@girayinafyonsurubu
|
Başımı Emre'ye doğru çevirdim. Aynı şekilde oda kafasını bana doğru çevirdi. Emre kapıya gidip zorlamaya başladı. İlk defa bu halini görüyordum. Çok endişeliydi. Bense hemen telefonuma sarıldım. Ama ne malum ki -1 olduğu için sinyal çekmiyordu. "Emre telefonuna bak, sinyal çekiyo mu sende?" diye sordum. "Telefonumun şarjı yok" diye mırıldandı. Bakışların Efe'ye döndü. Efe "Telefonum Ege de." dedi. "Off ne yapıcaz?" diye sordum. Efe "Bizim ders bedendi. Ders başlayana kadar beklicez artık." dedi. Sıkıntıyla ofladım. Emre'nin ise alnından terler akıyordu. Zaten dağınık olan kömür karası saçları iyice dağılmış hatta ıslanmıştı. Gözlerinde ise endişe vardı. Kapıyı zorlamayı bırakıp gidip duvarın dibine oturdu. Dizlerini bükük kafasını büktüğu dizlerinin üzerine koydu. Sık sık nefes alıp veriyordu. Klostrofobisi vardı. Gidip yanına oturdum. "Emre iyi misin?" diye sordum. Nefes nefese "İ-iyim" dedi ama iyi olmadığı her halinden anlaşılıyordu. "Klostrofobin mi var?" diye sordum. Evet anlamında kafasını salladı. "Tamam sakin ol." dedim. Şuan en iyi yapabileceğim şey en azından bişeyler içmesi olabileceği düşündüm ve kahvemi ona verdim. Hiç itiraz etmeden aldı ve biraz soğuyan kahvemi tek dikişte içti ardından yüzünü buruşturdu. Efe ise sıkıntıyla volta atıyordu. Efe gelip Emre'nin diğer yanına oturdu. "Emre, çok özür dilerim kardeşim. Çok özür dilerim" dedi. Emre ise konuşamaycak duruma gelmişti. Telefonumdan saate baktım. Dersin başlamasına 15 dakika vardı. "Emre biraz daha dayan lütfen. Bak 15 dakika var." dedim. Soğuk soğuk terliyordu. Biz niye buraya gelmiştik ki zaten. Ne güzel kantinde konuşacaktık işte. Emre'nin artık gözleri kayıyordu. Omuzlarından tutup sarstım onu belki yaptığım yanlıştı ama umursamadım. "Emre şimdi beni dinliyosun tamam mı?" dedim. Kafasını varla yok arası salladı. Dizilerden gördüğüm kadarıyla bu metin oluşturdum kafamda. "Bak şimdi, deniz kenarında olduğunu hayal et, sen ve ben kumsalda oturmuş dalga seslerini dinliyoruz. Duyuyor musun dalga seslerini?" diye sordum. Kafa salladı. Başı artık omzuma düşmüştü. Saçlarını okşamaya başladım. "Gökten martılar geçiyor. Sonra yere konuyorlar. Biz onlara simit veriyoruz. Bak duydun mu martıların sesini?" "Evet" diye varla yok arası mırıldandı. "Sonra martılar geri havalanıyor daha sonra bu martı senin kafana kakasını yapıyor" dedim. O halinde bile kaşlarını çattı. "Ne?" dedi en azından biraz daha rahatlamıştı. "Neden b-benim kafama kaka- kakasını yapıyor?" diye sordu. "Aman ne bileyim ben. Aklıma bişey gelmedi uydurdum öyle." dedim. Bişey demedi. Sonrasında ise ne ara ayaklandığını bilmediğim Efe kapıya vurmaya ve bağırmaya başladı. "Buradayız hocam" dedi. ... Nihayet kurtulmuştuk. Allah'tan hoca da yedek anahtar vardı da kapıyı açabilmişti. Ancak Emre, ben her ne yapsamda bayılmıştı. Ardından beden hocamız bizi revire yönlendirdi Emre için. Revir kontrol ettiğinde her zamanki gibi bişey yok biraz dinlensin geçer, uyanır diyip gönderince ben müdüre gitmiştim. Müdür bugünlük üçümüze izin vermişti ve Emre'yi hastaneye götürmemizi söylemişti. Bizi de onun başına dikmişti. Hastanede koridorunda koltukta oturuyordum. Emre'yi bi odaya alıp serum bağlamışlardı niye olduğunu bende bilmiyordum. Odanın kapısı açıldığında içeriden Efe çıktı. "Emre uyandı, seni görmek istiyor" dedi ve yanımdaki koltuğa oturdu. Omzuna dokundum "Sen iyi misin?" diye sordum. Kafasını iki yana salladı. "Kardeşim dediğim kişiyi bu duruma benim düşürmem çok canımı yakıyor." dedi. "İyi de isteyerek yapmadın ki Efe. Bunu bende yapabilirdim, Emre kendiside yapabilirdi. Hem Emrede iyi şimdi. Merak etme kesin 9 canlıdır o cins şey" dedim. Sonda da yüzümü buruşturmuştum. Dediğime güldü. Dudaklarında küçük bi tebessüm