Yeni Üyelik
23.
Bölüm

İki Deli Aşık

@gevezeyazar


İstanbul’un sıcak günlerinden biriydi ve yaz benim mevsimimdi. Kalbim de bahar mevsimde yaz daha ne istenebilir ki hayattan. Odama yansıyan güneş ışıklarıyla gözümü açtım güzel bir duş aldıktan sonra hazırlandım. Bugün seçtiğim renk beyazdı kalın aslıları ve diz altında biten elbisemle hafif bir makyaj ve saçlarımı tepeden toplamış, sade ve şıklık içerisinde hazırdım.


“Günaydın güzelim aynı yerde seni bekliyor olacağım.” Her kadın özeldir ama özel olduğunu hissetmek daha güzeldir.

 

Otele vardığımda tam da söylediği gibi aynı yerde beni bekliyordu. Her gördüğümde ilk defa görüyor gibi heyecanlanmam normal mi? Kendine has tarzıyla oldukça iddialı görüntüsü ve dik duruşuna hayran olamamak elde değildi. Dizginlemeye çalıştığım heyecanımla ağır ağır yaklaştım yanına.

 

“Günaydın yakışıklım.” Aitlik eki kullandığımızda ne güzel anlam değişikliği oluyor kelimelerde. Benimsin demenin en anlamlı hali gibi. Sol yanağında oluşan gamzesinin çukurunda kaybolmam hiç de adil değil.

 

İki ortak olarak otele gelmemizde hiçbir sorun olmasa da iş yeri ciddi bir müessesedir. Uzak kalmak zor olsa da bunu başarıyorduk. Asansörlerin olduğu yöne yaklaşıp bindik. Kimsenin olmaması güzel bir şans. Sarıldığında tüm bedenimin heyecanla titremesi titreşim tanımına bile aykırı. Renklerimiz çoktan karışmıştı birbirine kokular da karışınca tarifi kalmıyordu aşkın. Odalarımızın olduğu kata geldiğimiz de bedenlerimiz ayrılsa da ruhumuz dans ediyordu hala.

 

“İyi çalışmalar Dinçer Bey.” Omzuma gelen saçlarımı geriye doğru savurduktan sonra göz kırpmayı da ihmal etmeden ayrıldım yanından. Biriken işlerimi toparlamak, her ay düzenli olarak yaptığımız toplantı hazırlıklarını yapmak için oldukça az vaktim vardı. Ama aklım işten çok aşktaydı son zamanlar da.

 

Dosyaların arasına gömülmüş planlar yapmaya devam ediyordum. Kapı tıklatıldığında gel diye seslendim. Kafamı dosyadan kaldırmamıştım ama gelen odunsu koku kime ait olduğunu belli edecek kadar kesin ve ona aitti.

 

“Buyurun Dinçer Bey bir sorun mu var?” yıllar geçmişti belki ama aşkı tamamlayan cilvelerim hala bende yaşıyordu.

 

“Sadece sorun olunca mı yanınıza geliyorum Deren Hanım.” Benim silahımla beni vuruyor olması adil miydi?

 

“Yoooo, özlediğin için de gelebilirsin ortağım buyurmaz mısınız?” yerimden kalktım oturması için koltukları işaret ederken beklemediğim hareketiyle kavuştu bedenim bedenine sımsıkı kavradı.

 

“Yanımdayken bile özlüyorum seni, odalarımızı birleştirsek olmaz mı?” masum çıkan sesi bir etkilemedi değil.

 

“Oldu dizinin dibinde de oturayım ara da bir de kahve yaparım sana.” Sinirlendiğimi anladığından susturma yöntemini başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Boynumdan öptüğünde tüm hücrelerim dans etti sanki.

 

“Kokunda yaşlanacaksam neden olmasın.” Muzipçe gülümsedi mest olmuş halim yüzümden belliydi muhtemelen.

 

“Akşam yemeğinde görüşürüz sevgilim.” Diyerek çıktı odadan. Öptüğü yer de gezindi parmaklarım, kelimesinde takılı kaldı aklım. Ne garip değil mi masumane bir öpücük, alışılmış bir kelime karşısında mest olmuş olmak. Toprağın suya hasret kaldı gibi hasrettim aşka. Hasretimi son bulduran adama da eyvallah.

 

Aval aval baka kalmıştım arkasından. Kapı tekrar tıklandığında kendime gelebilmiştim. Uraz yoktu son zamanlarda onun yapması gereken işler de bana kalıyordu. “Uraz Bey’in organizasyon için görüşeceği beyler geldi, ne yapmamı istersiniz?” diye sordu daha önce tanımadığım kadın asistanıydı muhtemelen.

 

“Toplantı odasına alabilirsiniz bende birazdan geliyorum.” Diyerek kurtarıcıma yöneldim. Sonuçta iadeyi ziyaret şanımızdandır. Kapıyı tıklattım gel demesine beklemeden içeriye girdim.

 

“Bir sorun mu var Deren Hanım” çiftler birbirine benzer ama bu kadarı da fazla. Taş altında kalırım laf altında kalmam sonuçta.

