@gevezeyazar
|
“Birine sahip olmak istiyorsan ona kelepçe yerine kanat takacaksın. Uçabildiği halde hala yanında kalıyorsa o senindir…”
Feza elindeki buketi hayran dolu bakışlarıyla Simay’a uzattığında heyecanlarını görmemek imkansızdı. Kız tarafı moduna girmiş iğneleyici bakışlarımla kötü kaynana rolüne kendimi biraz kaptırmış olabilirim.
“Ne kadar daha bakmaya devam edeceksin Damat Bey.” Alayla güldüğümde Dinçer’in kendini gülmemek için zor tutması daha fazla gülmeme sebep olmuştu.
Salona geçtiğimizde herkes anın etkisinde ciddi bir tavır sergiliyordu. Kimsede ses çıkmadığına göre yönetimi ele almanın vaktiydi.
“Simaycım sen bize bir kahve yap da Beylerde söyleyeceklerini düşünsün.” Kendimi yedi kötü bir birbirine kattıktan sonra hiçbir şey yokmuş gibi arkasına yaslanıp izleyen teyzelere benzetsem de niyetim halisti.
Üsten üsten dik bakışlar sergilerken beylerin karşılıklı anlamsız bakışlarına gülmemek için dudaklarımı zorlukla bastırsam da yardım etme bahanesiyle yanlarından ayrılarak mutfağa geçtim.
Simay, özenle kahve ölçeğini hazırlamaya başlamış karabiber, kimyon, zerdeçal gibi baharatların varlığını unutmuştu. Muhtemelen heyecandan olduğunu düşündüğüm için kokusu kötü olan ama adını dahi bilmediğim baharatlardan bir tutam damat beyin fincanına keyifle dökmeye başladım.
“Deren sen delirdin mi? Öldürmek mi istiyorsun.” Diye çırpınan Simay şu an hiç umurumda değildi. Öldürmek biraz ağır itamdı bana göre sürünse yeterliydi.
“Ben geleneklerine saygı duyan bir kadınım ve damat kahvesi acı olur diye biliyorum.” Sinsice gülmeye devam ederken sinirden kızaran Simay olduğu yerde çırpınmaya devam etse de kokusuna bile dayanılamayacak olan kahveyi özenle damat beyin fincanına döktüm. İnsaflı bir arkadaş olduğum için suyu büyük bardağa döktüm.
Bize ait olan kahveleri ben taşırken ayakları geri geri giden Simay istemeyerek de olsa Feza’nın kahvesini taşımak zorunda kalmıştı. Olacakları öngördüğümden keyifle yerime oturdum. Kıpkırmızı olmuş yüzüyle parmaklarıyla oynamaya başlayan Simay olacaklara pek hazır değildi. Muhtemelen kahveyi bitiremeyecek olan Feza olacaklardan bir haber fincan tabağındaki yazıyı okumaya çalışıyordu. “Kıyamam bilirsin âdettendir içmelisin.”
“Eee Dinçer Bey damat bey ne işle meşgul.” Bilmiyormuş gibi alayla sorduğum soru karşısında herkes şok olmuş vaziyette olsa da şu an da tam bir kaynanaydım geri adım atmaya da hiç niyetim yoktu.
“Sen ciddi misin?” tek kaşımı havaya kaldırım sert bakmaya özen göstererek duruşumdan asla ödün vermedim.
“Evlilik ciddi bir müessesedir Dinçer Bey yoksa siz ciddiye almıyor musun?” kabul ediyorum biraz abartmış olabilirim ama bunun kime zararı olabilirdi ki gayet eğlenceliydi. Ciddi olduğumu bakışlarımdan sezmiş olacak ki duruşunu dikleştirdi.
“Haklısınız Deren Hanım. Trabzon Yeniden Doğuş otelinde Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışmakta.” Gururla arkasına yaslanmış tahminimce zafer kazandığını düşünüyordu.
“Evi arabası var mı?” alayla sorduğum soruların cevaplarını bilsem de Dinçer’in bilmediğinden emindim. Medet umar gibi Feza’ya bakıp cevap vermek için yardım istediğini belli ettiğinden çırpınışları benim için yeterli seviyedeydi.
