lavaboda baba! Yok bulamıyorum!" Ayaz bağırırken etraftaki insanlar yaratık görmüş gibi bakıyordu ona.
"Nasıl yok Ayaz ne diyorsun sen!" Pamir beyin bağırışı ile ev halkı oraya odaklanmıştı.
Bahar hanım korkuyla "N'oldu Pamir çocuklar iyi mi?" dedi Pamir bey ise Ayaz'ın telefon başındaki bağırışlarını dinliyordu, biricik kızı kaybolmuştu! Ayaz koşarak eve varmaya çalışıyordu ev az da olsa uzaktı.
"Kızım, kızımız kaybolmuş̧ Bahar-"
Daha sözü bitmeden Bahar hanımın çığlığı doldurmuştu odayı nasıl olurdu!? Caner ve Efe endişeleniyordu, Alper de endişelenmeden duramıyordu. Erdem fazla umursamamıştı ama içindeki huzursuzluk sinirini bozuyordu! Berk desen pişmandı ve Arven'in onu affetmeyeceğini biliyordu her seferinde ona baktığında gözlerindeki kırgınlık görülüyordu. Hayvan gibi pişmandı işte ama iş işten geçmişti.
Ayaz nefes nefese kapının önünde durduğunda kapıyı çaldı gözleri kıpkırmızı şekilde beklerken kapıyı annesi açtı.
"Anne..." birden Bahar hanıma sarılmasıyla Bahar hanımda sıkı sıkı oğluna sarılmıştı.
"Anne koruyamadım İkizimi." Ayaz hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Annesi de yıkılmaması gerektiğini biliyordu onlara güç vermeliydi.
᯾᯾᯾
Arven kaybolalı dört saat olmuştu, kahrolası saatlerde hiçbir iz bulamamışlardı!
Pamir beyin telefonunun çalmasıyla herkes oraya toplandı. Numarayı kimse tanımıyordu ve görüntülü arıyorlardı...
Pamir bey hemen telefonu açtı keşke açmasaydı.
Önce Pamir beyin tanıdığı ve en nefret ettiği yüz göründü sonra o iğrenç ses duyuldu... "Nasılsın Alkay? Ah biliyorum iyi değilsin nasılsa biricik kızın kayboldu değil mi?" dedi ve o iğrenç kahkaha duyuldu, bu ses bu sima Hasan Yıldız'a aitti!
"Kızım nerde ulan ne yaptın ona!?" Pamir Alkay deliye dönmüş şekilde bağırırken
Hasan iğrenç bir şekilde kahkaha atıyordu önünde.
"Kızını görmek istiyor musun Alkay?"
Cevabını beklemeden kamerayı döndürdüğünde sarı saçları yüzüne dökülen elleri yukarıdan kelepçeli altında sandalye bile yokken kafası öne eğik duran kızına şokla baktı.
Bahar hanım ağlamaya başlayınca Hasan bundan zevk almıştı. İçeriye elinde su dolu kova olan bir adam girmişti Alkay ailesi ne olacağını az çok tahmin ediyordu ve olmuştu da suyu Arven'in yüzüne dökmüştü.
Arven başını güçsüzce kaldırdığında ağzındaki bant yüzünden konuşamıyordu.
Ayaz Arven'den gözlerini çekmiyordu.
Arven yorgunca Hasan'a bakıyordu çünkü biliyordu Hasan'ın sonunun geleceğini.
Hasan bu evden sağ çıkamayacaktı Pamir bey yaşatmazdı onu bundan sonra.
"Uyuyan güzel de uyandığına göre şovumuz başlıyor sayın seyirciler! Kızımız uyurken işkence çekemezdi değil mi? Ailesi de buna tanık olacak!" attığı kahkahalarla Arven Hasan'a yalvarırcasına başını salladı ailesinin bunları görmesini istemiyordu.
Onları üzmeye hakkı yoktu.
