@girifdar
|
Bir ikindi sonrası, açısı göz bebeklerimi bulan ışınlar, hafiften yel, tepe manzarası, kırık bir soda şişesi ve kan. Bilmem hangi düşünceyle elime geçiriverdiğim yeşil cam parçasına bakıyorum. Acı mı?, Hak getire. Fiziksel acıları özleyeceğim aklıma gelmezdi. İnsan hakikaten istisnası olmaksızın her şeyin kıymetini ancak kaybedince biliyor. Gözlerimin dolduğunun, yanağımdan yavaşça süzülen yaşla farkına varıyorum. Tek bir damla. Bir fırtına gözümde canlanıyor ama perdeler uçuşsa yeğlerim. Tufan kopuyor olsa yeğlerim fakat bekletiyor. İdamını bekleyen bir hükümlü gibi kendisini haber veren uğursuz sıcaklık ve sararmış bulutlarla bekletiyor ama gelmiyor. Hedefi meçhul bakışlarım öylece dalıp gitmişken sırtıma çarpan bir şeyle irkilip arkamı dönüyorum. Elimdeki şişeyi bir kenara bırakıp bakınınca bunun -muhtemeldir ki bir taşa sarılmış olan- buruşturulmuş bir kağıt olduğunu görüyorum. Nedendir kendimi doğrulamak için kağıdı açtığımda karşıma bir kat daha kağıt çıkıyor onu da açınca bir kat daha, bir kat daha... Birkaç kat kağıda sarılmış, avucumun yarısından biraz daha küçük taşa ulaştığımda son açtığım katın yazılı olduğunu görüyorum. Okuyabilmek için kağıdı kan bulaştırmamaya çalışarak gerdirip düzelttiğimde kaşlarım çatılıyor. Şişeyi bırakıp eline daha fazla zarar vermediğin için teşekkür ederim. Lütfen benim yapamadığımı yapıp yaranı güzelce sar. (: ~ismi lazım olmayan bir tanıdık |
0% |