@gevezeyazar
|
Gece yarısı olmuştu artık duvardaki izleri ezberledim neredeyse sabahı düşündükçe hem heyecanlanıyordum hem üzülüyordum. Ahh güzel uykum esaretinden kurtulamıyorum. Uyumak benim için en güzel kaçıştı ve yine esir düşmüştüm. Uyandığımda telefonuma baktım saat on olmuştu. Kahvaltıya yapacaktık fırladım yataktan ayağımı yatağın kenarına çarptığımda acıyla yere oturdum. Ağlamaya başladım acım bu kadar büyük değildi hafif bir çarpmaydı içimde biriktirdiğim her şeye ağladım fırsattan istifade ederek. Kalktım sonra yerimden en iyi bildiğim şeyi yaptım nasıl düştüysem öyle kalktım. Duş alıp hazırlandım Dinçer’e mesaj attım ve odadan çıktım. Beni bekliyordu ama bu defa masa da oturmuş derin düşüncelere dalmıştı. “Günaydın” diyerek karşısına oturdum. Üzgün müydü yoksa pişman mıydı söyledikleri için bilmiyorum ama kötü görünüyordu. Belki de duymak istemediklerini duyacağından korkuyordu. “Günaydın” dese de yüzüme hiç bakmıyordu. Üzülmüştüm belli etmesem de kırılmıştım tavırlarına haklıydı belki de karşılıksız sevgi perişan ederdi insanı. Kahvaltının lezzetinden başka bir şey konuşmadık. Böyle olması canımı yakıyordu üzmek istememiştim onu hatta daha cevap bile vermemiştim neden sormuyordu, neden konuşmuyordu benimle vazgeçmişti galiba. “Yürüyüş yapalım mı?” Sinirden kendi kendimi yiyordum resmen yüzüme bakmıyordu bunu hak etmemiştim. “Ama sen koşmayı seversin yürümeyi değil.” Beni bu kadar iyi tanıyor olması heyecanlandırıyordu kalbim yeniden atmayı öğreniyordu sanki. “Seninle yürümeyi severim belki.” Gülmüştü belki de günler sonra güldük birbirimize. Buz adam gitmiş yerine masum bir çocuğun bayram heyecanı gelmişti sanki. “Gidelim o zaman Deren Hanım.” Hem güldü hem mesafe koydu aramıza ne yapmaya çalışıyor bu adam. Yan yanaydık ama bir o kadar da uzak. Sessizce yürüdük bir süre harika bir doğa manzarası vardı memleketimi hatırlatan en güzel yerdi burası ve muhtemelen bunu bildiği için gelmiştik. Etrafta kimse yoktu içimdeki huzursuzlukla daha fazla yürüyemezdim pat diye sordum. “Pişman mısın söylediklerine” ne olacaksa olsun artık ikilemde kalmak istemiyordum. “Gitmem için sebep yok ama kalmak için çok sebebim var.” Sözlerimin bitmesiyle ayaklarım yerden kesildi birkaç tur döndü etrafında sonra bıraktı geriye geçildi. “Hayır rüya değil senin beni tanıdığın gibi tanımıyorum seni hatırladığım birkaç anıdan fazlası da yok aklıma da ama seni tanımak istiyorum. Seni sevmek, kaybettiğim her şeyi yeniden yaşamak istiyorum.” Bencil mi davranıyordum bilmiyorum beni bu kadar özel ve güzel severken haksızlık mıydı bu yaptığım. Ama yaşamak istiyordum bundan emindim yeniden sevmek ruhunda dinlenmek istiyordum. “Pişman olmayacaksın çok mutlu olacağız yeter ki yanımda ol hemen olmaz biliyorum ama sev beni Deren sadece sen sev.” Gözlerindeki umut belirtileri doğru karar verdiğimi hissettiriyordu. “Sevmek istiyorum Dinçer hemen olmaz biliyorum ama sevmek istiyorum zamana ihtiyacım var bekler misin zamana bırakabilir misin?” Yıllardır beklediğini söyleyen birine bunu söylemek anlamsızdı ama söyleyecek başka bir şey gelmemişti aklıma. Onu üzmek kırmak istemiyordum. “Beklerim sen yanım da ol bir ömür beklerim.” Ne güzel seviyordu bu adam. “Bir süre ikimiz bilsek sadece çok mu şey istemiş olurum senden.” Bunu söylerken korkmuştum yanlış anlamasından Uraz yüzümden böyle istediğimi düşünmesini istemiyordum. Çünkü sebebi bu değildi yıllardır yalnızdım ve şimdi hayatımda biri var demeye hazır değildim. Önce kendimden emin olmak istiyordum yeniden bir yıkımı kaldıramazdım. “Sen nasıl istersen