"Evet, başlıyoruz." Hasan kamerayı sabitleyip Arven'in yanına yürüdü önce sağlam bir tokat attı, sonra karnına yumruklarını ard arda indirmeye başladı. Arven'in acı içinde kıvranışlarını tüm aile fertleri görmüştü.
Yukarıda bağlanmış elleri yere düşmesini engelliyordu. Hasan eline kemer alıp bu sefer de beline ard arda vurmaya başladı Arven'e.
"Acıtıyor değil mi canım kızım(!)" Hasan Arven'e vurmayı bırakınca bir sandalye getirdiler Arven'in ellerini çözüp sandelyeye oturtacaklarında Arven güçsüzce yere düşmüş bantı çıkartmaları ile kan kusmaya başlamıştı. "Pamir Alkay... bak kızını iyi izle daha bitmedi!" Kapının açılmasıyla Hasan keyifle güldü. "İşte benim göz bebeğim de geldi." demesiyle odaya o girdi.
Zuhal
"Aaa babacım bu kız neden burada?"
Zuhal Hasan'a sarılıp yerde hala kan kusan Arven'e tiksintiyle baktı.
"Bak güzel kızım sana işkence yapabileceğin bir çöp getirdim istediğini yapmakta serbestsin."
Zuhal'in yapabileceklerinin haddi hesabı yoktu Arven dayanabilir miydi bunlara. Berk acıyla yutkunurken gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Zuhal'in neler yapabileceğini biliyordu...
Alkay ailesi korkudan her yere adam göndermişti kızlarını bulabilmek için.
"Ayyy yaşasın ben de en çok buna işkence yapmak istiyordum! Canım babam çok teşekkür ederim!" Caner, Berk, Alper ve Efe ekrana resmen kırmızı görmüş boğa gibi bakıyordu.
Zuhal sırıtarak Arven'in yanına yaklaştı
ve saçlarından tutup kaldırdı "Naber Ezik kız?" Arven Zuhal'e nefretle bakarken Zuhal'in bir ayağını tutup kendine çekmesi ile düşürmesi bir olmuştu kalan son gücüyle Zuhalin üzerine çıkıp yumruk atmaya başladı.
Hasan koşarak Zuhal'in yanına gidip Arven'i üzerinden itti Zuhal patlayan dudağı ve kaşıyla ucuz yırtmıştı Hasan'ın adamları Arven'in kollarından tutup odadan çıkardıklarında Zuhal ağlıyordu.
Aptal kız
Hasan "Alkay, kızının hayatı benim elimde istediğin kadar ara bulamazsın beni!"
öldüreceğim lan seni! Bulduğum yerde kafana sıkacağım! Allah şahidim olsun ki kızıma yaşattığın şeylerin bin katını sana yaşatmazsam ben de Pamir Alkay değilim!" Pamir Alkay yüzüne kapanan telefonda daha fazla sinirlenip etrafta ne varsa yıkmaya başlamıştı, Alper,Berk ve Caner sinir küpü olmuş şekilde evden çıkıp gitmişlerdi kız kardeşlerini aramak için. Efe köşeye çekilmiş ablası için ağlıyordu. Erdem o gördüklerinden sonra ne düşüneceğini şaşırmıştı.
Akrabalara da haber vermişlerdi onlar da daha hiç görmedikleri yiğenleri için tüm şehri alt üst etmişlerdi. Dedeleri her yere haber salmıştı kızı bulmadan gelmemelerini söylemişti.
Arven Alkay
Ayağa kalkacak gücüm kalmadığı için beni fırlattıkları bu odadan kaçmaya çalışmıyordum... sonum gelmişti artık biliyordum. Oda çok soğuk ve karanlıktı.
Boya reklamından fırlama kıza son gücümle vurduğumda içimin yağları erimişti. Ama canım hiç olmadığı kadar acıyordu.
Karnıma çok kötü vurmuştu, kan kusarken o kadar kasılmıştı ki öleceğimi hissediyordum.
Keşke uyusam bir daha uyanamasam... abi... yanına al beni ven artık dayanamıyorum yalvarırım beni al yanına acım dinmiyor.
