Yeni Üyelik
7.
Bölüm

4.Bölüm

@gizemliyazardemir0

 

 

 

Bölüm şarkısı:

 

 

Cem Adrian & Mark Eliyahu

 

 

Derinlerde

 

4 Yıl Önce

 

Gaziantep - Havaalanı

 

Sevdiği tarafından, sevgisini söyleyemeden terk edilmeyi sadece yaşayanlar anlar. Bazı şeyler böyledir. Anne, babası öleni ancak aynı durumda olan anlar. Karşılıksız sevmeyi yaşayan, beklemeyi bekleyen anlar.

 

Bazen de insan yanlış anlar. Yaşamamıştır ama yaşamış zanneder. Gördüğünü de yanlış anlayabilir fakat nereden bilebilir ki doğrusunu. Gerçek zanneder. Bazen sevgisi ona gerçeği göstermez.

Acı çeker yıllarca...

İmtihandan geçer her dakikasında...

Sevgi de imtihan edilir çünkü. Sonra o imtihan en güzel ödülün olur da çektiğin acıları unutursun.

Ömer Asaf bilmiyordu. Ne imtihanda olduğunu, ne de ödüllendirileceğini.

Kardeşi Azad'ın düğününde gördüğü orman yeşili gözlere vurulmuştu o. Sesini duyduğu, yüzünü gördüğü, en çokta gözlerine değmeyen bakışları sevmişti.

Bilseydi bu kadar acı çekeceğini yine de sever miydi? Severdi.

Karşısındaki manzarada hiç görmek istemeyeceği şeyleri izliyordu olduğu yerden.

Başka birinin helali olan bir kadına mı aşık olmuştu. O gün parmağında yüzük görmediğine emindi oysaki. Ne zaman nişanlanmış veya evlenmişti?

Gözlerini kırpmadan izlemeye devam etti. O yanındaki adamla olan samimi tavırları o adamla nişanlı ya da evli olabileceğini gösteriyordu. Kızın adını öğrenmemişti, düğünden sonra takip etmiş ve ertesi gün onu havalimanında böyle görmüştü.

Eğer böyle görmeseydi yanına gidecek tanışacak ve evlilik görüşmesi yapmak istediğini söyleyecekti. Bugüne kadar hiçbir şeyden emin olmadığı kadar emindi kendinden ve hislerinden. Ona bu duyguları hissetiren bir çift orman yeşili gözlerdi.

 

Kızın uçağa binmesiyle bir süre daha orada beklemişti. Sonra ise kendini en yakın camii'ye götürmüştü ayakları. Biliyordu ki ona Rabbinden başkası derman olamazdı.

Güzelce abdestini aldıktan sonra boş olan camii de yere oturarak ellerini semaya açtı.

"Yüce Rabbim beni affet başka birinin helali olana sevdalandım. Ama bilmiyordum, bilseydim bakar mıydım gözlerine?

Yüce Rabbim lütfen bu sevdayı al kalbimden. Çok büyük bir hata yaptım, ne olur Allah'ım bana bu acıyı yaşatma. Ben bu vicdan azabıyla yaşayamam. Onu kalbimden al ki önüme bakabileyim, nasibim değilse imtihanım yapma Allah'ım. Beni böyle sınama. Hâşâ sana karşı gelmek değil amacım. Sen en iyisini bilirsin hakkımızda hayırlısını istiyorum sadece.

Belki de o benden habersiz mutlu bir hayat yaşayacak varlığımla mutluluğuna gölge olmayayım. O bana gelecekse de seve seve beklerim ama bunu senden isteyemem Rabbim. Sen şer olarak gördüğümüz şeylerin ardındaki hayırları görensin şüphesiz. Tekrar hayırlısını istiyorum Allah'ım, biliyorum ki nasibimse gelir bir gün bana." Ellerini yüzüne sürerek sonlardırdı duasını. Parmaklarına değen ıslaklıka anlamıştı ağladığını. Bu ilk ve son duasıydı onu dile getirdiği ve sanıyordu ki ilk ve son ağlayışıydı onun için. Bundan sonra yine hayırlısını istedi herkes hakkında. Ve unutmak istedi ama yapamadı.

