Yeni Üyelik
5.
Bölüm

{4} Gözyaşları

@gelmemeyegitmisimm


ILAHİ BAKIŞ AÇISI

Suzan Bilgeç telefonu korkarak açtı.

"Alo... Anne?"

Karşıdaki yaşlı kadın kızının gergin sesinden şüphelense de. "Kızım. N'apıyorsun?"

"Hiç... Neden aramıştın?"

Yaşlı kadın daha da şüphelenip. "Kızımı arayayım dedim. Nedeni mi olmalı?"

"Hayır anne olmamalı." Hayır, bu kadın Suzan'ın öz anne değildi kocasının annesiydi.

"Kenan nerede?" Dedi ve devam etti. "Çocuklar nasıl?"

"İ-iyiler anne hepsi uyuyor."

"Siz neredesiniz kızım yolda mısınız sesler geliyor."

"Evet anne, yoldayız ufak bir yolculuğa çıkmıştık da." Dediğinde sessiz olmaya özen gösteriyordu.

"İyi, iyi ne zaman dönersiniz?" Bu soru üzerine Suzan Bilgeç aklındakinin olmaması için dua ederken dein bir nefes aldı.

"Muhtemelen sabaha karşı evde oluruz." Dedi.

Karşıdaki kadın gülüp, "Tamam ben de diyecektim ki ailecek bir akşam yemeği yiyelim. Görümcen ve kayınların da katılacak." Dediğinde Suzan sertçe yutkunup gözlerini kapattı.

"A-anne..."

"İtiraz kabul etmiyorum o yemeğe geleceksiniz Suzan." Dudağını stresle ısıran genç kadın derin bir nefes bıraktı. "Tamam anne... ne zaman yiyeceğiz?"

"Yarın akşam herkese uygun." Dediğinde Suzan fazla uzatmadan Rozerin hanım ile biraz daha konuşup kapatmıştı.

Ne yapacaktı?

Eva'yı Rozerin hanımın önüne çıkartırsa olacaklardan korkuyordu.

Sıkıntıyla gözlerini kapattığında ağlamak istedi. Bu gün çok fazla gözyaşı görmüştü. Karşısında çaresiz ve savunmasız kalan kızın dediklerini anlamasa da gözlerindeki çaresizlik ve acı içini parçalamıştı.

Kocasının kendini aldattığı kadın Nora Wireless'in dediklerini de anlamasa da kadındaki sahteliği fark etmişti. Hayır, gözyaşları bir anne gibi değil de bir timsah misaliydi.

Eva'nın ona nefretle bakışının sebebi beliydi zaten değil mi? Her çocuk anne şefkati isterdi. Nora Wireless bunu yapmamış aksine kızını sokağa atmıştı. Evet bunu gerçekten yapmıştı...

Suzan da kimsesizdi. Ne annesi vardı ne babası ne de ona sahip çıkacak kimsesi. Kenan'la tanıştıktan sonra ilk kez duyguları olduğunu hissetmişti. Annesi ölü babası ise para manyağı bir deliydi yani kendisi böyle biliyordu.

Suzan işte bu yüzden istemişti Eva'yı kimsesizliği biliyordu ve bunu en acı şekilde de yaşamıştı. Kim bilir Eva neler çekmiştir diye düşünmeden de edemiyordu. Kendi kanından olmasa da o kız çocuğunu sarıp sarmalamak istiyordu.

Başı cama yaslı hâlde yavaşça uykuya dalarken son kez baktı alevi andıran kızıl saçlı kıza.

Kenan Bilgeç uyandığında kucağında uyuyan kızının lavantayı andıran kokusunu içine çekmişti. Parfüm değildi bu ten kokusuydu.

"Güzel kızım..." diye fısıldadı. Şu kısacık zamanda kız babası olmayı benimsemişti. Hatalarını ve geçmiş yılları telafi edecekti.

Eva'nın sözleri kafasında yankı yaparken gözlerini kapattı. "Özür dilerim... sana geç kaldığım için özür dilerim kızım."

