Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@girlthedragon

Abla!” Ayakta duruyorum, etrafımda aynalar var, her aynada onu görüyorum. Başım dönüyor, ışık gözüme vuruyor ve bir anda her yer kararıyor. “Korkak!” Son kez ablamın sesini duyuyorum.

 

Gözlerimi açtığımda nefes nefeseydim, ve hala nezaretin soğuk zemininde oturuyordum. Kendime gelmek için beklemeye başladım, gözümü kapatmaya çekiniyordum, yeniden ablamı görmeyi kaldıramazdım.

 

Yan taraftan gelen kavga sesleri ile başımı o yöne çevirdim. Akşamki grup hala oradaydı, oysa ki daha hızlı çıkmalarını bekliyordum, çoktan sabah olmuştu.

 

Esmer olanlardan biri bağırıyordu. “Lan ben demedim mi size babam öldürecek beni!”

 

Çocuğun sözleri ile irkildim, zihnimin geçmişe gitmemesi için üstün bir çaba gösteriyordum.

 

Mavi gözlü çocuk yanıtladı onu. “Gelmenizi ben istemedim, siz demediniz mi bizsiz kavga olmaz diye?!” Hoş bir sesi vardı, garip bir tınıya sahipti, ama güzeldi…

 

Dün bana çıkışan sarışın çocuk atladı bu sefer. “Senin kafana sıçayım Atlas! Biz kavga dedik lan kavga! Adamlar 10 kişilerdi ebemizi-“

 

Atlas’ın lafı ile durmak zorunda kaldı. “Tamam, yavaş kız var yan tarafta.”

 

Aslında sarışın baya haklıydı, iyi hırpalanmışlardı. Adının Atlas olduğunu öğrendiğim çocuğun alnında küçük bir yarık vardı ve dudağı kanıyordu, üstelik gözlerinden biri morarmıştı. Şüphesiz diğerleri de en az onun kadar hasar almıştı.

 

“Biraz daha susmazsanız sizin a-“

 

Bu sefer benim lafımı kesen biri vardı, arkada duran kumral saçlı yeşil gözlü bir çocuk. “Kız dediğinize bak ana avrat sövecek bize.”

 

Maldılar. Anlamak zor değildi, bir de kız küfür edemez sanıyorlardı, laf edebilirdim ama bunlara bir şey anlatmak gerçekten üşendirici olurdu. “Susun! Zaten olduğum durum rezil, bir de sizin kavganız ile uğraşamayacağım.”

 

Hangisinin konuştuğuna dikkat etmeyi çoktan bırakmıştım. “Abla allah aşkına dur bi ya,”

 

Söylediklerinin kalanını dinelemedim, ayağa kalktım ve iki hücreyi ayıran parmaklıklara doğru ilerledim. Kot pantolonumun altından geçirerek iç çamaşırımın kenarına tutturduğum minik çakıyı çıkardım. Karakolda olmam umrumda değildi, o günden sonra yanımda kendimi savunacak bir şey olmadan dolaşamıyordum.

 

Keskin tarafını açarak onlara doğrulttum. “Susun.” Başımı hafifçe sola yatırdım, sesim çok daha sakindi. Bir cevap gelmeyince sessizlikten memnun bir şekilde kalktığım yere oturdum.

 

Gözlerimi kapattım ama boşa bir çaba olduğunun farkındayım. O şerefsizler uykumu kaçırmıştı, gerçekten tahammülüm yoktu.

 

Bir süre o şekilde bekledim, çocuklardan yine bağışlar gelmeye başlamıştı, kibarca uyanmadan anlamıyorlar gerçekten. Umursamamaya çalıştım, başıma bir bela daha almak istemezdim. Zaten halamın kalp krizi geçirmesi için şu ana kadar yaşananları öğrenmesi bile yeterdi.

 

Kişiliği babamınkinin tam tersiydi, hatta anneme benzediğini bile söyleyebilirdim. Zaten bu nedenle annem yaşarken çok iyi anlaşırlar ve hastalığı ağırlaştırılmış anda bizi yanına almıştı.

 

Kapı ağır bir şekilde açıldı, gelen bir grup memur yanımdaki rahatsız edici çeteyi götürdüler.

 

Düşüncelerin peşimi bırakması için parmaklarım ile oynamaya başladım. Çok geçmemişti sanırım, bir memur daha gelip beni dışarı çıkardı.

 

Merdivenlerden çıkıp zemin kata ulaştığımızda, sorgu yaptıkları odadan oldukça uzak, duvarlarının iki tanesi camdan oluşan odalardan birine yöneldik.

