@genc_bir_yazar
|
Yazarın ağzından:
Ebeveynler çocuklarını korumalı onlara ne olursa olsun destek olmalıdır değil mi ? Olması gereken budur ama çoğu aile bunu yapmaz veya yapmak için çabalamazlar. Yapmayan aileler daha en başından niyetini belli eder ve çocuğun ümidini söndürür.
Çaba sarf etmeyen aileler ise benzer ama daha kötüydü. Umut verip hiçbir şey yapmıyorlar ve tüm yükü ağırlığı çocuğun omuzlarına bırakıyordular. Aile umursamayıp destek olmadığı için çoğu çocukta kendine olan inancını kaybediyordu.
Ailesi kendilerine inanmayınca çoğu çocuk pes ediyordu. Kendine inanmayan ailesine rağmen başarılı olan çok az çocuk vardı. Onlarda başarana kadar kendilerini çok yorup mahvediyordu ama en azından istedikleri şeye ulaşmış oluyordular. Bu süreç onları baya yoruyor ve yıpratıyordu ama amaçlarına ulaşınca o yorgunluğa değiyordu.
Birde bana göre üçüncü bir tip vardı ve bu tip aile diğer ikisinden daha tehlikeliydi. Bu tip ailelere gelince en berbat onlardı. Bu aileler çocuğa destek oluyordu ama desteğin yanında birde köstek oluyordular.
Bu aileler çocuğa yardım ediyordular ama çocuk elinden geleni yapmasına rağmen zamanının gelmesini beklemek yerine bir an önce sonuç bekliyordular.
Bu da çocuğun üstünde olan baskıyı inanılmaz boyutta arttırıyordu ve çoğu çocuk bu durumun altından kalkamıyor bunalıma giriyor ve bu duruma katlanamayıp pes ediyordu.
Bu durumu yaşayan kişilerden biri de ana karakterimiz Daniel Tyler'dı. Tabii Daniel'ın işi daha zordu çünkü o fantastik dünyada yaşıyordu ve güçlere sahip olması gerekiyordu ama onun güçleri bir türlü ortaya çıkmıyordu.
Daniel sekiz yaşındaydı ve herkesin güçleri en geç altı yaşında ortaya çıkmış olurdu. Annesi Jane Tyler oğlundan asla umudunu kesmezken babası ondan nefret ediyordu ve oğlunu işe yaramaz olarak görüyor oğlunu sürekli dövüyor araya girmeye çalışan annesini de dövüyordu.
Hikayemiz işte tam burada Daniel'ın sekizinci yaş doğum gününde başlıyordu. Bu doğum günü hem Daniel'ın hemde anne babasının hayatını kökten değiştirecekti.
Daniel Tyler'ın ağzından:
Odamda oturmuş kitabımı okuyordum akşam saat sekizdi. Akşam yemeğinden sonra anneme etrafı toplaması için yardım etmiş ödevlerimi yapmış şimdi ise kitap okuyordum.
Birkaç dakika daha kitap okuduktan sonra aşağı inip annemle televizyon izleyecektim onunda işi bitmiş olurdu. Odamın kapısı birkaç kez çalınca kafamı kaldırıp cevap verdim.
"Gelebilirsin anne." Yavaşça kapı açılınca annem elinde doğum günü pastası ile içeri girdi. Doğum günüm olduğunu yoğun sınavlardan ve babamın uyguladığı şiddet ve baskı yüzünden unutmuştum ama annem unutmamıştı.
"İyi ki doğdun oğlum." Gözlerim sevinçle parlarken anneme koşup elinden pastayı alıp kenara bıraktıktan sonra ona sıkıca sarılırım. Annem içten ve sıcak gülümsemesi ile bana sarılmış saçlarımı okşuyordu.
Annemin yanağını öptüğüm sırada evin kapısı büyük bir gürültü ile çalmaya başladı. Babam gelmişti annem ile göz göze geldim bana gülümsemeye çalıştı ama gözlerinde ki acıyı görmemek mümkün değildi.
Benim canım yanmasın diye sürekli kendini bana siper ediyordu bu yüzden yüzü gözü tüm vücudu hep morluklar içindeydi. Bu gece aynı şeyin olmasını istemiyordum.
En azından doğum günümde kendim için değil annem için babamın sakin olmasını istiyordum. Bana sarılırken ki mutlu gülümsemesi solsun istemiyordum.
