Yeni Üyelik
24.
Bölüm

22. Bölüm

@girayinafyonsurubu

2 yıl sonra.

Şuan Çakırla birlikte Trabzonda yayladaydık. El ele tutuşmuş temiz hava almak için yürüyorduk. 2 yıldır sevgiliydik. Hiç gitmemişti benden. Güzel bi şekilde evi döşemiştik ve birlikte yaşamaya başlamıştık.

Çakırla ilerlerken birden ona merak ettiğim bi soruyu sordum.

"Yeşillim, ben solucan olsam beni gene sever miydin?"

İlk önce bı kahkaha patlattı. "Sarışınım, sen solucan olsan seni nerden bulayım?" Dedi.

"Yani sevmez miydin beni?"

"Sarışınım sen iyi misin?"

"İyiyimdim ama sayende şuan çok kötüyüm"

Elini bırakıp kollarımı göğsümün altında birleştirdim. Ben hızlı hızlı ilerlemeye başladım. Arkamdan gülerek geldi ve kolumu tutup beni kendine çevirdi. Dudaklarıma bi öpücük kondurdu.

"Açelyam, sarışınım seni her ne olursan ol seni yinede onca şey arasından bulur yine severdim. Sen benim bu dünyadaki en değerli şeyimsin bı tanem benim. " dedi ve tek dizinin üstüne çöktü.

Hadi canım düşündüğüm şeyi mi yapacak?

"Açelyam, sana olan aşkımı her ne kadar herkes bilse de bi de kağıda dökmek istiyorum. Benimle evlenir misin sarışınım?" diye sordu gür bı sesle.

Tabi bunu duyan ben balıklama atladım. "EVET. Yüzlerce kez evet. Milyonlarca kez evet." diye bağırdım.

Eğer biraz daha bekleseydi ben evlenme teklifi edecektim vallahi.

...

Nişan günü...

Evet pek sevgili dostlarım bugün nişanım vardı. Heyecanlı mıydım. Hayır. Ama benden daha heyecanlı olanlar vardı. 1 annem 2 Sinem. Sabhtan beri ordan oraya koşturuyolardı.

Toz pembe kısa elbisemi giydim ve sarı saçlarını tepeden sımsıkı bi at kuyruğu yaptım. Beklemeye başladık.

...

Kapı zili çalmıştı. Hemen kapıya koymuştum. Arkamdan Karan abim " Az yavaş ol, hevesli zannedenler" adlı konuşmasını yapıyordu. "Hevesliyim zaten" dedim ve devam ettim. "Ama sadece Çakır'a." dedim ve 32 diş sırıttım.

Kapıyı açtıktan sonra ufak bi selamlaşma merasimi oldu. Çakır'ın babası olmadığı için annesinin babası yani dedesi ve teyzesigil gelmişti. Annesini bile davet etmek istememişti...

Salona geçip yerlerimize oturduk. Öylece beklemeye başladık. Kısa bı sessizlikte sonra büyüler biraz sohbet etti. Daha sonra ben kahve yapmak için kalktım. Arkamdan Sinem ve karnı burnunda Ela geldi.

Sinem kahveleri yaparken Ela birden iki büklüm oldu. Birden çığlığı basınca doğal olarak Demir abim direk mutfağa damladı. Ela "Geliyo" diyince Demir abime bı kal geldi.

"Hayır yenge ya şimdi olmaz!" diye sitem ettim. "İçinde tut yenge, yarın doğur ya." Demir abim kendine geldi.

"Ne saçmalıyorsun Açelya," dedi ve devam etti. "Nasıl tutsun çocuğu içinde".

"Bi dakika baba mı oluyorum ben?"

Ela acılar içinde"Evet," dedi. "Baba oluyorsun. Ama beni götürmezseniz şuraya doğrucam kızımızı" dedi. Bunu demesiyle abim Elayı kucağına aldı.

Herkes mutfağa doluştu. Belimde bı el hissettim bu elin Çakır'a ait olduğunu biliyordum. Herkesi bı panik almışken ben kahve derdindeydim. Ocağın altını kapattım.

Herkes evden çıktı ben ve Çakır hariç. Koşarak salona gittim ve tepsinin üzerindeki kurdeleli yüzüğü ve makası aldım.

Şuan bu yeğenimden daha önemliydi.

Çakır bu halime güldü ama onun da şuan en büyük derdinin bu olduğu gözlerinden okunmasını geçtim, alnında yazıyordu.

...

Hastaneye geldiğimizde Elayı direk doğumhaneye almışlardı.

Herkes koridorda beklerken ben, Çakır'ın parmağına yüzüğü geçirdim. O da diğer yüzüğü benim parmağıma geçirdi. Hemen abimin yanına gittim makası ona uzattım.

"Napıyorsun kızım?" dedi ben makası eline tutuştururken. "Bune Açelya?" diye de sordu.

"Abi hadi kes şunu" dedim.

"Kızım ben ne diye kesiyorum?" dedi.

"Evliliği güzel olan birinin kesmesi lazımmış, ama sen kesmezsen Sineme kestiririm. Hatta evet Sineme kestireyim ben bunu" dedim.

Babam bana döndü. "Kızım niye ben kesmiyorum. Benim ve annenin evliliği güzel değil mi?" diye sordu.

"Sana kestireyim de sonra 5 çocuğum olsun demi? Yok kalsın babacım, sağol" dedim ve abime döndüm. Oflayarak kesti kurdeleyi. Kimse alkışlamadı.

