@gizemlikiz
|
Canlar, hatam olan yerlere "hata" yazın lütfen. Bazen fark etmiyorum. Rica etsem, söylermisiniz? Düzeltirim. Hadi bölüme geçelim diyeceğim ama hâlâ bölüme oy vermeyenler ve yorum yapılmamış olanlar var. Rica etsem oy ve yorum yapabilir misiniz lütfen? Şu sıralar içim çok sıkılıyor. Bölüm yazmaya devam etmek istemiyorum ama şu sıralar çok yoruldum. Özellikle LGS’den dolayı çok yoruldum. İnşallah sizler de 200 oluruz ve... Bu arada şiir: İyi okumalar! (.......................) Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım. Buram buram kehribar kokuyordu. Kokan bir kadarda sıkı sıkı sarılan kişiye, yani Ares’e bakıyordum. Hafif kirli sakalları vardı ve bir o kadar da çekici görünüyordu; ne den bilmiyorum ama ona karşı hislerim yavaş yavaş gelişti. Bana bebek gibi bakıyor ve bir kadarda sevgi dolu bakışları beni cezbediyordu. Belimdeki el yavaş yavaş hareketlenmeye başladı. Sanki onunla bir olmamı istercesine daha çok kendine çekiyordu beni. Emma: Çok güzel kehribar kokuyorsun, kokun beni cezbediyor. Ares: Sen de buram buram vişne koyuyorsun. Asıl ben daha çok seni cezbediyorum; şu an kendimi zor tutuyorum. Sesindeki çapkın ton neyi ima ettiğini anladım. Emma: Benim kokum değil de, seninki buram buram kokuyor. Üstüme sinmiş sanki. Gözleri hâlâ kapalıydı. Ares: Ben olsam, benimle iddialaşmam. Emma: Neden, ne yaparsın ki? Ares: Aklından gelmeyecek kadar kötü şeyler mesela... Emma: Nasıl şeyler? Göstersen... Ares: Şimdi olmaz; senin rızan olmadan asla yapmam. Emma: İşte benim ko... Tam diyordum ki sustum. Ares: Noldu karıcım? Bir şey diyordun, duyamadım. Ares sırıtıyordu, hem de ne biçim! Emma: Yok, bir şey demiyordum. Ne diyeceğim ki? Ares: Cümle hiç ağzına yakışmadı. Bence kocacığım daha iyi. Emma’nın yüzü kızardı. Hıçkırık tuttu. Her utandığında yüzü kızarır ve hıçkırarak konuşmaya çalışıyordu. Emma: Ya, hıçkırık yapma! Hıçkırık utanıyorum! Hıçkırık... Ares’in yüzü daha zevkle dört köşe oldu; çok tatlı ve sevimli. Haleri onu mest ediyordu. Daha fazla Emma yaklaşınca, hıçkırıklar artınca küçük ama etkisi büyük öpücükler kondurdu. Ares: Bekleyeceğim, bana onu söylediğin an... Bilerek söylesen tadından yenmez şu an! Emma: Dersem, hıçkırık böyle! Hıçkırık yapar mısın hıçkırık? Ares: Yaparım karıcığım, sen söyle. Yapmayacağım ama yeter ki söyle. Emma: Ama ben alışmam, zaman alır. Denerim ama biraz zaman istiyor. Emma: Kocacım, hıçkırık bitanem! Hıçkırık oldum. Ares: Karıcığım, bir tanem. Emma: Ya, hıçkırık yapma! Hıçkırık utanıyorum! Hıçkırık diyorum hıçkırık. Ares: Tamam karıcım, yapmam. Emma: Ben duşa hıçkırık gireceğim, önce hıçkırık sen gir hıçkırık istersen. Ares: Tamam, ben duştan çıkana kadar sen hıçkırıklarını kontrol altında al. Yoksa utanmaktan konuşamazsın. Ares banyoya girdi. Ben nefesimi tutup bir an önce kurtulmak istiyorum. Yanaklarımı şişirdim. Bekledikten sonra hıçkırık dindi. İç ses: Seni bu adam kalpten götürecek. Bunu da öğren, her fırsatta sana yaklaşacak. Emma: Off ya, iç ses! Ben milyonda bir olan bu hıçkırıktan nefret ediyorum. Ne yapacak arsız adam, onun yüzünden oldu! İç ses: Biz yandık kızım, bu adam çok fena bir adam. Emma: Biliyorum iç ses, yandık hem de nasıl yandık. İç ses: Ama çok yanlış biri, ne yapalım? İstemedin de