Yeni Üyelik
29.
Bölüm

Geçmeyen İzler

@gevezeyazar

Bitti. Geçti. Artık uzaktan bak bana.

Nasıl toparlandığımı gör.

Gülüşlerimi izle, izle ki senin için imkânsız olduğumu hatırla.

 

Hayat bana en ağır oyununu oynamış sonunda da sürprizini yapmıştı. Görmezden geldiğim, yok saydığım geçmişimin geleceğimi de mahvetmesine izin vermemekte kararlıydım. Gözleriyle gülen adam ruhuma şifaydı. Elimden alının renkler yeniden canlanmaya, özüne dönmeye başlamışken kimsenin bunu yıkmasına izin veremezdim.

Eskiden baktığım küçük bir kare resimden daha fazlası vardı artık elimde bakmaya doyamadığım. Sevmek güzeldi sevilmek bambaşka.

Erken kalkmıştım bu sabah Dinçer’den önce gidip onun beklediği yerde bekleyecektim. Hazırlandım çıktım en sevdiğim yerden en sevdiğimiz kahveleri aldım. Otoparka gelen arabasını görünce ilerlemeye başladım. Suya hasret toprak gibi görmeye hasret kalmıştım.

“Günaydın Dinçer Bey arzu ettiğiniz gibi hazırlattım kahvenizi.” Bey dememe hala alışamadığı yukarıya kaldırdığı kaşlarından belli olsa da bu hallerine hayran olduğumu şimdilik bilmesine gerek yoktu.

“Günaydın hayatım.” Işıl ışıl gözleri bir başka güzeldi bu sabah. Her güne böyle mutlu başlamak en güzel armağandı.

Odalarımızın olduğu kata geldiğimiz de kulağıma fısıltı gibi çıkan sesiyle seni seviyorum dediğinde yürümeyi unutmuştum adeta. Anın büyüsünü bozan asistanımız Hande Hanım olurken asıl kişi Uraz’dı.

“Uraz Bey müsaitseniz odasında sizi bekliyor.” Günler sonra geri gelmiş bir de bizi bekliyor. Çantamı bırakıp geliyorum diyerek odama yöneldim. Karşılaşmayı beklemediğim bir manzara ile karşı karşıya kalmıştım. Tahminimce üç veya dört yaşlarında uçları dalgalı sarı saçları ve en güzel ela gözlere sahip bir kız. Masam da oturmuş bulabileceği siyah ve mavi kalemlerle boya yapmaya çalışması oyalamak için iyi bir tercih olmasa da halinden memnundu. Yanına yaklaşıp göz hizasında eğilerek elimi uzattım.

“Merhaba tanışabilir miyiz?” önce bir çocuk ne kadar sert bakabilirse öyle baktı. Sonra olduğu yerden kalkıp elimi tuttu.

“Merhaba.” Yarım yarım konuşması tatlı hallerini daha da güzelleştiriyordu.

“Benim adım Deren senin adın nedir?” büyümüşte küçülmüş halleri iyi bir sohbet arkadaşı olabileceğini gösteriyordu.

“Benim adım Naz.” Adını duyunca kalbimde hissettiğim hançer saplandığı yerden çıktı tüm kanım aktı sanki. Donup kalmama anlam veremez gözlerle bana baksa da kısacık anda geçmişin en karanlığına gitmiştim. Yıllarca hayalini kurmuştum kızım olursa adı Naz olacaktı. Benim hayalim başkasının hayatıydı.

“Merhaba Deren Hanım toplantı yapacakları için küçük hanımı buraya getirmemi söyledi Uraz Bey. Su istediği için su almaya gitmiştim.” Bulunduğum girdaptan beni çıkaran sesle kapıya doğru yöneldim. Dinçer’in odasına baktığımda toplantıya katılmış olacaktı ki odasında yoktu.

 

Kapıyı tıklayıp içeriye girdiğimde sanki evren bugün mutsuz olmam için el birliği yapmıştı. Daha önce gördüğüm ama kim olduğunu hatırlamadığım bir kadın, asla görmek istemeyeceğim Aslı ve ekürisi. Uraz cam kenarında durmuş dışarıya bakarken Dinçer hala gelmemişti.

“Derencim hoş geldin.” Sahte gülümsemesiyle karşılayan Aslı adımdan nefret ettirecek kadar samimiyetsizdi.

Gözlerini dikmiş baştan aşağıya beni incelediğini fark ettiğim kadının bakışların da hem nefret hem üzüntü vardı.

“Pek hoş bulduğum söylenemez Aslı.” Samimiyetsiz tavrına karşı artık sabrım yoktu. Yer, zaman da umurumda değildi artık hakkettiği üslubumdan geri durma niyetinde değildim.