 

Yıllar sonra karşısına çıkacağını da bilmiyordu.

 

...

 

Elif Ada dalmış bir şekilde boşluğa bakan adamla endişelenmeye başlamıştı. Ne olmuştu ki birdenbire?

 

Karşısındaki adamı kendine getirmek için "Ömer bey iyi misiniz? Lütfen cevap verin." Diyerek elini gözlerinin önünde salladı.

 

Ömer Asaf hatırında canlananlardan sonra başını iki yana salladı ve Elif'in sözleriyle kendine gelmeye çalıştı.

 

4 yıl önce görüp sevdalandığı kadın evli değildi yani. Ama o görmüştü parmağında yüzüyle, başka bir adamın yanında görmüştü. Hâlâ inanmakta zorluk çekiyordu.

Elif'in gözlerine baktı, tekrardan yıllar önce hissettiği duyguları hissetti ama daha canlıydı. Azalması gerekirken neden artmıştı ki ona olan sevdası.

 

"Bak Elif," dedi ama cümlesini tamamlayamadan durmak zorunda kaldı. Ne diyecekti ki 'ben sana yıllardır aşığım ama evli olduğunu sanıyordum mu' diyecekti.

 

İşte gelmişti ona sevdası nasıl olmuşsa olsun gelmişti. Beklediğine değmişti. Yakında bu orman yeşili gözler sadece ona helal olacaktı, sadece ona bakacak.

 

Fakat Elif buna zorlanmıştı. İsteyerek evlenmeyecekti. Bu gerçek bir kez daha canını yaktı. Ama olsundu ilerde o da severdi belki.

 

Elif Ada ise cümlenin devamını bekliyordu. Ömer Asaf ona beklentiyle bakan gözlere istediğini verdi.

 

"Biliyorum bu evlilik zorunluluktan olacak ama ben bu evliliğin gerçek olmasını istiyorum. Lütfen yanlış anlama istemediğin hiçbir şey yapmam sana... Neyse ya kına, düğün, her şeyin gönlüne göre olmasını istiyorum. O yüzden bugün alışverişe de çıkarız. Olur mu?" Elif Ada konudan konuya geçen adam karşısında şaşkınlıkla bakmaya devam etti.

 

"Gerçekten iyi misiniz?" Sorduğu soruyu cevaplamak için hazırlanan adamla devam etti sözlerine.

 

"İlk önce ben yokmuşum gibi masadan hiçbir söylemeden kalkıp gidiyorsunuz. Geri gelince daha önce evlenip evlenmediğimi sordunuz şimdi de gelmiş gerçek bir evlilik olacak, her şeyin gönlüne göre olmasını istiyorum diyorsunuz. Ben anlamıyorum gerçekten." Ömer Asaf Elif'in haklılığı karşısında nasıl cevap vereceğini bilememişti. Evet haklıydı ama o da yıllardır büyük bir hasretle yaşıyordu. Tabii buna yaşamak denirse.

 

"Haklısın ben sadece kendimi hazırlayamadım. Ama şimdi konuşacaklarımızı konuşabiliriz." Onu yıllardır sevdiğini söylemeyecekti şimdilik.

 

Sonra garsonu çağırıp iki çay istedi. Böylece çayını açık ve şekersiz içtiğini öğrenmişti.

Çayından bir yudum içtikten sonra Elif Ada konuşmaya başladı.

 

"Peki, ben okuluma devam edeceğim." Diyerek cevabını bekledi. Olumsuz cevap almaktan korkuyordu.

 

"Tabii ki buna engel olmam zaten. Hangi bölümü okuyorsun?" Elif Ada bugün daha ne kadar şaşırabileceğini düşünürken eklendikçe ekleniyordu üzerine.

 

"Psikoloji bölümünü okuyorum. Son senem. Okulumda İstanbul'da." Ömer Asaf İstanbul'da okuduğunu biraz önce duymuştu zaten ve neden tekrar söyleme isteğini gerek gördüğünü de anlamıştı. İzin vermemesinden korkuyor olmalıydı ki izin vermese bile gideceğini de anlamıştı.

