@gizemliyazardemir0
|
Esma onu kurtaran adama bakınca Hazar olduğunu gördü. Derin bir nefes alarak herhangi bir yaralanmadan kurtulduğu için şükretti. "Çok teşekkür ederim tam zamanında yetiştiniz." Bir dakika Hazar'ın burada ne işi vardı ki? "Ya yetişemeseydik Esma sen ne olacağının farkında mısın? Resmen bıçaklanıyordun!" Esma onun burada ne işi olduğunu düşünürken birden bağırmasıyla hazırlıksız yakalanmıştı. "Ne bağırıyorsun ya! Elim kolum bağlı dursa mıydım burda? Görmüyor musun kadını zorla götürmeye çalışıyordu! Kusura bakma diğerleri gibi seyredemezdim!" Esma da şoku atlattıktan sonra bağırarak karşılık verdi, etrafdaki insanlara bakarak. Biride çıkıp yardım etmemişti. İzleyenler arasında erkekler de vardı üstelik kadına kolayca yardım edebilecek güçteydiler. Ama sadece izlemekle yetiniyorlardı. Hazar genç kıza hak verdi ama ya ona bir şey olsaydı? Polisi aramıştı zaten bekleyebilirdi. "Bu zarar görebileceğin gerçeğini değiştirmiyor tamam mı!?" Esma karşısındaki adama anlamazca bakıyordu. Zarar görebilirdi evet ama bir şey olmamıştı ve eğer öylece dursaydı o zararı kendisine vermiş olurdu zaten. "Bir şey olmadı ama!" "Ya olsaydı?" Hâlâ bağırarak konuşuyorlardı. Şimdi de etraftaki kalabalık onları seyrediyordu az önce yaptıkları gibi. Polisler o adamı almış ve kelepçeleyerek karakola götürmek için arabaya bindiriyordu. Bir kadın poliste, zorla götürülmeye çalışan kadınla konuşmuş ve ifadesini almak için karakola gideceklerini söylemişti. Kadın kurtulduğu için mutluydu ama şimdi olduğu gibi serbest bırakılıp tekrar ona aynı şeyleri yapmasından korkuyordu. Esma ya sabır diyerek onlara doğru yaklaşan polise baktı. "Hanımefendi sizin de ifadeniz gerekiyor karakola gelmelisiniz." Esma başını sallayarak tamam dedi. Yeter ki o adam hapse girsin ve bir daha böyle bir şeye kalkışamasın. Sonra polis Hazar'a dönerek konuşmaya başladı. "Devrem sende gideceksin ama yine belayı çekiyorsun. Hadi sen de geliyorsun bizimle." Devrem mi? Ne yani Hazar polis miydi? Ve az önce devletin polisine diklenmişti ama pişman değildi çünkü haklıydı. Yüzündeki şaşkınlığı gizlemeye çalışarak arabanın olduğu yöne gitmeye başladı ama hangisine bineceğini bilmiyordu. "Bu taraftan Esma." Hazar'ın sesiyle gösterdiği arabaya bindiler. Esma yaşadıklarını unutamıyordu, en çokta kimsenin o kadına yardım etmemesi onu yaralamıştı. Öylece izlemişlerdi ya! Bunları televizyonda, sosyal medyada görsede canlı görmek ve yaşamak onu daha çok üzmüştü. Allah'tan dövüş sanatları dersi almıştı ve kendini koruyabiliyordu. Bu bilgisi bugün başka bir kadını da korumasını sağlamıştı. Hazar farklı duygular içinde konuşmadan arabanın camından dışarıya bakan kızı izliyordu. Bir şeyler düşündüğü yüz ifadesinin değişmesinden belliydi. Aklından geçenlerin güzel şeyler olmadığı belliydi. Hazar İstanbul'da görev yapıyordu Ömer Asaf'ın düğünü için gelmişti ve geri dönmeden buradaki arkadaşları ile görüşmek istemişti. Sonra gelen ihbarla arkadaşı ile o da gelmişti özlemişti burada görev yapmayı. İhbar yerine gelince Esma'yı görmeyi kesinlikle beklemiyordu. Hemde bıçaklanabileceği durumda! Daha fazla bunu düşünmeden önüne döndü Esma'ya baktıkça delirdiğini hissediyordu. Bu kadın birden