Hava hâlâ karanlıkken Kenan Bilgeç karısına seslendi. "Güzelim... uyanmalısın." Uykusu kuş kadar hafif olan Suzan Bilgeç yavaşça uyanırken Kenan Bilgeç'in ona olan hayran bakışlarına karşılık gülümsedi.

"Geldik mi?" Uykulu sesi bile naif ve yumuşak çıkarken Kenan Bilgeç de gülümsedi.

"Evet geldik, sen çocukları uyandır ben de Eva'yı taşırım." Suzan Bilgeç başını sallayıp Kenan Bilgeç'in Eva'yı kucağında eve taşımasını izledi. Geri kalan zamanda çocuklar uyanmış ve eve gidince tekrar uyumuşlardı. Suzan Bilgeç... kalbi güzel kadın da tek kelime etmeden sıkıntıyla gözlerini kapatmıştı.

...

Gece gelen ağlama ve çığlık sesleriyle Kenan Bilgeç hızla uyanırken Suzan Bilgeç de uyanmıştı. Koridordan gelen ağlama ve çığlık sesleri kalplerini korkuyla hızlandırırken koşarak odadan çıktılar.

Sesleri duyan Bilgeç erkekleri de odasından çıkarken Eva'nın odasına bodoslama daldıklarında yatakta ağlayarak bağıran Eva' yı gördüler.

Kabus görüyordu...

EVA WİRELESS

"Sen benim annem değilsin Nora Wireless sen, acınası durumda olan bir kadınsın ve ben sana acımam artık büyükannem ve büyükbabam beni yanlarına almasaydı ben o yurtta sefil halde yaşamaya devam ederdim belki de ama sen gelsen o sefilliğe razı gelip senin yakınında bile durmazdım. Keşke benim annem sen olmasaydın! Biliyor musun şu anda hiç tanımadığım babam gelse onunla giderdim. Nasılsa onun benden haberi bile yok değil mi?"

"Anne..."

"Anne."

"Hayır değil değil anne değil!"

"Ağlama o senin hiç annen olmadı!"

"Anne!"

"Öldürmek çok mu zordu?"

"Onlar senin ailen.."

"Ne kadar büyümüşsün Eva."

"Baban."

"Baba."

"Eva! Eva uyanmalısın!"

Kan ter içinde uyandığımda nefes nefeseydim önümde duran babam ensemden tutum beni kolları arasına alınca ağlayarak sarıldım. Evet... babam. O benim babamdı. Ona baba demeyecektim ama içimden baba diyebilirdim.

"Sakin ol tatlım her şey yolunda." Başımı iki yana salladım. Hiç bir şey yolunda değildi. Hıçkırarak zorla konuştum. "Neden bu kadar acı çekiyorum... Acıyor Tanrım,duyuyor musun? Bak sana yalvarıyorum dindir acımı dayanamıyorum." Kollarıyla beni daha sıkı saran babam içli bir sesle konuştu.


"Geçecek... geçecek güzelim merak etme her şey dünde kalacak geçireceğim tüm acılarını."
Ağlamaktan kızaran gözlerimi gözlerine diktim. Geçer miydi sahiden? Annemi dün ilk kez görmüştüm. İçimde saf nefret oluşmuştu. Babamı ilk kez görmüştüm dün şimdi bana sıcacık kollarını saran adamın bana hissettirdiği duygular tarif edilemezdi. Ben.. güvende hissediyordum...

Hıçkırdığımda odadaki diğer kişileri gördüm sanırım babamın ailesiydi.

Yavaşça babamdan ayrıldım ailedeki adamlar ve kadına suçlu hissediyordum. Ben tek gecelik ilişkiden doğan bir hataydım sadece onlar ise yılların hatrı olan aile.

Ondan ayrıldığımı gören babam iç çekerek bana bir de ailesine baktı. "Eva..." dedi ama devam edemedi.

Bakmadım.

Gözlerim kadına değdi bana gözleri yaşlı bir şekilde bakıyordu. Babama sarıldığım için sinirlendi büyük ihtimalle onu üzmek istemiyordum.

