
Bölüm Şarkısı
Göksel İpekçi: Mecburum
Pijamalarımı giydikten sonra bir kitap alıp oturma odasındaki koltuğa oturdum. Asaf'ı bekleyeceğim için kitap okumaya karar verdim.
Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama saçlarımdaki baskıyla gözlerimi açtım. Asaf alnıma düşen saçlarımı yana ittikten sonra öptü.
"Ben sana uyu demedim mi güzelim. Neden beni bekledin?" Uykulu halimle cevap veremeden kendimi Asaf'ın kucağında buldum.
"Üşümüşsün orada," hafifçe tebessüm edip kollarımı boynuna sardım düşmemek için.
"Aç mısın, bir şeyler yedin mi?" Akıl edebilmiştim sormayı Allah'tan.
"Aç değilim güzelim. Sen?"
"Bende aç değilim."
"Sen neden oturma odasında uyudun bakim." dedi saçlarımdan öptükten sonra. Sorarken çok tatlı gelmişti gözüme.
"Seni bekledim ama uyuya kalmışım." Dudaklarımı büzdüm.
"Ve üşümüşsün bunu atlama. Ya hasta olursan bitanem, ben ne yaparım?"
"Üşümedim ki. Ben kolay kolay hasta olmam."
"Ben sana hastayım onu napıcaz!" Bir süre kaldıktan sonra gülmeye başladım.
"Asaf ya!"
"Kocaya ya denmez!" dedi beni yatağa bırakırken.
"Ne denir?" dedim nazlı nazlı. Bu halim bazen bana garip gelmiyor değil ama Asaf'ın yanında içimden böyle biri çıkıyor. Şikayetçi olduğum söylenemez.
Aşık olduğum gülümsemesini dudaklarına kondurup "Daha güzel şeyler denir?" Mesela diyerek devam etmesi için teşvik ettim.
"Mesela," düşünür gibi yaptıktan sonra "Canım, aşkım, sevgilim, bitanem, hayatım denilebilir."
"Hmm, başka?" Uykum açılmış ve Asaf'la uğraşmak hoşuma gidiyordu. Benim gibi hmm dedikten sonra "İstediğin her şeyi diyebilirsin ama 'ya' deme." dedi.
Usulca başımı salladım. Dememi istemiyorsa demezdim. Eliyle saçlarımı okşadıktan sonra elbise dolabından kıyafet aldı.
"Ben kısa bir duş alacağım güzelim, sen uyu tamam mı?"
"Uykum kaçtı." dedim gözlerimi ovalayarak. "Gerçekten aç değil misin? Sen duştayken bir şeyler hazırlayayım."
"Aç değilim güzelim, bekle beni." dedikten sonra banyoya girdi. Bende tamam diyerek onu bekledim yatakta. Üşüdüğümü hissettikten sonra yorganın altına girdim. Umarım hasta olmam, okul açılacak zaten. Yorganı omuzlarıma kadar çektikten sonra Asaf'ı böyle beklemeye başladım.
Çok geçmeden Asaf giyinmiş şekilde, saçındaki havluyla banyodan çıktı.
"Saçlarını kurutacaksın değil mi?" diye sordum şüpheci tavrımla. Çünkü böyle yatarsa hasta olurdu.
"Kurutacağım güzelim merak etme." Gülümseyerek başımı salladım. O nasıl benim hasta olmamı istemiyorsa bende onun hasta olmasını istemem.
Asaf'ın saçlarını kurutmasını izledim. Tişörtü dar olduğu için sırt kasları belli oluyordu. Arka profilden bile kalıplı bir vücuda sahip olduğu görünüyordu. Her haliyle çok yakışıklı durması da cabası. Siyah saçlarının arasından parmaklarını geçirerek kurutmaya devam etti. İşi bitince saç kurutma makinesini kapatıp, fişini çekti. Bana dönünce göz göze geldiğimiz için yutkundum.