 

"Okulun başladığında İstanbul'da kalırız birlikte. Yani benim açımdan sıkıntı yok." Birlikte kısmını vurgulamıştı. Bunun gerçek bir evlilik olacağını hatırlatmak ister gibi.

 

Elif Ada böyle bir evlilik görüşmesi yapacağını düşünmemişti. Gelirken içi içini yemişti. Ama beklediğinin aksine anlayışlı bir adam vardı karşısında her ne kadar başta garip davranmış olsa da şimdi öyle değildi. İster istemez onun yukarı kaldırılmış saçlarını, kahverengi ve garip bir heyecanla bakan gözlerini, kemerli sayılmayacak burnunu, hafif bir tebessüm olan rengi solmuş dudaklarını izlerken bulmuştu kendisini. Hem bu sünnetti sonuçta Peygamber Efendimiz evlenecek adayların bakmalarını söylemişti.

 

Eli yüzü düzgün biriydi. Muhtemelen normal bir evlilik görüşmesi yapıyor olsalardı yanıtı olumlu olurdu. Ne yazık ki öyle bir durum söz konusu değildi ve yanıtının olumlu veya olumsuz olması önemli değildi.

​​​

Tabii onu incelerken başka yöne baktığı için rahat davranabilmişti. Yoksa bunu yapamazdı kesinlikle.

​​​​​​Konuşacaklarını konuştuktan sonra Gül'e de haber verip kalkmışlardı masadan.

Telefonu çalan Elif Ada arkadaşının aramalarına ayarladağı zil sesiyle kimin aradığını anlamıştı. Hemen yanıt verdi. "Sen ne zaman geldin ya çok özlemiştim." Diyen kızla daha çok merak etti. İçinde oluşan bu hissin ne olduğunu bilmiyordu.

Elif Ada arkadaşının onu azarlayacağını bildiği için onun ben geldim seni bekliyorum dedikten sonra ortamı yumuşatmak istemişti. Yalan da değildi zaten, özlemişti.

 

"Ada her neredeysen çabuk eve geliyorsun ve bana böyle bir şeyi nasıl kabul edersin anlatıyorsun tamam mı?" Sesi sakin ama bağırsa bu kadar etkili konuşabilecek arkadaşına geleceğini söyledikten sonra kapattı.

 

Ömer Asaf ise sevdiğini telefonda konuştuğu kişiden kıskanmıştı. Onun bir kız olduğunu bilse belki bu kadar kıskanmazdı ama bilmiyordu.

 

Elif Ada hâlâ yanında duran adamı fark edince "Teşekkür ederim. Görüşmek üzere." Diyerek veda etme gereği duydu.

 

Dikkatini ona teşekkür eden kıza veren Ömer Asaf önemli değil der gibi başını salladı ve "Allah'a emanet ol." Diyerek onu en sevgiliye emanet etti. Elif Ada arabaya bindi ve evine doğru yol aldı.

 

Ömer Asaf bir süre daha arabanın arkasından baktıktan sonra kendine geldi ve annesini almak üzere o da arabaya bindi.

 

Elif Ada Esma'nın daha büyük bir tepkiyle karşılık vereceğini bildiği için endişeliydi. Dostunu kesinlikle kırmak istemiyordu. Zaten o yeterince kırılmıştı bu olanlar karşısında.

 

Sonunda evinin önünde duran araçla kapıyı açtı ve indi. Cemal burada beklediğini söylemişti. Zira gidilecek olan bir alışveriş vardı.

 

Kapı o zili çalmadan açılmıştı aslında çalmakta istemiyordu. Sessizce kapıyı açacak ve Esmadan kaçmayı deneyecekti.

 

Karşısında tahmin ettiği gibi burnundan soluyan bir Esra vardı.

 

"İçeri geç," diyerek sert bir şekilde buyur etti arkadaşını. Elif Ada ise suçlu çocuklar gibi başı önüne eğik parmaklarıyla oynayarak kapıdan girdi.