Gerekirse onlar için babamdan uzak durabilirdim.

Aralarında en büyük olan Pozar bana doğru yaklaştı. "Eva, iyi misin?"

"İ-iyiyim."

Ayağa kalkıp yüzümdeki yaşları avuç içimle sildim. Hava karanlıktı ve herkesin üzerinde gecelik vardı. "Uyandırdım mı sizi özür dilerim." Yük oluyordum değil mi onlara?

"Sorun değil Eva. Sen iyi ol yeter kızım." Gözlerim dolunca başımı başka yöne çevirdim. Babam bana kızım demişti. Kızım... bu kelime bana o kadar yabancıydı ki.

"Siz... gidip uyumaya devam edin lütfen ben iyiyim sizi uyandırmak istememiştim..."
Hâlâ adını telafuz edemediğim Pozar elimi tuttu. "İyi olduğuna emin misin?" Başımla onayladığımda beni yalnız bırakmak için bir kaç şey mırıldanıp odadan çıktılar.

Odada bir kapı daha fark ettiğimde açıp içeriye baktım. Odada banyo vardı... ışık açıldığında aynada canavara benzeyen halimle baş başa kaldım. Kızıl saçlarım dağınık halde yeşil gözlerim kızarık ve yüzümdeki solgunluğa az da olsa renk katan çillerimi izledim bir süre.

Ne kadar da bitik bir haldeydim? Sadece bir günde ne hâle gelmiştim.

Işığı kapatıp yatağa geri uzandım. Kendimi yorgun hisediyordum.

"Tanrım... Neden beni unuttun?"

☃️☃️

Gözlerimi açtığımda havanın aydınlandığını gördüm. Yanımda duran telefonumu açıp bildirimlere baktım. Arkadaşlarım neredeyse milyonlarca kez aramıştı. "Kahretsin onlara haber vermedim."

Ayağa kalktığımda adımlarım kapıyı buldu. Derin bir nefes alıp kapıyı açtığımda karşımda kardeşlerden ortanca olanı gördüm ismi neydi ki? Karakolda sarıldığım çocuk hafifçe gülümsedi. "Ben de seni uyandırmaya gelmiştim." Dediğinde ingilizce olarak karşılık verdim. "Az önce uyandım." Dedim.

"Tamam sen elini yüzünü yıka ben seni bekliyorum." Başımı sallayıp lavaboya girdim. 5 dakika içinde çıktığımda ıslak ellerimi havluya kuruladım. "Geldim." Dedim.

Çocuk beni fark edip eliyle merdivenleri işaret etti. Beraber aşağı indiğimizde beyaz üzerinde mavi desenler olan bir kapıdan girdik. İçeride tüm aile vardı. Gergince çocuğun beni yönlendirip babam ve en küçüklerinin ortasındaki sandalyeye oturttu.

"Günaydın." Diyen babama hafif bir tebessüm ettim. "Günaydın..."

Herkesin yüzüne tek tek bakarken isimlerini tekrar söylemelerini nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum. Onlar türktü ve ben türkçe bilmiyordum.

Gergince sağ elimi kaldırıp babamın koluna dokundum. Babam bana baktığında, "Buradaki kimsenin ismini tam olarak bilmiyorum tekrar söyler misin?" Dediğimde gülümsedi.

"Ben Kenan, Eşim Suzan, en büyük oğlum ve senin en büyük abin Poyraz, Poyraz'dan bir küçüğü Aras ve en küçükleri de Toprak."

Kenan,
Suzan,
Poyraz,
Aras,
Toprak,

Hepsinin ismi çok tuhaftı.

Başımı salladığımda tekrar soru sormak için izin istercesine baktım. "Bana her şeyi sorabilirsin Eva. Bizi tanımıyorsun bu her ne kadar acı verici olsa da tanımaya çalışman beni mutlu ediyor."

"Pekâlâ size nasıl hitap etmem lazım? Suza hanım ve Kanan bey mi?" Kahkaha attığında kaşlarımı çattım.