 

Yolda bana eşlik eden polis, dışarıda beklememiz söyleyerek önden girdi.

 

Birkaç dakika sonra adımı seslenmeleri ile odaya ilerledim.

 

Oldukça aydınlık bir odaydı, ahşap masanın arkasında sorguya gelen komiser, masanın önündeki koltuklardan birinde ise benden birkaç yaş küçük olduğunu tahmin ettiğim bir kız oturuyordu. Komiserin ifadesi Oldukça sakindi, ancak kız yüzünü ellerinin arasına almıştı, dudağından bir hıçkırık döküldü.

 

“Esin Hanım oturun lütfen.” Komiserin işareti ile ağlayan kızın tam karşısındaki koltuğa yerleştim. Yorgun gözlerle ikisini izledim bir süre. Halim yoktu.

 

Sessizliği bölen kişi bu sefer bendim. “Ne oldu? Bu kız kim?” Aslında zerre umrumda değildi karşımda kimin durduğu. Biran önce defolup gitmek istiyordum.

 

“Irmak Hanım, dün kaybettiğimiz Aylin Hanım’ın küçük kardeşi.”

 

Adamın cümlelerinden sonra odada elle tutulur bir gerginlik oluştu.

 

Tepki vermedim, Aylin'i hiç tanımıyordum. KYK'da kaldığım için yurtta bölge okullardaki kızlar da vardı, tahminimce Aylin o gün karşısına çıkan ilk odaya girmişti. Emin olamamakla birlikte sarhoş olduğunu ve tam kendinde olmadığını düşünüyordum.

 

“Ablam… O, zaten bunu düşünüyordu.”

Kızın hıçkırıklara daha da şiddetlendi. Yani Aylin açıkça intihara meyilli bir kızdı. Eh, ne diyebilirdim ki. Sonuçta ben de öyleydim.

 

“Aylin'in otopsi raporuna göre,”

 

Masadaki yazıdan gördüğün kadarı ile adamın adı Metin Yıldızlı'ydı. Bir anlık duraksadı, gözlerini Irmak'a değdirip devam etti. “İntihar etmeden önce vücuduna yüksek doz uyuşturucu almış. Yani bileklerini keserek ölmeseydi…”

 

Irmak bir anda ayaklandı. Bana doğru ilerledi, sol elimi iki elinin arasına sıkıştırdı ve yaşlı gözler ile bakarken, “En son ne dedi?” diye mırıldandı.

 

Zihnimin zorladım, anılarım kesik kesikti. ”Seni kurtaramam ben, dedi.” Sesimin buz gibi çıkması beni bile şaşırtmıştı. “İşim bittiyse gidebilir miyim?”

 

Kız bana kınayan gözler ile baktı, acısı belli oluyordu ve benim nasıl yanımda ölen birine karşı bu kadar duygusuz olduğumu düşünüyordu. Bilmiyordu ki ben ablamın cesedine sarılıp saatlerce ağlamıştım.

 

“İntihar olduğu doğrulandı, eşyalarınızı alıp çıkabilirsiniz.”

 

Dikkat etmediğim bir kaç evrak işini tamamladıktan sonra telefonumu, cüzdanımı ve cebimdeki bir paket sigarayı alıp karakolun çıkışına ilerledim.

 

Otomatik kapıdan çıktıktan sonra bir sigara yaktım ve dudaklarına götürdüm.

 

Hafta sonuydu, yani dışarıda kalmam sorun olmayacaktı fakat işe gitmem gerekiyordu.

 

Bu halde ise imkansızdı, yurda dönmek üzere otobüs durağına doğru yürüyecek iken tam karakolun çıkışında ağaçlardan birine yaslanmış sigara içen bir çift mavi ile karşılaştım.

 

Gözleri gerçekten farklıydı, sıradan bir mavi değil okyanusa benziyordu.

 

Koyu saçları siyah sweatinin kapşonunun altında dağınık görünüyordu, altında ise basit siyah bit eşofman vardı.

 

Biraz daha gözlerimi yüzünde dolaştırdıktan sonra ilerlemeye devam ettim. Tam karakolun bahçesinden çıkacakken kolumda bir el hissettim.

 

Göz alıcı mavileri ile Atlas bana bakıyordu.

 

...

 

Eveet, bir bölümün daha sonuna geldiğimize göre sizden yorum yapmanızı ve yıldıza basmanızı rica edeceğim.

 

Hikayeyi beğendiyseniz hesabım göz atabilirsiniz. <333

 

 

Loading...
0%