Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8. BÖLÜM: ANLAŞMA:

@genc_bir_yazar

Hande'nin ağzından:

 

Ceylin arazide dolaşmaya devam ediyordu bir ara merak edip gidip bakmıştım. Ağaca kurulu bir salıncakta oturmuş etrafı izliyordu. Onu rahatsız etmemek için Edward'ın yanına geri dönüp yemeği hazırlamasına yardım etmeye karar vermiştim.

 

Yemek olarak soslu makarna yapıyorduk ve nedense Edward makarnaya fazla özen gösteriyordu. Hatta neredeyse makarna ile aşk yaşayacaktı.

 

"Jacob biraz abartmıyor musun ?" "Neyi ?" Birde farkında olmayıp sorduğu soruyla Jacob'a göz devirdim. "Makarnayı diyorum ne bu özen aşk yaşayacaksın makarna ile farkında mısın ?"

 

"Biz İtalyanlar yemeklerimize çok özen gösterir ve önem veririz." Şaşkınlık ile Jacob'a döndüm onu bunca zamandır Amerikalı sanıyordum. "İtalyan olduğunu bilmiyordum." Jacob omuz silkerken bir yandan yemek ile ilgileniyor bir yandan benimle konuşmaya devam ediyordu.

 

"Tam italyan olduğum söylenemez yani babam Amerikan annem İtalyan." Anladım dercesine kafamı salladım ve yemek hazır olunca yemek masasına tabak ve bardakları bıraktık.

 

Ceylin'i çağırmak için dışarı çıktık ama Ceylin ortalıkta yoktu. Umarım başına birşey gelmemiştir. Tabancalarımız yanımızda olduğu için tüm araziyi Jacob ile aramaya başladık.

 

Koca çiftlik arazisini baştan aşağıya aradık ama en ufak bir iz yoktu nereye gitmiş olabilirdi ? Kafayı yemek üzereydim. "Çiftliğin hemen dışında birkaç eski kulübe var oraya da bir bakalım istersen." Jacob'ın önerisine olumlu anlamda başımı salladım ve o yöne yürümeye başladık.

 

Birbirine en fazla on metre mesafede yan yana dizili üç küçük kulübe vardı. İlk iki kulübede hiçbir şey yokken üçüncü kulübenin içinden gelen hırlama sesleri korkumu kamçıladı umarım korktuğum olmamıştır.

 

Kulübenin kapısına tekme atarak içeriye daldık Ceylin birkaç adım ötemizde yerde oturmuş birşeye bakıyordu. Yavaş adımlarla Ceylin'in yanına yaklaştım.

 

Ceylin elinde kürek ile öylece oturuyor ve önünde olan şeye bakıyordu altında bir kan gölü oluşmuştu ama kan ona ait değildi çünkü yarası yok gibiydi.

 

Ceylin'e seslenmemize rağmen Ceylin cevap vermek yerine gözlerini aynı yere dikince Jacob ile oraya baktık. Ceylin çocuk bir zombinin önünde diz çökmüş ona bakıyordu.

 

Kız zombinin uzun kızıl saçları hep kan ve kirden birbirine girmiş dağınık duruyordu. Üzerinde olan pembe elbise kirden ve tozdan simsiyah olmuş çok az pembe yer kalmıştı.

 

Tırnaklarının içi kan kir ve deri parçaları gibi görünen şeyler ile kaplıydı. Gözlerim ayaklarına kayınca neden hareket edemiyor olduğunu gördüm. Sağ ayak bileği bir tuzağın içinde kırık vaziyette duruyordu aynı zamanda diğer ayağı da zincir ile duvara bağlıydı. Hande bir an aklına dolan anıyla Ceylin'in neden donup kalmış olduğunu daha iyi anlamış oldu.

 

Onbeş yıl önce:

 

8 Eylül 2035:

 

On yaşında ki Hande yorgun argın eve doğru koşuyordu. Bugün kardeşi Ceylin'in sekizinci yaş doğum günüydü. Kardeşine hediyesini ve pastaneden ailesinin yaptırdığı pastayı almış eve gidiyordu.

 

Anne babası çoktan her yeri süslemiş olmalıydı. Hande evden içeri girer girmez içeri seslendi. "Evet pastayı ve kendi hediyemi aldım neredesiniz ?"

 

İçeriye doğru seslendim ama hiç kimse tek bir yanıt vermedi. Hande içeriye girdi ama hâlâ bir ses yoktu. Kutlamayı oturma odasında yapacaktılar oraya bakmaya karar verdi.