 

Sonrası ise fırtına öncesi sessizlik gibi arkalı önlü Elif Ada'nın odasına gitmek oldu. İki arkadaşta çok üzgün ve kırgındı. Gerçi bu kelimeler içlerindeki kopan fırtınaları tarif edemez ama.

 

Odaya girdikten sonra kapıyı kapattı Esma zira birazdan çıkacak olan tartışmanın seslerinin dışarıdan duyulmasını istemezdi.

 

"Bana her şeyi anlat çabuk." Yine sinirle konuşmuştu. Aslında bu siniri arkadaşından ziyade onları bu duruma sokan insanlaraydı.

 

Elif Ada bugünde olanları anlattıktan sonra "Ne yapsaydım, bir bebeğin ölümüne mi sebep olmalıydım sence Esma. Başka çarem yoktu." Diyerek zorunluluğunu belirtti.

 

Evet bu evlilik bir zorunluluktu onun için. İleride ne olacağı ise meçhuldü.

 

Esma her zaman hırçın bir kız olmuştu Elif Ada'nın aksine, iki zıt karakter olarak çok iyi bir dostlukları var. Ve bu evliliği de kolay kolay kabullenemezdi Esma. Allah aşkına bu ülkede adalet yok muydu? Töreler neden vardı ki?

 

"Ada bu senin yüzünden değil ki. Sen hiçbir şey yapmadın. İki insanın hatası yüzünden neden başka iki insandan bedel ödenmesi istenir ki? Bu hangi zihniyete sığar?" Arkadaşı o kadar haklıydı ki söyleyecek lafı yoktu. Onun kafasında da aynı sorular vardı.

 

"Evet benim, onun ve daha doğmamış bebeğin suçu yok Esma. Ama o bebeğin canını korumak için kabul etmekten başka çarem yoktu." O da istemezdi böyle olmasını.

 

Yanaklarındaki yaşları silerek ayağa kalktı.

 

"Hadi sende geleceksin benimle alışverişe. Böyle bir günde dostunu yalnız bırakmayacaksın dimi?" Elif Ada hüzünlü havayı dağıtmak isteyerek arkadaşına baktı.

 

Esma hiçbir şey söylemeden onun karşısında durdu ve kollarını açtı. İki dost tüm yaşanan olumsuzluklara karşı yine birlikte üstesinden gelmek için yana yanaydı.

 

Sımsıkı sarılarak biraz daha gözyaşı akıttılar.

 

"Hadi sulu göz incelemem gereken bir eniştem var daha." Diyerek dostunun moralini yerine getirmeye çalıştı Esma birazcık da sinir etmek istemiş olabilir.

 

"Esma ne eniştesi ya zorunluluktan olan bir evlilik bu sadece."

 

"Valla bugün olanları dinlediğimde bana öyle gelmedi. Seni görünce vurulmuş olmasın bu ağa!?" Elif Ada onun garip davranışlarını hatırlayınca biraz hak verdi ama ilk görüşte de aşık olacak değildi ya! Hem gerçek bir evlilik olacağını da söylemişti.

 

"Hadi kızım ya araba kapıda bekliyor. Eda nerede?" Diye sorduktan sonra Esma'nın da elinden tutarak odasından çıkarıp Eda'nın odasına gittiler.

 

Sonunda hazır olan üçlü arabaya binerek alışveriş için yola koyuldular. Akılları ise bundan sonra ne olacağı ile doluydu.

 

Ömer Asaf konağa ulaşınca annesine önceden haber verdikleri için çabucak arabaya binerek yola çıkmışlardı.

 

(...)

 

Elif Ada'nın anlatımı ile-

 

Çarşının girişinde duran arabayla onların bizden önce geldiklerini ve bizi beklediklerini gördüm. Sırasıyla arabadan inerken ne hissettmem gerektiğini, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum.

 

Hemen yanımda duran kardeşim ve can dostumla içimdeki sıkıntıya rağmen gülümsemeye çalıştım.

 

Gözlerim hararetli bir şekilde annesine bir şeyler anlatan adama takıldı. Ne söylediğini merak ederken keşke benimde annem yanımda olsaydı diye düşünmeden kendimi alamadım.