"Alkışlasanıza lan" dedim yükselerek. Herkes oflayarak alkışladı. Sonrasında da Çakır beni kendine çevirdi ve dudaklarima bı öpücük kondurdu. Ayrıldığında bu seferde ben onu daha uzun süreli öptüm.

Abim bu sahneyi görmemesi için 1 yaşındaki kızı Alara'nın gözünü kapatıyordu ama uyanık oğlu Oğuz bu sahneyi tabiki görmüştü, kıkır kıkır güldü ve "Halam, herifi öptü" diyordu.

Bu da Arenden kalma bişeydi.

İşte şuan huzura etmiştim. Çakırla birlikte geçip sandalyeye oturduk. Durmadan eline elimi alıyordu ve parmağındaki yüzüğe bakıp gülümsüyordu. Sonra kafasını kaldırıp bana bakıyordu ve gülüyordu.

Yerdim ben bunu.

"İşte şimdi tam olduk" dedi. Bunu demesiyle sımsıkı sarıldım ona.

...

3 Ay sonra ...

Beyaz gelinliğimi giymiş elimdeki çiçeklerle aynaya bakıyordum. Üstümde zarif bı gelinlik vardı. Çiçeğim ise Çakırın bana aldığı çiçekleri aradığım için onları bir araya getirerek kendim yapmıştım.

Çok güzel olmuştu vallahi.

Yanıma Sinem geldi. "Kız su gibi oldun ha" dedi. Kafa salladım ona. "Sende fena değilsin işte" dedim ama harbi güzel olmuştu. Üstünde bebe mavisi saten bı elbise vardı.

Kolumu cimdikledi. Daha sonra Ela geldi. Kucağında kızı Kumsalla birlikte.

Kumsal annesinin kucağında ellerini hareketle ettiriyordu. 3 aylık bı bebeğe göre fazla hareketliydi. Elaya "Deniz nerde?" diye sordum. Deniz, Kumsalın ikiziydi. Meğerse bunlar ikizlermiş ama doktor abimgile söylediği sanmış ama söylememiş. Biz öğrendiğimizde abim bayılmıştı.

Ela "Babasıyla" diye cevapladı. Ona kafa sallayıp açılan kapıya doğru döndüm. İçeriye abimgilin elinden kurtulmaya çalışan bı adet Çakır girdi. "Ya Yağız bırak, Sarışınımı görümcem ben" dedi ve kolundaki Yağızın elini itekledi.

Bana doğru döndü. Döndüğü anda taş gibi kesildi.

Aynısı benim için de geçerliydi.

Üzerindeki takım belkide en iyi onun üzerinde durmuştu. Saçlarını benim sevdiğim gibi bırakmıştı, dağınıktı. Yemyeşil gözlerinde yeşil zümrütler vardı sanki. O kadar yakışıklıydı iyi ki diyordum içimden. İyi ki o. İyi ki başkası değil.

Çakır'ın ağzından

Odaya bodoslama daldım. Yok uğursuzluk getirirmiş falanda filan. Tam önüme döndüğümde onu gördüm.

Hayatımı. Sevdiğimi. İnci tanemi. Ama asıl bendeki yeri olan Sarışınımı.

Her ne kadar kumral olsada benim Sarışınımdı o.

O kadar güzel olmuştu. Kumral saçları dağınık bı topuk yapılmıştı. Zarif gelinliği onu kuğu gibi göstermişti. Boynundaki gümüş kolye ona doğum gününde aldığım hediyeydi. Elindeki çiçekleri ise farklı türlerdendi.

Ama buradaki en güzel ve en değerli çiçek oydu.

Ona doğru yürüdüm. Yanına geldiğimde dikkatlice başımı boynuna gömdüm ve ince beline sarıldım. Üstünde kenidne has koksusu hala vardı.

...

Açelyanın ağzından...

"Evett" diye bağırdım. Nikah memuru bu sefer aynı şeyi Çakır'a sordu. Çakır'da gür bi sesle "Evet" dedi. Daha sonra ben Çakır'ın ayağına bastım ve evlilik cüzdanını salladım. Herkes alkışlarken ben Çakır'a döndüm. O benim alnımdan öptü. Sonrasında ise bol bol oynadık.

Yaklaşık bı saat sonra gidip kısa bı gelinlik giydim. Geri salona döndüğümde herkes horon tepiyordu. Bende hemen aralarına girdim ve ayak uydurmaya başladım.

...

Düğün bittiğinde evimize geldik. Balayı gibi bi planımız yoktu. İkimizde gitmek istememeştik.

Odamıza geçtiğimizde Çakır'dan düğmelerimi açmasını istedim. Arkama geçti ve düğmelerimi açtı. Açtıktan sonra oan doğru döndüm. Alınlarımızı birbirine yasladık. Ona o soruyu sordum.

"Bı daha topuklu ayakkabılarımın topuğu hiç kırılmayacak değil mi?"

"Hiç kırılmayacak," dedi. "Sana söz veriyorum sarışınım, topuklu ayakkabılarının hiç birinin topuğu bi daha asla kırılmayacak."

_______________

Kestikk

Benim gözüm yaşlı.

Çocuklarım büyüdü ve evlendi. Şuan çok duygusalım.

Final gibi oldu ama daha final değil fırsat buldukça bölüm atmayı planlıyorum.

Bol bol yorum ve oy bekliyorum

Kendinize iyi bakın.

Sizi seviyorum.

Bayy

​​​​​​

Loading...
0%