 

Oturma odasının kapalı kapısının önüne gelince içeriden kapının önüne kadar gelmiş olan bir kan gölü gördü. Hande korkuyla kapıyı açıp içeri girince anne babasını kanlar içinde yerde yatarken buldu.

 

Anne ve babasının cesedinin hemen önünde ise Ceylin duvara bağlı bir şekilde saçları elbisesi her yeri kan içinde onlara bakıyordu. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olmuş ve yorgun düşmüştü ağlayacak hâli bile kalmadığı için sessiz sedasız hıçkırıyordu.

 

Hande Ceylin'e yaklaştığı an Ceylin elleriyle yüzünü kapattıp bağırmaya başladı. "Bana zarar verme yalvarırım bizden ne istedin ? Anne babamı öldürdün beni de öldürme ablamı yalnız bırakamam."

 

Hande Ceylin'e sıkı sıkı sarılırken iki kardeş hüngür hüngür ağlamaya başladı. Hande biraz kendine gelince polisi ve ambulansı aradı o gün hem öksüz hem yetim kalmıştılar.

 

Günümüz:

 

Hande'nin neden bu kadar etkilendiğini şimdi anlıyordum bu küçük zombi kızda kendini görmüştü. Hande birşey söylemek için ağzını açacakken Ceylin ayağa kalktı ve elinde olan kürek ile zombinin kafasını ezdi.

 

"İyiyim abla merak etme hadi çiftliğe dönelim." Ceylin'e birşey söyleyeceğim sırada Jacob beni durdurup şimdi sırası değil der gibi bakınca sustum. Ceylin duş alırken biz de Jacob ile yemeğimizi yedik. Yemek boyunca tek kelime konuşmadık.

 

Yemekten sonra oturma odasında otuturken Jacob ile konuşmaya karar verdim. "O küçük kız onu tanıyor muydun ?" "Hayır aileden biri değildi." "Sanırım sizinkiler bir haftadır tatildeyken birşeyler olmuş burada." Jacob kafasını sallayıp sanırım diye cevap verdi.

 

Jacob'ın ailesi bir haftalık tatildeyken ve Jacob işler ile meşgulken çiftliğe giren birileri olmuş bir kızı bağlamış ve gitmişti. Kız da bir şekilde zombiye dönüşmüştü. O kişilerin hayatta olmamasını istiyorum küçük bir kıza bunu yapanlar yaşamayı hak etmiyor.

 

Biz konuşurken Ceylin yemek yemek için mutfağa geçti ve yemeğini yedikten sonra yanımıza geldi. "Abla bana silah kullanmayı öğretir misin ?"

 

"İyi olur Ceylin kendini savunman gerekebilir. Zaten yapacağımız başka birşey yok. Edward silah çantalarından birini alıp bahçeye gelir misin ? Biz de Ceylin ile bahçede ateş etmek için hedef bulalım." Jacob başını sallayıp ayağa kalktı ve cephaneyi bıraktığımız odaya gitti.

 

Ceylin ile birlikte bahçeye çıkıp ateş etmek için birkaç boş konserve kutusunu birkaç metre ötede duvarın üstüne koyduk. Jacob gelince her birimiz elimize bir tabanca aldık.

 

"Ceylin şimdi dikkatli izle." Ceylin başını olumlu anlamda sallayınca Jacob ile birlikte kutulara ateş edip hepsini devirdik. Ardından Ceylin'in yanına gidip ilk olarak silahı nasıl tutacağını nasıl ateş edeceğini mermiyi geri yüklemeyi anlattım.

 

Silahlara susturucu takmış olduğumuz için yakınlarda zombi olsa bile dikkat çekmeyecektik. Ceylin ilk şarjör de hiç denk getiremedi ama ikinci şarjör de iki tane kutuyu devirdi.

 

"Gayet iyisin Ceylin zamanla daha iyi olacaksın ama zombiler söz konusu olunca daha dikkatli ol çünkü biliyorsun onlar hareketli." Akşama kadar silah ve dövüş konusunda Ceylin'i eğittiken sonra içeri geçtik.

 

Ceylin'e silahına nasıl bakım yapacağını da öğrettikten sonra etrafı toplayıp yorgun olduğumuz için hepimiz dinlenmeye çekildik. Uyumadan önce Çeliğin fotoğrafına uzun uzun baktım hayatta olmasını ve onu bulmayı çok istiyordum.