“Beyza’ya düğünümü burada yapmak istediğimi söyledim. Yardımcı olabileceğini söylediği için buraya geldik.” Kendi çıkarları doğrultusunda kimseyi gözü görmeyen bu kadının benimle ne derdi vardı onca yıl geçmiş olmasına rağmen hala anlayamıyorum. Umursamazca dışarıyı izlemeye devam eden Uraz’ı hedef alarak devam ettim cümlelerime.

“Uraz Bey yokluğunuzda programı incelemiş olsaydınız dolu olduğunu görürdünüz?” Bulunmuş olduğum durum karşısında hanım efendi kişiliğimi korumak oldukça zor görünüyordu. Kaan araya girmek istese de Uraz elini kaldırmasıyla susmuştu.

“Merak etmeyin Deren Hanım, programı inceledim ve mümkün olmadığını ilettim.” Düğün bahanesi olsa da asıl gelme amacını belli eden hareketiyle odak noktasını değiştirmeyi başarmıştı.

“Siz tanışıyor musunuz?” Tahmin etmekte zorlansam da muhakkak bir planı vardı. Sevinçten dört köşe olmuş hali her şeyi düşündüğünü belli ediyordu.

Bakışlarından rahatsız olsam da Aslı’ya bu fırsatı vermek istediğim için dostane elimi uzattım kadına.

“Merhaba Beyza Hanım, Deren Sancaktar.” Önce uzattığım elime baktı sonra yüzüme tutmakla tutmamak arasında kalmış gibiydi. Gözlerinin derinliklerinde hüzün vardı nerde olsa tanırdım bu çaresiz bakışları. Nefes alarak tuttu elimi hiç tanımadığım kadına nasıl bir zarar vermiştim ki.

 

“Merhaba Deren Hanım, Beyza Saraçoğlu.” Duyduğum soy isimle taşlar yerine oturmuştu. Uraz Bey’in sır gibi sakladığı nişan da dahi görmediğim eşi. Düğünün de uzaktan görsem de hatırlayamayacak kadar zaman geçmişti. Ellerimiz ayrıldığın da birkaç adım geriye gittim.

 

“Memnun oldum. Problemi hallettiğimize göre toplantı için hazırlanmam gerekiyor.” Uraz umursamazca camdan dışarı bakıyor olan biteni görmemek için çaba sarf ediyordu. Kaan oldukça sessiz kime bakacağına karar veremeden bir sağa bir sola bakıyordu.

Çıkmak için kapıya ilerlediğimde aniden kapı açıldı. Küçük tatlı kız içeriye fırladı koşar adımlarla kollarını açıp Uraz’a yöneldi. Uraz da karşılık vermek için dizlerinin üzerine çöktü aynı hizaya geldiği minik kıza kollarını açtı. “Babacımm.” Yanlış duymadım biraz önce tanıştığım minik Naz baba diye Uraz’a sarıldı.

Bastırdığım yok saydığım tüm duygular gün yüzüne çıktı sanki. Gözlerimin dolmasına engel olamasam da üzüldüğüm kızı olması değildi. Benimle kurduğu halleri başkasıyla yaşayacak kadar aciz olmasıydı. En büyük hayalimdi kızım olursa adını Naz koymak. Bir zamanlar sevdiğim adamla hayalimi paylaşmıştım. “Kızımız olursa adı Naz olsun mu?” Diye sorduğum da kabul etmiş bizim hayalimiz olmuştu. Şimdi baktığım manzara da hayallerimi bile çalan bir adam vardı.

 

Yüreğimdeki kor alevlendi, yer yarıldı da aşılmaz bir girdaba girdim sanki. Tutunacak yer aradım ait olduğum eller sardı bedenimi. Yaslandım sevdiğim adamın göğsüne kokusunu çektim içime bayram etti ciğerlerim. O an anladım ait olduğum yer Rabbimin bana en güzel hediyesiyle. Gözleriyle öptü yüreğimde hissettim.

 

Bıraktım ardımda geçmişi, sarıldım geleceğime. Kenetledim ellerimizi birbirine hiç kopmayacak gibi.

“Hande Hanım bize iki kahve gönderir misiniz?” Diyerek terasa çıktım.

 

“Özür dilerim.” Başka kelime gelmedi aklıma savunacak bir yanım yoktu belki de bundandı çaresizliğim.

 

“Suçu yokken özür dilemek Deren Hanım’ın duruşuna ters değil mi?” Bulunduğum girdaptan çıkmam için düşüncelerimi değiştirmeye çalıştığını belli edecek kadar yumuşaktı sesi.

 

Sarılmam için kollarını açtığın da başımı göğsüne yasladım. Dinlediğim liman tüm kötülüklerin mükafatıydı. Uzun uzun saçlarımdan öptü kırgınlıklarımı gidermek istercesine. Uzun süredir kanatları altında nefes aldığımı masanın üzerinde soğumaya yüz tutmuş kahvelerimizden anladım.