hayatına girmiş ve ona farklı duygular yaşatıyordu. Onun ekseninden kurtulmalıydı. Her ne kadar Ömer'in karısının arkadaşı olsa da uzak durmalıydı ondan. Karakola gelince içeri girerek Esma'nın ifadesini aldı polisler. İfadesini imzaladıktan sonra karakoldan çıktı. Kapıdan çıktıktan sonra birinin ona seslenmesiyle durdu ve arkasını döndü. Seslenen kişi tahmin etmesi zor değildir, Hazardı. Hazar hızlıca ifadesini verip çıkan kızla arkadaşlarına kısaca veda ettikten sonra Esma'ya yetişmek için koşarak karakoldan çıktı. Sanki Esma'dan uzak durması gerektiğini söyleyen o değilmiş gibi yine peşine takılmıştı. Onun eve sağ salim vardığından emin olmalıydı. Esma derin bir soluk alarak peşini bırakmayan adama döndü. "Bir kez daha bağırmak için mi peşimden geliyorsun?" diyerek sitem etti karşısındaki adama. "Hayır, sadece evine bırakabileceğimi söyleyecektim." "Neden?" "Arkadaşımın eşinin arkadaşısın. Ve ben polisim yani güvenliğinden emin olmak görevim." "Her vatandaşla böyle ilgileniyor musun? Teşekkür ederim ama başımın çaresine bakabilirim." Hazar bıkmışlıkla bir nefes verdikten sonra Esma'ya baktı. "Esma arabaya biner misin lütfen, daha fazla uzatmayalım." "Kendim gidebileceğimi söylüyorum." diyerek Esma arkasını döndü ve yürümeye başladı. Hazar yine koşarak önünü kesti. "Şimdi arabaya biniyorsun ve seni evine bırakıyorum. İtiraz yok!" "Eve gitmek istemiyorum. Ve gelmiyorum. Birde polis olacaksın ya resmen beni alıkoyuyorsun? Karakoldayız zaten seni şikayet ederim!" Hazar sinirden gülmeye başladı. "Devletin komiserini hangi gerekçeyle şikayet edeceksin acaba? Merak ettim." Esma Hazar'ın gülmesiyle sinirlendi. Bunu nasıl komiser yapmışlardı ya?! "Zorla arabasına bindirmek isteme gerekçesiyle komiser bey!" "Sence de şu an abartmıyor musun Esma? Farkındaysan birbirimizi tanıyoruz, hadi onu geçtim ben polisim. Sana zarar verecek bir şey yapmam üstelik sadece gitmek istediğin yere bırakmak istedim bu kadar. Uzatacak bir durum yok yani. Bana güvenebilirsin." "Ben kimseye güvenmiyorum Hazar. Birbirimizi tanıyoruz diye bir şey yok. Adını biliyorum birde eniştemin arkadaşısın işte polis olduğunu da yeni öğrendim. O yüzden teşekkür ederim ama bırakmana gerek yok." Esma daha fazla orada beklemeden yürüdü ve karakol sınırlarından çıktı. Hazar şaşkınca giden kızın arkasından baktı. Kimseye güvenmediğini söylemişti. En azından insan anne babasına güvenirdi değil mi? Ama Hazar bilmiyordu ki bu güvensizliği onlar yüzünden oluştu. Esma duygularına yenik düşüp ağlayarak burada olduğu vakitlerde gittiği baklavacıya gitti. Duygusal bir dönemdeydi zaten. Baklavacıya ulaştığı vakit, cam kenarındaki masaya oturdu. Bir porsiyon baklava istedikten sonra gelmesini bekledi. Baklavası geldikten sonra iştahla yedi. Baklavanın çözemeyeceği sorun yoktu. Antepli olarak baklavayı sevmesimden doğal bir şeyde yoktu şüphesiz. Hazar Esma'yı takip ederek kendince güvenliğini sağlamıştı. Baklavacıya girişini baklavaları iştahla yemesini izlemişti. Sonrasında ise eve güvenle girene kadar bakmıştı ardından. Başka biri olsaydı arabayla gitmeyi bile teklif etmeyecekti ama Esma olunca onu izlemişti. (...) Elif Ada ve Ömer Asaf akşama kadar sohbet ettikten sonra namazlarını