 

Çeliğin ağzından:

 

Hâlâ odada ne yapacağımı bilemez hâlde boş boş duvara bakıyordum. Edward'a hayatta kalacağıma dair söz vermiştim ve o beni korurken kendini feda etmişti.

 

Ölümünün boşa gitmesine izin veremezdim bu yüzden ayağa kalkmalıydım ama ne yapacağımı nereden başlayacağımı bilmiyordum.

 

Düşünürken aklıma gelen şey ile ilk ne yapacağımı buldum. Yanımda Fiona ve yavru olduğu için Edward'ın kasalı motorunu almak zorunda kalmıştım ve benim motorum marketin orada kalmıştı.

 

İlk yapacağım şey gidip motorumu oradan almak olmalıydı. Gitmeden önce cephane deposuna uğradım işime yarar birşeyler almam gerekiyordu.

 

Cephane dolaplarına göz gezdirirken gözüme boru gibi birşey çarptı. Cephane dolabında bulduğum not defterini bir süre karıştırdıktan sonra bunun ne olduğunu buldum.

 

Notta şöyle yazıyordu: Boru bombası ufak bir boru parçasının içine sıkıştırılmış barut patlayıcı ve demir parçalarından oluşan el yapımı bomba. Etkili ve gürültülü bir silah attıktan sonra yeterince uzak olduğunuzdan emin olun yoksa şarapnel parçaları size de zarar verebilir." Notta ayrıca nasıl yapılacağı da yazılıyordu. İşime yaratabilirdi bu yüzden bir tane boru bombasını yanıma aldım.

 

Boru bombasının yanında başka birşey daha vardı. Not defterinde bunun çivi bombası olduğu yazıyordu. Notta çivi bombası hakkında şunlar yazıyordu: Konserve veya cam kutuların içine barut çivi demir cam gibi parçaların doldurulmasıyla yapılan el yapımı bomba. Etkili ve bir o kadar gürültülü. Fitili ateşlenip atıldıktan sonra yeterince uzağa çekilmek gerekir."

Çivi ve boru bombasının yanında molotof kokteyli ve nasıl yapılacağı ile ilgili bir notta vardı. Boru bombasının yanı sıra yanıma bir molotof ve çivi bombası da aldım.

 

Yanıma silah olarak Alev Makinesi ve el yapımı bir balta aldım. Alev Makinesinin nasıl kullanıldığını uzun uzun okuduktan sonra yanımda Fiona ile sığınaktan çıktım. Motor ile geri döneceğim için yanıma araç almamıştım.

 

Fiona ile birlikte dükkanın yanına vardığımız zaman motorun orada olmadığını gördük. Motorun nerede olabileceğini düşünürken yerde benzin izleri ve motorun yakıt tankını gördüm. Motoruma ait olmalıydı izleri yavaş yavaş takip etmeye başladım.

 

İzler beni büyük bir araziye kurulu bir çiftliğin yanına getirdi. Çiftlige yaklaşırken bir el silah sesi duydum. Kafamı kaldırdığımda önümde olan çiftlik kapısının yanında ki gözcü kulesinde ki adamın havaya uyarı ateşi açmış olduğunu gördüm.

 

"Sen kimsin ve ne istiyorsun ? Çabuk kendini tanıt yoksa sana ateş açacağım." Adamın sorusuna karşılık ellerimi kaldırıp sakin bir ses ile konuşmaya başladım.

 

"Ateş etme kötü amaçla gelmedim burada bana ait birşey var onun için buradayım." Adamın söyledikleri ile kaşları çatıldı. Sanırım beni ilk defa görüyor olduğu için bana ait birşeyin onların yerinde nasıl olduğunu sorguluyordu.

 

"Bir dakika bekle patron ile konuşmam lazım." "Tamam." Adam gözden kaybolurken diğer kulede ki adam hâlâ gözlerini benden ayırmıyordu. Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve kuledeki adamı gördüm.

 

"Patron ne dediğini anlamadı ve şaşırdı ama seni dinlemeyi kabul etti gelebilirsin." Adamın işaretiyle kapıdan içeri girdim ve adamı takip etmeye başladım.

 

Adam beni birçok motorun olduğu tamirhaneye götürürken tamirhanenin tam önünde benim motorum ile uğraşan birini gördüm. "Hey o benim motorum motorumdan uzak dur." Böyle söyledikten sonra elimde olan tabancayı adama doğrulttum. Arkamda olan adam da silahını bana doğrulttu. Silah doğrultuğum adam korkudan motordan uzaklaşmıştı.