 

“Hayır birkaç tane yakışıklı beyefendi gelmiş toplantı yapacaktık da onu haber vermek istedim.” Savaşta da aşkta da her şey mübahtır. Tam arkamı döndüm çıkacakken beklediğim ses geldi.

 

“Bende ne zaman gelecekler diye bekliyordum.” Haberi dahi olmadığından eminim ama şu an bunu kanıtlayamam. Hızlı adımlarla takip etti. Tam kapıyı açacakken bende hızlı davranıp kapıyı açtı eliyle geçmem için işaret etti. Kim olduklarını bilmediğim için yakışıklı olduğunu söylediğim adam yalanımın hakkını verecek kadar iyi görünüyordu. Kazdığım kuyuya düşmekte bana yakışırdı herhalde yanında iki tane oldukça cesur giydikleri kıyafetle rahatça oturan sarışın kadınlar da benim sürprizim oldu.

 

“Hoş geldiniz. Deren Sancaktar.” Diyerek giriş yaptığım konuşmada bana değil Dinçer’e bakan gözler gözümden kaçmasa da elini uzatan beyefendi yönümü değiştirmişti.

 

Otelde verdiğimiz davetleri artık ekiple yapma kararı aldığımız için gelen teklif talebimizi karşılayacak yöndeydi. Tüm detaylar konuşulup sohbetler edilse de ortamdaki buz kesmiş hava hala devam ediyordu. Bir daha ki toplantıda bütün fikirleri netleştiririz diyerek hızlı bir şekilde ayağa kalktı Dinçer. Adının Kaan olduğunu öğrendiğim bey efendi bu anı bekliyormuş gibi yerinden kalkarak bana döndüğünde. Öldürücü bakışları üzerimde hissettim. Tavrı benim de hoşuma gitmese de kıskançlık insanı zinde tutar.

 

“Katkılarınız için çok teşekkür ederim Deren Hanım.” Elini tekrar uzattığında benden önce davrandı ve uzanan eli tuttu. Israrına devam eden Kaan Bey “sizi daha önce görmüş olabilir miyim?” görseydim dahi görmek istemeyeceğim tavırları beni de rahatsız etmeye başlamıştı.

 

“Sanmıyorum Kaan Bey sizi hatırlamıyorum.” Sözlerime devam etmeden toplantıyı keskin bitirişiyle anlaşma sağlanamayacağını belli eden kahramanım oldu.

 

“Hatırlamaya çalıştığınız her anı unutabilirsin Kaan. Bir daha görüşmemek üzere size başarılar.” Gözlerinden ateş çıksa da beyefendi kişiliği ve çalışma ortamında olmamız daha ilerisini yapmasına engel oluyordu. Ne olduğunu anlamadığım son hareketiyle elimi tutuğunda hızla odadan çıktık. İş arkadaşlarımızın bu durumu görmesi beni rahatsız etse de onun umurunda değildi. “Hande Hanım terasa iki kahve yollar mısınız?” kahvelerimizi söylemeyi ihmal etmeden terasa doğru yöneldik.

 

Bulunmuş olduğum durum içten içe hoşuma gitse de bunu belli etmemeliydim. Elimi çekmek için hareketlendiğimde mümkünmüş gibi daha da sıkı sardı. Gereksiz bir çabanın içinde olduğumu anlayınca anın keyfini çıkarmadan olmazdı. İki elimle zor açtığım sürgülü kapıyı tek eliyle kolaylıkla açması sinirini belli edecek derecedeydi.

 

Keyifle koltuklara geçip arkama yaslandım. “Yakışıyor mu size Dinçer Bey iş yerinde olduğumuzu unutuyorsunuz.” Alaylı tavrım sinirine sinir katarken benim keyfim oldukça yerindeydi.

 

“Farkındayım ve bu yüzden bu kadar sakinim.” Söylediklerin de ciddi olduğunu düşünmek bu kez de benim keyfimi kaçırmıştı. Kıskanılmayı her kadın ister hastalık boyutunda olmadığı sürece. Güvensizlikten oluşan kıskançlıklara boyun eğeceğimi düşünmesi beni yerle bir edebilirdi.

 

“Dışarda olsaydık kavga mı edecektin!” anlık öfkeyle yerimden kalktım gitmek için kapıya doğru yöneldim. Alacağım cevaptan memnun olmayacağımı düşündüğümden bunu duymaya hazır hissetmedim kendimi.

 

“Hayır dışarda olsaydık sana asılmaya yeltenmezdi. Çünkü elin elimde, gözlerim gözlerinde olurdu.” Keyif sırası ondaydı artık koltuğa oturmuş keyifle kahvesini yudumlamaya başlamıştı bile.

 

“Sekizde seni alırım bebeğim bekletme beni.” Şaşırmış bakışlarla bakmaya devam ederken bende odama doğru yol aldım.

 

Aşk, kelimeden çok cümle olmuştu artık bizim için. Tüm duygularımız bir olmuş karışmıştı birbirine sevmek güzeldi. Goethe dediği gibi “aşk imkânsız birçok şeyi mümkün kılar.” Mümkün kılmıştı artık her hücremde hissettiğim heyecan aştan başka bir şey olamazdı.

 

Bu bir düşüş mü bilmiyorum ama aşka düştüm.

 

 

Loading...
0%