"Doya doya izleyebilirsin güzelim." dedi göz kırparak. Burası sıcak oldu! Az önce üşüyen ben değilmişim gibi yorganı üzerimden çektim. Kesinlikle Asaf'ın üzerimde çok farklı bir etkisi var. Daha önce hissetmediğim, bilmediğim duygular ortaya çıkıyor onun yanında.
Odanın ışığını kapattıktan sonra abajurun ışığında çapkın sırıtışıyla kendi tarafından gelip yorganı kaldırdı. Ben onun bıraktığı boşluğa bakıyordum hâlâ. Kendime geldikten sonra başımı sallayarak yorganı üzerime çektim. Tekrar üşümeye başlamıştım. Asaf'ta uzanıp beni kollarının arasına aldı. Güvenli limanım olan göğsüne sokulup sıkıca sarıldım. Aynı şekilde karşılık verip saçlarımdan öptü.
"Çok yoruldun mu?" Başımı kaldırarak bir hayli yakın olan yüzüne baktım. Gece yarısına kadar çalışıp yorgun olmamasını beklemiyordum elbette ama sormak istedim.
"Tüm yorgunluğum geçti."
"Güzel o zaman." Yanağından öperek tekrar eski konumuma döndüm.
"Peki yarın akşam erken gelebilir misin? Bugün yiyemediğimiz akşam yemeğini telafi ederiz."
"Yarın erken gelirim bir sorun çıkmazsa."
"İnşaAllah." dedikten sonra gözlerimi kapattım.
"Allah rahatlık versin bitanem. İyi uykular."
"Sana da canım." Yarının neler getireceğini bilmeden gözlerimizi kapattık.
(...)
Sabah namazını kıldıktan sonra geç yattığımız için tekrar uyuduk Asaf'la. Şimdi ise kalkmak istemiyorum çünkü donuyorum resmen. Yorganı biraz daha üzerime çekip bu soğukta tişörtle uyuyan kocama baktım.
"Asaf uyan geç kalacaksın." Asaf'ı uyandırmaya çalışsam da hâlâ yataktaydım çünkü üşüyorum. Hasta mı oldum yoksa?
Bir kere daha Asaf dedikten sonra uyandı. Bana bakınca yorgana sarıldığımı gördü.
Kaşlarını çatarak yeni uyandığı için boğuk çıkan sesiyle "İyi misin güzelim, yorganı çekmişsin kafana kadar." Cevap vermeme kalmadan ikimizde hapşırdık.
"Sanırım ikimizde hasta olduk." dedim burnumu çekerek. Yatakta doğrulup sırtını yatak başlığına yasladı. Önce elini anlıma koyarak ateşime baktı. Sonra da öperek kontrol etti ateşimi.
"Ateşin var güzelim hazırlan hastaneye gidiyoruz." Yataktan kalkmak için hamle yaptığında kolundan tuttum.
"Önce ateş ölçerle bak, dolapta görmüştüm."
"Ben ölçtüm ya Ada! Ateşin var."
"Sen ateş ölçer misin Ömer?!" Hasta halimle beni sinirlendiriyor.
"Tamam getiriyorum ama üzerini aç yanıyorsun zaten." Yorganı çekince izin vermedim. Üşüyorum diyorum üzerimi açıyor. Ben izin vermeyince bir şey söylemeden ateş ölçer almaya gitti.
Asaf geri geldiğinde gözlerimi zor açık tutuyordum. Ateş ölçeri alnıma doğrultup tuşuna bastı. Ölçtüğüne dair ses çıkarınca geri çekti.
"Kaç çıktı?"
"38.5, hemen hazırlanıp hastaneye gidiyoruz."
"Hastaneye gitmeye gerek yok çok yüksek değil. Ilık bir duş alırsam geçer."
"Güzel karım neden dinlemiyorsun? Hastaneye gidelim serum takılsın iyileşirsin." Sakince konuşup yanıma oturdu.
"Yakışıklı kocam neden dinlemiyorsun? Gerek yok diyorum." Onun gibi karşılık verince güldü. Bende gülerek yatakta oturdum. Kalkabilecek durumdayım neyse ki.