olsa o bizi... Emma: Sen de yapma iç ses! Biliyorum ama ümit vermek istiyorum. Belki ben seveceğim, onun kalbini kırmak istemiyorum. Çok nazik bir kadarda beyefendi. İç ses: Bunu ben de biliyorum, biz onu seveceğiz. Biz onu merhametini seveceğiz. Biz, saçlarımızı seven ve koklayan adamı seveceğiz. Zorla evlilik olsa bile, o bize sevmemeyi öğretecek. Biz onu seveceğiz, ölümün karanlık pençeleri sizi ayırana kadar. Emma: Ya, sevmesem? Öğrenmesem onu içimden korkuyorum. İç ses: Biz onu öyle seveceğiz ki, bak gör nasıl sarıp sarmalayacaksınız birbirinizi. Ama şimdi bunu sonra konuşuruz Ares. Duştan çıkmak üzereyim. Sonra konuşuruz, hadi bay. O sırada banyo kapısı açıldı; kehribar kokusu buharla karışık bir şekilde etrafa yayıldı. Banyodan çıktı. Ares: Girebilirsin karıcığım. Emma: Tamam kocacığım. Ares: Bir de hıçkırık, şu anın tadını yemez. Emma: Yapma ya Ares, vallahi utanıyorum! Ares: Neyi karıcığım? Emma: Ares, gel. Seninle anlaşalım. Ben kocacığım demeye çalışayım, sen de benim üstüme gelme. Olmamışım kocacığım. Hım, olmaz mı? Gözlerimi kırpıştırıp durdum; belki bu durumda vazgeçer ve beni unutursun. Ares: Şu an aklımda geçenleri yapmamak için kendimi zor tutuyorum. Tamam, yapmam ama sen de bunu yapma. Kendimi zor tutuyorum; çok güzelsin! Gök yüzüne mavi gözlerin var ya, onlar bana böyle bakarsa ben hiçbir şekilde dayanamam. Ben o mavilere vuruldum, kraliçem! Ben senin mavi gözlerinde boğuldum; altın sarısı saçlarına vuruldum. Her tebessümünde gamzenin güzeline vuruldum. 17 yaşımda gördüm o bahçede, atın üstünde; oracıkta sevdalandım sana. Uzun süre konuştum, içine derin bir nefes aldı. Yavaş yavaş yanıma geldi. Ares: Ben seni seviyorum Emma. 17 yaşında gördüm, o an nasıl bu kadar güzel bir kadını fark edemedim? Güzelliğinle mest oldum; ilk kez o an işte ben seni o zaman seviyorum. Emma: Benim sana anlatmam gerekenler var ama nasıl anlatabilirim bilmiyorum, Ares. Ares: Söz veriyorum seni ne yargılarım ne de sorgularım. Bunları yapmam, anlat hadi. Emma: Ben 5 yaşından beri etkileniyorum ve büyük anne Anna, "benim kahinatımın bebeği oldum" diyordu. Ve sen beni gördüğün ilk an benim kahinatım gerçekleşti. Ve sonraki kahinata savaşın, yani bizim evlendiğimiz andan sonra gerçekleşeceğini söyledi. Daha sonra bana kim ne yaptıysa, bedelini her ne olursa olsun ödeyecekmiş. Yani sana demek istediğim savaşa hazırlanmamız lazım. İş başına geçmen lazım. Bir an önce söz veriyorum, kahinatın gerçekleştiği an Kral ve Kraliçe Ares ve Emma olacağız. Ama lütfen dediklerimi dikkate al, eğer almazsan kötü kahinat gerçekleşecek, bak! Yutkundum, o kadar nefesim tükendi. Artık nefes nefese kaldım. Emma: Ben sana değer veriyorum Ares. Sana zarar gelmesin istemiyorum. Lütfen ne istersen yapacağım ama dediklerimi dikkate al, olur mu Ares? Artık sesim gitmeye başladı. Benim kimsem kalmadı; büyük anne Anna ve Ares var. Onlardan başka kimse yok ki. Ares: Tamam karıcım. Emma: Ares, lütfen! Ares: Tamam dedim ama bir şartla. İstediğin zaman öpüp sarılabilirim ve arada sen... Emma: Orada bir dur! Daha fazlası olmasa bence bu kadarı yeterli. Hem daha erken, sadece değer veriyorum dedim. İleride düşünürüm belki ama şimdi çok erken, söz! Ares: Saçlarını örmek istiyordum. Sen ne sandın karıcığım? Ares