@gevezeyazar
|
Huzurla uyuduğum evimde zorla uyandırılmak beni sinir ediyor olsa da bu gün farklıydı. En değerlimiz nişanlanıyordu. Banyoya girdim güzel bir duş aldıktan sonra üzerime rahat bir şeyler giyerek kahvaltı masasına geçtim. Bol kahkahalı yaptığımız kahvaltı da heyecanımızı da paylaşıyorduk. Kahvaltıdan sonra kuaföre giderek gri tonlarında makyaj yaptırmış saçlarımı hafif dalgalandırmıştım. Sonra tekrar eve döndüm zamanım vardı ve evde hazırlanacaktım. Herkes kuaförde olduğu için evde kimse yoktu. Asla vazgeçemeyeceğim kahvemi hazırlayıp keyfini sürdüm. Teyzemin evinde toplanacak sonra kız evine gidecek ve konvoy halinde nişanın yapılacağı mekana geçecektik. Düğüne benzeyen nişanı bu kadar abartmaya gerek var mıydı? Kim ne istiyorsa nasıl istiyorsa öyle yapabilirdi. Üzerimi değiştirmek için odama geçtim. Kayık yaka bir elbise tercih etmiştim dizimin üzerinde yırtmacı olan uzun bir elbise. Zarif bir kolye ucunda yarım bir kardelen figürü. Ve tabi ki her zaman olduğu gibi yine simsiyahtı. Akrabalar gelmeye başlamış sayamadığım kadar çok araba toplanmış herkes heyecanla yola çıkmayı bekliyordu. İçeriye girdiğimde ışıl ışıl parlayan güzel kadınlar ve takım elbiseli asil duruşlu erkekler. Dikkatimi çeken tek kadın annem mavişim zarifliğine duruşuna hayran olduğum kadın. Göz göze geldiğimizde hissetmiştim kızınında böyle bir günü olmasını çok istiyordu. Artık hazırdık yola çıktık ve kız evine doğru ilerledik. Varmak üzere olduğumuz da sesler yükselmeye başladı önce korna sesleri inletti sokakları sonra davul zurna derken tüm sesler bir birine karıştı. Hiç susmayan seslerle nişan mekanına ilerledik. Düğünden farksız bir ortam olmuştu herkes halinden memnundu. Çiftimiz arka tarafta bulunun kapıdan dinlenmek için onlar için ayrılan odaya geçtiler. Biz de girişe doğru ilerledik. Sahra ve Feza önceden gelmiş bize ayrılan masa da oturmuşlardı. Her zaman olduğu gibi beni yalnız bırakmadılar. Yan yana durmak ikisi içinde çok zor olsa da benim için buna razı geliyorlardı. Sahra ailesi istemediği için Feza’dan ayrılmak zorunda kalmış olsa da sevgileri hala devam ediyordu. Gerçek aşk bir gün mutlaka kazanır. Mekan artık dolmuş herkes heyecanla bekliyordu. İlk dans müziğinin çalmasıyla çiftimiz sahneye geldi volkanlar, konfetilerle harika bir giriş yaptılar. Dikkatimi çeken bir diğer konu da Uraz’ı sadece girişte görmüştüm ve sonra ortadan kaybolmuştu sanki. Aslında bu beni biraz da rahatlatıyordu. Dans bitmek üzereyken ikinci dansta çiftimizi yalnız bırakmıyoruz tüm çiftleri dansa davet ediyoruz anonsu verildi ve duyduğum şarkı sinirlenmeme sebep olsa da bunu asla belli etmemeliydim. “Müzeyyen Senar~Fikrimin İnce Gülü” Bu bizim şarkılarımızdan biriydi ve nişan için uygun olması bile tartışma konusuydu. Sinirden kendi kendime konuşmaya başlamıştım. “Bilerek yapıyorsun ama ben bunu senin yanına bırakmam sen görürsün adi, pislik” kendi kendime saydırmaya devam ederken Simay’ın koluma vurmasıyla sıçradım. “Ne oluyor be” dedim şaşkın şaşkın. “Böyle bir günde dans etmeyecek misin” dediğinde ona hak vermiş ve hemen ayağa kalktım. Feza’ya elimi uzattığım da bana eşlik etti ve dans etmeye başladık. Galiba şu an ikimizde istediğimiz yerde değiliz. Zordu mecburiyetler bu gün bir kez daha fark ettim. Ait olmak istediğin yere ait olamamak insanı yerle bir ediyordu. Dans bittmesiyle oyun havalarına gecildi. Masaya dönerken Uraz’ın köşeden bizi izlediğini fark ettim. Alaylı bir gülümse belirdi yüzümde göz göze geldiğimizde çünkü ben bu yaptığın karşılığını çok güzel verecektim. Bir kaç oyun havası oynandıktan sonra artık ödeşme vakti gelmişti. Müzisyenlerin olduğu tarafa yöneldim. Sevdiğiniz insan bile olsa zaaflarınızdan asla bahsetmeyin çünkü bir gün yabancı olma ihtimaliniz var ve bunu kullanır. Tıpkı birazdan benim yapacağım gibi. Şarkı bitti bir dakikalık