Elinden tutarak "Hem fark etmedim sanma sende benimle hapşırdın," yanda duran ateş ölçeri alıp onun ateşini ölçtüm.
"Benim yönetimimle ölçesene." Ateş ölçerden kaç olduğuna baktıktan sonra alnına dudaklarımı bastırıp biraz bekledikten sonra geri çekildim.
"37 çıktı. İkimizde hasta olduk galiba. Banyo yaptıktan sonra tişörtle yatarsan hasta olursun zaten. Biraz daha kalın giyinemez misin sanki?"
"Sana ne demeli pijamalarla soğukta uyuyakalıp üşüttün!" Hasta olduğumuz için birbirimizi azarlıyoruz resmen.
"O yüzden hastaneye gidiyoruz." diyerek beni kucağına aldı. Düşmemek için boynuna sarılıp "Hayır banyoya girip ılık bir duş alıyoruz!" dedim biraz yüksek çıkan sesimle. Yoksa alıgılayacak gibi değildi.
"Birlikte mi?" diye sordu büyük bir şaşkınlıkla. Benden böyle bir şey duymayı beklemiyor olmalı.
"Kendimi pek iyi hissetmiyorum, kocam yardım eder diye düşündüm ama istemiyorsan ben tek girerim. Sonra da sen alırsın."
"Hayır hayır! Yardım ederim tabii ki." Kucağından indirmeden banyoya girdik. Beni indirdikten sonra terlik koydu ayaklarımın önüne, kendi içinde aldıktan sonra suyu ayarlamak için çeşmeden tarafa gitti.
Bir kere daha hapşırınca, Asaf tekrar yanıma geldi.
Kolumdan tutup "Üzerini çıkarabilecek misin?" diye sordu.
Başımı sallayarak onayladım. Üzerimi çıkardıktan sonra Asaf suyu üzerime tuttu.
"Çok soğuk," diyerek sudan kaçtım. Duş başlığını yerine taktıktan sonra yanıma geldi. Sıcak avucuyla nazikçe kolumdan tutup geri çekti beni.
"Soğuk değil güzelim. Buraya gel." Su üzerime geldiği için Asaf'a sarıldım.
"Gerçekten soğuk, üşüyorum Asaf. Lütfen biraz daha sıcak ayarla." Yutkunduğunu duyunca ne yaptığımı fark edip geri çekildim. Ama Asaf izin vermeden beni tekrar göğsüne çekti. Suyu ayarladıktan sonra üzerimizden aktı.
Kısık sesimle "Sende ıslandın." dedim.
"Birlikte banyo yapmayacak mıydık?" Ama üzeri giyinikti. Bu detayı atladım aksi takdirde ikimiz içinde daha zor olacaktı. Asaf beni yıkadıktan sonra "Giyinebilir misin güzelim?" diye sordu. Başımı sallayıp havluya sarılıp banyodan çıktım.
Asaf banyodayken hızlıca üzerimi giydim. Saçlarıma havlu sardıktan sonra yatağa girip yorganı üzerime örttüm.
Asaf belindeki havluyla banyodan çıkıp bana bakmadan elbise dolabına ilerledi. Kıyafetlerini seçtikten sonra banyoya gidecekken durdurdum.
"Odada giyinebilirsin." Ayıkken söylemeyeceğim şeyler söyleyip, yapmayacağım şeyler yapıyordum ama kocamdan saklanmak doğru değil ve bir adım atmam gerekiyor artık.
Asaf'ın adımları donunca bana döndü. Üşüyorum diyerek yorganı kafama kadar çektim. Giyinmesi için zaman tanımıştım aslında. Sesler gelince giyindiğini anlayıp bekleme devam ettim.
"Giyindim bakabilirsin." deyince yorganı indirdim. Yine aşık olduğum gülümsemesini dudaklarına kondurup yanıma geldi.
