Yeni Üyelik
33.
Bölüm

Güzel Günlere

@gevezeyazar

Alarmın sesi şiddetle yankılanırken gergin geçen günlerin etkisiyle zorlayarak açtığım gözlerim uyanmamak için direniyordu. Kaçmanın faydasız olduğunu bildiğimden istemeyerek de olsa yataktan kalktım. Banyoya geçip soğuk bir duş aldım.

Siyah palazzo pantolon, beyaz gömleğim, hafif makyajım ve dalgalı saçlarımla kötü olmayan iyi de sayılmayan halimle hazırdım. Mutfaktan gelen sesleri duyduğumda yayılan efsane kokularla Simay kahvaltının hakkını verdiğini belli ediyordu.

“Günaydın canım.” Düne göre biraz daha iyi görünüyordu.

“Günaydın bugün nikah için başvuru yapacağız.” Onlar adına mutlu olsam da aceleci davranıp pişmanlık duymalarını istemiyordum.

“Sizin adınıza sevindim. Çok mutlu olun ama acele etmeseniz mi?” yüreğindeki burukluğu görmemek için kör olmak gerekirdi. Yıllardır aşkları için sınavdan geçiyorlardı. Ne yazık ki bu zorlu sınavda rakibi ailesiydi.

“Kavuşmak için çok geç kaldık. Güzellikle olmadı zorla kabul etmek zorunda kalacaklar.” Kararlı olması beni daha çok mutlu etmişti.

Kahvaltımızı yaparken düşüncelerim arasında boğulurken buldum kendimi. Ailesine rağmen sevdiği adamdan vazgeçmeyen kadının sevgisi gerçek sevgiydi. Oysa ben bir hayalin peşinde yıllarımı heba etmiştim.

Hayallerden daha güzel hayatı yaşamak için kaybedecek zamanım yoktu. Aşk, özlemektir ve özlemeye değer bir yar nasip etmişti Rabbim.

Kahvaltının bitmesiyle Simay ile vedalaşıp çıktım evden. İçimdeki çocuksu heyecanla çalıştırdım arabayı. Kavuşmak güzeldi, sevilmek ise kavuşmaların en güzel hali.

Değişmeyen tek şey değişimdir. Bugün bir farklılık yaparak radyoyu açtım. Evren bizi dinliyor olabilir mi? Ya da şarkılar hissediyor mu?

 

“Ekin Uzunlar- Geliyorum Yar

 

At desem atma, sat desem satma
başka aşk bakma sonsuza kadar
Sevdamı yakma, hâlimi anla
başka aşk bakma sonsuza kadar

Gel yаnumа tut elumi, bilmez misun kıymetumi?
Bаktuğum her yerde seni görüyorum yâr
Gel yаnumа tut elumi, çıktum yola dönmem geri
İstanbul’dan memlekete geliyorum yâr
İstanbul’dan memlekete geliyorum yâr”

 

 

Bilirdi, yıllarca bir umut bekleyen adam kıymetimi en iyi bilendi. Döner miydik geriye bizde kavuşur muyduk yeniden memleketimize.

Her zaman olduğu gibi karizmatik otoritesiyle karşımda duran adam işte başka, aşkta bambaşkaydı.

Kaçarak tutuştuğumuz ellerimizi saymazsak. Gerçek bir bağlılıkla ilk defa el ele otelden içeriye girdik. Olmaz desem de anın büyüsü çoktan içine çekmiş hayran hayran izleyerek peşin sıra yürümeye devam ettim.

“Dinçer herkes bizi izliyor.” Fısıltılar ve meraklı bakışlar üzerimizdeyken hiç umursamadan bir kahve ve bir papatya çayı söylemeyi de ihmal etmedi. Kızaran yüzümle odasına kadar ilerledik.

“Papatya çayı mı?” daha önce papatya çayı içtiğine hiç şahit olmadığımdan doğal olarak tepki vermemi normal bulmuştum.

“Evet, sakinleşmen için” belimden sarılmış nefesini boynumda hissedilecek kadar yakındı. Derin bir nefes çekti içine sonra masum bir öpücük bırakıp geri çekildi. “Bu da benim sakinleşmem için.”