Annem yavaş adımlarla kapıyı açmaya gittiğinde beni odada bırakmıştı aşağıdan onun ve babamın sesleri geliyordu. "Hoşgeldin." "İki saatir kapıda bekliyorum niye açmıyorsun bu kapıyı ise yaramaz kadın."
"Yukarıda Daniel'ın yanındaydım o yüzden geç açtım." "Hala o işe yaramaz pislik ile zaman mı kaybediyorsun ?" "Onunla böyle konuşma o senin oğlun."
Birkaç saniye sonra babamın sesi yükseldi. "O benim oğlum falan değil o iblisin tohumu." Fantastik dünyada güçleri ortaya çıkmayan kişiler için iblisin veya şeytanın tohumu lakabı kullanılıyor ve bu lakap üstlerine yapışıp bir daha çıkmıyordu.
Babamın söylediği annemin sabrını taşıran damla olmuştu. Babamın söylediği herşeye katlanmıştı ama bana bu hakareti etmesi onu delirtmiş ve sesini yükseltmesine sebep olmuştu.
"Oğlum hakkında böyle konuşamazsın sen kendini ne halt sanıyorsun ?" Annem bu cümleyi kurduktan sonra sadece üç saniyelik bir sessizlik oldu hemen ardından sesi benim odama kadar gelen sert bir tokat ve annemin yere düşmesi.
Hemen alt katta koştum babam anneme bir yandan hakaret ederken bir yandan da tekmeliyordu ve o kadar sert tekme atıyordu ki annem kan kusmaya başlamıştı. Birşey yapmak zorundaydım yoksa annem ölecekti.
"Kiminle nasıl konuşacağımı senden mi öğreneceğim ? Anne oğul ikiniz de Şeytanın Tohumusunuz." Babam bir tekme daha atmaya hazırlanmıştı ve annemin gözleri şimdiden geriye kaymıştı. Annem bu tekmeyi de yerse asla dayanamazdı.
Etrafa baktım tezgahın üstünde duran bıçağı alıp arkadan yaklaşarak babamın sırtına sapladım. Babam acıyla annemi bıraktı ama bu sefer bana yönelmişti ve bir tekme de bana attıp beni yere serdi.
Sırtında ki bıçağı çıkarıp bana doğru yürüdü. Kafamı arkamda ki dolaba vurduğum için hareket edemiyordum. Bıçak ile yaklaştı ve beni ensemden tutup evden çıkarıp sokağa attı.
Yerde ki kar yığını üstüne düşmüştüm başımın ağrısına rağmen soğuk bedenime öyle bir etki etmişti ki bilincim yerine gelmişti. Babam bıçak ile üstüme geliyordu ve gözlerinde tek birşey görüyordun beni öldürme arzusu bu sefer kurtulacak gibi değildim. En azından annemi kurtarmıştım diye kendimi teselli ederken elimden birşey gelmediği için beni öldürmesini ve kaderimi kabullendim.
Babam önümde durup bıçağı havaya kaldırdığı an arkasında duyduğu güçlü bir kükreme ile yerinde durmak zorunda kaldı. Babam yutkunarak arkasına döndü.
Babam arkasına dönerken ne görmeyi bekliyordu bilmiyorum ama kesinlikle karşısında dikilen 13 metrelik bir Tyrannosaurus beklemediği kesindi bunu şaşkın yüzünden anlamak mümkündü.
Gerçi kim arkasında etçil bir dinozor görmeyi bekler ki ? Siyah pullu bir tene sahip dinozor bembeyaz bomboş gözlerini babamın üzerine dikmiş ve ona nefret ile bakıyordu.
Dinozor ısırmak için saldırıya geçti babam son anda kendini kenara atmış ve arabasına koşmuştu. Anahtarı kontağa koyup çalıştırmayı deniyordu ama araba çalışmamak için ikna ediyordu.
Dinozor tam arabanın önünde yükselip güçlü bir kükreme çıkardı. Sesin yüksekliği yüzünden kulaklarımı kapatmak zorunda kalmıştım. Araba hâlâ çalışmıyorken dinozor hiç beklemediğim birşey yaptı.
Arabaya doğru eğildi güçlü dişlerini arabanın demirine geçirdi. Arabayı ağzına alıp tüm gücüyle kafasını sallayarak aracı havaya metrelerce uzağa fırlattı.
Araba büyük bir gürültü ile yere çarparken dinozorun dikkatini bana dönmüştü. Korku ile ölümü beklerken devasa dinozor önüme gelip başını eğdi ve meraklı gözlerle bana baktı.
