Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@girlthedragon

Maneskin'den Coraline şarkısını dinleyerek okuyabilirsiniz...

21 Mayıs

Ölmeden önce tek bir isim var aklımda, Vural Peri. Ablamın katili olan ve öldürmeden önce saatlerce işkence eden, Vural Peri. Annemin hastalığından haberdar olmasına rağmen en son evreye ulaşmasına izin veren ve başıma iş çıkardın bir de diyerek her gün onu döven, Vural Peri. Yani benim hayatımı bitiren adam, babam.

 

Şimdi ranzamın demirine bağlı urganı boğazıma geçirmeden önce, alkolden tam açık olmayan bilincimle yerde birinin oturduğunu görüyorum zar zor. O da umursamıyor ben de, ama merakımı durduramıyorum. Acaba kim, en ön sıradan şahitlik edecek intiharıma? Belki de hep yüzüne güldüğüm oda arkadaşlarımdan biri, gece neredeydin idare etmekte zorlandık dediklerinde çeşit çeşit yalan söylediklerimden…

 

Neden tepki vermiyor? O da mı görmüyor beni acaba? Ranzaya asılı ölüm ipini de mi görmedi ki, durdurmaya çalışmaz mı beni?

 

İşte, benim gibi korkaklar intihar etmeye çalışırsa olacak olan da budur zaten… Karnıma kadar çektiğim dizlerim karıncalanıyor, hissedemiyorum bile.

 

Yanına gelsem beni korur musun abla? Ya da beni affedebilir mi yukarıdaki? Aciz hissediyorum. Daha bir ip boğazıma sarılmadan ölüyorum ben, korkuyorum hem de… Senin yanına senin de kaybettiğin ve var olduğun günde gelmek istiyorum. İnsan vazgeçtiği bir hayatı kaybetmekten bu kadar korkmamalı sanırım, ama ben içimdeki vicdan azabına rağmen tam anlamı ile bitemiyorum.

 

Kalkıyorum ayağa, dizlerim titriyor. Gerçekten intihar etmeyi bile beceremiyorum sanırım. Birden aklıma onun gelmesi ile duraksıyorum, Güneş… Ablamın ve annemin emaneti küçük kız kardeşim. Yüzüne bakmaya utandığım ışığım…

 

Beni bu halde görse ne düşünürdü? Kızardı bana, ağlardı, yalvarırdı…

Onu yalnız bırakamayacağımı söylerdi kesinlikle. Başımı iki yana sallıyorum, zihnime doluşuyor anılarımız… Yetişkin olmam gereken ama on dört yaşında bir kız çocuğu olabildiğim anılar. Ailemdeki kimseyi koruyamadığım anılar, tıpkı şimdi olduğu gibi ayakta bile duramadığı anılar. Dizlerimin üstüne çöküyorum, daha doğrusu düşüyorum. Kalbimdeki bu genç kızın anılarımı taşımaya dayanamıyorum, ağır geliyor.

 

Bacaklarımın mermer zemine çarpması ile bir ses çıkıyor, tam seçemiyorum, gözlerim kapanıyor yavaşça, bilincimi iyiden iyiye kaybediyorum. Son şansım olduğunu biliyorum ama kalkamıyorum. Zar zor doğrulup parmak uçlarımı urganıma değdiriyorum. Okşuyorum yavaş yavaş, deliriyorum ben. Kimse göremiyor beni, görülmek için uğraşmıyorum zaten, çok yorgunum.

 

Parmak uçlarımdaki ip gidiyor, biri çekiyor sanırım. Kafamı kaldırıp bakıyorum, az önce yerde oturan kız var orada. Tanımıyorum onu, belki daha önce görmedim, belkide zihnim hatırlamama izin vermiyor. Yanağımda bir acı hissediyorum. Kızın eli sertçe çarpıyor yüzüme.

 

“Aç gözlerini!” İyice yere çöküyor bedenim, o da anlamıyor ki, göz kapaklarımdaki geçmişin ağırlığını. Yakamdan çekip dikleştiriyor vücudumu, kafam arkaya düşüyor boğamızımın acısı ile inliyorum. Daha buna dayanamazlen bir ip ile boğulmayı nasıl düşünebilmişim? Vaz geçenler böyle mi yapar anne? O yüzden mi vazgeçtin bizden?

 

Kontolümü tamamen kaybediyorum. Zonklayan sol gözümden bir damla yaş düşüyor, elimi kaldırıp silemiyorum. Beni öldür yabancı. Lütfen öldür beni, lütfen… Ben kendim ölemiyorum, lütfen…

 

“Kes sesini! Bak bana.” Zorlukla aralıyorum gözlerimi, karşımda siyah kısa saçlı bir kı var, gözleri anneminki gibi, kehribar rengi… “Bırak beni burada, yaşamayı hak etmiyorum ben.” Dudaklarımı oynatıyorum ama sesim çıkmıyor, sanırım ben duyamıyorum.

 

“Ölseydin o zaman! Kaç saat daha o urganla bakışacaksın? Ölmek bir kurtuluştur, sen ne boğulmaya cesaret ediyorsun ne kurtulmaya!” Öfkesi ve acısı bal rengi gözlerindeydi. Ama ben göremiyordum. Ölmek, kurtuluş muydu cidden? Ailem kurtulmuş muydu?

 

Kız tepkisizliğime daha çok bağırarak karşılık veriyor. “Benim buna cesaretim var, peki sen! Benim babam öldü bugün, hem de benim kullandığım arabada…” Sesi artık çaresiz çıkıyor, duyduklarım ile bilincim aralanıyor. “Benim ablam öldü bugün, onu babamdan koruyamadığım için…” Kız umursamıyor, benim gözlerimden bir yaş daha düşüyor. “On dört yaşındaydım… Beni korumaya çalıştı.” Kız yakamı bırakıyor, kafamda bir ıslaklık ve sarsıntı hissediyorum, ardından da zeminin soğukluğunu. “Kalk ayağa o zaman, ablanın kurtarmak için kendini feda ettiği canından vazgeç. Seni kurtaramam ben.” Cebinden bir bıçak çıkarıyor, gözlerim kapanmak üzere. Zar zor görüyorum, bileklerine değen bıçağı. Son duyduğum şey bir acı dolu bir feryat ve son hissettiğim şey üzerimde kan damlaması oluyor.

 

Diğer kitaplara da göz atarsanız sevinirim. :))

Loading...
0%