(2 Hafta Sonra)
"Yeter, yalvarırım vurma artık!" Bu iki haftada her gün olduğu gibi saatlerdir dayak yiyordum. Ve hala kimse beni bulmamıştı dayanacak mecalim kalmamışken sağ el bileğim ve sağ ayak bileğimdeki zincirlerle iki haftanın nasıl geçtiğini anlamamıştım bile çünkü günlerim yarı baygın şekilde geçiyordu.
"Senin sözüne mi uyacağım ulan ben!?" diyerek daha sert vurdu vücudum hissizleşiyorken gözlerimin önündeki noktalar çoğalıyordu.
"Canım ç-çok acıyor lütfen yapma artık..." ve boşluk, koca bir boşluk.
Lütfen birisi beni bulsun dayanacak gücüm kalmadı...
Berk Alkay
"Abi! buldum!" Caner içeriye ışık hızıyla girerken herkes ayaklandı şu lanet iki haftadır Arven'i arıyorduk ama tek bir iz bile bulamıyorduk.
Caner ise şimdi bulduğunu söylüyordu kız kardeşimizi. Evet kız kardeşimiz... onu kabullenmiştim yaptığım eşşeklikten utanıyordum. Belki beni affetmezdi ama affetmesi için elimden geleni yapacaktım gerekirse her şeyi burnumdan getirsin çıtım çıkmayacaktı.
Yeterki bulunsun...
"Söylesene oğlum nerede kardeşin?" Babam umutla Caner'e bakarken Caner konuştu hızlıca. "Hani şehrin dış tarafında kalan ormanlık alanın bitim yerinin ilerisinde kocaman bir dağlık alan var ya, işte orada bir kulübedeler."
"Peki nasıl emin olabiliyorsun?" dedim yalan da olabilirdi çünkü.
"Arven'e araba çarptığında izleri gördüğümde eski evde bir şeyler olduğu belliydi bende emin olabilmek için Hasan'ın evine bizim adamlardan birini göndemiştim o adam da konuşulan şeyleri duymuş biraz önce de beni aradı Arven'i tuttukları kulübenin konumunu verdi. Adamlar sürekli dibinde oldukları için bizi arayamamış boş kaldığı ilk fırsatta söyledi." dedi ben bunu nasıl düşünememiştim?
Acaba ön yargıdan gözün kör olduğu için olabilir mi gavat!
Sen kimsin ulan?
Iç sesinim canım ne o beğenemedin mi?
İç ses kim?
Senin içindeki ses.
Ya sen de bir defol artık.
Ruh hastası. Sen herkese karşı ruh hastasısın.
Yok o sana özeldir.
Dedi kız kardeşine hayvan gibi davranan embesil.
"E hadi ne bekliyoruz koşun kardeşinizi kurtarmaya!" Babam heyecanla yerinden kalkarken günlerdir taramadığı belli olan saçlarını düzeltti iki haftadır ölü gibi olan ev halkı şimdi evin neşesi olan kızı almaya gidiyorduk. Tabii bulabilirsek...
"Hepimiz gelsek olmaz mı? İzin vermemezlik yapma yalvarırım sana Pamir kızımı görmem gerek," Annem dolu gözleriyle yalvarırcasına babama bakıyordu.
"Tamam ama arabada kalacaksınız. Yoksa sizi götüremem size zarar verebilme ihtimali var... Kızımıza naptığını gördün." Babam haklıydı o adam annemlere zarar verebilirdi.
"Tamam, sana yemin ederim arabadan çıkmayıp bekleyeceğiz seni değil mi Efe?" Efe kızarık gözleriyle başını salladı. Oda çok pişmandı ama benim gibi çok geç kalmıştı.
Arabalara atlayıp Caner'in arabasını takip ediyorduk.
Bir buçuk saattir yoldaydık ben daha fazla dayanamayıp yoldan gözlerimi ayırmadan telefonu yanımda oturan Erdem'e verdim. "Ara şu Caner'i daha ne kadar yolumuz olduğunu öğren," dedim.