"Şimdi saçlarımızı kurutup, yapacağım çorbayı içeceğiz ve iyileşeceğiz. Tamam mı güzel karım?"
"Sen mi yapacaksın?"
"Tabii ki ben yapacağım! Hasta karımı çalıştırır mıyım hiç? Unuttun galiba yemek yapabilen bir eşin var." Bu kadar sevimli olmamasını söyleyebilir mi biri?
"Tamam." Benden onay alınca saç kurutma makinesini alıp yatağın yanındaki prize taktı. Arkama geçtikten sonra saçlarımı kurutmaya başladı, bir yandan da tarıyordu. Her hareketiyle bende iyi bir etki bırakmayı başarıyordu.
Saçlarımı kurutma işlemi bittikten sonra kendi saçlarını da kuruttu. Sonra yine beni kucağına alıp oturma odasına taşıdı. Koltuğa bıraktıktan sonra yanıma oturup anlımdan öptü. Bir nevi ateşimi ölçüyordu:)
Bastırdığı dudaklarını çektikten sonra "Biraz düşmüş gibi, sende benimkine bak." Gülümseyerek dediğini yaptım.
Geri çekilip "İkimizde ateş ölçer olduk." Gülerek söylediklerimle Asaf'ta güldü.
"Senin için her şey olmaya hazırım." Sözleriyle gülüşüm tebessüme döndü. Sağ elimi yanağına koyarak okşadım.
"Ben seni hak edecek ne yaptım bilmiyorum."
"Güzel kalbine beni yakıştırdın, daha ne yapacaksın?" Alnımı alnına yasladım.
"Teşekkür ederim Asaf, her şey için."
"Güzelliğim benim, asıl ben teşekkür ederim her şey için." İçi gider gibi bakarak alınmdan öptü. Gözlerimi kapatarak bu anı yaşadım.
Geri çekildikten sonra "Hemen geliyorum." diyerek yatak odasına gitti. Oturduğum yerde gözlerimi kapatarak gelmesini bekledim. Üzerimde hasta olduğum için kırgınlık ve bitkinlik vardı.
Asaf odadan battaniye ve mavi yünlü çoraplarımla geldi. Koltuktaki yastığı uzanmam için köşeye koyarak "Buyrun hanımefendi ben kahvaltıyı hazırlayana kadar dinlenin." Gülümseyerek "Teşekkürler beyefendi, şimdiden ellerinize sağlık." dedim.
"Ne demek." Battaniyeyi üzerime örttükten sonra ayaklarımı açıkta bırakıp çorapları giydirdi. Kendim giyebileceğimi söylesemde dinlemedi.
Yanaklarımdan öptükten sonra amerikan mutfağa gitti.
Öpmeden duramıyor. İç sesimin sözleriyle kendi kendime güldüm.
Asaf mutfakta iki kişilik mükellef kahvaltımızı hazırladı. Gerçekten elinden her iş geliyor, maşaAllah. Hasta olinca canım bir şeyler yemek istemese de Asaf'ın hazırladıkları çok güzel ve lezzetli duruyordu. Ki yemek istemesem zorla yedirirdi kocam.
Kahvaltı masasına yine kucağında götürdü beni.
"Ayaklarımı yerden kesiyorsunuz beyefendi." Sözlerimi beklemiyor gibi bir süre bekledikten sonra "Hasta olmak yaradı sana sanki." dedi gülerek.
"Şikayetçi misin?"
"Asla! Bu arada sizde benim ayaklarımı yerden kesiyorsunuz hanımefendi, her anlamda." Göz kırparak konuşmasıyla gözlerimi kaçırdım.
Tatlı sohbetimizle kahvaltımızı yaptıktan sonra ilaç içtik. Asaf şirketi arayıp bugün gelmeyeceğini önemli toplantıları Pazartesiye almalarını söyledi. Yine ben koltukta uzanırken mutfağı toparlayıp çorba malzemelerini hazırladı. Bazı aletleri nasıl kullanması gerektiğini bana sorarak çorbayı da hazırladı. Asaf'ı izlerken uyuya kalmıştım hastalıktan.