öyle olsun sen bil yeter.” Düşünmemişti Uraz aklına bile gelmemişti bu beni o kadar mutlu etmişti ki güveniyordu bana söylemedi ama hissettim. Nedeni bilmiyordu ama bana güvendiğini hissetmek iyi gelmişti bana beklemiyordu sarılmamı ama sarılmıştım. Farkında olmadan bile çok mutlu etmişti beni. Bir süre daha yürüdük evet bu bir gerçek yürümeyi sevmiyorum koşarken yorulmak bilmeyen ben yürürken hemen yoruluyorum. Yıllar sonra kalbimde yeniden kelebekleri hissettim ne güzel duyguymuş hatırladım sanki yeniden hayat buldum. Kötü başlayan ama mükemmel geçen bir hafta sonu tatilin sonuna gelmiştik. İki iş ortağı olarak geldiğimiz bu yerden hayatımıza ortak olarak geriye dönüyorduk. “Ben kullanabilir miyim?” Yine uyumak istemiyordum. Düşünmeden anahtarı uzattı. Genelde erkeklerin arabaları çok kıymetli olur zafer kazanmış gibi aldım anahtarı. Yolculuğumuz yeniden başladı tek farkla bu defa güzel umutlara gidiyorduk. Heyecanlıydık ikimizde içimizde Karadeniz’in fırtınası vardı ama durgundu sular artık. “Dinçer” en sevdiğimiz şeyi yapacaktım babamla aramız da olan küçük oyunumuza onu da dahil ediyordum. Sustum yola devam ettim. Unuttuğum tüm duygularım gün yüzüne çıkıyor sanki yeniden hayat buluyordu bedenim. Garipti hislerim ama güzeldi sevmek. Sevmeyi bilirdim ben bilmediğim tek şey sevilmemekti onu da çok sevdiğim yabancı öğretmişti. İhanetin acısıyla yıllarca mücadele ettim ama şimdi yanımda oturan adam çok güzel seviyordu incitmekten korkuyordu. Ey aşk sen nelere kadirsin. Eve vardığımızda gece yarısı olmak üzereydi saat kahve içmek için biraz geçti, benim için değildi ama olsun. “İyi geceler Dinçer Bey” bilerek yapmıştım tepkisini merak ediyordum. “Bey mi kimse yokken de bu kadar mesafeli mi olacağız?” kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Eve vardığımda yıllarca ait hissetmediğim evim bile bana ait olmuş ayrı bir güzel geliyordu gözüme. İnsan mutlu olunca her yer bahar bahçe sanki. Üzerimi değiştirip rahat bir şeyler giydim kahvemi hazırlayıp sandalyeme yerleştim kitabımı elime aldım. Unuttuğum her duyguyu yeniden yaşamaya başladım sonunu düşünmeden. Dinçer Demirkan: Sabah seni almaya gelebilir miyim? Deren Sancaktar: Yolu biliyorum ben gelirim. Dinçer Demirkan: Kahve getirsem? Deren Sancaktar: Hayır diyemeyeceğim teklifler sunuyorsun. Dinçer Demirkan: İyi geceler tatlı rüyalar. Deren Sancaktar: İyi geceler… Yüzümdeki şapşal gülümsemeye daha da güldüm. Kendimi bir an liseli halimde buldum güzeldi o günler masum çocuklardık. Belki de yıllar sonra mutlu olduğumu hissediyordum iyi geliyordu. Kendimi uykuya teslim ettim. Sabahın erken saatinde uyandım belki de heyecandan uyandım bilemedim. Güzel bir duş aldım aynanın karşısına geçtim makyajımı yaptım saçlarımı hafif dalgalandırdım bugün farklıydı sanki dolabımı açtığım da siyah değil de kırmızı giymek istedim aşkın rengi kırmızıdır ve ben yeniden hissediyordum. Aşk güzel şey bir de hak edenle yaşarsanız mükemmel. Artık hazırdım çanta mı aldım, telefonumu aldım mesaj yoktu aramada yoktu burukluk hissettim gelmemiş miydi acaba. Neyse işi çıkmıştır diye kendimi kandırmaya çalıştım ve evden çıktım. Ve karşımda elinde kahveyle bekleyen Dinçer Demirkan. “Günaydın canım en sevdiğin yerden en sevdiğin kahven.” Yıllanmış acılarımın en güzel armağanı gibiydi. Sağ koltuğa geçip kahvemin keyfini sürmeye başladım. Bu defa mutluluğum kahveden değil yeniden sevmeye başlamaktandı. Otele geldik artık ciddiyetimizi koruyacaktık sanki herkes her şeyi biliyormuş anlamışlar gibi hissediyordum. Herkese günaydındı bugün