@gezegeninenguzelye
|
Okulda uzun bir günü geride bırakmış, öğrencilerimin yazdığı kompozisyonları okurken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Kapı zili çaldığında, saat akşamın geç saatleriydi. Kafamı kaldırıp, kimin olabileceğini düşünürken kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda, yine karşımdaki tanıdık yüzü görünce şaşırmadım desem yalan olur. Mert, bana içten bir gülümsemeyle baktı. “Rahatsız etmiyorum, değil mi?” diye sordu. “Hayır, tabi ki hayır,” dedim. İçeri buyur ettim, o ise kendini rahatça salona attı. İlk kez ünlü bir oyuncuyu evime misafir ediyormuş gibi hissettim, ama bu onunla geçirdiğim zamanlarda çoğunlukla unuttuğum bir şeydi. “Mert, merak ettim,” dedim sonunda, “Bunca tanınırlığın içinde, normal bir hayat sürmek zor olmuyor mu? Yani... bazen öğrencilerim bile televizyonda seni izlediklerinden bahsediyorlar.” Gülümseyerek başını salladı. “Bazen zor olabiliyor, ama her şey böyle anlar için değer. Normal biri olarak, seninle böyle oturup konuşabilmek, biraz olsun kendim gibi hissetmek hoşuma gidiyor.” O sırada masanın üzerindeki kompozisyonları fark etti ve eline aldı. “Bunlar ne?” diye sordu, kağıtların üzerindeki küçük yazıları inceleyerek. “Öğrencilerimin kompozisyonları,” dedim gülümseyerek. “Onların hayatını şekillendirmek, onları hayata hazırlamak... Bu iş benim için büyük bir sorumluluk ama aynı zamanda en büyük mutluluğum.” Kompozisyonları elinde tutarken bakışları yumuşadı. “İyi bir öğretmen olduğuna eminim, Ada,” dedi. “Çocuklara senin gibi biri rehberlik ediyorsa, iyi bir geleceğimiz var demektir.” Onun bu sözleri içimi ısıttı. Ünlü bir oyuncunun yanında olmak, çoğu insan için göz korkutucu bir şey gibi görünse de, Mert’in bu yanı beni rahatlatıyordu. Televizyondaki imajının ötesinde, aslında çok daha derin ve içten biri olduğunu fark ettim. Bir süre sessizce oturduk. Ardından, “Beni ekranlarda izlemek nasıl bir şey? Bazen zor olabiliyor mu?” diye sordu gülerek. O an, onunla ilgili hissettiklerimin karmaşık doğasını düşündüm. İzlediğim o karakterlerle gerçekte tanıdığım Mert aynı kişi değildi. Ama bu yanıyla da kendime daha yakın hissettim. “Bazen,” dedim, “Televizyonda seni izlerken, herkesin tanıdığı biriyle arkadaş olmanın nasıl bir his olduğunu sorguluyorum. Ama sonra... burada olduğun zaman, bu farklı biri değil de sen oluyorsun.” Bu sözlerimden sonra yüzünde hafif bir tebessüm belirdi. “Ada, seninle vakit geçirmek bana kendimi yeniden tanıma fırsatı veriyor. Sen, benim yanımdayken başka biri olmama gerek olmadığını hissettiriyorsun.” Bu sözler, tüm karmaşıklığına rağmen aramızda geçenleri sade bir biçimde tanımlıyordu. Belki ben sıradan bir sınıf öğretmeni, o ise milyonların tanıdığı bir oyuncuydu. Ama bu farklılık, bizi birbirimizden uzaklaştırmaktan çok daha fazla bağlamış gibiydi. O gece, uzun uzun sohbet ettik. İkimizin de bambaşka dünyalardan gelen insanlardan oluşmamıza rağmen, o sohbette bir araya geldik. İçimde, Mert’le paylaştığım her anın değerini daha çok anlamaya başlamıştım. Belki de birbirimize en çok ihtiyacımız olan bu sıradanlıktı. Normal hayatın içine dokunan bu küçük ama anlamlı anlardan. |
0% |