kaldı. "Teşekkür ederim. Herşey için." dedi ve eliyle kapıyı gösterdi. "Hadi Emre seni bekliyor." Kafamı sallayıp ayağa kalktım ve kapıya gittim. Kulpunu aşağıya indirip içeriye girdim. Girdiğimde Emre dikleşmeye çalışıyordu. "İki dakika bi yerinde dur. Bi çağır bizi ya" diye söylendim ve yanına gidip arkasına yastıkları koyup dikleşmesini sağladım. Dudaklarını ıslattı. "Şey" dedi. "Teşekkür ederim. Herşey için" "Rica ederim" diye mırıldandım. "Her ne kadar seni sevmesemde işte. Ölürsen başıma kalırdın. Mecburiyet." "Tabi" dedi hemen. "Mecburiyet işte" Kafa salladım. Bana döndü "Saçma bişey söyledim mi? Bu ara kafama kuş sıçmıştı sanki?" diye sordu. Bu sorusu karşısında güldüm. "Oldu öyle bişey. Ama ben uydurdum ilk. Seni ayık tutmaya çalışırken" dedim. "Sana çok zorluk çıkardım mı?" diye sordu mahçup bi tonda. Utanmış mıydı o? "Yok." dedim yok bi sesle. "Bişey yapmadım ki. Sadece seni ayık tutmaya çalıştım ama sen sonda bayıldın" Gülerek kafa salladı."Neden bu kadar nefret ediyorsun benden, bizden?" diye sordu. Gerçeği hemen paylaşamazdım. Erkek kardeşim, eski okulunda akran zorbalığı görmüştü ve bu onda travma kalmıştı. Eskiden çokça arkadaşı varken şimdi 1-2 tane ya vardı ya yoktu. Bu yüzden zorbalardan nefret ediyordum. Duraksadım. Şu şişesinin olduğu masaya gidip şişeyi aldım ve iki bardağa doldurdum. Bardakları elime alıp birini ona verdim. Diğerini ise kendim içtim. Suyu tek dikişte bitirdikten sonra konuştum. "Genel. İnsanların üzülmesini sevmem. Ama beni üzeni üzerim." dedim. "Yaptıkların hep çelişir mi?" diye sordu. "Ne gibi?" "Teklifimi kabul etmen gibi" dedi. "Sana kabul ettiğimi ve reddettiğimi söylememiştim." dedim. "Kabul edeceğini gözlerinden okunuyordu." dedi. "Ne o zorbalıktan insan sarraflığına mı atandın?" diye sordum. Göz devirdi bu dediğime. "Zorba değilim" dedi. Geçiştirerek kafa salladım. "Gerçekten. Sadece kötü olanlara olması gerektiği gibi davranıyorum" dedi. "Ya" diyerek ona doğru döndüm. "Ne mesela kötülükleri?" diye sordum. "Orta okul kızına ufak tecavüzler. Hırsızlar. Kendinden küçüklerle dalga geçenler. Kısacası gerçek zorbalar." dedi. Beklemiyordum böyle bişeyi ama bu bana yaptığı şeyleri yok saymıyordu. "Bana yaptıkların peki?" diye sordum. Afalladı. "Sana yapılanlar hakkında gerçekten bişey bilmiyorum" dedi. Sesi kısık çıkmıştı ve bana bakmıyordu. Örtünün üstünde oynadığı ellerine bakıyordu. "Yalan söyleme" dedim tok bi sesle. "Yemekleri başımdan aşağıda dökerken oradaydın. Kahve olayını bildiğine o kadar eminimki senden habersiz arkadaşların bişey yapmaz, yapamazlar." dedim ve devam ettim. "Çarptığım kişi Selindi. Özür dilememe rağmen 1 hafta boyunca her gün su şişeleriyle beni ıslattılar. Daha sonrasında hasta oldum ve sözlüleri kaçırdım. Kaç sözlüme sıfır girildi biliyor musun?" dedim. Cevap alamayınca "Keşke bencil biri olmasaydın. Biraz da çevrendekileri düşünseydin" dedim. Sonrasında hemşire geldi. Serumu çıkardı ve Emre'nin taburcu olduğunu söyledi. Dışarıya çıkıp Efe'nin arabasının oraya geldik. Beni evime bırakmayı teklif ettiler. Hiç uzatmadan kabul ettim. Bi de otobüs kaldıramazdım Emre nezaket gösterip yolcu koltuğuna benim oturmamı söylemişti. Kabul edip yolcu koltuğuna binmiştim. Yol boyunca dikiz aynasında bi kaç kere Emreyle göz göze gelmiştik. İkimizde inadına birbirimize bakıyorduk, bakışlarımızı kaçırmıyorduk. Evimin önüne geldiğimizde arabadan indim arkamdan Emre'nin "Görüşürüz deniz kızı" dediğini duydum. Duraksayıp arkamı döndüm ve onlara el sallayıp öyle girdim eve. Kapıyı kapatıp derin bi nefes verdim. __________ Kestikk Günün 7. Bölümünü atıyorum. Bende şoktayım. Nasıl buldunuz. Umarım beğenirsiniz. Oy atarsanız ve düşüncelerinizi belirtirseniz sevinirim. Kendinize iyi bakın. Sizi seviyorum. Bayy. |
0% |