kılmışlar ve akşam yemeğini yemişlerdi. Mutfağı toparladıktan sonra birlikte film izlemeye karar verdiler. Yeni evli çiftlerin zamanını nasıl geçirdiğini bilmedikleri için ikisi için de zordu. Ama birbirlerine alışmaya çalışıyorlardı. Filmi seçtikten sonra her şey hazırdı mısır patlatmışlar ve ışıkları kapatarak odaya loş bir hava vermişlerdi. Filmi başlatmadan Elif Ada'nın telefonu çaldı. Arayan Eda'ydı, Asaf'tan müsaade isteyerek telefonu açtı ve mutfağa geçti konuşmak için. "Alo, Eda'm." "Abla selamün aleyküm nasılsın, müsait miydin?" Eda yanlış bir zamanda aradım diye çekiniyordu. "Aleyküm selam. O nasıl söz ablam ben sana her zaman müsaitim. Asıl sen nasılsın, Seda nasıl? Esma orada değil mi?" "Herkes iyi abla sadece seni çok özledik ve Esma ablam da yanımda." "Bende sizi çok özledim kardeşim. Derslerini ihmal etmiyorsun değil mi Eda?" Eda ablasının derslerini sormasına hiç şaşırmadı. Bunu bile özlemişti kısacık zamanda. Esma hoparlördeki telefonu eline alarak cevap verdi. "Senin yerini ben devraldım dostum merak etme. İhmal etmesine izin vermiyorum. Ki kendi çalışıyor, maşaAllah pek çalışkan kardeşin var." Esma'nın sözleriyle hep birlikte güldüler. "Tabii benim kardeşim çalışkandır Esmacım. Yeni mi haberin oldu?" "Yok canım ona şüphe yok zaten. Eee nasıl gidiyor evlilik yeni gelin?" "Yani iyi gidiyor bir sıkıntı yok." "Bugün ne yaptınız?" "Çiftliği gezdik, atları sevdim sonra da at bindik birlikte. Yemek yedik falan işte. Şimdi de film izleyecektik. Siz ne yapıyorsunuz? Gününüz nasıl geçti?" Esma bugün yaşadıklarını anlatıp anlatmamak konusunda kararsız kaldı. Boşuna endişelendirmek istemiyordu arkadaşını. "Ben evdeydim abla ama Esma ablam bütün gün dışarıdaydı ne yaptığını bana da anlatmadı." Eda Esma'ya bakarak konuştu. Esma ablası geldiğinde iyi görünmüyordu ve ona anlatmamıştı belki Elif Ada'ya anlatır diye sıkıştırmaktı amacı. Esma ters ters Eda'ya baktıktan sonra telefondaki arkadaşına döndü. Ne olduğunu soruyordu. "Bir şey olduğu yok Ada kardeşin kuruntu yapıyor. Hadi sen git filmini izle enişte beyle, daha fazla bekletme." Elif Ada bir şey olduğunu anladı ve sonra anlattıracağı için şimdilik uzatmayacaktı. "Bu konu burada bitmedi biliyorsun değil mi Esmacım?" "Hmm biliyorum görüşürüz. Allah'a emanet ol." Eda ablasının halledeceğini biliyordu. Eğer onunda öğrenmesi gereken bir şeyse öğrenirdi elbet. "Allah'a emanet ol abla seni seviyoruz." "Bende sizi seviyorum. Seda'yı öp benim için. Allah'a emanetsiniz." Vedalaştıktan sonra telefonu kapattılar. Eleif Ada istemsizce saçlarını ve kıyafetini düzeltti elleriyle. Sonra da salona girdi. Ama nereye oturacağını bilmiyordu. Asaf televizyonun karşısındaki koltukta oturuyordu ve yanında boşluk vardı. Şimdi başka bir yere otursa yanlış anlayabilirdi. Ama gidip yanına oturmaya da utanıyordu. Ömer Asaf Ada'nın geldikten öylece ayakta durmasına anlam veremeyerek baktı. Sonra ise neden durduğunu anladı ve yanına vurarak oturmasını istedi. Bu kız ondan ayrı duramayacağını anlamamış mıydı? Elif Ada Asaf'ın hareketiyle yavaşça giderek gösterdiği yere oturdu. Şimdi daha fazla utanmıştı. Asaf önce yan tarafında duran battaniyeyi alarak üzerlerine örttü. Sonra da sehpanın üzerinde duran