@gevezeyazar
|
Kayboldum yokluğunda zaman durdu mevsimler kendini unuttu.
Sen ilk baharsın cıvıl cıvıl olaması gereken şehir neden bu kadar soğuk.
Soğuk olan şehir değil galiba üşüyen benim ruhum. Kaç gün geçti saymadım diyebilmek isterdim ama lanet olsun ki saydım. Onsuz geçen yedi yüz altmış yedi gün.
Yılların yorgunluğu tüm bedenimi esir almış. Çölde su arayan Bedeviler gibi hasret kalmıştım kokusuna. İnsan unutur mu sevdiğin kokusunu ben unuttum. Bir an olsun istemedim unutmayı yel esti kokusu burun kemiklerimi sızlattı. Bakışlarını söylemeye dilim varmıyor. Uçsuz bucaksız denizin derinlikleri gibi eşsiz, batmaya yakın güneş ışınlarının yansıması gibi keskin.
Her yara bir kabuğa sarılır. Sarmıştım bende tüm yaralarımı izlerini kalbimde taşısam da dik durmak zorundaydım. Bencillikti kimine göre oysa bencil değildim benciydim. Kurduğum hayallerin bir bir yıkılışını izlemiştim ölümü saymazsak eğer kaybetmekten daha ağır bir şey yoktur. Bir günde kaybetmiştim tüm umutlarımı ne olursa olsun yenilemezdim yenilmemeliydim. Geçmiş demek kolay geliyor insana peki ya geçmeyen acılara ne söylenmeli.
Bir günde kaybettiğim hayatımı bir günde geri alamazdım ama başarmak zorundaydım. Döktüğüm her göz yaşım için bir adım attım geleceğime ve ben bugün aynanın karşısına geçtiğim de güçlü bir kadın görüyorsam kaybetmeyi kabullenmediğimden.
Kurmaya çalıştığım küçük dünyamda emin adımlarla ilerlerlemek düşünmeme engel olsa da kalbimde ki acı geçmek bilmiyordu.
Çalan alarmın sesiyle zorda olsa gözlerimi açtım. Bu gün yaşanmasa tarihten bu günü silsek olmaz mıydı?
Bir hafta önce üniversite grubumuza atılan düğün davetiyesiyle alt üst olmuştum. İhanetini affedemezken evleneceğini öğrenmek kalbime sıktığı son kurşundu.
Nişanlandığını duymadan evlilik haberini almak alışma süreci bile tanımamıştı. Aceleyle yapılan düğün için bir sürü bahane üretsemde evleneceği gerçeğini değiştiren bir bahanem yoktu.
Duşa girdiğimde akan suyla göz yaşlarımı kamufle edercesine suya hapsettim kendimi. Soğuk zemin üzerinde uzun süre oturduğumu parmak uçlarımda ki buruşmalarla anlamıştım.
Büründüm yine siyahlara ruhumun karanlık tarafı renklere izin vermiyordu sanki.
Git-gitme kaç kere muhasebesini yaptım bilmiyorum. Papatyaya sorsaydım seviyor der miydi? Kalbim git diyor aklım izin vermiyor.
Kalbimi dinledim ilk uçaktan biletimi aldım. İki saattik yol bir asırdan daha uzun sürdü. Dayan yüreğim biz nelere dayanmadık ki.
Saat yedi de bilmediğim hatta bir daha önünden bile geçmeyeceğim mekana gittim. Görmek istedim son kez uzaktan da olsa görmek. Bizden vazgeçtiğini Evet diyerek onaylamasına şahit olmak istedim.
Gördüm sevdiğim adamı sevdiği kadınla gördüm. Beyazlar için de gelininin koluna girmiş emin adımlarla yürüdüğünü gördüm. Gri damat takımı olmamış sevgilim arafta kalmışsın siyah olsaydı keşke.
Aceleyle yapılmış nikahta misafirler yerini almış mutlu çifti bekliyordu. Arka sıralarda fark edilmeyeceğimi düşündüğüm yerden izledim. Alkışladılar benim mutsuzluğumu görmeden arkasında bıraktığı enkazı bilmeden mutlu çifti alkışladılar.
Hayallerimi çalan kadından nefret etmek doğru muydu? Haberi bile yoktu belki de başkasının hayallerini yaşadığından. Tanımadan nefret edebilir mi insan ben ettim. Sevdiğim adamı seven kadından tanımadan nefret ettim.
Sorma memur bey sorma “Siz Uraz Saraçoğlu hiç bir baskı altında kalmadan Beyza Altıntaş’ı eş olarak kabul ediyor musunuz?” Hayır diye bağırmak istedim ama kimse duymadı çığlıklarımı.
“Evet” neye evet, kime evet, nasıl evet. Zaman dursaydı fırtınalar kopsaydı da evet diyemeseydin.
Attılar imzaları. Önce kalbini sonra soyadını verdi sevdiği kadına. Gözümden düşen yaşları tutamadım engel olamadım. Kaçtım arkama bile bakmadan kaçtım. Yapma deseydim evlenme deseydim dinler miydi beni.
Kontrolü bende olduğunu düşündüğü araba bile kontrolden çıktı. Nerde durdum nerde kendime geldim bilmiyorum ama durdum.
Sebebini öğrenmek istedim aniden evlenmesine sebep olan ne vardı. Feza’yı aradım umut yoktu bizim için artık ama olsun istedim. Zorla evlendirildi istemedi sevmedi desin istedim.
“Uraz’ın ani evlenme sebebini öğrenebilir misin?” Sustu sessizliği hayra alamet değildi.
“Deren…” ölüm sessizliği gibiydi.
“Bilmek istiyorum Feza. Sebebini bilmek istiyorum!” Verecek cevap mı yoktu. Cevabın bırakacağı darbeden mi korkuyordu.
“Beyza hamile onun için aceleyle evlendiler.” Nefes almayı unutabilir mi insan ben unuttum. Damarlarımda gezen kan durdu, kalp görevini unuttu.
Evlendiğini kabullenmeden çocuğu olacağını öğrenmek tarif edilemez bir acıydı.
Neredeydim, ne zaman gelmiştim hatırlamadığım bir yerde saatlerce bekledim.
Zamanla geçer miydi? Geçmeyecekti, geçmedi ama acısı dindi.
Son kez göz yaşı döktüm ve o gün yemin ettim bir daha ağlamamaya. Kanayan yaramın kanı o gün durdu. Evlendiği gün benim için öldü.
Bir Merhaba ile başlayan hayatım hoşçakal bile demeden bitti.
Feda ettiğimiz aşk dayanılır kılar bu dünyayı…
Kaybedenlere 🥂
Kazananlara 🥂
Güçlü kadınlara 🥂
|
0% |