 

Esma koluma girerek yanımda olduğunu gösterdi. Aynı şekilde Eda da diğer koluma girerek tebessüm etti. Onlar iyi ki varlardı.

 

Karşımızdaki üçlüye doğru ilerlerken sonunda onlarda bizi fark etmişti. Gülizar teyze, Gül yenge (hâlâ ona ne diyeceğimi bilmiyordum) ve Ömer bey bize döndüler.

 

Ömer bey'in bakışları direkt benim gözlerimi bulurken, gözlerini kaçıran ben oldum. Bu adam niye bana sürekli böyle bakıyordu ki?

 

Gülizar teyze "Hoş geldiniz kızlar." Diyerek benden başlayarak hepimize sarıldı. Aynı şekilde Gül de sarılırken bu sıcak karşılamalara nasıl alışabileceğimi düşünüyordum.

 

Eda ve Esma'yı onlara tanıttktan sonra önden giden kızlar ve Gülizar teyzeyle Ömer beyle yalnız kalmıştım. Allah aşkına bunu nasıl becermişlerdi? Hadi Gülizar teyze falan neyse de Eda ve Esma nasıl gitmişti?

 

"Nasılsın?" Yanımdaki adamın gözlerini üzerimde hisstememe rağmen bakamadım.

 

"İyiyim, siz?" Demekle yetindim.

 

"Artık siz demesen mi acaba! Kendimi yabancı gibi hissediyorum." O bana sen derken ben ona siz demiştim aslında haklıydı. Bir baş sallamasıyla onayladım.

 

"Gerçekten iyi misin Elif?" İçten bir merakla sorduğu soruya karşı verebileceğim cevap ruh halim gibiydi.

 

"Karışığım aslında ama her halimize şükür değil mi? Bunda da vardır bir hayır." En sonunda benim ona bakmamla göz göze geldik.

 

"Haklısın, gidelim mi artık?" Tamam diyerek yürümeye başladık aramızda iki adımlık bir mesafe vardı ama yan yana yürüyorduk.

 

Çarşının içine girdiğimizde yine bütün gözler bize dönmüştü. İnsanlar duymuş oldukları berdeli konuşuyorlardı ve berdelle evlenecek olan çifte yapılacak olan büyük düğünü. Her ne kadar onları boş vermeye çalışsamda bazen başarılı olamıyordum.

Bu anında yine öyle olmasını istemeyerek etrafa bakındım bizimkileri bulmak için.

 

Bir dükkanın önünde durmuş sohbet ederek bizi bekleyenlerin yanına ilerledik. Sonrası ise Gülizar teyzenin yönlendirmesiyle geçen bir alışveriş oldu.

 

Kuyumcu da bana istemediğim kadar çok altın almışlardı. Ne gerek var desem de kesin bir dille gelenek olduğunu söylemişti Gülizar teyze.

 

Gelinlik dükkanına girecekken Esma bana seslenmişti.

 

"Ada geride kaldın, hızlı ol." Esma'ya başımı sallayarak onay verdim. Ben zaten yavaş yürüyen bir insandım geride kalmam ise çok normaldi. Eda ve Esma ise fazla fazla enerjik olduğu için yerlerinde duramazdı. Şu anki enerjileri ise benim mutlu olmam içindi eve gidince büyük bir kritik beni bekliyordu zaten.

 

"Bir ismin daha olduğunu bilmiyordum orman göz." Aniden yanımda hissettiğim adamla irkilerek ona döndüm. Söylediği hitap ile şaşırmıştım.

 

"Evet genelde en yakınlarım kullanır." Aslında iki ismimi de çok severim, ikisi de anlamlı benim için.

 

"Aslına bakarsan benimde iki ismim var sen duymadan söyleyeyim dedim." Alınmış gibi çıkan sesiyle yine ona baktım, gözlerim omuzlarındaydı.

 

"Nedir peki?" Merakla sorduktan sonra başını olumsuz anlamda iki yana salladı.

 

"Şimdi değil ama bugün içinde benden öğreneceksin orman göz." Benden kelimesinin üzerine bastırarak söylemişti.