Erdem sessizce bir şeyler mırıldanıp telefonu aldı ve Caner'i aradı.
"Abi ne kadar gidecekmişiz daha Berk abim soruyor."
"..."
"Tamam nerden döneceğiz?"
"..."
"Tamam abi," dedi ve kapattı telefonu. "Ne diyor?" Dedim,
"İlerideki yolun sol tarafındaki ormanlık alana girecekmişiz sonrasında da arabadan inecekmişiz eğer arabayla gidersek bizi fark ederler dedi Annemler de O orman evinin Arka tarafında olacaklarmış." Anladım dercesine salladım ve yolun sol şerdinden ilerlemeye başladım.
"Abi şurası sanırım baksana tek sol tarafa doğru giden yer orası." Erdem'in gösterdiği yere baktığımda yolun oraya doğru döndüğünü gördüm ve oraya sürdüm, sola döndüğümüzde düz giden ormanlık alan karşıladı bizi bizden az uzakta da Caner'in arabası vardı.
Orman yolunda biraz daha ilerleyip Caner'in arabayı durdurmasıyla bizde durmuştuk.
Ben hızla arabadan inip Caner'in yanına gittim "Aklındaki planı anlatacak mısın artık?" dedim sinirle. "Bu kadar endişelenmeni sağlayan şey ne? acıdın mı yoksa Arven'e hı? Ah! tabikide acımadın neden acıyasın ondan nefret ediyorsun sonuçta!" dediğinde kendime hakim olamayıp yumruk attım ona.
"Bana bak oğlum! Pişmanım ulan! Oldu mu sen nasıl abisi olarak endişeleniyorsan bende endişeleniyorum!" O sırada yanımıza Alper abim gelmişti. Sinirle konuşarak
"Noluyor burada kavganın sırası mı Berk sen o sesini alçalt, Caner sende abine karşı saygılı ol yürüyün hadi!" dedi.
Caner burnunu tutarak gittiğinde Erdem sırıtıyordu.
"Yol yürü yürü bitmedi anasını satayım! Abi sen bizi yanlış yola mı soktun?" Erdem bu sözü üzerine benden boynuna bilmem kaçıncı şaplağı yemişti.
"Bir kere daha küfür edersen bu sefer vurmakla kalmam buraya mezarını kazarım Erdem," dedim.
"Yeter kesin tantanayı," Alper abim bizi uyarınca susmak zorunda kalmıştık.
Gözlerim etrafı taraken ilerdeki eski ev ve etrafındaki iki üç kişiden oluşan adamları gördük.
Caner sessizce "Abi şimdi ben İçerideki adamımızı arayacağım sizde şu çalılıkların oraya gidin." dedi onu başımızla onaylayıp çalıların yanına gittik.
Caner bizim biraz daha ön tarafımızdaki çalılığın arkasına saklanmıştı.
O telefonla konuşurken yüz ifadesi korku ve endişe kaplamıştı ne olmuştu acaba?
Biraz daha telefonla konuşup kapattıktan sonra "Caner noldu?" dedim.
"Arven'den son bir kaç saattir ses çıkmıyormuş ̧ adamların yanına gitmesine izin vermiyormuş durumunun kötü olduğunu biliyormuş sadece birazdan bahçedeki adamları vuracak. Bizde kardeşimizi kurtaracağız," dedi.
Ne demek durumu kötü?
"Durumu kötü derken?"
"Dediğim gibi adamların hiçbirini odaya girdirtmiyormuş ve..." dedi sustu.
"Ve?"
"Ayağına zincir takmış kaçmaması için günlerdir sadece yarım kase çorba ve bir şişe su veriyormuş." dedi.
Alper abim "Ne demek lan zincirle ayağını bağlamış Ne demek!!" sinirden çenesi seğirirken içimdeki korku kat kat arttı.
"Babamlar nerde?" Erdem'in Caner'e yönelttiği soruyu bende merak etmiştim.
"Annemler orman evinin az ilerisinde babamı aradığımızda, annemleri arabada bırakıp bizim yanımıza gelecek." dedi. Cidden bütün planı nasıl yapmıştı bu?