"Sanırım türkçeye isimlerimizden başlaman gerekiyor. Suzan'a anne bana da baba diyebilirsin." Bakışlarımı kaçırdım.

Bu kolay olmazdı ki. Suza hanıma anne babama da baba demek bana göre çok tuhaf olurdu. Yine de başımı salladım.

Yemek sessiz sakin geçmişti pencereden evin bahçesindeki çardağı gördüğümde çekine çekine babamın yanına gittim. "Çardağa gidebilir miyim?"

"Elbette girebilirsin." Evdeki insanların bana sormak istediği şeyler olduğunu fark ediyordum ama buna hazır değildim.

Pencerenin yanındaki büyük kapıdan geçip çardağa yürüdüm. Elimdeki telefonumu daha sıkı tutup iki basamak çıktım ve oturacak yerine oturdum. Dizlerimi karnıma çekip telefonumu açtım. Tam en yakın arkadaşım André'yi arayacaktım ki o beni aradı.

"Alo?..."

"Eva! Eva şükürler olsun açtın telefonu neredesin söyle hemen seni almaya geliyorum!" Bakışlarım banka indiğinde durgun bir sesle cevapladım. "Türkiye'deyim."

"Ne orada ne işin var senin!?" Kızgın sesine karşılık sakince cevapladım. "Kızma bana. Dünden beri o kadar çok şey oldu ki kendimi toparlayamıyorum. Ben.. ben babamı buldum, annemi gördüm, büyükannemve büyükbabamın sahtekar olduğunu öğrendim... André ben hiç iyi değilim."

André'nin şaşkın bir nidası ve yumuşayan sesini hissiz bir biçimde dinledim. "Bu ne demek? İki günde olan şeyler akıl alır gibi değil sen şimdi Türkiye'de ve babanın yanındasın ya annen?"

"O kadın benim annem olamayacak kadar adi birsi André ona anne demem ben ama babam... sanırım babam ve ailesine alışabilirim."

"Aile mi?"

"Evet.. ailesi var babamın üç tane oğlu ve bir de karısı var. Burada tek fazlalık benim."

"Öyle düşünmemelisin. O adam senin babansa oğulları kardeşin ve karısı da üvey annen oluyor değil mi artık kendine işkence etmek yerine hayatını yaşamalısın. Baban yanında artık Eva yetimhanede bana hep söylemez miydin bir gün babam olursa onu çok seveceğim diye? Bak şimdi baban yanında güzelim onu çok sev o da seni seviyordur buna emin ol."

Bir türlü dinmeyen gözyaşlarınalanetler yağdırırken burukça güldüm. "Suçlu hissediyorum André Nora Wireless'in yaptığı aptal hata bana suçlu hissettiriyor. Babamın bir ailesi var ve tek fazlalık benim çünkü ben ne karısının kızıyım ne de oğullarının kardeşiyim ben tek gecenin meyvesiyim karısının gözleri her baktığımda yaşlarla doluyor ve bu da benim suçum ben ona ihaneti hatırlatıyorum değil mi. Belki de İtalya'ya geç olmadan dönmeli ve onların hayatından çıkmalıyım ve sefil hayatıma devam etmeliyim..."

André içli bir sesle, "Ağlama bebeğim ağlama yalvarırım. Bak sen onlara fazlalık değilsin-"

"Öyleyim işte babama sarılırken bile korkarken ben... bilmediğim dili konuşan insanlarla anlaşamam işte ben sadece seni istiyorum ben sadece Gloria ve seni istiyorum." Gözyaşlarımı silip hıçkırdım.

"Eva..." arkamdan gelen sese irkilerek baktım.

Hayır beni dinlemiş olamazdı değil mi?

bölüm çok geç geldiği için tekrar özür dilerimmmm

 

okul çok yoğun ve sınav haftam başladı

bundan sonra daha düzenli bölüm atmaya çalışacağmm

Hepinizi öpüyorum kocaman hem dee 💖🎀💝

Loading...
0%