 

Uzatmadan başımı salladım ve mağazaya doğru ilerledim. Onun gelmeyeceğini anlamıştım. Beni şimdilik gelinlikle görmesini istemezdim.

 

Gülizar teyze her şeyi benim istediğim gibi yapmıştı. Ne gelinlik seçimime ne de kınalık ve bindallıya karışmamıştı. Sadece bana beğenip beğenmediğimi sormuştu içtenlikle. Kayınvalidem olacak kadına şimdiden sevgi beslemeye başlamıştım.

 

"Gördüklerime göre kayınvalidene onay veriyorum Adacım, sınavı geçti. Enişte beyi biraz daha incelemem lazım." Ciddi ciddi söyledikleriyle şaşkınca dibime sokulmuş dostuma baktım.

 

"Esma Allah aşkına sus duyacak şimdi." Gülizar teyzegilin olduğu tarafa baktım. Esma'nın söylediklerini duyup yanlış anlamasını istemezdim.

 

Sonunda gelinlik seçme işi de bitmişti bu akşam kına, yarın da düğün olacak. Benim hissettiğim hüzün ise bitmek bilmiyordu, kına yakılmadan ağlamaya müsait bir haldeyim. Annemin bu anlarımda yanımda olmasını öyle çok isterdim ki. Ama yok...

 

"Elif bir bakar mısın?" Yanımda kolumu deşen arkadaşımla mağazadan çıktığımızı ve Ömer'in beni çağırdığını idrak edebilmiştim. Arabanın kenarında beni bekliyordu. Sakin adımlarla yanına ilerledim. Neden çağırmıştı ki şimdi?

 

"Efendim, bir şey mi oldu?" Ona bakarak sorduğum sorudan sonra başını olumsuzca iki yana salladı. Sonra annesine dönerek

"Anne siz geri kalanları halledin bizim işimiz var." Diyerek beni arabaya binmem için yönlendirdi. Ama nereye gidiyorduk ki hem bu uygun değildi. Gülizar teyze tamam oğlum dedikten sonra Gül'e döndü. Eda ve Esma benden onay bekliyordu. Onlara sorun yok manasında başımı salladım ve gitmelerini söyledim. Daha fazla beklemeden başka dükkanlara bakmaya gittiler.

 

Hadi diyerek bana bakan adama döndüm. Arabaya binmemi istiyordu. Arka kapıyı açarak koltuğa oturdum ve onunda arabaya binmesini bekledim. Bir süre dışarıda kaldıktan sonra sürücü koltuğuna yerleşti. Neden arkaya oturduğumu merak ediyor olmalıydı.

Ama bununla ilgili bir açıklama yapmadım. Zaten yalnız olmamız doğru değildi bir de öne oturamazdım.

"Emniyet kemerini tak." Bana diyordu ama kendi de takmıyordu. Aynadan bakarak "Sen de tak." Dedim o da benim gibi aynadan bakarak bir şey söylemedi ama taktı ve tebessüm etti.

Sonra ise arabayı çalıştırdı. Uzun bir yolculuk sonrasında orman içinde ama şehre uzak olmayan bir eve geldik. İkimizde konuşmamıştık yol boyunca. Nereye gittiğimizi sormak istemiştim ama söylemeyeceğini anladığım için sormaktan vazgeçtim.

İlk önce o indi arabadan sonra da benim kapımı açtı. Ben inmeyi düşünmüyordum çünkü ıssız bir eve gelmiştik ama neden.

"Hadi in Ada." Beni inmem için teşvik etti. Ömrümün sonuna kadar burada kalamayacağım için indim. Ben indikten sonra eve doğru ilerledi bana da gel demişti. O söylemeden bir şey yapamıyorum sanki.

Arababaya binmedim ve inmedin farkındaysan!

Sen kimin tarafındasın acaba iç ses? Kapıyı cebinden çıkardığı anahtar ile açtı. Ben de bir adım arkasında bekliyordum. Kapıyı sonuna kadar açarak beni eliyle içeri buyur etti.