mısır kasesini alarak ortalarına koydu. Elif Ada'ya yaklaşarak gülümsedikten sonra filmi başlattı. Genç kız Asaf'ın yaptıklarını yüzünde, farkında olmadığı alık gülümsemesiyle izledikten sonra kendini filme verebilmişti. Asaf ise filmi değil çoğunlukla Ada'yı izlemişti. Yaşadığı onca şeyden sonra Ada'nın gerçek mi yoksa hayal mi olması konusunda korkuyordu. Gerçekti değil mi? O yüzden gözü hep üzerinde, kokusuyla varlığını hissetmek istiyordu. Filmin bitiş jeneriği geçerken mısır da bitmişti. Güzel bir filmdi açıkçası, en güzel yanı da mutlu bitmesiydi. Elif Ada mutsuz sonları sevmezdi. Ömer Asaf ise filmi pek anlamamıştı çünkü Elif Ada'yı izlemekle meşguldü. İzlerken yüzünde oluşan mimikleri, şaşırmasını, bazen gülmesini huzurla izlemişti Asaf. İzlediği Elif Ada'nın yüzü filmden daha güzeldi. Elif Ada film bitince Asaf'a döndü. Ama onu zaten kendine bakarken buldu. Yüzleri yakın olduğu için yutkunarak konuştu. "Su içeceğim ister misin?" diye sordu ona bakan adama. Ömer Asaf gülümseyerek baktı ve olur dedi. Elif Ada'yı izlerken susamıştı. Oturduğu yerden kalkarak kendini mutfağa attı Elif Ada. Oturmaktan bacakları uyuşmuştu. Bir bardak su dodurduktan sonra sandalyeye oturarak içti. Sonra da Asaf için su aldı ve salona geçti. Ömer Asaf sanki Ada'yı bekliyor gibi kapıya bakıyordu. Ki öyleydi zaten. Gülümseyerek elindeki bardağı parmaklarına temas ederek aldı. İçtikten sonra teşekkür etti. "Ben bırakırım bardağı, abdest alda namazımızı kılalım." diyerek Elif Ada'nın alnından öptü ve kıza bakmadan mutfağa geçti. Utandığını bildiği için daha da utandırmak istememişti. Ama Asaf'ın ani öpmelerine alışması gerekiyordu. Çünkü Asaf bunu sürekli yapacaktı. Elif Ada şaşkınlığı geçtikten sonra banyoya giderek abdest aldı. Bu adam ona neler yapıyordu böyle? Her yaklaştığında kalbi önceden atmıyormuş gibi hızlanıyor ve kendini belli ediyordu. Bu duruma alışabilir miydi bilmiyordu. Banyodan çıkarak yatak odasına geçti. Kapıyı açtığında Asaf'ı üzerini değiştirirken görmeyi beklemiyordu. Panikle ne yapacağını bilmeden olduğu yerde kaldı. Farkında olmadan gözleri Asaf'ın vücuduna takılmıştı. Sonra gözlerini kapatarak arkasını döndü. "B-ben burda olduğunu bilmiyordum özür dilerim." Kısık sesiyle söylediklerinden sonra Asaf sırıttı. Utanacak ve özür dileyecek bir durum yoktu ortada. "Özür dilemene gerek yok Ada biz karı kocayız, bundan doğal bir şey yok. Dönebilirsin, sadece mutfakta üzerime su döktüm o yüzden değiştirdim üzerimi." Ömer Asaf nasıl olduğunu anlamadan bir bardak daha su içecekken üzerine dökülmüştü. Sonra da diğer banyo da abdestini almıştı. Elif Ada Ömer Asaf'ın sözlerinden sonra daha da utandı ve arkasına dönmek istemiyordu. Giyinmiş olduğunu söylemişti ama yüzüne bakmaya utanıyordu. Sonrasında kocan o senin diyerek kendini teselli etti ve Asaf'a bakmadan döndü ve seccadeleri serdi. Ömer Asaf Ada'nın bu haline alınsa da bir şey söylemeden yerine geçti. Alışacaktı Allah'ın izniyle ikiside. Namazlarını huzurla kıldıktan sonra dua ettiler. Ömer Asaf arkasını dönerek Ada'ya baktı. Bacaklarına başını koyup saçlarını okşamasını istiyordu. Ömer Asaf bu isteğini dile getirdi. "Ada bir şey isteyebilir miyim?" "Tabii." Söylemeye çekindiği için