Eva Wireless
Boş bakışlarım odayı tararken benimle konuşmaya çalışan aileyi reddediyordum. Gözlerim bir çift kızarık ela gözle karşılaşınca burnumun direği sızladı.
Kendimi hiç olmadığım kadar kötü hissederken saatler önce kurduğum cümlenin nasıl gerçek olduğuna şaşırıyordum.
"Keşke benim annem sen olmasaydın! Biliyor musun şu anda hiç tanımadığım babam gelse onunla giderdim. Nasılsa onun benden haberi bile yok değil mi?"
Şimdi babam tam karşımdaydı hayal ettiğim gibi bir yüz şekli, sesi ve ya duruşu yoktu ben böyle hayal etmemiştim. Ve benim babam bir türktü...
Her zaman gitmek istediğim ama gidemediğim o yerde babam yaşıyormuş meğer... Gözleri Elaydı saçlarının arasına beyazlar karışmıştı fakat hala dik duruşu ve genç göstermesi onu yakışıklı yapıyordu.
Büyükannem ne demişti? "Baban tam karşında Eva, seni almak için geldi yanındakiler abilerin ve üvey annen. Biz cehennem ateşinde yanarken sen artık babanla kalacaksın."
İnanmazca bakmıştım gözlerine yalanlamıştım bağırmıştım ağlamıştım fakat hiç bir şey o adamın benim babam olduğunu değiştirmiyordu karakol bahçesinde sarıldığım çocuk ve kardeşlerinin üvey abilerim bana yardım eli uzatan kadının da üvey annem olduğunu 19 yıl sonra öğreniyordum.
Babam ilk defa sarılmıştı bana bu gün.
Babam ilk defa öpmüştü beni.
Babama ilk defa sarılmıştım bu gün.
Baba sevgisi ne demek onu öğrenmiştim ama affedememiştim.
Babam yani Kenan Bilgeç... sanırım adı buydu.
O bana sarıldığından beri konuşmamıştım şimdi soracaktım her şeyi polis ekipleri büyükannem ve büyükbabamı götürürken bile susmuştum onlara da kırgındım.
Karakoldan büyükannem ve büyükbabam izin alarak çıkartılmış... şimdi duvarlar arasında tek başlarına kalacaklardı.
Ve ben yine kimsesiz hissediyordum...
Babam karşımdaydı ve ben hâlâ kimsesiz hissediyordum.
"Neden?" Çıktı dudaklarımdan.
"Neden bunca yıl sonra bana bunu yaptın? Neden yıllardır kimsesizliğimde babamı sayıklarken beni duymadın? Ben canım acıdığında bile anne yerine baba diye ağlarken sen neden yoktun?"
Gözlerinde büyük bir pişmanlık vardı. Hayır üzüntü, hayır hayır kesinlikle geç kalınmışlığın verdiği pis hissi dibine kadar yaşıyordu.
"Bilmiyordum. Senden haberim bile yoktu Eva..." En büyük olan çocuk Poyraz gözlerini babama dikmiş sorgular gibi bakıyordu. Ben bu bakışı biliyordum. 'Yalan söyleme' bakışıydı bu.
"Gerçekten beni bilmiyor muydun?" Dedim.
Gözlerini kapatıp bir kaç saniye kendine süre verdi. Bilmiyordum desin istedim. Bu gün haberim oldu ben bilsem bırakmam seni desin istedim ama o öyle demedi.
"B-biliyordum... Sen Nora Wireless'in karnındayken beni aramıştı. Seni aldırmak için geç kaldığını söylemişti ben... ben ailemin dağılmasından korktum. Bir kızım olmasını çok istiyordum ama ben kabullenememiştim. Karıma ihanet çocuklarıma haksızlık etmiştim."
Gözlerim tekrar dolunca buruk bir tebessüm ettim.
"Benim hiç doğmamış olmamı dilediğini biliyorum... ben yetimhane köşelerinde dayak yerken senin aklına bile gelmedim değil mi?"
Poyraz denen genç başını öne eğip yumruklarını sıkmıştı babam olacak o adam da bakışlarıyla özür dilerken ben sesli dile getirmesini istedim.
Akan bir damla yaşı sertçe silip devam ettim. "Okula gittiğimde herkesin anne babası onları okula bırakıp temiz kıyafetlerle yollarken ben okula kirli ve yalnız giderken neden bir ailem yok diye sorguladığımda da aklına gelmedim değil mi? Ya da herkesin tabiriyle bir piç olduğum için mi aklına gelmedim? Pis sokaklarda yiyecek ekmek ararken de aklına gelmedim, bir umut annem ve ya babam beni bulur diye kışın ortasında kaldırımlarda incecik kıyafetlerle sabahladığımda da gelmemiştim. Ben senin aklında hiç olmadım ki. Belki büyükbabam ve ya polisler seni ve aileni aramasaydı yine hatırlamayacaktın beni..."
İçim acırken bir hıçkırık çıktı dudaklarımdan.
"Ben annemi bile değil babamı en çok merak etmiştim. Sesin nasıldı mesela... en çok sana mı benziyordum... acaba babam şu anda beni düşünüyor mudur beni bir gün yanına alacak mı diye beklemekten ben kafayı yedim. Ben küçükken hiç tanımadığım babam ile hayaller kurardım biliyor musun? Şimdi... şimdi bu şekilde seni karşımda bulmak içimi acıtıyor kalbimde bir ağrı var." Konuşmasına izin vermeden elimle ailesini gösterdim.
