Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Trabzon...

@gevezeyazar

Saatler nasıl geçti yol nasıl bitti anlamadan vardım memleketime. Hastanede olduklarını bildiğimden hemen yanlarına gittim. Soğuk bir hastane koridoru ufacık bir haber için diken üstünde bekleyen insanlar. Kimi annesini, kimi babasını, kimi kardeşini, kimi eşini bekliyor. Bekleyenin olması güzel de sevdiklerini ardında bırakmak kötü.

 

Sabah saatleriydi haber almak için doktorların vizitinin bitmesini bekliyorduk. Geldiğime sevinememişti annem. Deniz gözleri kıpkırmızı ışığı sönmüştü. Babama olan sevgim annemden mirastı bana. Acı dolu gözlerle devam ettik beklemeye. Bir süre sonra doktor geldi. Duymaya hazır olmadığımız, olamayacağımız sözler döküldü bir bir dilinden.

“Hastamızın yaşı dolayısıyla kalbi yavaş çalışıyor, ciğerleri makineye bağlı olmadan nefes alması artık mümkün değil. Böbrek fonksiyonlarını kaybediyor. Her şeye hazırlıklı olmalıyız.”

Arkasını döndü ve gitti. Üç gün devam eden bekleyişimizin sonunda kara haber tez yayıldı.

 

Son kez bir cenaze arasıyla geçti köyünün yollarından. Koydular tabutunu musalla taşının üzerine ardı sıra dizildiler. Son yolculuğuna uğurlamak ne acı dolu bir söz. “Haklarınızı helal ediyor musunuz?” nasıl etmeyelim kocaman sevgi dolu yüreği. Ettiler, son kez konuştu topluluk “Helal olsun.” Olsun dedem tüm haklar sana helal olsun.

Ölenle ölünseydi kimse kalmazdı galiba dünyada. Atılan her toprakta bir parçamız kayboldu sanki kapattılar anılarımızın üzerini. Ardında bıraktığı hikayesi nesilden nesile aktarılacak kadar mükemmeldi. Günler geçti acı hala aynıydı.

Gidişinin ardından iki ay geçmişti. Kavuşmuştu çok sevdiği eşine ardında bıraktıkları alışmaya çalışıyordu yokluğuna.

Ahh be Trabzon! Ne sende kalabiliyorum ne senden gidebiliyorum. Nereye gidersem gideyim yüreğimde hep memleket hasreti. Seni bu kadar güzel yapan içinde olan sevdiklerim. Kaybediyordum sevdiklerimi dedem yoktu artık. Yine bıraktım sevdiklerimi ardımda gittim…

 

Günler ardını kovalıyor zaman hızla geçmeye devam ediyordu. İhtiyacım olan her an da Dinçer yanımdaydı. İyi geliyordu yanında olması kapalı sandıklarda kenara koyduğum tüm duygularımı yeniden yaşatıyordu.

 

Kötü bir başlangıç yapmıştık ilk yemeğe gittiğimizde kara haberle sonlanmıştı. Sormak istediğim soruları soramamıştım cevapsız kalmıştı her şey. Varlığı mutlu ediyordu beni.

 

Yoğun geçen iş günlerimdeydik yine nefes almak için terasa çıkmış etrafı izliyordum. “Daldın gittin yine uzaklara.” Gelen sesle irkildim arkamı döndüğümde Dinçer beni izliyordu.

“Ne zamandır buradasın fark edemedim” anlam veremediğim hisler vardı gözlerinde çaresiz gibiydi sanki.

“Ben hep buradayım ama sen hiç fark edemiyorsun.” Kırgınlık vardı sesinde cevap vermedim ne diyeceğimi bilemedim. Öğrenmek istiyordum hislerini ama yüzleşmekten de korkuyordum. Devam etti sözlerine artık ona da ağır geliyor gibiydi haykırmak kurtulmak istiyordu sanki.

 

“Üç gün istiyorum senden Deren sana her şeyi anlatmak için sadece üç gün geçireceğimiz minik bir tatil.” Yapabilirdim bunu dinlemeliydim yaptığım hataları yapmayacaktım artık gerçeklerden kaçmayacaktım.

 

“Cuma günü yola çıkarız.” Yanından ayrıldım sonra eşyalarımı alıp eve gittim iki gün vardı daha gitmemize ama bu sürede de karşılaşmak istemiyordum. Evden çalışmaya devam ettim saatlerce oturup düşündüm hiçbir sonuca varamadım. Kimdi neden böyle davranıyordu onun için kimdim bilmiyordum.