“Neyse bunları gençler kendi aralarında konuşur. Buyurun afiyet olsun kahvelerimizi içelim.” Soğumak üzere olan kahveleri kimse içmemişti. Galiba bu akşam her şey de komut vermem gerekiyordu. Kimse rolünün hakkını veremiyordu şaşırmak dışında.
Gözlerimi Feza’ya dikmiş vereceği ilk tepkiyi hazır kıta bekliyordum. İlk yudumda öksürmeye başlamasıyla sinsice gülmeye başladım. Şekilden şekle giren yüz ifadelerini gördükçe eserimle gurur duyuyordum. Kızaran yüzü, damarlarının ortaya çıkışına inat kahvesinden ikinci yudumu aldı.
“Çok acımasızsın Deren!” sevdiceğinin haline dayanamayıp fincanı elinden almış olsa da ben amacıma ulaşmıştım. Zorlukları hatırlayacaktı ki kızımızı üzmesin. Üzmeyeceğinden emin olsam da bahane her zaman bulunur.
Kahve faslına bitmesiyle zoraki geliş sebebini hatırlamış olacak ki Dinçer boğazını temizleyip küçük bir öksürükle söze girdi.
“Sebebi ziyaretimiz belli Allah’ın emri peygamberin kavli ile Simay’ı Feza’ya istiyoruz.” Kızımız diye başlayan oğlumuz diye biten cümlelerimiz yoktu belki ama güzel bir anıydı yaşadığımız. En azından ben güzel hatırlayacağım.
“Bizde kız verilmez Dinçer Bey emanet edilir.” Göz kırptığımda üzerlerindeki kasvet biraz olsun gitmiş normal halimize dönmüştük. Ciddi durmak artık benim için de zordu. Sevinçle oturduğum yerden kalkarak yüzüklerin olduğu tepsiyi aldım. Gençler yüzüklerini takıp kurdele de kesildiğinde artık bu kasvete son verme zamanı gelmişti.
“Merasimimiz burada sona ermiştir arkadaşlar serbestsiniz.” Diyerek içimde tuttuğum tüm kahkahaları dışa vurdum.
Acılar zamanla geçmezdi ama zaman acılarla geçerdi. Vakti gelmişti bizim için artık mutlu olma zamanıydı. Köşemde sessizce oturmuş etrafa göz gezdirdiğimde gördüğüm tabloda herkes mutlu, sevdiğinin yanındaydı. Çok güllen çok ağlar derler ya ağlar mıyız?
“Elbet bir gün roller değişecek o zaman yaşattığını yaşayacaksın.” Artık nişanlısı olduğu Beyefendinin kolunun altında başını göğsüne yaslayarak güç almasıyla tehditleri başlamıştı Simay Hanımın.
“Eğlencesi bu kadar stresliyken gerçeğini düşünemiyorum.” Diyerek rahatça arkasına yaslanan Dinçer öldürücü bakışlarımın hedefinde yer almıştı.
“O halde bir daha kız istemeye gitmezsiniz Dinçer Bey.” Tek kaşını kaldırdı.
“Öyle mi.” Diye sordu. Başımı ters yöne çevirdim kollarımı göğsümün altında birleştirip bende arkama yaslandım. “Öyle.” Dedim omuz silkerek. “Eyvallah.” Dedi başını hafif öne eğerek. “Eyvallahına Eyvallah.” Dedim ve tabi ki kadınların en güçlü silahı olan tripi tam ortamıza bıraktım. Bir kuple atışmış olmak aşkın şanındandır.
“Nikah iki gün sonra haliyle şahitlerimizde sizsiniz.” Diyerek konuyu değiştiren Feza oldu. Çok hayalini kurmuştuk ama böyle eksik değildi. Anlı şanlı düğünler, âdettendir diyerek istemediğimiz ama yapmak zorunda bırakılacağımız birçok detayları hayal etmiştik. Şimdi kuru kuru bir nişan, acele edilen bir nikah.