direkt istediğini yaptı Ömer Asaf. Seccadelerinin önünü bükerek Elif Ada'nın dizlerine başını koydu. Sonrasında Elif Ada'nın ellerini tutarak saçlarına koydu. "Saçlarımı okşar mısın?" Elif Ada Asaf'ın yaptıklarını öylece izledikten sonra isteğini yerine getirdi. İkisinin de biraz sevgi ve şefkate ihtiyacı vardı. Ömer Asaf bunu isterken küçük bir çocuk gibiydi ve Elif Ada'ya çok tatlı gelmişti. Parmakları yumuşak saçların arasında dolaşırken ikisi de huzurlu hissediyordu. Birlikte namazlarını kıldıktan sonra hep yapmak isteyeceği bir şey olmuştu bu Elif Ada için. Ömer Asaf'ın canına minnet zaten. Ömer Asaf gülümseyerek saçlarını okşayan kadına baktı. Nasılda güzeldi öyle. Her bakmasında bir kez daha seviyordu onu. "Biliyor musun nasibim olan kadının saçlarımı okşamasını, sevmesini istemişimdir her zaman. Ve o da sensin. Beni kırmadığın için teşekkür ederim orman gözlüm." Asaf'ın niyeti onu ağlatmaktı galiba. Böyle güzel seven bir adamı kaderine yazdığı için şükretti Elif Ada. "Aramızda teşekkürün lafı olmayacaktı hani Asaf. Unuttun mu biz evliyiz." "Unutmak ne demek. Ne kadar şükretsem azdır Rabbime. Seni çok seviyorum güzelim unutma olur mu?" Diyerek saçındaki elini tuttu ve öptü. Elif Ada başını sallayabilmişti. Asaf'ın gözlerine baktıkça unutmak mümkün değildi zaten. Biraz daha öyle kaldıktan kalktılar. Seccadeleri topladıktan sonra Elif Ada üzerini değiştirmek için banyoya girdi. Ömer Asaf'ta pijamalarını giyerek karısını bekledi. O olmadan uyuması mümkün değildi artık. Elif Ada banyodan çıkınca birlikte yatağa uzandılar. Ömer Asaf kolunu açarak karısını göğsüne çekti. Saçlarından öptü. "Hayırlı geceler sevgilim. Allah rahatlık versin." Bir hitap daha eklenmişti. "Hayırlı gecelerimiz olsun." Dedikten sonra gözlerini kapattı.
Bölüm Sonu... (...) Selamün aleyküm herkese... Öncelikle hikayemizi bırakmayıp sabır ve anlayışla bekleyen okurlarıma çok teşekkür ediyorum.❤️🌹 Özel hayatım ve biraz da ilham gelmediği için yazamamıştım. Her şey yoluna girdi Allah'ın izniyle. Bölümler en kısa sürede gelecek inşaAllah bundan sonra, elimden geldiğince sizleri çok bekletmek istemiyorum. Okuyan gözlerinize ve yüreğinize sağlık.🤍✨ Gelelim bölüme, nasıl buldunuz? Umarım beğenmişsinizdir... Yazım yanlışım hatalarım varsa affola... Hazar ve Esma'yı nasıl buldunuz? Hazar'ın polis olmasını bekliyor muydunuz? Hemde komiser:) Elif Ada ve Ömer Asaf nasıldı? Bölüm aslında ikiye bölünmüş gibi oldu. Hazar ve Esma'yı okumak istiyor musunuz? Bir de kesit bölümümüzle ilgili konuşmak istiyorum. Arkadaşlar hazırlıklı olmalısınız çünkü hikayemizin gidişatı için ve benim ileriki bölümlerde düşündüğüm olaylar için olması gereken bir şey, anlayacaksınız zaten bölümler geldikçe. Bu kadar, spoiler vermeyeceğim. 😂 Bu arada kitabımızın isminin kaynağı olan şarkıyı dinlemeyi unutmayın. Mustafa Ceceli: Bedel OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN!!! SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!! YORUMLARINIZI OKUMAYI VE SİZİ SEVİYORUM 💙... Bugün 10 Kasım Atatürk'ün 86. ölüm yıl dönümü saygı, sevgi, minnet ve özlemle anıyoruz. 🇹🇷
Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️ 🌼... Gizemliyazardemir0 Instagram: gizemli_yazardemir0 |
0% |