Hepinizden zeki çünkü.
ꙬꙬꙬ
Şu anda evdeydik saklanıyorduk. Caner'in söylediği adam dışarıdaki bütün adamları vurmuştu bizde kolayca içeriye girmiştik şimdi de evdeki adamları temizleyecektik.
Merdivenlerden ayak sesi gelirken duvara daha çok sindim adam tam kapıdan çıkacaktı ki kafasına yanımdaki komidinin üzerinde olan taştan yapılma süsü geçirdim.
Adam anında yeri boylarken diğer adamlar da koşarak buraya gelmişti. Tam bana saldıracaklarken arkadan babamlar çıkıp dövüşmeye başladılar hep beraber evdeki bütün adamları temizledikten sonra eve dağıldık babam, Hasan itini bulmak için gitti abim, Caner ve Erdem de farklı yerlere dağılmıştı.
ben ise evin bodrum katına bakıyordum bir sürü oda vardı o kadar pis kokuyordu ki midem bulanmaya başlamıştı. Bütün odalara bakmıştım geriye sadece bir oda kalmıştı...
O odaya doğru gittiğimde kapıyı açmaya çalıştım ama açılmadı yukarıdan bağırış sesleri geliyordu. Kapıya omuz atarak kırmaya çalıştım defalarca yaptım ve açtım, açmamla yerde yatan kızı görmem bir oldu. Kızın yanına gittiğimde kanla kaplı beyaz elbisesi, ayağındaki zincir ,günlerdir tarak görmemiş saçları ve her yeri kanayan vücudun sahibi... Arven'di.
Başımı hızla sallayarak yanına diz çöktüm, "A-abicim," dedim fısıltıyla.
Bu sefer durumu yeni idrak edebildiğim için yüksek sesle delirmiş gibi, "Arven! Abim bana bak! Geldik kurtardık seni! uyan!" diye bağırıyordum gözlerim dolmuştu.
Benim bağırışlarıma uzun koridordan sesler gelmeye başladı. Sonunda abim ve kardeşlerim odaya girdiğinde Arven'i gördüler ne hale sokmuştu o şerefsiz kız kardeşimi?
Hepsi şokla bakarken Caner abim hızla sakin olmaya çalışarak Arven'in nabzını kontrol etti, titrek bir nefes alıp "Yaşıyor... ama nabzı çok yavaş! Erdem çabuk babamı çağır o itten şu zincirin anahtarını alsın!" diye bağırdı sakin kalamıyordu. Evimizin neşesi güzel kardeşim yaşamaya çalışıyordu...
Erdem odadan çıktıktan beş dakika sonra o iğrenç herif ve babam girdi.
"Anahtarı ver lan it!" babam sinirle söylediği şeye hasan sırıttı "Banane ölsün anahtarın yerini neden söyleyeyim?" dedi. Bunun üzerine ben üzerine atlayıp yumruklamaya başladım. "Ya o anahtarı verirsin ya da ölürsün her iki şekilde de öleceksin zaten! Şimdi söyle piç kurusu anahtar nerede?" ard arda yumruklarım yüzüne iniyordu. En sonunda tüm gücümle boğazını sıkarken rengi atmıştı.
"A-anahtar yukarıda b-eyaz çekmecede!" dedi
"İşte böyle yola gelirsin!"
Alper abim hızla yukarıya çıktığında bende Hasan'ın üzerinden kalkıp "Caner çağır şu korumayı alsın bunu bizim buz deposuna götürsün." dedim Caner telefondan adamı arayıp gelmesini söyledi adam ve Alper abim hızla odaya girdiğinde Arven'in bileğindeki zinciri açtı. Ben Arven'i kucağıma alırken Arven'in ağzından acılı bir inilti çıktı. Canı acıyordu...
Babam, Alper abim ve kardeşlerim ile evden çıktığımızda babam Arven'e bakamıyordu kızını o halde görmeye dayanamıyordu. Kendini suçladığına emindim.