“Neden sakinleşmem gerekiyor?” gayet sakindim, sinirli olsaydım da Karadenizli damarımı papatya çayı sakinleştirmeye yetemeyecek kadar masumdu.

“Çalışma arkadaşlarımız da biraz değişiklik yapıldı.” Kısık sesle söylemesi sinir hücrelerimin kaynamaya başlamasına yeterliydi.

“Kim yaptı, işten çıkış verildi mi?” Sesim hiddetini almaya başlamıştı. Beş yıldır kurulu bir düzen vardı. Görünen o ki Uraz, bey macera peşinde koşmaya başlamış. Kurallarımın değişmesinden hoşlanmadığımı bilerek kendince düzen sağlıyor.

“Kimse işten çıkarılmadı. Yeni kişiler aramıza katıldı.” Anlatırken Dinçer’in çaresiz duruşu daha fazla sinirlenmeme sebep oluyordu. Gözlerini kaçırması fırtına öncesi sessizliğin habercisiydi.

“Papatya çayı için teşekkür ederim sevgilim. Konuyu muhatabıyla halletmemiz gerekiyor anlaşılan.” Gözlerindeki hüzün yüreğimi kor etmeye yetmişti. Çıkmak için doğrulduğumda yanıma yaklaştı. Yüzümü avuçlarının içine aldıktan sonra gözlerimin en derinine bakarak konuşmasına başladı.

“Beyza Hanım burada çalışmaya başladı. Kimsenin seni üzmesine izin vermem manolya çiçeğim. Her zaman yanındayım bunu sakın unutma çok geç kavuştum sana kaybetmeye de niyetim yok.” Cılız çıkan sesi alışık olmadığım bir durumdu.

“Kaybetmeyeceksin” kalbinin üzerine elimi koydum kalp atışlarını hissedecek kadar hızlıydı ritmi. “Sadece bana güven bir başkası bizim aramıza girmez, giremez.” Başımı göğsüne yasladığında saçlarımdan öptü defalarca. Bulunduğum yerden memnun olsam da halletmemiz gereken problemi bekletmemek gerekirdi.

Bu defa ben tuttum elini adımlarım oldukça hızlıydı. Güç almak istercesine tuttuğumu ne kadar sıktığımın farkında bile değildim. Kapıyı tıkladığımda gel denilmesini beklemeden içeriye girdim. Tahmin ettiğim gibi Uraz masasında oturmuş dışarıyı seyre dalmış Beyza bir şeyler anlatıyordu. İçeriye girdiğimizde şaşırmış bakışlarının bizi bulması kolay oldu.

“Hoş geldiniz Beyza Hanım görev tanımınızı henüz bilmiyorum ama yeni işiniz hayırlı olsun.” Benden hazzetmediği yüzünden belli olsa da bile isteye burada olması kendi tercihiydi.

“Bildiğim kadarıyla organizatöre ihtiyacınız vardı. Bende memnuniyetle eşimin yanın da yer olmaktan mutluluk duydum.” Yapmacık tavırları kendini belli edecek kadar keskindi. Zoraki gülümsemesi öfkesini baktırmaya yetmiyordu.

“Doğru bir karar vermişsiniz.” Onun aksine benim gülümsemem gerçekti. “Aile şirketi olma yolunda ilerleriz.” Alay eder tavrım karşısında susuyor olması beklediğinin aksi ile karşılaştığını gösteriyordu.

“Teşekkür ederim Deren Hanım artık buradayım eşimin yanında.” Bastırarak yinelediği cümlenin umurumda olmadığını söylemek isterdim ama kendisi yaşayarak görmeyi tercih etti.

Görmek istemediğim, konuşmak istemediğim insanlarla aynı yerde çalışıyor olmak benim hatamdı. İnadım yüzünden Uraz’la çalışmayı kabul etmiş ona sadece geçmiş bir hata olarak kaldığını göstermek istemiştim oysa.