 

“Dinçer.” Üzerimdeki ölü toprağı atıp hayata dönme vaktiydi. Neşeli çıkmasını istediğim ses tonumla gözlerimizi buluşturdum.

 

“Söyle güzelim.” Böyle masum bakınca yapmak istediğimi yapamayacağımı anladım.

 

“Seni seviyorum iyi ki geldin.” Anın büyüsüne kapılmış söylemekten korktuğum cümleyi gözlerinin içine baka baka söyledim.

 

“Seni çok seviyorum dünüm, bugünüm, yarınım her şeyim sensin.” Gözlerindeki ışıltı yeniden nefes oldu dağılan yüreğime.

 

“Halletmem gereken işler var görüşürüz.” Gamzesine masumca bıraktığım öpücükle yanından ayrılıp odama yöneldim.

 

Yeniden karşılaşmak istemediğim şahsiyetler sebebiyle koşar adımlarla odama geçtim. Tüm nefretiyle kendisine aitmiş gibi masam da oturan Aslı.

 

“Elimden almadığın bir işim kaldı onda da mı gözün var Aslı!” Artık ona dair en ufak bir sabrım kalmamıştı. Yüzsüzce yaptığı her şeye son vermenin vakti gelmişte geçiyordu.

 

“Görüyorum ki başarılı olamamışım. Sahi Deren nasıl başarıyorsun? Unutamayacağın bir sahne hazırladım sana hala nasıl Dim dik durabiliyorsun?” Gözlerindeki nefret sözlerinden daha büyüktü. Hakketmediğim nefretinin sebebini neydi?

 

“Sana acıyorum Aslı başkasının mutsuzluğuyla mutlu olabileceğini düşünecek kadar zavallısın.” Tahmin ettiğim gibi duydukları hoşuna gitmediğini belli edercesine hızla kalktı karşımda dikildi.

 

“Hatırlıyor musun? Okulda ilk seninle tanıştım hiç arkadaşım yokken senin yanında seni çok seven sevgilin Uraz vardı.” Gözlerindeki öfke kendini yakacak kadar ateşliydi. Cevap vermeye tenezzül etmeden başımla onaylamakla yetindim.

 

“Etrafındaki herkese dağıttığın mavi boncuklar yüzünden kısa zamanda sevgilerini kazandın. Seni seven bir sürü arkadaşın ve bir dediğini iki etmeyen sevgilinle herkes etrafında pervaneydi.” On yıl geçmiş olmasına rağmen sanki o güne gitmiş gibi öfkesini kusmaya devam ediyordu. Sakin kalmam ne kadar zor olsa da konuşmasına fırsat verdim sessizce dinlemeye devam ettim.

 

“Herkesin göz bebeği Deren alışmış sevilmeye işte o gün nefret ettim senden yemin ettim toz pembe hayatını alt üst etmeye.” Duymaktan nefret edeceğim sözlerini haklıymış gibi sıralaması sevgisiz kalmış bir insanın kıskançlığından başka bir şey değildi.

 

“Sen Uraz’ın sevgisini hiçbir zaman hak etmedin. Önce sevdiğini sonra dost bildiklerini aldım elinden.” Haklı olduğunu düşünecek kadar bencil olması akıl alır gibi değildi.

 

“Uraz’a âşık olduğunu mu söylemek istiyorsun?” hastalıklı düşüncelerini söylemekten bir an olsun bile utanmaması ona sadece üzülmeme sebep oluyordu. Nişanlıyım dediği adam, arkadaşım dediği kadın hangisine ihanet ediyordu. İşaret parmağını havaya kaldırıp konuşmasına devam etti.

 

“Ben kavuşamadıysam sana da yar etmedim. Ortaklığınızı bozmak içinde elimden gelenin fazlasını yapacağımdan emin ol!” anladığı dilden konuşmanın vakti gelmişti. Havada salladığı parmağını kavrayarak olabildiğince sıktıktan sonra kolunu arkasına çevirip acı içinde kıvranmasına sebep oldum. Kulağına eğilip konuşmaya başladım.

 

“Boşuna zaman kaybetmişsin ne sen ne Uraz umurumda değilsiniz. Bir daha karşıma çıkarsan seni ezer geçerim adını bile hatırlamazsın!” ileriye doğru savurdum. Konuşmasına fırsat vermeden odamdan da çıkardım.

 

Kaybolan yıllarıma mı üzülseydim kadının kadına düşmanlığına mı? Neden bu kadar bencil olabilir ki insan. Kendi mutluluğu için benim mutluluğumu yok etmişti.

 

Oylarınız ve yorumlarınız benim için çok kıymetli.

Hepinize teşekkür ediyorum.

Yorumlarda buluşalım…

Loading...
0%