(...)
Yazarın anlatımı ile-
Genç kız bavulunu hazırladıktan sonra Eda'yla sıkıca sarıldı. Kardeşi gibi gördüğü için ayrılmak zor geliyordu her zamanki gibi.
Konağın avlusundan birlikte çıktıktan sonra tekrar sarılıp vedalaştılar. Hazar çoktan arabadan inmiş Esma'nın bavulunu almıştı. Esma ne kadar eve gelip almana gerek yok dese de dinletememişti.
Hazar bavulu bagaja yerleştirdikten sonra Eda'yla selamlaşıp Esma'nın arabaya binmesini bekledi.
"Ablama selam söyle, hayırlı yolculuklar."
"Aleyküm selam canım kendine dikkat et, bir şey olursa hemen ara. Allah'a emanetsin." Eda başını salladıktan sonra sizde diyerek arabaya binmelerini bekledi.
Hazar sürücü koltuğuna Esma da arka koltuğa geçtikten sonra korna çalarak selamladı Eda'yı. Mahalleden çıktıktan sonra Hazar aynadan Esma'ya bakarak "Nasılsın?" diye sordu.
"İyiyim elhamdülillah sen nasılsın?"
"Bende iyiyim teşekkür ederim."
Esma başını salladıktan sonra"Eve kadar gelmene gerek yok demiştim."
"Bende geleceğimi söylemiştim." Esma kendi kendine mırıldanarak önüne döndü. Elindeki telefona bakarken Hazar'ın bakışlarından habersizdi. Hazar gülümseyerek yola döndü. Yavaş yavaş kıracaktı hırçın kızın inadını. Karakol olayında -ilk karşılaştıkları- arabasına binmeyi kabul etmemişti ama şimdi güvenini kazanabildiğini düşünmek istiyordu.
Havaalanına kadar ikiliden ses çıkmadı. Esma staj yapmak için şirket arıyordu ama hâlâ bulamamıştı. İlk dönemde çalıştıkları şirketle üniversite arasında sorun çıktığı için sözleşmeyi feshetmiş öğrencilere de kendilerinin şirket bulmasını söylemişlerdi. Esma ilk günden beri arasa da bulamamıştı.
Telefonu sinirle kapatıp çantasına koydu, havaalanına gelmişlerdi zaten. Hazar arabayı park ettikten sonra indiler. Bagajdan Esma'nın büyük bavulunu ve kendi küçük çantasını alıp Esma'nın yanına adımladı Hazar.
Birlikte yolculuk yapacakları için heyecanlıydı. Esma'yı daha yakından tanıma fırsatı olmasını umuyordu.
Esma Hazar'ın bir elindeki kendi bavuluna ve diğer elindeki küçük çantaya baktı. Hazar'ın çantasının yanında bavulu sırıtıyordu. Her zaman nereye seyahat edecek olsa büyük bir bavul hazırlardı kısa süre kalacak olsa da. Çoğu zaman taşımak güç olsa da şimdi ne kadar memnun değil gibi görünse de Hazar taşıdığı için minnettardı. Onu bu yükten kurtarıyordu. Daha ılımlı yaklaştığı bu adamda onu çeken bir şeyler olduğunu anlamıştı zaten. Sadece kabul etmek istemiyordu.
Hazar bir süre dalmış bir şekilde elindeki bavula bakan kızı izledi. Öyle derin bakıyordu ki nedenini anlamadı. Yanlış bir şey mi yapmıştı yoksa?
Boğazını temizleyerek "Esma, iyi misin?" diyerek Esma'yı düşüncelerinden çıkardı.
"Evet evet iyiyim. Sana da zahmet oluyor bavulumun ağır olduğunu biliyorum kusura bakma lütfen. İstersen çantanı ben alayım?" Esma hızlı hızlı konuştuktan sonra çantayı almak için bir adım attı öne doğru. Hazar geri çekilmeden çantayı arkasına çekti.