Bana saldırmıyor bir tehdit gibi görünmüyordu öylece karşımda evcil bir hayvan gibi durmuş beni izliyordu. Burnunu karnıma doğru sürttü ve yeşile dönen gözleriyle bana baktı.
Elimi burnuna doğru ve kafasında gezdirince memnun bir mırıltı çıkardı ve gözlerini kapattı. Devam etmemi ister gibi burnunu daha fazla yaklaştırdı.
Elimi kafasının arkasında ki pullu deriye uzattıp orayı tırnak uçlarım ile kaşıyınca memnun mırıltısı arttı ve memnun bir homurtu çıkarıp evcil bir hayvan gibi dili dışarıya sarktı.
Elimi çekince diliyle beni baştan aşağıya yaladı ama hâlâ dostça ve ilgiye muhtaç bir şekilde bakıyordu. Tanrım az önce bir arabayı havaya fırlatan dinozorun şu an karşımda benimle oynuyor olmasına inanamıyordum.
Dinozor arkasından gelen adım sesleriyle arkasına dönünce benim de önüm açılmıştı gelen kişi annemdi. Annemde benim kadar şok olmuş bir şekilde dinozora bakıyordu. Tyrannosaurus babamın aksine anneme tehdit edici şekilde değil bana baktığı gibi dostça ve meraklı bakıyordu.
Annem yaralanmıştı ama öyle ölümcül bir yarası yok gibiydi. Bakışlarım yere sağ tarafıma dönünce yerde bir kitap olduğunu fark ettim.
Kahverengi deri kitabın üstünde mavi renkli dumanlar içinde bir girdap üstünde asma bir kilit sayfaların arasından çıkan mor ayraç benzeri iplikler vardı.
8 yıl sonra:
Aradan sekiz yıl geçmişti güçlerim doğum günümde ortaya çıkmıştı ama sıradan güçlere sahip değildim. Bedenimde canavar ruhlarını taşıyordum bu ruhları kontrol ediyordum.
Ben ne dersem onu yapıyordular onları istediğim zaman çağırabiliyordum. Tabii bunu kendi isteğim ve istediğim anda yapmayı çözmek için bayağı uğraşmıştım.
Canavar güçlerim dışında element güçlerine de sahiptim şu anlık. Gerçi element güçlerini de canavarlar bana sağlıyordu. Annem ile yeni bir kasabaya taşınmıştık annem güçlerime yardımcı olmak için bu kasabada ki okulu seçmişti o da okulda öğretmenlik yapacaktı.
Araba durunca arabadan inip yeni evimize bakarım. İki katlı büyük geniş ve güzel bir evdi. "Ne düşünüyorsun ?" Annemin sorusuyla gülümserim.
"Çok güzel kasabada güzel temiz bir havası var." Annem de gülümsedi ve arabadan kutuları valizlerimizi indirip evin içine yerleştirip odalarımıza yerleştikten sonra kitaplarımı rafa dizdikten sonra mutfağa inerim.
Annemde bütün işlerini bitirmiş ve kahve yapıyordu. "Ben yerleştim anne." "Bende oğlum gel bir kahve içelim." Mutfak masasında annem ile karşılıklı oturup kahvemizi yudumladık.
Kahve içerken bahçeden gelen gürültülü adım sesleriyle bahçeye bakarım ve iç çekerim. "Tanrı aşkına yine mi ?" Annem isyanımı duyunca o da pencere yanına gelip bana katıldı. Kahverengi deri kitabın üstünde mavi renkli dumanlar içinde bir girdap üstünde asma bir kilit sayfaların arasından çıkan mor ayraç benzeri iplikler vardı.
8 yıl sonra:
Aradan sekiz yıl geçmişti güçlerim doğum günümde ortaya çıkmıştı ama sıradan güçlere sahip değildim. Bedenimde canavar ruhlarını taşıyordum bu ruhları kontrol ediyordum.
Ben ne dersem onu yapıyordular onları istediğim zaman çağırabiliyordum. Tabii bunu kendi isteğim ve istediğim anda yapmayı çözmek için bayağı uğraşmıştım.
Canavar güçlerim dışında element güçlerine de sahiptim şu anlık. Gerçi element güçlerini de canavarlar bana sağlıyordu. Annem ile yeni bir kasabaya taşınmıştık annem güçlerime yardımcı olmak için bu kasabada ki okulu seçmişti o da okulda öğretmenlik yapacaktı.
Araba durunca arabadan inip yeni evimize bakarım. İki katlı büyük geniş ve güzel bir evdi. "Ne düşünüyorsun ?" Annemin sorusuyla gülümserim.