 

Biz birbirimize silah doğrultuğurken tamirhanenin içinden bir adam daha çıktı. Kel olan adamın güçlü kaslı kolları top siyah bir sakalı mavi gözleri vardı.

 

Başıyla işaret verince arkamda olan adam silahını indirdi. "Biraz sakin olmaya ne dersin evlat ? Biz seni içeri alıyoruz sen adamıma silah çekiyorsun silahını indirip konuşmaya ne dersin ?"

 

Adama hak verip silahımı indirdim. "Şimdi baştan başlayalım adın ne ?" "Çelik Kurt." "Memnun oldum Çelik bende İron Sam bu gördüğün yerin lideriyim şimdi neden burada olduğunu söyle."

 

"Çaldığınız motor bana ait geri almak için buradayım." İron Sam bana ve motora baktı şüphe ediyordu. "Motorun senin olduğuna dair bir kanıtın var mı ?"

 

Çantamdan motorun yakıt tankını çıkarıp ait olduğu yere tuttum. "Motor senin olabilir ama üzgünüm evlat sana kötü bir haberim var. Motorunu gördüğün gibi söktük. Yine de kabul edersen sana bir teklifim var eğer kabul edersen motorunu tekrar bir araya getirip sana en iyi halinde teslim ederiz."

 

"O motoru ben buldum ona veremezsin." Kabul edeceğim sırada arkamızdan duyduğumuz ses ile oraya döndük. Gözetleme kulesinde olan adam aşağıya inip aniden konuşmaya dalmıştı.

 

"Neil Ne zamandan beri kararlarıma karşı çıkıyorsun ? Motor onun ve tamir edip ona vereceğiz. Ayrıca neden gözetleme kulesinde değilsin derhal görevinin başına." Neil denen genç İron Sam'in onu terslemesi ile konuşmaya devam etti.

 

"Motorunu ortada bırakmasaydı." Hâlâ boş boş konuşan Neil'in yanına gidip karşısına dikildim. "Bana bak göt herif motorumu bulduğunuz marketin orada bir zombi saldırısında motorumun yakıt tankı delindi ve yerinden çıktı."

 

Derin bir nefes alıp konuşmaya devam ettim. "Arkadaşım ile markete girip birşeyler bulabilecek miyiz bakmaya karar verdik. Saldırıya uğradık arkadaşım öldü ve ben onun motoruyla kaçmak zorunda kaldım. Motorum da marketin önünde kaldı öylece."

 

Neil yine konuşacakken İron Sam onu susturdu ve bağırarak gözetleme kulesine dönmesini söyledi. Ardından Sam bana döndü ve masanın üzerine bir harita bıraktı.

 

"Buranın güneyinde bulunan bir yerleşim yerine iki adamımı gönderdim. En son iki saat önce onlardan haber aldım başlarının belada olduklarını söyledikten sonra ses kesildi. Onları bulmanı istiyorum ölü veya diri hangi şekilde olursa bulup getirirsen motorunu alırsın söz veriyorum anlaştık mı ?"

 

İron Sam'in uzattığı eline bakıp başını olumlu anlamda sallayıp elini sıktım. "Anlaştık en kısa zamanda sana ölü veya diri halleriyle onları getireceğim."

 

İron Sam'in uzattığı haritayı alıp sığınağa geri döndüm. Bahsettiği yer uzaktaydı ve güvenli bir şekilde gidip gelmek istiyorsam araca ihtiyacım vardı bu yüzden sığınağa dönmüştüm.

 

Alev Makinesinin yanı sıra yanıma Benelli M3 Av Tüfeği de aldım ne olacağı belli olmazdı lazım olabilirdi. Derin bir nefes aldım Fiona ve yavruyu besledim bu seferlik sığınakta bırakacaktım. Garaja girdim araçlardan birini alıp bir an önce gidecektim.

 

Evet yeni bölüm ile karşınızdayım bölümün geneli hakkında ne düşünüyorsunuz ?

 

Hande ve Ceylin'in geçmişlerine ufak bir değindik ne düşünüyorsunuz ?

 

Sizce o küçük kız çiftliğe nasıl girdi ve onu o hale kim getirdi ?

 

Çelik karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz ?

 

İron Sam karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz ? Güvenilir mi Çeliğe verdiği sözü tutup motoru verecek mi ?

 

Neil karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz ?

 

Sizce İron Sam'in adamlarına ne oldu ?

 

Yeni bölüm de gö

rüşmek üzere...

 

Loading...
0%