bir sessizlik oluştu alanın boşalmasını bekliyor olmalıydı. Ve o an “Kolbastı”. Bir Trabzonlu olarak ve çocukluğumdan beri oynadığımdan iddalı olduğum oyun. Gelen sesle ayağa kalktım Uraz’a baktım göz kırptım ve saçlarımı arkaya doğru attım. Uzakta olmasına rağmen yüzünün kızardığını öfkeli bakışlarından hissediyordum. Hareketli bir oyun olduğu için sevmezdi ve oynamama izin vermezdi. Ama şimdi tek kelime etmeye hakkı yoktu. Büyük ihtimalle kendine küfürler ediyor yaptığından pişmanlık duyuyordu. Artık bilmeliydi bana zarar vermesine izin vermeyecektim ne yaparsa iki katını ben ona yapacaktım. Aymira, Aysima, Simay, Feza, eniştelerim ve diğer genç arkadaşlarla bir halka oluşturmuş ortada oynayan iki kişiyi alkışlıyorduk. Yorulup kenara geçtiklerinde ortaya geçtim ve damat bey sizi bekliyorum diye bağırdım. Arsen karşıma geçtiğinde sanki katıldığım yarışmada birinci olmanın galibiyetini yaşamanın mutluluğuyla deli gibi oynamaya başladım. Oynadıkça nefes almakta zorluk çekmeye başlasam da kendimi durduramıyordum. Sanki yılların yorgunluğunu atıyor içimde ki kırgınlık yok oluyordu. Dakikalar süren oyunumuz artık bitmişti. Sonra vazgeçilmez diğer oyunumuz horon başlatıldı. Uzun süreceği bildiğimden biraz dinlenmek için bulduğum ilk sandalyeye oturdum. Oynayanları izlerken duyduğum sesle irkildim. Uraz yanıma oturdu kulağıma yaklaştı “hala çok güzel oynuyorsun”. “Sen beni bir de Horonda gör”. Hemen halkaya katıldım oynamaya başladım. Oynamayı çok sevsemde bu gün farklıydı çünkü inadımdan oynuyor olmamın etkisiyle kendimi ritme fazla kaptırıyordum. Sonunda oyunlar bitmiş ve artık yüzük kesme anına geçilmişti. Arsen ve Sahra onlar için hazırlanan köşeye geçtiler yüzük merasimi başladı. Yüzükleri takmak için büyüklerden birini davet etmelerini bekliyordum ki ismimin söylenmesiyle ani bir şok yaşadım. Teyzemele göz göze geldiğimde eliyle git işareti yapmasıyla sahneye doğru ilerledim. Arsen’e dayım yapsa daha iyi olur dediğimde “Ben onlarla konuştum kimse için bir sakınca yok hepsi biliyor”. Sonra Uraz beyi sahneye davet ettiler bir abi olarak ona düşmüştü bu görev. Belliydi bilinçli yapıldığı elbette bir karşılığı olacaktı. Yüzükleri taktıktan sonra tebrik edip kenara doğru çekilmeye yeltendim ki “Makas kesmiyor Derin Hanım” kesinlikle bilerek ve isteyerek yapıyordu adımın yanlış söylenmesinden nefret ettiğimi iyi biliyordu. “Deren! Uraz Bey Deren! Adını yanlış söylediğine mi sinirleneyim makas kesmiyor demesine mi karar vermezken Arsen beni kurtarmış adetler yerini bulmuştu. Yüzükler takıldı pasta kesildi ve yeniden dans etmeye başladır. Artık sıkılmaya başlamıştım gerek var mıydı tüm bunlara düğünde aynısını yapacaktık zaten. Neredeyse tüm çiftler dans ediyordu. Uraz evliydi bunu biliyordum ama eşini hiç görmedim ve böyle bir günde olmasını bekledim ama yine yoktu. Beni de ilgilendirmezdi yan yana gördüğümde nasıl hissederim hayalini bile düşünmekten hep kaçtım. Oyunlar oynanmaya devam ediyordu bu sürede gidenler oluyordu. Bir kenarda oturmuş etrafı seyrederken Uraz’ın bakışlarına takıldı kaldım. On dört yıl önce denk geldiğimiz bakışlar yerini kırgınlığa bırakmıştı. Acı veriyorsa geçmiş geçmemiş derdim hep ama bu gün farklıydı geçsin istiyordum artık. Kalmamalıydı ondan geriye hiç bir şey evlendiği gün öldürmüştüm ben onu kalbimde. İhanet edemezdim kendime başkasına ait olan biri bana ait olmazdı düşünmek bile haramdı bana. Yıllarca çok mücadele ettim kendimle ve geçmişimle artık esir düşmeyecektim çaresizliğe. Kasım da aşk başkaydı derler ya benim için kasım soğuk bir sonbahardan başka bir şey değildi. O gün benim kalbim donmuştu ve bir daha ısınmadı. Artık müzik susmuş neredeyse herkes gitmişti. Toparlandım herkes veda ederek çıktım. Kimse benimle gelmeyeceği için rahatça uzaklaştım. Nişanda bittiğine göre artık geri dönme vaktiydi. |
0% |