ağaçlara, kuşlara, caddeden geçen herkese en çok da size günaydın kelebekler. Biriken işlerimi toparlamaya çalışıyordum kapı tıklandı gel dediğimde içeriye geldi. Yıllarca bekledim kalbimdeki umutla ama şimdi beklediğim o değilken gelen Uraz’dı. “Buyurun Uraz Bey bir sorun mu var?” Çok yaralar almıştım kolay olmamıştı vazgeçmek ama emindim evlendiği gün bitmişti bizim hikayemiz ve şimdi hayatımda biri varken ihanetin acısını iyi bilirken ona asla ihanet etmezdim. “Üniversite arkadaşlarıyla toplanılacak katılacak mısın?” Bunu her yıl yapıyorduk hiçbirine katılmazken şimdi beni davet ediyordu. “Davet henüz gelmedi geldiğinde düşünürüm.” Beşinci toplanmamız olacaktı farklı hayatlar yaşasak da her yıl üniversitemizin olduğu şehirde yani Trabzon’da toplanırdık. Çoğunluk oradaydı gelebilenlerde gelirdi gelenek haline getirmiş mezun olduğumuz günü bir araya gelerek kutlardık. Peki diyerek çıktı odamdan. Öylece baktım arkasından hasretle değil ama artık onu gördüğümde titreyen ellerim, atmayı unutan kalbim, nefessiz kalan ciğerlerim yoktu. Sadece geçmişimde kalan pişmanlıktı hissettiğim. Unutamadığım tek duygusu ihanetin acısıydı. Telefonumun çaldı Simay arıyordu. Yaşadığım her anı ona anlatmak için sabırsızlanıyorum ama şimdi zamanı değildi. “Efendim canımmmm” uzatarak söyledim çünkü günlerdir aramamıştım. “Suçunu biliyorsun ya yap cilveni ama konumuz bu değil haftaya pazar günü üniversite toplantımız var organizasyonu bu defa ben yapıyorum mekân olarak oteli ayarlıyorum ve tabi ki onur konuğum sensin.” Nefes almadan sıraladı her şeyi. “İki kişilik yer ayır benim için nedeni sorma gelince anlatacağım.” Taklit eder gibi hızla konuştum ben de soru sormasına fırsat vermeden de seviyorum seni canım arkadaşım diyerek kapattım telefonu. İki kişilik plan yaptım ve sormadan yaptım bunu tepkisini bilemezdim kızabilirdi emin değildim konuşmam gerekiyordu. Kendimi rahatlatmaya çalışıyordum hem de odasına doğru ilerliyordum. Kapıyı tıkladım gel dediğinde sadece kafamı göstererek gelebilir miyim dediğimde ayağa kalktı bana doğru yöneldi sabah beraber geldik ama sanki şimdi daha bir yakışıklı geldi gözüme. Yeniden Aşk’a düşüyorum galiba. “Gel tabi ki” gözlerimi bir sağa bir sola çevirdim nasıl söylesem diye kıvranıyordum. Aman dümdüz söyle gitsin be Deren. İçimden söylediğimi sanıyordum ama fazla gaza gelmişim sesli söyledim. “Söyle canım düşünmen hata” battıkça batıyordum söyleyeyim kurtulayım. Derin bir nefes aldım “Haftaya pazar günü üniversite grubumuz toplanacak bizim otelde yapılacak ve ben ikimiz adına yer ayırttım. Tabi adını söylemedim ama iki kişilik yer ayırmasını söyledim Simay’a. Gelmek istemeye bilirsin kendini gelmek zorunda hissetme sana sormadan karar verdim kusura bakma.” Tek nefeste söylemiş olduğum için bir derin nefes daha aldım oksijensizlikten bayılabilirdim. “Öncelikle bir sakin ol haberim var aynı üniversiteden mezun olduğumuzu unutuyorsun.” Unuttuğum ve bilmediğim birçok detay vardı haklıydı ama zamanla öğrenirdim acelemiz yok neticede. “Aaa haklısın” şaşkınlığım tüm mimiklerime yansımıştı. Emri vaki olmamıştı çünkü zaten gelecekmiş. “Beraber gider miyiz?” ben sormamıştım ama sormuştu ve bu benim fazlasıyla hoşuma gitmişti. “Gideriz tabi, gitmişken bir hafta kadar kalırım diye düşünüyorum sen ne dersin?” Artık gitmekten korkmadığım memleketim vardı ve bir gün tamamen geriye dönecektim artık bundan eminim. “Rüstem Dayıya gideceksek olur” güldü ama ima vardı sanki yüzünde göz kırptı sonra yerine oturdu. Görüşürüz diyerek çıktım yanından kimseye haber vermeden de otelden. |
0% |