imalı imalı konuşuyordu. Ne demek istediğini anlamıştı. Emma: Ben şey, şey... Ben şey sandım. Ares: Ne sandın karıcığım? Emma: Ya Ares, anladın ama anlamamazlıktan gelme! Ares: Yok, ben hiçbir şey anlamadım. Açıkla, anlayayım karıcım. Emma: Offf, Ares ben duş almaya gidiyorum. Yataktan kalktım, çok güzel uyudum. Kehribar kokusu içimi huzur dolu hissettiriyordu. Banyoya girdim; üç kapı vardı. Hangisi banyo diye düşünüyorum ama bakmadan anlayamayacağım. İçindeki kapıları açtım, ilk kapı elbiselerle doluydu; kocaman bir giyinme odası. Diğer kapıyı da açtım, o an kehribar kokan bir odaydı. Hemen anladım, onun giyinme odasıydı burası ama bir sıkıntı vardı. Burası siyah beyaz eşyalarla doluydu; hiç renkli takımlar yoktu. Bir an önce bu odadan çıktım. Diğerinin banyo olduğunu anladım. Banyoda kocaman bir küvet, bir adet duşakabin, bir de tuvalet ve lavabo vardı. En azından burası bar renkli. Odada aynıydı; içim bunalıyor. Burası beyazdı, ben beyaz. Altın kaplama küvet ayakları ve musluklar. Her yerim yara içinde hâlâ. Vücudumdaki sargı bezleri duruyordu. Yavaş yavaş sargı bezini çıkardım. Canım çok yanıyor olsa da dayandım. En son sırtımdaki yaralar derindi ama şu an ilk halinden eser yok. Şimdi küvetin musluklarını açtım, dolmaya başladı. Sabuna baktım, anında gülümsememek elde değildi; vişneli sabun vardı. Küvet doldu, muslukları kapattım. Yavaş yavaş ayaklarımı soktum, en son tüm vücudum girdi. 1 saat sonra... Küvetten çıktım. Üzerime havlu aldım ve giyinme odasına girdim. Üstüme siyah taşlı elbiseyi giydim. Sonradan fark ettim, kolyemi takmayı unutmuşum. Kolyemi de taktıktan sonra saçlarımı havlu ile kurutmaya çalışıyordum ki arkadan bir el beni engelledi. Ares: Sözünü tut, ben bundan sonra saçlarını örmeye devam edeceğim. Yaralarına ben bakacağım, ben saracağım. Tek başına yapmaya çalışma bile. Sen ve ben varız. Emma: Ya Ares! Ares: Merak etme karıcığım, ne istersen yaparım. Emma: Yeterli, sev ama çok sev! Ares: Ben zaten seni çok seviyorum Emma. Sabırla bekliyorum seni. Saçlarımı örmeyi bitirdi ve beni belimden tutarak kendine çevirdi. Ares: Sen yeter ki yanımda ol, senden güç alıyorum. Ben seni çok seviyorum; aklımı kaçıracak gibi oluyorum o maviliklerin içinde. Boğuldum, onları sevmekten asla vazgeçemem! Burnunu saçıma koydu ve derin nefesler çekti; ben de bu duyguyu anlatamam. Odanın kapısına tekme atıldı. (...........................) Canlar, bu kadar! Evet bu bölüm bu kadardı bu düzemlenmiş halidir canlar biliyorum kitapabım diyerlerinden çok farklı bende bu yüzden yaıyorum ve ben değişik ve farklı olan şeyleri seviyorum bu yüzden hayl peres diye bilirsiniz ama ben hayelerimi gerçekleştirmek için uraşıyorum canlarım ve sizlerden tek ısteyim karakterlere bağlanmayın bu kralık suç ve masumiyet var ama kimin kötü kimin iyi oldugunu bilemesinizevet bu baya romantizim ağırlıklı ama bir sebebi var vesiz sonra anlıyacaksınız jhgıgkghhgghkh canlar bu kadar ve şunu söylemek isterim yep yeni bir yazdığım kizabımda var ve o benim için çok karmaşık bir yumak gibi ve sizlerle yakında tanışçaksınız ve bu kitabın bütün hakları bana ayitir ve bu konuda çok hasasım bu kitap bana ayit ve ben buna gecemi gündüzüme katım ve yazdım ve buna saygı duyun görüşürüz canlar |
0% |