"Sen ailenle mutlu mutlu yaşarken ben kaldırımlarda soğuktan donmak üzereydim yurttan kaçtığımda 8 yaşındaydım geri gittiğimde ise 14 sen bir kızın tek başına sokaklarda yaşadığını düşünebilir misin?! Büyükannem ve büyükbabam beni yanına aldığında 15 yaşındaydım... şimdi ise 19 yaşımdayım. Hâlâ mutlu musun? Bak senin ailen var benim ise kimsem kalmadı ben hâlâ kimsesizim." Gözlerimi kapatıp daha fazla ağladım.
Elimi kalbime koydum. "Burası çok acıyor... Acıyor... Tanrım, duymuyor musun? Bak sana yalvarıyorum dindir acımı dayanamıyorum..."
Dayanamadım.
Her şeye ve herkese rağmen kollarının arasına sığındım.
Baba kokuyordu.
Baba şefkati kokuyordu.
Ama yapmadım. Baba diyemedim. Yeniden büyüt beni diyemedim.
Hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmezken daha çok ağladım. Ben bu gün babamın kollarında saatlerce ağladım ve babam beni asla bırakmadı...
Poyraz Bilgeç
Kızıl saçları omuzlarını süsleyen kız çocuğuna bakıyordum. Söyledikleri ağlamama yetmişti. Neşer yaşamıştı öyle?
Babamı asla affedemezdim ki şimdi nasıl affederdim? Eva dolu gözleriyle çok güzel gülümsemişti görmüştüm babama yakın olmak istediğini ama duvarları vardı. Babamın yıkması gereken duvarlar.
Hıçkırıklarla ağlarken gidip onu kollarıma alıp bir daha bırakmak istememiştim ama o bizi şaşırtarak babama koşup sarılmıştı.
Babam bilmezdi bir kız çocuğu babası olmasını. 3 tane erkek büyütmüştü.
Şimdi kucağında uyuyakalmış kızının kokusunu içine çekiyordu. Tıpkı yeni doğan bir bebek ve babası gibiydiler.
İçinde bulunduğumuz durum bayağı bir tuhaftı aslında. Ama umrumda değildi.
Ben bu yaralı ceylanı iyileştirecektim.
Gözlerim anneme kaydığında yutkunamadım. Kıpkırmızı gözlerini Eva'dan ayırmadan küçük bir tebessümle bakıyordu. Üstündeki bakışlarımı hissetmiş olacak ki yorucu günün ardından dayanamayıp uyuyan kardeşlerime baktı ilk önce sonra da bana döndü.
Tek sorduğu şey; "Eva orada babana ne dedi?"
Olmuştu. Annemden bir şey saklayamazdım hepsini söyledim ağlaması içimi cehennem ateşinde yaksa bile devam ettim. Annem çok güzel severdi insanları. Eva onun anne içgüdülerini tekrar ortaya çıkartmıştı.
"Zaten sonrasını da biliyorsun... babamın kollarında uyudu."
Annem gözyaşlarını silip yanında oturan Aras'ın omzuna başını koydu. "Uyuyalım bu gün çok yorulduk." Uyku tutmadığı için küçük kız kardeşimi izlemeye başladım.
Kalkık düzgün ve minik bir burnu vardı, saçları alev kırmızı, gözleri kapalı olmasına rağmen yeşili zihnime kazınmıştı. Zayıf bir bedeni vardı. Çok zayıf.
Bu gün babama söyledikleri beni derinden sarsmıştı... "Bak senin ailen var benim ise kimsem kalmadı ben hâlâ kimsesizim." Kimsesiz değildi artık ben vardım Toprak vardı Aras vardı annem ve babam vardı...
"...ben yetimhane köşelerinde dayak yerken senin aklına bile gelmedim değil mi?" Babam o sıralar bizimle mutlu hayatına devam ediyordu... kim bilir canını ne kadar yakmışlardır bu küçük kızın...
"Bilmiyordum. Senden haberim bile yoktu Eva..." Yalan söylemişti Eva'ya bakışlarımla yalanlamak istemiştim lakin Eva bunu anlamıştı bile bile "Gerçekten haberin yok muydu?" Diye sormuştu.
"Ben senin aklında hiç olmadım ki. Belki büyükbabam ve ya polisler seni ve aileni aramasaydı yine hatırlamayacaktın beni..."
Hatırlamazdı... babam bize unutmak istediğini söylemişti.
"Ben canım acıdığında bile anne yerine baba diye ağlarken sen neden yoktun?" En çok bu sözü acıtmıştı canımı her çocuğun canı acıdığında ağzından anne sözü çıkardı Eva'nın annesine olan nefreti sevgisinin önüne geçtiği için baba taraftarı olmuştu...
"Sen ailenle mutlu mutlu yaşarken ben kaldırımlarda soğuktan donmak üzereydim!"
Kafamdaki sesler susmazken derin bir nefes çektim içime. Eva'nın söyledikleri zihnimi meşgul ediyordu.
Bekle kardeşim...
Bekle ki iyileştireyim kanatlarını.
☃️☃️☃️
Evett bölümü kısa kesmek zorundaydım çünkü diğer bölümdeki bomba tam olarak bir kaç satır sonraa.
Çoookkk kısa bir bölüm oldu içime sindi açıkçası.
Sizleri çok seviyorum bir sonraki bölümde görüşürüzzz.
Not: Bu pazar ya da cumartesi bir daha bölüm gelebilir.