 

O gün gelmişti artık küçük bir çanta hazırladım kendime Sapanca’da bir tatil köyüne gidecektik. Muhtemelen sevdiğimi biliyordu ve ona göre plan yapmıştı. Aradığında aşağıya indim arabadan inmiş beni bekliyordu. Gördüğüm de tebessüm etmeye çalışsa da kırgınlık vardı gözlerinde. İki saat sürecek yolculuğumuzda neredeyse hiç konuşamadık çünkü on dakika sonra uykuya teslim olmuştum farkında olamadan.

 

Dinçer Demirkan

 

Çocukluğum yıllardır hayaliyle yaşadığım kadın şimdi masum bir çocuk gibi yanımda uyuyor. Kararlıydım artık her şeyi bilmesini istiyordum onu ne kadar sevdiğimden haberi olmalıydı. Bir kere kaybetmiştim onu bir daha kaybetmeye niyetim yoktu. Bilmese de ben biliyordum mutluluklarına acılarına şahit olmuştum o görmese de ben biliyordum. Kalbinde ölen kelebekleri yeniden yaşatacaktım.

 

Deren Atasoy

 

Üzerimde beyaz bir elbise vardı dalgalı saçlarımla deniz kenarında koşuyordum çocuklar gibi eğleniyordum. Silah sesi duydum etrafta kimseler yoktu ama ses çok yakından geldi. Korkuyla etrafıma baktım kimse görünmüyordu bir ses daha, bana sıkılmıştı kurşun karnımda sızı vardı canım çok yanıyordu beyaz elbisem kırmızıya bulanmıştı. Uzakta yüzünü göremediğim biri belirdi korkma ben yanındayım, buradayım ses yakınlaşmaya başladı vurulmuştum acı çekiyordum yere düştüm ses çok yakındı.

 

 

Hayır diye haykırdığımda rüya olduğunu fark ettim arabadaydık kenara çekmiş beni izliyordu Dinçer. “Kâbus gördün korkma yanındayım.” Duyduğum ses onun sesiydi demek. Su uzattın da içtim. Hala titriyordum kabustu bu hem de çok kötü bir kâbus. Etrafa baktığımda geldiğimizi fark ettim ne çok uyumuştum.

 

Arabadan indik bize ayrılan odalara geçtik. Karşılıklı iki oda ayırtmıştı. Akşam yemeğine kadar dinlenmek için ayrıldık. Kendimi yatağa attım hislerim darmadağın olmuştu rüyanın etkisinden kurtulamamış gibiydim. Biraz dinlendikten sonra duş aldım akşam için rahat bir şeyler giyip hazırlandım. Odadan çıktığımda kapının önünde beni bekliyordu. Garipti hiç böyle görmemişim onu.

 

“Ben hazırım gidelim mi?” Cevap vermeden başıyla onayladı sadece beni ilerledik göl kenarındaki restoranda bizim için özenle hazırlattığı masaya geçtik. Biliyordum sipariş vermemize gerek yoktu bilirdi neyi sevdiğimi. Tahmin ettiğim gibi oldu sevdiğim yemeklerle donatıldı masamız. Daha fazla tutamadım kendimi sessizliği bozan ben oldum.

 

“Çok garipsin Dinçer neleri sevdiğimi neleri sevmediğimi her şeyi biliyor gibisin ama ben seninle ilgili hiçbir şeyi bilmiyorum.” Sitem ediyor gibiydi tavrım ama asıl olan merakımdı. Derin bir nefes aldı iç çekti sanki etrafına baktı sonra keskin bakışları beni buldu. Acı vardı gözlerinde bir o kadar da masumiyet.

 

“Sen bilmesen de ben hep vardım Deren doğum günlerinde, mezuniyetinde, yeğenlerinin doğumunda, ablanların düğünün de en mutlu günlerinde ve en acı günlerinde uzaktım sana sen beni görmedin ama ben sana hep yakındım benim kalbim sana aitti. Seni sevmeye başladığım da on iki yaşındaydın. Uzaktan sevdim seni ama artık yanında her anın da olmak istiyorum. Sevmiyorsun biliyorum ama sev beni Deren bir sen sev kimse sevmesin ama sen sev.” Şaşırmıştım hislerini tahmin edebiliyordum ama bunu beklemiyordum. Cevap veremedim çaresiz kaldım her şeye bir cevabı olan ben sustum söyleyecek kelime bulamadım.

 

“Bize bir şans ver kendimi sana anlatmama fırsat ver hemen karar vermek zorunda değilsin ama bize zaman ver lütfen.” Bunları duymayı beklemiyordum ne diyeceğimi bilemeden kalktım masadan sabah kahvaltıda görüşürüz yorgunum dedim ve yanından ayrıldım.

 

...

Loading...
0%