"Bavul sana göre ağır ama bana göre tüy kadar hafif, kusura bakılacak bir şey yok rahat ol. Ve çantamı taşırım. Şimdi gidelim yoksa uçağı kaçıracağız."
"Peki o halde." Hazar gülümseyip başını sallayınca yan yana havaalanına girdiler. İşlemleri hallettikten sonra uçağa bindiler. Esma yerine oturduktan sonra Hazar'da karşısındaki koltuğa geçti. Yine konuşmadan anons sesiyle kemerlerini bağladılar. Sonra Esma çantasından çıkardığı kitabı alıp okumaya başladı. Hazar ise sohbet başlatmak isterken Esma'nın kitap okumasıyla hayalleri suya düştü. Yakından tanıma fırsatı diyordu ama hırçın kız kendi dünyasına çekilmişti bile.
Hazar Esma'yı rahatsız etmeden telefonundaki oyunu oynadı. Esma kitabı çantasına koyunca hemen telefonu kapatıp ona odaklandı. Şimdi tam vaktiydi. Sakince "Esma," dedi. Esma'nın bakışları onu bulunca "Efendim?" demesiyle devam etti.
"Hangi bölümü okuyordun? Merak ettim." Esma, birden kendisine seslenince afallamıştı çünkü kitapta geçen olayları düşünüyordu. Sorusunu duyunca rahatlayıp arkasına yaslandı.
"Hukuk son sınıf." Hazar şaşırmadı, Esma gibi bir kızdan hukuk okuması beklenirdi.
"Hmm, çok güzel. Peki karar verdin mi ne olacağına?"
"Tabii ki! Avukat olacağım inşaAllah." Hazar kendinden emin cevabına tebessüm etti.
"Avukat Esma..." Soyadını bilmediği için duraksadı. Sevdiği kadının soyadını bile bilmiyordu.
Esma durumu anlayınca "Çetinkaya, Avukat Esma Çetinkaya." diyerek sözlerini tamamladı.
Hem adı soyadıyla hemde mesleğiyle içe içe geçmiş bir kişiliğe sahipti. Başka bir meslek beklenemezdi zaten Esma'dan. Avukatlıktan bahsederken gözlerinin parlaması ise severek seçtiğini gösteriyordu.
Esma hafifçe tebessüm edip gözlerini kaçırdı derin duygularla bakan adamdan. Onun da soyadını bilmediğini fark edince bunu nasıl sormadığına hayret etti. Ne zamandan beri güvenmeye başlamıştı insanlara? Normalde yeni tanıştığı kişilerle ilgili ufak bir araştırma yapardı fakat Hazar'a soyadını dahi sormamıştı. Belki de eniştesinin arkadaşı olduğu için sorma gereği duymamıştı ama yine de onun için garipti.
"Komiser Hazar..." Soyadını öğrenmek için onun gibi mesleğiyle seslendi.
"Bozkurt, Komiser Hazar Bozkurt." Hazar da aynı şekilde karşılık verdi. Böylece yeni tanışıyor gibi soyisimlerini öğrenmişlerdi.
Esma başını salladıktan sonra yine kendi kabuğuna çekildi. Hazar'la sürekli bir arada olmak ona iyi gelmiyordu ya da öyle düşünmek istiyordu. O yüzden daha fazla konuşmadı. Yoksa istemediği şeyler yaşayabilirdi. Neyi isteyip istemediğini unutacak kadar aklı başından gitmemişti. Esma'ya göre aşk tam olarak buydu aklı başından gitmek, oysaki bilmiyordu yavaş yavaş kalbini açtığı adamla gerçek aşkı yaşayacağını.
Hazar yine Esma'nın kendini soyutlamasıyla telefonuna döndü. Çok vakit geçmeden uçak iniş yapmıştı zaten.
Uçaktan indikten sonra Hazar yine bavulu ve çantayı alıp Esma'nın taşımasına izin vermedi. Hemen sonrasında ise Hazar siyah bir arabanın önünde durup telefonunu çıkarmıştı. Esma neden burada beklediklerini bilmeden Hazar'ı izlemeye devam etti.