"Çok güzel kasabada güzel temiz bir havası var." Annem de gülümsedi ve arabadan kutuları valizlerimizi indirip evin içine yerleştirip odalarımıza yerleştikten sonra kitaplarımı rafa dizdikten sonra mutfağa inerim.
Annemde bütün işlerini bitirmiş ve kahve yapıyordu. "Ben yerleştim anne." "Bende oğlum gel bir kahve içelim." Mutfak masasında annem ile karşılıklı oturup kahvemizi yudumladık.
Kahve içerken bahçeden gelen gürültülü adım sesleriyle bahçeye bakarım ve iç çekerim. "Tanrı aşkına yine mi ?" Annem isyanımı duyunca o da pencere yanına gelip bana katıldı.
Arka bahçede kafası alevler içinde yanan iskelet bir T Rex vardı. Bu T Rex beni çocukken babamdan kurtaran ve ilk defa ortaya çıkan canavarımdı.
Annem öfke ile dinozora bakıp bana döndü. "Git ve o devasa kertenkeleyi bahçemden çıkar. Bahçede ki çiçek tarhlarımı mahvediyor."
"Ona söz geçirmeyi beceremiyorum. Sözde canavarların kralı ve en güçlüsü ama şımarık bir çocuktan farkı yok." Annem bana ciddi misin tarzı bir bakış atıp dinozoru izlerken bana baktı.
"Çünkü onu diğer canavarlardan fazla şımarttın. Bu da herşeyi yapabileceği düşüncesinin kafasında oluşmasına sebep oldu."
"Tamam bu konuda ne yazık ki haklısın. Onu bahçeden çıkarıp geliyorum." Mutfaktan çıkıp bahçeye adımımı attığım an yanımda bittip yerinden söktüğü bir ağacı önüme koydu.
Oyun oynamak istiyordu çiçek tarhlarına ve ona ters bir bakış atınca suçlu bir çocuk gibi bakışlarını kaçırıp homurdandı. "Hiç bakışlarını kaçırma. Niye hiç sözümü dinlemiyorsun ?"
Homurdandı ama ne dediğini anlamıştım. Sıkıldığını ve eğlenmek istediğini söylüyordu. Elimi kafasına koyup okşarım. "Bak Rexy seni seviyorum ama çok yaramaz bir ruhsun."
"Tanrı aşkına küçük bir çocuktan farkın yok. Sözde canavarların kralı ve en güçlüsü sensin ama hiçte öyle davranmıyorsun." Bakışlarını yere eğip homurdanarak kükredi.
"Eğlenmek benim de hakkım." Söylediğine göz deviririm ve ona bakarım. "Bu yine de annemin çiçek tarhlarını mahvettiğin gerçeğini değiştirmiyor. Çiçekler ile ne alıp veremediğin var ?"
Cevap vermedi ve burnunu bana sürttü. Suçlu olmasına rağmen ilgi isteyen bir çocuk gibi davranıyordu. Kafasını okşayıp iç çekerim. "Rujlar âlemine geri dön Rexy eğer uslu olursan yarın seni dolaştırmaya çıkaracağım."
İsteksiz de olsa arkasında küçük bir alev topu bırakıp gözden kayboldu. Mutfağa geri dönünce annem bana baktı. "En azından seni geçte olsa dinliyor."
Annemin yanına otururum ve ona bakarım. "Somurtup şikayet etmekten başka bir şey yaptığı yok ama ona söz geçirmeyi başaracağım." "Bunu başarmak zorundasın çiçeklerim daha fazla zarar görsün istemiyorum."
Başımı olumlu anlamda salladım annem ile akşam ona kadar birlikte vakit geçirdikten sonra annem beni yatağa gönderdi. Yarın Pazartesiydi ve annem okulun ilk gününden derse geç kalmamı istemiyordu.
Okula gitmeme gibi bir şansım da yoktu çünkü annemde benimle aynı okulda öğretmenlik yapıyordu. Yatağıma uzanıp uyumak için gözlerimi kapattım. Yarın uzun ve yorucu bir gün olacaktı.
Evet ilk bölüm ile karşınızdayım umarım beğenirsiniz...
Kitap ve bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Daniel Tyler hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Daniel'ın güçleri hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Daniel'ın annesi hakkında ne düşünüyorsunuz ?
T Rex hakkında ne düşünüyorsunuz ?
Yeni bölüm de görüşmek üzere... |
0% |