"Evimize hoş geldin orman göz." Dedi ne yani bu ev bizim kalacağımız ev miydi? Ben konakta kalacağımızı düşünmüştüm.

Şaşkınlığımı atlattıktan sonra eve girdim. O da benden sonra gelerek kapıyı kapattı. Ev yeni yapılmış gibiydi. Girişten sonra salona geçiliyordu. Salon çok büyüktü ve boştu. Hiçbir yerde eşya yoktu ama döşemeler olsun pencere kenarındaki kitap okuma köşesi olsun çok güzeldi.

Odadaki Ömer'in varlığını unutmuş bu sefer o söylemeden odaları gezmeye başlamıştım. Ve mutfak harikaydı kocaman bir ada vardı ve dolaplar da yeşil rengindeydi. Muhteşemdi.

Diğer odalarıda aynı hayranlıkla gezdim. Ormana bakan bir balkon bile vardı. Burada oturup kitap kahve keyfi yapmak harika olurdu. Burada fazla oyalandığımı düşünerek salona gittim ama Ömer yoktu. Galiba peşimde dolaşmamış ve bir yerde beklemişti.

"Ömer," diye seslendim nerede olduğunu anlamak için ama cevap vermedi. Herhangi bir seste yoktu.

Sonra arkamdan adım sesleri duydum. Döndüğümde ise asla böyle bir şey beklemiyordum.

Dizlerinin üzerine çökmüş elinde yüzük kutusuyla bana bakan bir adam beklemiyordum kesinlikle.

"Hiçbir şeyin içinde ukte kalmasını istemiyorum. Ömrümüzü geçireceğimiz evde gözlerinle aynı renkte olan ormanın içinde bir ev yaptırdım yıllar önce. Hatırlar mısın bilmem ama dört yıl önce kardeşimin düğününde çarpıştığın adam benim, Ada. Ve orada sana âşık olan adam. Seni seviyorum orman göz. Benimle evlenir misin?"

Allah'ım bu ne demekti şimdi? Zaten evleneceğim adamdan evlilik teklifi almam yetmiyormuş gibi yıllardır beni sevdiğini öğreniyordum.

"Ömer bu ne demek," dedim ama sözümü kesti.

"Asaf de lütfen diğer adım bu." İki ismi de çok güzeldi. Ama konumuz bu değildi. Hâlâ eğilmiş duruyordu önümde.

"Lütfen kalk." Dedim ellerimi kalkması için uzatmıştım ama dokunmuyorduk ikimizde.

Kalkmadı.

"Cevabını söyle o zaman kalkarım."

"Evet, zaten evleniyoruz Asaf. Ve hiçbir şey anlamadım ne demek tüm bunlar."

"Anlatacağım orman göz anlatacağım ama şimdi değil." Bana ikide bir orman göz diyordu. Ne zaman anlatacaktı?

"Ada ağlama lütfen." Ben ağlıyor muydum? Yüzük kutusunu bana uzatarak tak dedi. Birbirimize şimdilik helal olmadığımız için bunu yapması hoşuma gitti. Bana ne oluyordu Allah aşkına?

Gözlerimle aynı renk olan yeşil taşlı işlemeli yüzüğü kutusundan çıkardım ve sağ elimin yüzük parmağına taktım.

 

​​​​​​Bölüm Sonu...

 

​​​​​(...)

 

Selamün aleyküm herkese...

Yeni bölüm geldi...

Ya benim çok sevdiğim bir bölüm oldu sizde beğendiniz mi? (Bölümü şu şekil yazdım😍)

İnşAllah beğenmişsinizdir...

Gelelim sorulara:

Ömer Asaf'ın evlilik teklifi etmesini ve aşkını itiraf etmesini bekliyor muydunuz?

Sizce Elif Ada ne yapmalı?

Peki Esma ve Eda'yı sevdiniz mi?

Cevaplarınızı ve yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum...

Yazım yanlışım varsa affola bilin ki gözden kaçmıştır...

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen...

Sizi seviyorum 💙💚❤️...

Hepinizi Allah'a emanet ediyorum❤️ 🌼...

Gizemliyazardemir0

 

 

​​​​​​

 

 

Loading...
0%