Kader biz planlar yaparken kendi oyununu kurmuştu. Çok sarsıntılar yaşadım, çok badireler atlattım. Bitti! vazgeçtim dediğim an Dinçer çıktı karşıma. Küllerimden yeniden doğdum ve şimdi karşılaştım manzara geçmişten atılan taşlardan başka bir şey değildi. Zor olacaktı sınavım belki de ama emin olduğum tek bir şey var. Bu oyunun kazananı ben olacağım.

“Uraz Bey zemin katta boş olan odayı Beyza Hanım için hazırlatabilirsiniz. Bu sürede isterseniz sizin odanızı kullanır.” Yüzündeki ifade memnuniyetsizce olsa da söz hakkı ben de olduğunu bilmesi gerekliydi.

Keyiflerini kaçırmış olmanın verdiği mutlulukla cevap vermelerini beklemeden dışarı çıktım.

“Neden gülüyorsun!” kahkaha atmamak için kendini zor tuttuğu her halinden belli olan Dinçer bunu gizlemekten de çekinmiyordu.

“Bu hayatta isteyeceğim son şey seninle düşman olmak olurdu galiba.” Söyledikleri karşında bende gülmeden duramadım. Oysa kötü bir şey yapmamıştım savaşı başlatan da ben değildim.

“Savaşta da aşkta da her şey mübahtır tatlım. Görüşürüz.” Göz kırpmayı ihmal etmeden saçlarımı geriye doğru savurup yanında geçerek odama gittim.

Kendi kendime konuşma modum çoktan aktif olmuştu. Belki de büyük bir hatanın içerisindeyim. Bulunduğum konum olmaman gereken yerdi. Ama burası benimdi ve onlar yeniden benim hayatıma dahil olmuşlardı.

Masamda imzalanmayı bekleyen dosyalarla boğuşmaya başlamıştım. Kendime öfkem giderek artıyordu. Bazen şeytana uyarak her şeyi bir kalemde silip Trabzon’a dönme fikri çok cazip geliyordu. Yankılanan telefon sesi kasvetten kurtulmama sebep oldu.

“Efendim canım.” Aylar önce Arsen’in telefonuyla değişen hayatım sonrasında hala telefonunu tereddütle açmaktan kendimi alıkoyamıyordum.

“Nasılsın ablacımmm.” Neşeli gelen sesi içimi rahatlatmış olsa da tedirginliğime engel olamıyordum.

“İyim canım teşekkür ederim. Sen nasılsın, umarım kötü bir şey yoktur.” Sormadan da duramamıştım.

“Hayır. Güzel haber düğün tarihini belirledik. Haber vermek istedim.” Düğünden sonra ortaklığa son vermeyi düşündüğümden bu benim için çifte mutluluk demekti. Dolaylı olarak aile görüşmelerinde bir arada olmak zorunda kalacaktık ama gereksiz inatla bu oyuna daha fazla devam etmenin de anlamı yoktu.

“Çok sevindim, çok mutlu olun. Ne zaman için karar verdiniz?” ne kadar erken o kadar iyiydi benim için.

“On yedi Ekim. İki ay hazırlıklar için yeterli bir süre olur diye düşündük.” Daha kötü ne olabilir dediğim her gün daha kötü ne olacağını görmek artık isyan sebebi olabilirdi.

“Söylediğin tarihin kararını senin vermediğini anlayabiliyorum Arsen! Bilmeni isterim ki eğer o tarihte yaparsanız düğününüze asla katılmayacağım. Toplantım var şimdi kapatmam lazım sen düşün ve kararını ver.” Cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım.

Bu kadarı olmamalıydı, fazlaydı bir bir çaldığı hayallerime dolaydı yoldan herkesi planlarına alet etmesi adil değildi. Öfkeyle kalktım masamdan hesap sormalı mıydım? Sinirle volta atmaya başladım odanın içerisinde doğru kararlar vermem gerekiyordu. Yapmaya istediği kendini hatırlatmaktı. Bu fırsatı ona vermeyecektim madem oyun oynamak istiyor oynayalım bakalım.

Loading...
0%