Arabanın oraya geldiğimizde Annem kucağımdaki kanla kaplı kızı gördü ve çığlık atarak hıçkırıklar eşliğinde ağlamaya başladı Efe de arabadan indiğinde ağzından tek bir cümle "Abla!" Koşarak yanımıza gelip ağlayarak Arven'e sarıldı. Ve o geldi Arkamızdan Ayaz onun tepkisi yeri göğü inletecek bir tepkiydi. "Arven... Arven uyan! Siktir ne yapmış bu allah'sız kıza" acı dolu haykırışı içimi acıtırken Alper abim zor durduruyordu Ayaz'ı "Ayaz sakin ol kardeşim o iyi olacak bak şimdi hastaneye yetiştirmezsek ölebilme ihtimali var lütfen sakin ol!" Canerin yakarışıyla Ayaz gözlerinden akan yaşları sertçe sildi.
"Öldüreceğim lan o orospu çocuğunu!"
☦︎☦︎☦︎
Arven Alkay
Yorgunlukla gözlerimi araladığımda
her yerim fena halde ağrıyordu. Yukarıdaki beyaz tavanla bakışırken bir şeyleri idrak etmeye çalışıyordum.
Bir dakika ne? hastanedeyim!
İyide o adam beni hiç hastaneye götürmez ki. "Güzel kızım iyi misin?" İrkilerek kafamı ses gelen tarafa çevirdim o adam sayesinde güzel kızım kelimesinden nefret eder olmuştum.
Boş bakışlarım odayı tararken boğazımın kuruluğundan öksürmeye başlamamla babam yanımdaki komidinin üzerinde olan su bardağını aldı, beni yatakta biraz doğruttudan sonra suyu kana kana içmeye başladım.
Odaya göz gezdirdiğimde içerde tanımadığım kişiler ve Annemleri gördüm.
Annem bana dolu gözlerle bakarken ona zorunlu halde gülümseyip babamdan yardım alarak oturdum. Anneme kollarımı açarak gelmesini işaret ettim annem ise hiç beklemeden kollarımdaki yerini aldı. Ona şu kısacık zamanda çok alışmıştım.
"Kıskanıyorum hanımefendi lütfen ama yani(!)" Ayaz'ın sahte sinirli sesiyle annem gülerek benden ayrıldı.
Bakışlarım boştu... evet ruh gibi hissediyordum ama Ayaz kızarmış gözlerini bana dikerken yavaş adımlarla yanıma yaklaştı ve sarıldı. "Arven'im..." dedi. Karnıma alıştığım ağrılardan birisi girince yüzümü buruşturmamak için zor durdum. "Seni o halde görünce çok korktum İkiz, seni kaybettim sandım..." Bir anda omzumda hıçkırarak ağlamaya başlayınca benimde gözlerim dolduğu için yüzümü boynuna sakladım.
Boğuk bir sesle "Canın acıyor Arven biliyorum." dedi.
Biliyordu çünkü o benim ikizimdi, diğer yarımdı bilirdi canımın acısını.
"Uyuyan bal kızım da uyanmış." diyerek içeriye giren Caner abim ve... Yanındaki koluna sülük gibi yapışmış Efe yaşlarında kız?????
Başımı salladım ve yine cevap vermedim. Boş bakışlarım kıvırcık saçları olan kıza döndüğünde ifadesiz bakışlarımın aksine o bana kıskanç bakışlar atıyordu.
Odadakilere baktığımda herkes bana bakıyordu. Onlar kimdi ki?
Caner abim kıza olan bakışlarımı görünce öksürdü ve konuşmaya başladı. "Güzelim bu Gözde kuzenimiz."
Demek kuzenimiz ha?
"Aaa bu mu benim ablam tanıştığıma memnun oldum abla ben Gözde, senin adın ne?" kızın her sözünün sahte olduğu o kadar belliydi ki.
Çatallı sesimle, "Arven," dedim.
Bir öksürme sesi geldiğinde O Efe yaşlarında bir oğlan daha vardı, ama bu çocuk kızın aksine daha bi sevecen duruyordu.
