@gevezeyazar
|
Yolculuğun sonunda biraz daha toparlamıştım kendimi. Arabadan inmeme yardım eden Dinçer oldu. Koluna girdim tekrar karnımdaki kramplar yüzümden oldukça yavaş yürüyordum.
İçeriye girdiğimizde etrafa baktı uzun uzun belki de Uraz’la olan hatıralarımı aradı bilmiyorum algılarımın kapalı olduğu bir andaydım.
“Hadi uzan bakalım ifadeni alalım” neşesi gayet yerine gelmişti Dinçer’le hikayemi merak ettiği aşikardı.
“Önce bana mı ifade verseniz?” Karşıma geçip oturduğunda Simay bizi yalnız bırakarak kahve yapmaya gitti.
“Abartılacak bir şey yok böbrek hastasıyım ani gelen ataklardan bir tanesi sadece.” Dalga geçer gibi sorun olmadığa ikna etmeye çalıyordum.
“Kolyenle oynuyorsun.” Bu adam yaşadığım tüm kötülüklerin mükafatı gibiydi. Olduğu yerden kalktı yanına gelip dizlerinin üzerine çöktü elinin tersiyle yüzümü okşarken her söylediği kelime güç verdi yorgun bedenime. “Yanımda güçlü olmana gerek yok düştüğün de beraber kalkarız. O halde seni görmek isyan ettiğim tek andı belki de. Korktum Deren sana bir şey olacak diye korktum aklım çıktı.” Kolyemden güç aldığımı bilecek kadar beni tanıması bir kez daha hayran olmama sebepti.
“Rahat bırak yaralı kuzumu anlatacağım ben sana algıları yavaş şu an da.” Neşeli sesi ortamı yumuşatmaya yetmese de haklı olduğu kesindi. Aldığım serumun etkisiyle sersemlemiş, baş dönmemi de bulanık görmem takip ediyordu.
“Nasıl bir serum ki bu kadar etkiliyor” merak ettiği serum değildi bende bıraktığı etkinin zararıydı. Parmağımı havaya kaldırdım açmakta zorlandığım gözlerim sayesinde sarhoş gibi bir havam vardı. “Bak şimdi” reflekslerim bile yavaşlamıştı konuşmakta zorluk çekiyordum. Bu halim en çok Simay’ın hoşuna gidiyordu ve sahne yine ona kaldı.
“Bitkin halde olmasının sebebi almış olduğu serum morfinden daha etkili ağrısı iki üç gün kadar devam eder ama halsizliğini yirmi dört saat dolmadan atar üzerinden” gittikçe ağırlaşan göz kapaklarım uykuya direnmemi engelliyordu. Son kalan gücümle uzandığım koltuktan kalktım. Ani kalkmam sendelememe sebep olduğunda tam düşecekken Dinçer’in kucağında buldum kendimi. Kendi etrafında dönen aklım kokusuyla daha hızlı dönmeye başladı.
Kollarının üzerinde üst kattaki odama çıktık. İncitmekten korkar gibi yavaşça yatağıma yatırdı. Işığı kapattığında gittiğini anlayıp derin uykunun esiri oldum. Saatin kaç olduğunu anlayamadığım bir vakit gözlerimi açtığımda karşımda sandalye de uyuya kalmıştı. Kalkmaya çalıştığımda aniden gözlerini açtı.
Aşağıya indiğimde karşılaştığım manzara hayallerimde ötesindeydi. Benim için özenle hazırladığı kahvaltı sofrası acıktığımı hissettirmişti. Mutfakta olduğunu düşünerek oraya yöneldiğimde ekmek dilimlerken buldum.
Uykusundan ayılmakta zorlanan Simay’ın gelmesiyle tatlı sohbetimiz yarım kalsa da bunun rövanşını mutlaka alacaktım. En az benim kadar şaşırmıştı beklemediği kahvaltı sofrasına.
Özenle hazırlanan kahvaltımızı keyifle bitirdikten sonra artık sorgu vakti geldiği açıkça ortadaydı. Atak geçirmemiş olsam şimdiye kadar Simay’ın susması imkansızdı zaten.
Kalbime saplanan kılıcının esaretinden kurtulmuş yeniden âşık olduğumu söylemek oldukça heyecanlıydı. En ince ayrıntısına kadar anlattığım hikayem en az benim kadar onu da mutlu etmişti. Tebriklerden sonra gerçek dünyayla yine baş başa kaldık. Cevaplayan hep ben olmazdım Feza’nın İstanbul’a gelmemesine beni yalnız bırakmasına sebep olan gelişmeler olduğu aşikardı.
Sonra tezgâha yöneldim cezveyi ocağın üzerine koyduğumda tam geriye dönecekken. Huzur bulduğum kolları sardı etrafımı kokun diyorum be adam kokun aklımı başımdan alıyor.
“Çok geç kaldık kavuşmak için kaybedecek zamanımız olmasın istiyorum. Doya doya yaşamak her anında yanında olmak istiyorum.” Sanırım aşk kadına yakıştı âşık olmak adama.
Her gün yeniden sevmeyi öğrendiğim güzel günler kapımı çalmıştı artık. Benim payıma düşen ise o kapıyı açmaktı. Kartlar yeniden dağıtıldı kaybettiğimiz yıllar aşkımıza tanıklık edecekti…
|
0% |