“Çok mutlu olun.” Sade ve kısa bir cümle kurabildim. Oysa söylenecek çok şey olmalıydı heyecanlanmalı, hazırlıklar yapılmalıydı. Çaresizlik ve mecburiyeler neden bu kadar canını yakıyor insanın. Sevdiklerimiz neden bizi çıkmazda bırakmaktan korkmuyor.
Yorgunluk muydu üzerimizden ki yoksa koca bir gafletin içerisinde miydik bilmiyorum ama gülüşlerimizin altında hüzün saklıydı. Nihayetinde dostluk dediğimiz kavram sadece iyi günde değil kötü günde sağlamlığını ortaya koyar.
Hanımefendi kişiliğimi bozmak istemesem de vakit bir hayli geç olmuştu. Misafir misafiri sevmez ev sahibi hiçbirini sözünü benimsemiş biri olarak yerimden kalktım. Kollarımı iki yana açarak ellerimi birbirine çarptırıp dikkat çekecek yükseklikte çıkardığım ses ile “Misafirliğin kısası makbuldür hadi beyler evinize.” Alay ve neşeyle karışık gülüşümde kimsenin darılmayacağını bildiğimden gönül rahatlığıyla tabiri caizse kovmuş bulundum.
“Gerçekten bu akşam tam bir kaynanasın.” Pişkin pişkin gülen Dinçer bu akşam dünür kategorisinde sınıfta kalsa da aşkta zirve ondaydı. Aramızdaki mesafeyi kapatmak için birkaç adım attı.
“Bak sana çok pis ayar olmaya başladım benim Karadeniz damarımı tetikleme.” İşaret parmağımı havada sallarken pek ciddiye almadığı mimiklerinden belli oluyordu.
“Seviyorum seni Deren Sancaktar.” Kulağıma eğilip sessizce söylediği iki kelime kalp ritmimi değiştirse dik duruşumdan ödün vermemeliydim.
“Sevenlerin çok olsun Dinçer Demirkan.” Söylenmemesi gereken kelimeleri ilk sırada söylemek öfke kontrolü olmayan insanlar için çok tehlikeli hal alması adil olmasa da sonuç değişmiyor.
“Gerçekten olsun mu?” kaşlarını çatmış olsa da bıyık altından güldüğünden eminim ama kanıtlayamam.
“Cesaret hapı falan mı kullanıyorsun sen?” birçok duygu kendini gizleyebilir ama kıskançlık asla.
Kovulmuş olmalarına rağmen kopamayan sadece biz değildik. Yaklaşık bir saattir istiflerini hiç bozmadan oturmaya devam eden ikilinin dünya yansa umurunda değildi. Koltuğun üzerinde duran kırlenti alır almaz ne olduğunu anlamadan kafalarına doğru fırlatsam da. Feza ani refleksle sevdiceğini korumuş yere düşmesini sağlamıştı.
İkinci defa kovulmanın etkisiyle beyler gitmişken dağınıklığı toplamak için Simay’ın çok ısrar etmesiyle ona bırakıp odama çekilmiştim. Tabi ki hazırlaması benden toplaması senden demiş olmam dışında ısrar ısrardır.
Hayaller ve hayatlar arasında şekil değiştiren hayatımızda yarınlarının ne getireceğini bilmeden sadece yaşıyoruz. Eğer bir gün aşk kapınızı çalarsa sakın sırtınızı dönmeyin. Kaybettiğiniz sadece zaman olmuyor tüm benliğinizi kaybediyorsunuz. Hastalıktan çok sevgisizlik öldürür insanı. Önce kendinizi sevin. Siz kendinizi sevmezseniz kimse sizi sevmez. Yirmili yaşların sonunda bunu anlamış olsam da nefes aldığımız sürece hiçbir şey için geç kalmış sayılmayız.
Yorumlarınız ve beğenileriniz için çok teşekkür ederim. Yakında bizi bekleyen bir nikahımız bir de düğünümüz var. Anlatmamı istediğiniz detaylar varsa memnuniyetle anlatabilirim. Fotoğraf paylaşmak istesem de uygulamadan kaynaklı paylaşamıyorum. Problem çözüldüğünde bolca paylaşacağım.
Sizi seviyorum Aşk’la kalın… |
0% |