Ona baktığımı fark ettiğinde gözleri resmen parlarken gülümsedi.
"Merhaba Arven abla ben Azat senin kuzeninim." dedi çekinerek.
"Memnun oldum." dedim. Azat yine çekinerek yanıma geldi.
"Şey... Arven abla sana sarılabilir miyim?" Gülümseyerek ona sarıldığımda rahatsız olmadım aksine belimi saran kollar daha güzel hissettirdi. Seninle de böyle olabilirdik Efe sen kaybettin.
Efe'ye baktığımda kıskanç bir şekilde bakıyordu...
"Evet şimdi çekilin şurdan öncelikle bir ailemizi tanıtayım." Dedi babam öncelikle hala taş gibi olan kadın ve adamı gösterdi:
"Bu Zelal yengen ve Hicran amcan ikizler ve Mahir'in ailesi kızım." Zelal yenge ve Hicran amca bana içten bir gülümseme gönderirken ikiside aynı anda konuştu. "Memnun oldum bebeğim." Dediler.
"Bunlar da kız kardeşim Seren halan ve Aykut enişten oğulları ise Denir." Onlarda bana sıcak bir gülümseme sunup memnun olduk dediler.
Son olarak da saçlarını sarıya boyatmış kadın ve kocası olduğunu tahmin ettiğim kişilere geçti.
"Bunlarda Ayşe teyzen ve Murat amcan kızım oğulları Demir ve Gediz." dedi ailedeki tek kız ben değilmişim çok şükür ama bu kızı da hiç sevmedim.
"Arven?"
"Efendim abi." dedim Caner abime.
"abin kurban olsun sana bal kızım benim" dediğinde kıkırdadım ama karnıma daha şiddetli bir ağrı girdi o adam hep karnıma ve sırtıma vurmuştu.
"Abim iyi misin?" dedi Caner abim endişeyle. "A-abi karnım-" dediğimde yeniden ağrı girmişti. Abim aceleyle karnımı açtığında şoka uğramış gibiydi izleri görmemiş miydi ki? Odadan aniden bir 'hih' nidası dökülürken karnımı ağrısa bile hemen kapattım her yerim bıçak, kemer ve yanık iziyle doluydu.
"Tamam sakin olun lütfen, ben iyi olacağım izleri geçmez belki ömür boyu bu yaralarla yaşarım ama geçti gitti zaten alışığım ben üzmeyin benim yüzümden kendinizi." Dedim bir anda keşke demez olaydım.
"Alışığım derken neyi kastediyorsun küçük?" dedi Babamın Mahir dediği adam.
"Yani bu eve gelmeden önceki her günüm böyleydi insan her gün olunca alışıyor..." dedim fısıltıyla üzerimdeki ince çarşaftan gözümü ayırmazken.
"E bize ne kızım yaşamışsın anlatmana ne gerek var? dedi Denir.
Ben tam cevap verecekken kapı gürültüyle açıldı. Ve içeriye o girdi, Hakan abim, abimin arkadaşı ama onun burada ne işi vardı ki?
"Hakan abi?" dedim şaşkınlıkla beni böyle görmeye dayanamamış olacak ki koşarak bana sarıldı.
"Bebeğim iyi misin? n'aptılar sana?" dedi gözleri dolu dolu benden ayrılırken.
"Tahmin etmek zor değil ki" Anlamış olacak ki burun kemerini sıktı.
"Şerefsiz köpek!" diye tısladı dişlerinin arasından.
"Sen neden gelmiştin? Bir sorun mu var abi?" dedim Hakan abi kafasını benden başka tarafa çevirdi. "Söylesene!" bağımamla bana döndü.
"Arven abin..." dedi ve sustu. Daha fazla sakin kalamayarak "Abim ne abim?" dedim. Susup kararsızca bakmaya devam ederken sinirle, "Abim ne!?"
Yutkunup, "Yaşıyor..." dediğinde zaman durdu.
🎀🎀
Aranızda Bodrum'da yaşayan var mııı