Telefonla birini aradıktan beş dakika sonra bir genç gelip araba anahtarı verdi. Hazar onu da bırakacağını söylese de burada işi olduğunu söyleyip reddetti. Hazar da itiraz etmeden tamam demişti. Esma bilmese de o genç karakoldan polisti, Hazar'ın ricasıyla arabasını getirip beklemişti.
Esma hâlâ önündeki arabaya bakıyordu. Hazar'ın hadi demesiyle arka koltuğa oturdu. Hazar'da yerleşince arabayı çalıştırdı.
Esma dışına hayran kaldığı arabanın içine de hayran kalmıştı. Tam onun sevdiği ve almak istediği araba da oturuyordu resmen. Bu konuda Hazar'la benzer zevklere sahip olmayı beklemiyordu. Araba senin mi diye sormak istese de çenesini tuttu. Çok yersiz ve saçma bir soruydu şüphesiz. Kendi kendine göz devirdi. Bu soruyu sorsaydı yanlışta anlaşılabilirdi.
Hazar Esma'nın içindeki heyecandan habersiz arabayı kullanıyordu. Yol uzun olduğu için müzik açmak istedi ama önce Esma'ya sordu.
"Yol uzun istersen müzik açabilirim veya radyo?" Esma olur diyerek onayladı. Yolculukta şarkı dinlemeyi severdi.
"Sen gözümün nuru. Adanmış hayatların umudu." Ama neredeyse son ses marş açılmasını beklemiyordu.
Şaşkınlıkla gözleri büyüdü. Müzikten kastı bu muydu?
Hazar hemen sesini kısıp Esma'ya baktı.
"Kusura bakma lütfen. Bluetooth bağlı kalmış. Değiştiriyorum."
"Önemli değil kalabilir." dedi Esma Hazar'ın mahcubiyetiyle. Hazar gerçekten mi deyince evet dedi.
Hazar elini çekip "Sende mi Galatasaraylısın?" diye sordu. İçinden lütfen öyle olsun diye dua ederek.
"Ben takım tutmuyorum ama Ada ve Eda sayesinde çok dinledim Galatasaray marşı." En azından başka takım tutmuyordu. Ama Hazar onu Galatasaraylı yapmasını bilirdi.
"Seviyorsun o zaman? Yani marşı."
"Dinlemeye alıştım diyelim." Hazar başını sallayarak onayladı Esma'yı.
Hazar arabayı benzin almak için petrolde durdurdu. Arkasını dönüp "Acıktıysan bir şeyler alabilirim ya da başka bir ihtiyacın varsa?" Lavobaya gitse iyi olacaktı.
"Bende geleyim." diyerek arabadan indi. Arabayı kilitledikten sonra petrolün içindeki markete ilerlediler. İşleri bitince tekrar yola koyludular.
Bölüm Sonu...
(...)
Selamün aleyküm herkese...
Nasılsınız?
Yeni bölüm geldi umarım beğenmişsinizdir.
Geç geldiği için özür dilerim, hakkınızı helal edin lütfen.
Yazım yanlışım varsa affola...
En sevdiğiniz sahne neresiydi? Benim 'ateş ölçer misin Ömer' ve Galatasaray marşı kısmı, çok eğlenerek yazdım. Umarım sizde eğlenmişsinizdir.
Bölümü hangi emojilerle anlatırdınız 👉🏻
OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN!!!
SATIR ARALARI BOŞ KALMASIN!!!
SİZİ SEVİYORUM 💙...
20. Bölüme de geldik. Bi maşaAllahınızı alırım. Daha kısa sürede daha çok bölümlere inşaAllah. 🤍✨
Beni buradan ve Instagramdan takip etmeyi unutmayın lütfen.
Instagram: gizemli_yazardemir0
Selam ve dua ile kendinize dikkat edin.
Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️🌼...
Gizemliyazardemir0
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |